Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) ve Sayıştay tezkereleri a) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı b) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı c) Türk Standartları Enstitüsü ç) Türk Patent Enstitüsü d) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu e) Türkiye Bilimler Akademisi f) Gençlik ve Spor Bakanlığı g) Spor Genel Müdürlüğü h) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu ı) Spor Toto Teşkilat Başkanlığı |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 1 |
Tarih | : | 29 .01.2016 |
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Ben de Sayın Bakanı, herkesi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, değerli arkadaş buradan gitti herhâlde ama partimize yönelik sorduğu bazı sorular vardı, onları cevaplayacağım, HDP'nin bir gençliği olup olmadığını sordu. HDP'nin bir Gençlik Meclisi örgütlenmesi var. Ancak tabii, yeni bir partiyiz, yeni yeni örgütleniyor gençlik. Tam da kendisinin ifade ettiği, Garo'nun ifade ettiği demokratik değerler çerçevesinde örgütlenen bir gençlik var. Biz, her yaptığımız toplantıda, her yaptığımız panelde, konferansta tam da bu demokratik değerleri esas alarak konuşma yapıyoruz. En yüksek sesle de bunları dillendiriyoruz. Kendisinin ben bu anlamda rahat olmasını diliyorum.
Tabii, partimizin bundan önceki partilerdeki gençlik yapılanmalarıyla şu anda ilişkisi yok. O gündemleştirilen YDG gençlik örgütlenmesi, bundan beş-altı yıl önce kurulmuş bir gençlik örgütlenmesidir. Ancak, 2009-2010 yıllarında bu paralel yapının partimize yönelik yaptığı KCK operasyonlarıyla birlikte gençlik hareketine yönelik çok büyük bir yönelim oldu. Geneli üniversite gençliğinden oluşan bu gençlik böyle çok haksız hukuksuz hazırlanan uydurma telefon görüşmelerinden, kayıtlarından hareketle gözaltına alındılar, tutuklandılar. Örneğin, ben Ankara'da tıp fakültesi öğrencilerinin bir davasına katıldım. Türkiye'nin en güzide üniversitesinde okuyan yani Hacettepede okuyan tıp öğrencileri, Ankara Tıpta okuyan tıp öğrencileri gözaltına alınıp tutuklanmışlardı, yargılandılar; bazıları ceza aldı, bazıları çıktı. Ama, o süreçte tutuklanan, gözaltına alınan ve gözaltına alınıp belli bir süre cezaevinde yattıktan sonra çıkan gençliğin önemli bir kısmı, üniversite gençliğinin önemli bir kısmı PKK'nin dağ kadrosuna katıldı, kalanlar da biçim ve şekil değiştirerek, işte şimdi Diyarbakır Sur'da, Cizre'de, çeşitli yerlerde bu öz yönetim ilanlarıyla birlikte açılan hendek ve barikat direnişlerinde yer alıyor. Yani, bu konuda söylenmesi gereken şey şu: Her şey süreçle ilgili ve alakalı olarak gelişiyor. Eğer demokratikleşme gelişirse, bu sorun yani Kürt sorunu çözülürse, şüphesiz ki örgütlenen gençlik, partimizin yapısı içerisinde örgütlenen gençlik bu demokratik karakterini sürdürecek. Eğer sorun çözümsüzlüğe itilirse, yine gözaltılar, işkenceler, tutuklamalar devam ederse, gençlik de yönünü başka yerlere çeviriyor ve sonuç olarak bu tablo ortaya çıkıyor ve -dediğim gibi- devam ederse çıkmaya da devam edecek.
Birkaç söz de Bakan Yardımcısı arkadaşın atanmasıyla ilgili söylemek istiyorum. Aslında, biraz önce değerlendirme yapan, geçmişte -geldi herhâlde- partinizin Gençlik Kolları Başkanlığını yapmış arkadaş ifade etti: "Bizim böyle bu tip eylemliklerimiz olmaz, bizi böyle yerlerde göremezsiniz." Doğrudur. Esasında, ben de böyle bir tablo ortaya çıkınca merak ettim ve İnternet üzerinden "Abdurrahim Boynukalın kimdir?" falan gibi, böyle çok meşhur olunca, aniden Türkiye'nin gündemi ve birinci maddesi olunca merak ettim, okudum. Tabii, ailesinin öz geçmişi yazıyordu, ailesi ta 1800'lü yıllardan beri, Şam'a kadar uzanan bir zincir içerisinde kendi inandığı dava uğruna mücadele etmiş, bedel ödemiş bir aile. Bu ailenin bir çocuğu milletvekili yapılmış, son derece de doğal ve doğru bir şey yani bu kadar mücadele eden, kendi davası, inandığı dava uğruna mücadele eden bir aile ve onun çocuğu elbette ki milletvekili yapılır, doğru olan da budur.
Benim biraz önce karşı çıktığım şey şu: "Kendimize demokrat olmayalım." diyorum. Şimdi, tabii, yargılama süreci oldu, işte takipsizlik verildi. Türkiye'de yaşıyoruz, biliyoruz yani yüzde 50 oy almış bir iktidar partisinin Gençlik Kolları Başkanı, üstelik bir milletvekili, o eylemden dolayı sorgulanacak, yargılanacak, ceza alacak; biraz zor yani, biraz zor. Yani, buna böyle o eylemden dolayı ceza verecek hâkim ve savcı yoktur yani olursa ben kendilerine "Bravo." derim yani tebrik de ederim, onu da söyleyeyim.
HAMZA DAĞ (İzmir) - Cezası ne kadar biliyor musunuz?
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Gerçektir, bu böyledir, bu CHP döneminde de böyleydi, diğer zamanda da böyleydi yani yargının kimin elinde olduğu dönemlerde hep öyledir yani. Keşke değişse, daha bağımsız bir yargı olsa; onu ben söyleyeyim.
BAŞKAN - CHP'ye bir sataşma oldu ama.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Dolayısıyla, ben eminim, şundan eminim: Eğer aynı eylemi, diyelim HDP'li bir milletvekili, bizim Gençlik Meclisi Başkanımız olup da milletvekili olmuş bir arkadaşımız yapsaydı, ilk yapıştırılacak damga "terörist" damgası olacaktı, gözaltına alınacaktı, diğer arkadaşın konumunda olmasaydı, milletvekilliğinden sonra tutuklanacaktı, cezaevine atılacaktı, yargılanacaktı, böyle bir şey geçecekti. Yani, söylemek istediğim şey şu: Kendiniz için ne düşünüyorsanız başkası için de onu düşünün yani kendinize çok fazla demokrat olmayın, gerçekten demokrat olun. AKP'nin önemli özelliklerinden birisi de kendine demokrat olmasıdır, kendi yaptığı her şey demokrasinin sınırları içerisindedir, demokrasinin çerçevesi içerisindedir, başkası yaptığında da demokrasinin sınırları vardır, o sınır aşılmıştır. Bunun biraz değişmesi gerekiyor.
Şimdi, Diyarbakır'da bir yurt yapıldı. Biliyorsunuz, Diyarbakır'da büyük bir üniversite var, öğrenci sayısı da fazla, yurt sorunu da var. Yurt sorunu çözülüyordu, işte bir yurt açıldı 3 blok hâlinde, 2 blokuna öğrenciler yerleştirildi. Önemli oranda öğrencilerin yurt sorunu çözülüyordu, derken Sur'a müdahale başladı Sayın Bakan. Müdahaleyle birlikte 3 bloktan oluşan bu Halid Bin Velid Öğrenci Yurdunun 1 tanesi özel harekât polislerine tahsis edildi.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) - Boş olan blok.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Boş olan blok ama tabii, öğrenciler yerleştirilecekti oraya, daha diğer öğrenciler 2 bloka da yeni yerleşiyordu. Tabii, büyük sıkıntılar oldu, biz biraz sıkıntıları gidermeye çalıştık. Şimdi, bu ne kadar doğru bilmiyorum tabii ama koskoca Diyarbakır'da herhâlde özel harekâtçıların kalacağı başka bir yer bulunabilirdi. Şimdi, orada öğrenciler kalksalar, eylem yapsalar, etkinlik yapsalar, buna itiraz etseler ki hakları var. Yan yana 3 tane bina, o binanın 1'inde özel harekât polisleri ve işte hepsinin yüzleri kapalı, maskeli, ellerinde eldivenler, silahlar, şunlar, bunlar vesaire. Yani, o eylem, etkinliklerde öğrenciler gözaltına alınsa, tutuklansa "terörist öğrenci" sıfatına, konumuna gelecekler. Bence buna müsaade etmemeliydiniz. Yani, nasıl olsa koskoca Diyarbakır'da özel harekâtçıların kalacağı bir bina bulunurdu çünkü orası sonuç olarak kiralanmış bir yer ve şu anda Diyarbakır'da binlerce ev var ve apartman dairesi var kiralık olan ve yaşanan çatışmalı süreç nedeniyle de satılmayan, hâlihazırda bekleyen; bu böyle.
Bir de şunu ifade etmek istiyorum: Bu öğrenci kredileri var, alınan, 947 bin civarında ödenmemiş öğrenci kredileri var. Bize de geliyor yani kredilerini ödemedikleri için ya da ödeyemedikleri için. Okuldan mezun olmuşlar, işte Türkiye'de işsizlik özellikle üniversiteyi bitirmişler arasında çok daha yüksek, bir yıl da tanınan ek süre var, üç yıla rağmen hiç de iş bulamadığı için kredisini geri ödeyemeyen ve o nedenle de büyük sıkıntı yaşayan bir kesim var. Yani, bu kesim artık 1 milyona yaklaşan bir kesim işte, 947 bin gibi bir rakamla ifade ediliyor.
Tamam, teşekkür ederim, bu kadar.