| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) ve Sayıştay tezkereleri a) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı b) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı c) Türk Standartları Enstitüsü ç) Türk Patent Enstitüsü d) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu e) Türkiye Bilimler Akademisi f) Gençlik ve Spor Bakanlığı g) Spor Genel Müdürlüğü h) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu ı) Spor Toto Teşkilat Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 29 .01.2016 |
MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, sayın milletvekilleri, değerli bürokratlar; ben de hepinizi konuşmama başlamadan önce saygıyla selamlıyorum, bütçemizin hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan diliyorum.
Sporun bir eğitim alanı olarak düşünülüp toplumun her kademesinde spor bilincinin içselleştirilmesi gerekmektedir. Bu misyonu Bakanlığın temel felsefesi olarak nitelendirebileceğimiz stratejik planda da görebiliyoruz. Ancak bunun işlerliğini yapılan icraatlarla ölçmemiz gerekiyor.
Bu noktada Spor Genel Müdürlüğünün "Koşabiliyorsan Koş", "Herkes İçin Spor", "Engelleri Aşıyoruz", "Yurdum Spor Yapıyor" gibi projelerin sevindirici bir şekilde Bakanlık stratejisini hayata geçirmeye yönelik faaliyetleri olduğunu görüyoruz.
Bu projelerin, ayrıntılarıyla incelendiğinde toplumun her kesimini sporla barışık hâle getirme uğraşının bir sonucu olduğu görülmektedir. Bu projelerin sayılarının ve verimliliğinin artarak devam etmesi önem arz etmektedir.
Bu konuya katkı sağlamak için bazı konulara da değinmek istiyorum. Beden eğitimi dersleri, verimsiz şekilde işlenmesi dolayısıyla yıllardır şikâyet edilen bir mevzudur. Bu derslerin Gençlik ve Spor Bakanlığının antrenörleriyle eş güdüm hâlinde ilerletilmesi ve müfredatın öğrencilerimizin Spor Genel Müdürlüğünün tesislerini kullanacak şekilde düzenlenmesinin bu sürece katkı sağlayacağını düşünüyoruz.
Millî Eğitim Bakanlığının spor tesislerinin öğrenciler dışında kullanılamadığı, bunların Gençlik Sporla bir protokol dâhilinde devredilmesi hâlinde tamamını halkın her kesiminin kullanabileceğini de burada ifade etmek istiyoruz.
Bir diğer mesele spor liseleri. Henüz spor liseleri tam manasıyla yayılmamış olsa da özellikle büyük şehirlerdeki spor liselerinin belli branşlarda odaklanıp ilgili federasyonlarla entegre bir yapıya kavuşmasının önemli olduğu kanaatindeyim. Hatta bu branşlaşmayı olimpiyat hazırlık merkezleri üzerinden de başlatabiliriz.
Bilindiği üzere şu anda 21 ilimiz olimpiyatlara hazırlık merkezi olarak seçilmiş ve belirli branşlara odaklanmıştır. Bu illerimizin spor liseleriyle de özellikle o branşlara yoğunlaşmamız uzman sporcular yetiştirmemize katkı sağlayacaktır.
Sporcularımıza verilen ödüllerin uzun vadeye yayılması da gerekmektedir. Çeşitli branş ve seviyelerde dereceleri yakalayan sporcuların ödüllerinin tek seferde değil uzun vadeli bir başarı periyoduna endekslenerek almaları sporcularımızın aktif kalmalarına da yardımcı olacaktır. Bu noktada, spor ve sanatla uğraşan öğrencilerimizin liselere giriş sınavında ek puan almaları yönündeki çalışmaları da destekliyor ve tebrik ediyoruz.
Türkiye'de spor meselesinin diğer bir ana gündem maddesi de tesisleşme ve bununla birlikte beklenen sportif başarıdır. Bir yandan tesislerin yetersizliğinden bahsedilirken diğer yandan tesisleşme olsa da aynı oranda başarının yakalanamadığından şikâyet edebiliyoruz. Özellikle futbol konusunda Almanya'daki vatandaşlarımızın sağlamış olduğu yüksek performansın Türkiye'de niye sağlanamadığıyla ilgili Türkiye-Almanya kıyaslaması sık sık yapılmaktadır. Bu noktada Gazi Üniversitesinden Esra Erturan Öğüt ve Faik İmamoğlu'nun birlikte hazırladıkları "Almanya ve Türkiye'deki Spor Kulüplerinin Karşılaştırmalı Analizi" adlı makalenin ortaya çıkardığı bazı bulguları değerlendirmek istiyorum.
İlgili makalede spor kulüplerine gönüllü katılımın gelişmiş ülkelerde sıkça rastlanan bir durum olup Türkiye'de bu konuda eksiklikler olduğu ifade edilmektedir. Yani spor kulüplerinde yalnızca yönetimde değil antrenörlük, malzemecilik, ulaşım, temizlik gibi kulüp işlerinin her kademesinde gönüllü katılımın önem arz ettiği belirtilmektedir.
İkincisi, tesislere ulaşım kolaylığıdır. Bu konuda da ücretsiz veya sembolik ücretlerle faydalanılması gerektiği ifade edilmektedir. Bu konuya da Gençlik ve Spor Bakanlığımızın ne kadar önem verdiğini biliyoruz.
Üçüncü ve en önemli noktaysa üyelik sistemidir. Spor kulüplerinin kendi gelirlerini üyelerden aldıkları aidatla oluşturacakları bir sisteme yönelmeleri şiddetle tavsiye edilmektedir. Ama bunun ödenebilir bir şekilde olması da önemlidir. Yüksek ücretlerle spor kulüplerimiz elit bir çevreye aitmişçesine işlem görebilmektedirler.
Spor kulüplerinin mali durumuyla ilgili Galatasaray finansal "fair play" kriterlerini yerine getirmediğinden dolayı UEFA tarafından Avrupa Kulüplerinden iki yıl süreyle men edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Bu konuda Dursun Özbek Kulüp Başkanı "Galatasaray son on yılın faturasını bugünlerde ödemek zorundadır." diye bir ifade kullanmıştır. Yani Galatasaray AŞ bu noktaya on yıllık bir süre içerisinde geldi ve on yıl boyunca bu önlem alınamadı demektir. Bu ciddi bir denetim boşluğunun da göstergesidir. Büyük kulüplerimiz her ne kadar Dernekler Kanunu'ndan çıkarılıp AŞ kuralları çerçevesinde yönetilmeye başlanmış olsa da bu meseleye kafa yormalıyız.
İkinci olarak, amatör kulüplerimizin borçlarına değinmek istiyorum. Örneğin 2003-2011 yılları arasında faaliyet gösteren Yeni Kırşehirspor Kulübünün şu anda yüzde 75'i ceza olmak üzere toplam 4 milyon vergi borcu bulunmaktadır. Yeni Kırşehirspor Kulübüne para ödeyerek spor kulübüne katkı sağlayan yöneticilerin vergi cezalarından dolayı haciz işlemleriyle karşı karşıya kaldıkları, bazı memurların maaşlarına haciz gittiği de bilinmektedir. Bundan dolayı kulüp yönetimine hiç kimse şu anda istekli olmamakta ve kulüp yöneticisi olmaktan çekinmektedirler. Bununla ilgili Bakanlığımızın, Maliye Bakanlığıyla bir çalışma yaparak bu küçük miktardaki kulüp borçlarının affedilmesi -yani kulüp varlığını kaybeden, bir faaliyet icra etmeyen- bu cezaların bir şekilde silinmesi fakat bunun tekrar oluşmaması için de gereken tedbirlerin de alınması gerektiğini burada ifade etmek istiyorum.
Dernekler Kanunu'nun öngördüğü ibra mekanizmasının da gerekli şekilde çalışmadığını, işlevsel olmadığını ifade etmemiz lazım. Bunlar ancak kulüpler batma noktasına gelince fark ediliyor. Bununla da ilgili gereken çalışmalar yapılmalıdır.
Dopingle ilgili konuya arkadaşlar değindiği için değinmeyeceğiz. Ancak bilindiği gibi, Türkiye yaşlanmakta olan bir demografik yapıya sahip. Ancak OECD ülkeleriyle karşılaştırıldığında yüzde 66'sı çalışabilir, yüzde 26 oranında 15 yaş altı ve yüzde 8 oranında 65 yaş üstü nüfusla Türkiye'nin hâlâ göreceli olarak genç bir nüfusa sahip olduğunu görmekteyiz. Bunu bir avantaj olarak kullanıp bu konuda gereken faaliyetler de icra edilmelidir.
Gençlik Spor Bakanlığımızın, Millî Eğitim kadar önemli olduğunu ve burada hem sağlıklı yaşam konusunda hem sosyalleşme konusunda hem geleceğe hazırlanma konusunda hem de toplumun daha barışık bir hâlde yaşaması konusunda çok önemli görevler ifa ettiğini biliyoruz.
Özellikle Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüzün son yıllarda önemli bir başarı sağladığını şuradaki rakamlardan görebiliriz: Türkiye'de 2002 yılında 1,3 oranında lisanslı sporcu var iken bugün itibarıyla, 2015 yılı itibarıyla yüzde 8 noktasında lisanslı sporcumuz vardır, iyi bir aşamadır ama Almanya'yla kıyasladığımızda Almanya'da yüzde 31 civarında lisanslı sporcu bulunmaktadır. Dolayısıyla, gelişmiş Avrupa ülkelerindeki lisanslı sporcu sayısını yakalamak noktasında da daha fazla tesisleşmenin ve sportif tesislerin her bölgede yaygın bir şekilde yayılmasının faydalı olacağını düşünüyoruz.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Ne kadar dediniz lisanslı sporcu sayısı için?
MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) - Türkiye için mi?
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Evet.
MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) - Türkiye'de 2015 yılı itibarıyla yüzde olarak 7,2 lisanslı sporcu, milyon olarak da 6 milyon civarında bulunmaktadır. 2002 yılında 850 bin civarındaymış. Almanya'da lisanslı sporcu sayısı 25 milyon civarında, nüfusu 82 milyon, onlar da yüzde 31 civarında 2012 yılı verileri itibarıyla söylemek istiyorum.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Biz daha genç bir nüfusuz bir de, daha da fazla olması lazım.
MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) - Evet.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) - Kredi Yurtlar Kurumuyla da ilgili önemli çalışmalar yapıyorlar, onlara da teşekkür ediyoruz Sayın Bakanımızın şahsında.
2002 yılında öğrencilere ödenen aylık kredi miktarı 45 lirayken 2016 itibarıyla bu miktar 400 liraya yükselmiştir. Bu artış enflasyona göre yapılmış olsaydı burs miktarının şu anda 150 TL civarında olması gerekiyordu. Yine, 2002 yılında devlet yurtları hakkında İnternet üzerinden yapılmış bir yorumda "Devlet yurtlarına gideceğime bir parkta bank üzerinde uyurum." diye ifadeler bulunmaktadır. Bugün itibarıyla devlet yurtlarına, Kredi Yurtlar Kurumu yurtlarına çok büyük müracaatlar var, yer bulunamamakta ve Kredi Yurtlar Kurumu çok büyük yatırımlar yapmakta, doluluk oranları yüzde 100 civarına ulaşmış durumda. Bu konuda da Kredi Yurtlar Kurumunu da tebrik ediyoruz, başarılarının devamını diliyoruz.
Tekrar bütçemizin hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan temenni ediyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.