Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) ve Sayıştay tezkereleri a) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı b) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı c) Türk Standartları Enstitüsü ç) Türk Patent Enstitüsü d) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu e) Türkiye Bilimler Akademisi f) Gençlik ve Spor Bakanlığı g) Spor Genel Müdürlüğü h) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu ı) Spor Toto Teşkilat Başkanlığı |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 1 |
Tarih | : | 29 .01.2016 |
GARO PAYLAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, sayın bürokratlar ve sayın basın mensubu dostlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, çok önemli bir bakanlıkta görev aldınız, başarılar diliyorum size, bütçemiz de hayırlı olsun. Biz, HDP olarak aslında Gençlik Bakanlığının ayrı bir bakanlık olarak ihdas edilmesini öngördük. Yani Gençlik Bakanlığı ayrı olmalı ve gençlerce yönetilmeli aslında ama arkanıza baktığımda, vallahi genç diyebileceğimiz yani en fazla 25 yaştır limiti, 25 yaşın altında kimse var mı, sanmıyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - En genç, Bakan görünüyor.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Şimdi, Gençlik Bakanlığında genç yok yani 25 yaşın altında kimse yok.
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Bakanın kendi genç.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Genç tabii ki ama herhâlde 35-40 yaş civarında olacak, 39, evet.
Sonuç olarak, kuşaklar değişiyor, her kuşağın elbette benim gönlüm genç ama yeni kuşağın beklentileri değişiyor ve yeni kuşağın beklentilerini en iyi yeni kuşaklar bilir. Ve arkanızda bir eksik daha var, tek bir kadın var mesela, onu da söyleyeyim. Tekrar aynı şeyi söyleyeceğim tabii ki, her bakanlıkta söyleyeceğim. Sonuç olarak, gençlik dediğimizin yarısı kadın, o açıdan bürokrasinizin de yarısının kadın olmasını öneriyoruz, umarım gelecek yıl öyle olur.
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Sizin arkanızda kaç bayan var?
AHMET YILDIRIM (Muş) - Bizim arkamızda bayan yok, kadın var.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yalnız, bize göre sağınızda oturan bir Bakan Yardımcınız var, size göre solunuzda. Bir Bakan Yardımcısı seçtiniz, hayırlı olsun Abdurrahim Boynukalın.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Şimdi, onunla başlamak istiyorum.
MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) - Garo Bey, cevap veremeyecek olanlara...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, hayır Bakan cevap verir ya, Allah Allah, Bakan Yardımcısı seçmemiş mi sonuç olarak Bakanlığımız.
Şimdi, siz mi seçtiniz, onu soruyorum öncelikle. Siz seçtiyseniz bence yanlış yapmışsınız. Eğer başka birisi önerdiyse ve sonuç olarak bir ödül olarak buraya atamışsa, onu da kabul etmemeniz gerekiyordu bence çünkü bir sicili var ve nedamet getirmediği bir sicili var Sayın Bakan Yardımcınızın. Sayın Bakan Yardımcınız, ülkemizin bir medya kuruluşunu bastı, oradaki baskını azmettirdi ve planladı ve bunu da itiraf etti kendisi. Yaptığı itirafta da ilk bastığında şöyle bir açıklama yaptı: "1 Kasımda sandıktan sonra ne çıkarsa çıksın seni başkan yaptıracağız." dedi. Yani "sandıktan ne çıkarsa çıksın" diye bir ifadede bulundu, çok demokratik bir ifade kullandı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Bizim gençler yapsaydı terörist olmuştu şimdi. "Terörist" diye hemen damgayı yapıştıracaktınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz...
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar...
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Onlar baskında adam öldürüyor hanımefendi, adam öldürüyor, adam!
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Öyle, ha... Öyle değil, slogan atana da "terörist" diyorsunuz, eylem yapana da "terörist" diyorsunuz, sonra kendi yaptıklarınızı da bakan yapıyorsunuz.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Sayın Paylan...
BAŞKAN - Sayın Paylan, siz devam edin, lütfen...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Şimdi şöyle, insanlar hata yapabilir, Sayın Başkan, siz de mi laf atıyorsunuz, vallahi helal olsun.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Buraya oturunca böyle oluyor.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam.
İnsanlar hata yapabilirler ve soruşturma da açıldı sonrasında. Eğer ki insanlar nedamet getirirlerse ve hukuk önünde hesabını da verirlerse eyvallah sonuç olarak, hatalar cezaları...
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Bizimkiler terörist, sizinkiler vatansever oldu.
GARO PAYLAN (İstanbul) - İnsanlar...
Nursel Hanım, bir müsaade edin.
YUSUF BEYAZIT (Tokat) - Arkanızda terör var, bakın, dikkat edin.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama yapma bunu...
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen...
AHMET YILDIRIM (Muş) - Ne diyorsunuz ya siz! Yakışıyor mu size ya "Arkanızda terörist var."
BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar...
AHMET YILDIRIM (Muş) - O laf yakışıyor mu size! Bakın, ben hep sustum. Sayın Başkan, hiç uyarmadınız ama! Yakışıyor mu size Sayın Vekil!
BAŞKAN - Sizden önce uyardım Sayın Yıldırım.
YUSUF BEYAZIT (Tokat) - "Terörist" demiyorum, terör var diyorum arkanızda.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ne demek o ya? Lafınızı geri alın. Ne demek o ya!
BAŞKAN - Arkadaşlar...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Arkamda bir milletvekili var.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Yakışmıyor size!
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Kim terör oluyor ya! Terörün Allah'ı sensin be! (AK PARTİ sıralarından "Yavaş, yavaş")
AHMET YILDIRIM (Muş) - Bakın, ne hâle getirdiniz ortalığı. Yakışıyor mu size!
HAMZA DAĞ (İzmir) - Allah'ı bari karıştırmayın. O konudaki kanaatlerinizi biliyoruz zaten. Geçen dönem de...
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Tamam, tamam...
BAŞKAN - Sayın Paylan, devam edin lütfen.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Söz alın, konuşun ya.
GARO PAYLAN (İstanbul) - İnsanlar elbette hata yapabilirler ve hata yaptıkları noktada hukuk önünde hesap verirler, soruşturma açılır, sonuç olarak, basılan medya kuruluşlarının camı çerçevesi aşağı inmiştir, ikinci kez basılıp tekrar had bildirilmiştir ve orada yaptığı açıklamada, bir sonraki açıklamasında Ahmet Hakan'ın evine gitmek ve ona dayak atmak istediğini söylemiştir ve -kim olduğunu bilmediğimiz, tabii ki şu anda yargı önünde ortaya çıkacaktır diye umut ediyoruz ama- bir süre sonra -sonuç olarak iktidar partisinin bir milletvekili kendisi ve Gençlik Kolları Başkanı olan Abdurrahim Boynukalın- durumdan vazife çıkaran meczuplarca Ahmet Hakan kapısının önünde dövülmüştür. İyi ki öldürülmedi çünkü benzer durumda olan Hrant Dink, o noktada bırakılan Hrant Dink gazetesinin önünde öldürülmüştü, öldürülebilirdi de. Çünkü bir iktidar partisi milletvekili birisini hain ilan ediyorsa, kapısının önüne gidip dayak atmak istediğini söylüyorsa bu durumdan birileri vazife çıkarır ve gidip bir gazeteciyi dövebilirler. Ve nedamet getirmediği şundan belli Sayın Bakan Yardımcınızın, üç hafta sonra yaptığı açıklamada "Üç hafta önce biz bir dokunulmazlığı kaldırdık." dedi açıklamasında, Lütfi Elvan'la beraber. "Artık dokunulmazlık kaldırılmıştır." dedi ve teşkilatın enerjisini arkalarında hissettiklerini söyledi. Yani AK PARTİ Gençlik Kollarının gücünü arkasında hissettiklerini bu yaptığı eylemle.
Şimdi, Gençlik Bakanlığı adı, Spor Bakanlığı ve Bakanın ve Bakan Yardımcısının, sizinle ilgili bir şey söyleyemem çünkü biliyorum müktesebatınızı ama Bakan Yardımcınızın müktesebatına baktığımızda, Bakan Yardımcınız da gençliğe örnek olmalı. Öyle bir Bakan Yardımcısı seçtiniz ki, gazete basmış, gazeteciyi dövmeyi salık vermiş ve nedamet getirmemiş bir Bakan Yardımcınız var. Böyle mi gençliğe örnek olacağız? Mesela, Bakan Yardımcısı seçtiniz, o Bakan Yardımcısı seçtiğiniz noktada gençlik her eğer ki ağzını açana veya bugünlerde çok fazla moda olan şekliyle hain ilan edilenlere gidip linç mi yapsın, kapılarında dayak mı atsınlar, böyle mi salık veriliyor? Çünkü insanlar seçtikleri kişilerle siyasilerle topluma örnek olurlar. Gençlik de bugünlerde linç kampanyaları ve hain ilan etme kampanyaları çerçevesinde birilerine dönük geçmişte olduğuna benzer linç eylemleri söz konusu olabilir. O anlamda, bu seçiminizi son derece yanlış buluyorum ve ben azletmenizi talep ediyorum. Gerekiyorsa Sayın Bakan Yardımcısı istifa etsin. Çünkü böyle bir örnek olmaz, nedamet getirmediği için ve kanun önünde hesap vermediği için. Bizler demokrat bir gençlik geliştirmeliyiz, çoğulcu anlayışa saygı duyan, her türlü düşünceye, fikre, fikir özgürlüğüne, ifade özgürlüğüne, basın özgürlüğüne saygı duyan bir nesil yetiştirmeliyiz. İşin kindar boyutunu asla almamalıyız. Bakın, dindar boyutunu demiyorum, kindar boyutunu asla almamalıyız. Hani "dindar ve kindar nesil" diye söylemişti Sayın Cumhurbaşkanı ama, kindar boyutu böyle olmamalı çünkü nefret nefreti, şiddet şiddeti doğurur. Biz, bu noktada gençliğimizi... Bu kuşaklar, bakın, bunların acısını çok çekti, yeni kuşaklar bunların acısını çekmemeli ve biz seçimlerimizle, bürokrasimizle örnek olmalıyız.
("Sanatçı Mehmet Boran'ı kim dövdü?" sesi)
AHMET YILDIRIM (Muş) - Kim dövdüyse yanlış yapmıştır canım.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - İki yanlış bir doğru etmez yani, Allah'ım Ya Rabb'im ya.
AHMET YILDIRIM (Muş) - O, oraya otursa onu da söyleriz.
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - İki yanlış bir doğru etmez, yaptıysa yanlış yapmış.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, ben de bazı gazete manşetleriyle öfkeleniyorum, gerçekten pek çok tahkirler yapılıyor bu anlamda ama hiçbir gün bir basın kuruluşunun kapısına gidip orayı basmayı, camını çerçevesini indirmeyi düşünmedim.
Sayın Bakan, sizler, eleştirilmekten değil, eleştirilmemekten korkun. Artık memlekette basın zaten kalmadı, sizi eleştirebilecek basın kalmadı, tek tip bir basın var ortada, her gün "Padişahım çok yaşa." diyor...
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) - Eleştiren basını yakından takip etmiyorsunuz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yok, ediyorum, kalmadı. Akşam televizyonları izliyorum, hepsi ne kadar şahane işler yaptığınızı söylüyor, eleştiren çok az kişi kaldı. Ana akım medyadan bahsediyorum, geride kalanlar bir iki tane, cılız ve korkusundan kimsenin artık reklam vermediği basın kuruluşu kaldı. O, bir basın kuruluşu var, onu ben de saymıyorum, o ayrı. Tahkir eden, hakaret eden basın kuruluşlarıyla benim işim olmaz.
Şimdi, önerilerime geleceğim, bir iki önerim var. Sayın Bakan, ben de bir amatör spor kulübünde yöneticilik yaptım ve çok yakın zamana kadar da hep sporun içinde oldum, hep bir basketbol hayatının içindeydim...
BAŞKAN - Sayın Paylan, toparlamanız için ek süre veriyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama iki dakika bana sataşma olduğu için...
BAŞKAN - Ek süre veriyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sporun hep içindeydim, spor yönetiminin de hep içinde oldum ve spor kulüplerinin zorluklarını çok iyi biliyorum. Özellikle bakın, şu sınav sistemi yani ortaöğretimden liseye geçişte ve liseden üniversiteye geçişteki sınav sistemi yüzünden o kadar çok sayıda yetenekli gencimizi spor yaşamından kaybediyoruz ki... Yahu, yalvarıyoruz, bakın, o kadar yetenekli gençler... Mesela ben basketbol kulübünde ben yöneticiydim, biliyorum ki o çocuk mutlaka ileride Birinci Lig'de oynayacak, belki NBA'ye gidecek, o kadar yetenekli çocuklar ortaokul 6'ncı sınıfa geldiklerinde anne, baba, çevre baskısından "Vay, sen gelecekte elin ekmek tutmaz, sınavlara gireceksin." diye spor yaşamından kopartılıp o dershanelerde -dershane kalmadı da artık, özel sınavlar, etüt merkezleri deniyor, adı değişti yalnızca zaten- yedi gün boyunca test çözmekten bütün spor yaşamından kopuyorlar, sosyalleşmekten kopuyorlar. Aynı şekilde tekrar spora dönse bile bu sefer iki yıl sonra üniversite sınavı geliyor ve orada spor yaşamından kopuyorlar. Şimdi, bununla ilgili çözüm önerileriniz nedir? Bakın, benim bir önerim var. Ya, şu sınavlarda artı puan koysanız mesela "spor hayatına devam eden" veya bir kriter konur "spor kulübünde lisanslı olan" gibi bir kriter konsa, artı 5 puan, 10 puan verilse hiçbir çocuk spor yaşamından kopmaz, hatta ve hatta daha herkes çocuğunu sporcu yapmaya çabalar. Yahu, niye kopartıyoruz, niye böyle bir öneriyi geliştiremiyoruz? Veya bir kontenjan geliştirilse "yetenekli çocuk" kriteri konur mesela, "Bu çocuğun istikbali var arkadaş, futbolda, atletizmde, basketbolda." bir kontenjan konulsa, diyelim ki: "İyi okullarda artı 3 kontenjan, artı 5 kontenjan" diye yetenekli çocuk kontenjanı, her neyse ve böylece o yönde bir yarışı başlatsak, böyle bir öneriye ben şahsen destek vereceğimi söylüyorum, taahhüt ediyorum.
Amatör kulüplerin özellikle derdi, Birinci Lig'e kadar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Paylan, sözlerinizi tamamlamanız için ek süre veriyorum.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Bütün kulüplerimiz borçlu, amatör kulüplerden başlayarak, yerel kulüplerden başlayarak çok büyük dertler yaşıyorlar. Ve her şeyi merkezden yönetmeye çalıştığınız için, aslında yerellerde şöyle bir durum var ama her yerele ulaşamıyorsunuz yani mesela belediyelerden destek istiyorlar, belediye diyor ki: "Bütçemde kaynak yok, işte merkezî idare olsun, Spor Bakanlığı versin." Bir karmaşa var orada. O anlamda hani biz yerelliği öneriyoruz, ademimerkeziyetçiliği öneriyoruz. Her yereldeki ihtiyacı yerel çözer. Ankara'ya pek çok spor kulübü geliyor biliyoruz, sizinle meseleleri çözmeye çalışıyor. Bu konuda tedbirleri nasıl düşünüyorsunuz, yerelde çözmek anlamında tedbirler aldınız mı? Bu konuda özellikle cevabınızı merak ediyorum ve yerel yönetimlerle nasıl bir iş birliği yapıyorsunuz? Parti ayırt etmeden, hangi partiden olursa olsun yerel belediye, merkezî yönetim ilişkisi çerçevesinde bu bütçelerin ayrılması, yerel kulüplerin desteklenmesi... Yani sizi dolaylı olarak ilgilendiriyor ama Birinci Lig takımlarından iflasa varan durumda olan takımlarımız var, gelecek yıl Avrupa kupasına Galatasaray katılamayacak. Yani bazı tedbirler...
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) - O henüz kesinleşmedi.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, şöyle bir durum var yani bu kulüplerin borçlarının yapılandırılacağına dair bir söylenti var. Ya, bu açıkça söyleyeyim, bir yerde doğru olmaz, hata yapan cezasını çeksin. Ben Fenerbahçeli olduğum için söylemiyorum, hata yapan cezasını çeksin. Yani bunca hatalı transfer yapılırken siz neredeydiniz yani bütün hükûmetler olarak söylüyorum. Bu kadar bütçeler şişirilirken, bu kadar borçlanılırken, yüz milyonlarca lira... Bakın, Ekonomi Bakanımız dün geldi, "Biz üç yıl önce borçluluğu düşürmek için tedbirler aldık." dedi. Kredi kartı borçluluğunu filan, Spor Bakanlığımız da belki böyle tedbirler almalıydı, federasyonlarımız böyle tedbirler almalıydı.
HAMZA DAĞ (İzmir) - Spora müdahale olacaktı Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Yok, yok, olmazdı, düzenleyici kuruluşlar, federasyonlar, düzenleyici kuruluşlar.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Özerk kuruluşlar.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Bu müdahaleci zihniyeti bir tarafa bırakmak lazım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Bilgiç, sizin orada oturmanız doğru mu?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, son olarak doping...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Paylan, son defa..
GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam, dopingle ilgili tedbirleri söylediniz, çok önemli, gerçekten ama şu Aslı Çakır Alptekin meselesi hepimizin yüreğini yaraladı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Hayır, siz başkansınız orada oturacaksınız...
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen, Sayın Paylan, konuşuyor.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Türkiye maalesef son altın madalyalarında pek çok kez bunları yaşadık. Elvan'la da yaşadık, Aslı Çakır Alptekin'le yaşadık ve çok kötü bir sicilimiz oluştu dünya sıralamasında. Ya, buradan mutlaka çıkmamız gerekiyor yani gençlerin şu algıda olmaması lazım: "Ben doping yapmazsam başarılı olamam." algısında olmaması lazım. Bununla ilgili ne tip eğitim çalışmaları yapıyorsunuz? Sayın Bakan, ne tip eğitim çalışmaları yapıyorsunuz ve bütün federasyonlar dâhilinde soruşturma açtınız mı? Atletizm Federasyonundaki soruşturmalar ne boyutta, görevden almalar oldu mu? Yani suç, cezasız kalmamalıdır bu doping konusunda.
Teşekkür ederim.