KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, sayın başkanlar, bürokratlar ve sayın basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçelerimiz hayırlı olsun diyorum.

Şimdi, yakın zamanda Merkez Bankası Başkanımız gelip sunum yaptı, Maliye Bakanımız da orta vadeli programı da anlattı, sundu, görüşlerini söyledi, siz de sunumuzu yaptınız ve aslında çok benzer sunumlar bu anlamda. Genelde şöyle bir bakış var: Dışarıda durum çalkantılı, bu bizi ciddi anlamda etkiliyor ama biz içeride elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Ama iğneyi içeriye batıran bir durum yok, genelde hep dışarıya yönlendirme var. "İşte, Amerika çalkantılı, Çin'de büyüme küçülüyor, bu da bizi etkiliyor." diye bir bakış var. Ancak, burada şöyle bir bakış maalesef yok: Bakın, gelişmekte olan ülkelere göre kıyaslıyorsunuz ve gelişmekte olan ülkelere baktığımızda bizim dışımızdaki hepsi neredeyse emtia satıcısı ülkeler ve bunlar da bu emtia fiyatlarının düşüşünden ciddi oranda negatif olarak etkileniyorlar ve büyümelerin düşmesi çok doğal bu sebepten dolayı. Yani, 120 dolar olan petrol 30 dolara düşmüşse Rusya'nın ayakta kalması veya kömür satan Güney Afrika'nın büyümemesi çok doğal veya Brezilya'nın. Yani, hepsinin emtiadan büyük oranda, çok ciddi anlamda gayrisafi yurt içi hasılalarında pay var. Bizse emtia alan bir ülkeyiz ve bundan ciddi anlamda pozitif etkilenmemiz lazım. Gerçekten inanılmaz bir şekilde pozitif ayrışmamız gerekiyordu şu ana kadar. Çünkü 120 dolardan 30 dolara gelmiş petrol, pek çok emtianın da fiyatı beraberinde düşüyor.

Şimdi, seçimden önce dediniz ki: "Tek parti iktidarı olursa da müthiş bir siyasi iktidar var, dört yıllık bir seçimsiz dönem var." Bütün bu beklentilerle beraber, geçende de Londra'ya gittiniz, oradaki sunumunuzu da biliyorum, pek çok kurumla ben de görüştüm, çok olumlu geçmemiş o görüşmeleriniz, onu da biliyoruz. Yani "Haydi Türkiye'ye hücum edelim, bütün Türkiye varlıklarını satın alalım." diye bir hücum yok, şu anda gördüğümüz bu. Çünkü öyle olsa şu anda kur 2,60'a, 2,50'ye düşmüştü; faizlerimiz yüzde 7-8 bandına düşmüştü; enflasyon beklentilerimiz de böyle 10-11 değil de, 6'ya falan düşmüş olurdu mutlaka. Çünkü sizin birincil işiniz -bütün kurumların aslında- birazcık beklentileri yönetmek. Çünkü ekonomi alanı, bildiğimiz gibi, psikolojik bir alandır. Yani, psikoloji çok önemlidir. Piyasalar da öyle yönetilir hani. Psikoloji olumluysa bir anda herkes "al, al" noktasında olur, olumsuzsa "sat" noktasına döner, böyledir. Türkiye'yle ilgili şu anda olumlu durum maalesef nötr bir noktada çok olumlu ayrışmamız gerektiği hâlde. Neden böyle? Ben bununla ilgili, "Neden?" olduğuyla ilgili görüşlerimi söyleyeyim.

Birinci madde, demokrasimizle ilgili ciddi kaygılar var. Yani "AB" dediniz, bakın "AB süreci" dediniz ancak dışarıdan Türkiye'ye bakıldığında demokratik kriterler yani ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, insanlık değerleri, insan hakları, bütün bu uygulamalar, iç barışımız... Bakın, iç barışımızı tesis edememişiz. Yanımızda bir yangın var, bu yangının içeriye sıçrama emareleri var. Bütün bunlarla ilgili, demokrasimizin kurumsallaşmasıyla ilgili çok ciddi sıkıntılar var, dışarıdan bakılan fotoğrafı söylüyorum. Bütün medya takibini yapalım, Türkiye'yle ilgili genelde son altı aydır gittikçe hep artan oranda olumsuz bir algı var maalesef.

Diğer bir konu, Merkez Bankası bağımsızlığı meselesi. Onunla ilgili, ciddi bir algıyla ilgili... Bakın, iki yıl öncesine kadar olmadığı şekilde inanılmaz bir Merkez Bankası bağımsız olmadığına, Sayın Cumhurbaşkanının sürekli basına açık bir şekilde Merkez Bankasına dönük ifadeleriyle, Merkez Bankasının araç özgürlüğü anlamında ciddi bir anlamda "Ya, bu Merkez Bankası demek ki özgür değil, yarın icabında faizi yükseltmek gerekirse bu Merkez Bankası demek ki yükseltemeyecek çünkü Sayın Cumhurbaşkanından fırça yeme riski var." diye böyle bir algı oluştu. Yani, yabancı yatırımcıların tamamında bu var. Çünkü Yiğit Bulut oradan her akşam televizyona çıkıyor, etmediği lafı bırakmıyor. Bence şu anda ekonomimiz için en büyük risklerden birisi Yiğit Bulut'tur. Yani, Sayın Temizel'in dediği gibi, "İş Bankası" dediği şey yaklaşık 1 milyar dolarlık piyasa değeri kaybına yol açtı, olacak iş mi? Ve piyasamızla ilgili genel anlamda bir algıyla ilgili inanılmaz bir eksiklik yaratıyor ve Sayın Cumhurbaşkanı maalesef Yiğit Bulut'tan sufle alıyorsa çok büyük bir tehlike. Ya, bakın, sufleyi sizden, bütün buradaki yöneticilerimizden alıyor olması lazım ve burası yönetiyor ekonomiyi, öyle olmalı, bu algı oturmalı mutlaka ki Merkez Bankası bağımsızlığı sağlansın.

Bakın Sayın Bakan, Merkez Bankası nisanda Başkan değiştirecek, bununla ilgili hiçbir işaret yok. Biliyorsunuz, Amerika Merkez Bankası Başkanı değişmeden iki yıl önce tartışma başlar, bir yıl önceden nihayetlenir ve herkes önünü görür. Ya "Acaba, Yiğit Bulut mu Merkez Bankası Başkanı olacak?" diyen bile var. Allah korusun yani, öyle bir şey olmasın da. Sayın Merkez Bankası Başkanımız buraya geldi "Ben devam etmek isterim." dedi. Yani bu anlamda ifade kullandı ama "Takdir tabii ki siyasetin kurumlarındadır." dedi. Ama biz maalesef örselenmiş bir Merkez Bankası Başkanı gördük. Ciddi anlamda psikolojisi artık böyle ezilmiş, maalesef örselenmiş bir Merkez Bankası Başkanı gördük. Çok daha diri bir insandı, şimdiyse onu ayağa kaldırmamız lazım el birliğiyle. Yani, güvenli, araç özgürlüğü olan bir Merkez Bankası yaratmamız lazım. Bununla ilgili lütfen Yiğit Bulut'u susturabilmek için elinizden gelen ne gerekiyorsa yapın.

Orta vadeli programda bu sene için hedefler: Enflasyon 7,5; döviz 2,99; faiz de şu anda yüzde 11. Şimdi "beklentileri yönetmek" dedik. Bakın, beklentileri yönetebiliyor olsaydık... Şimdi, bir kısır döngü riski var Sayın Bakan. Şimdi, kısır döngü nasıl oluşur? Enflasyon beklentileri yukarı gider, bu faiz oranını -Sayın Bakanımın dediği gibi- 11 küsura çeker, sonra bu beklentiden dolayı döviz tekrar yukarı gider ve sonra bir kısır döngü yaratır. Bu risk var mı, bunu görüyor musunuz? Ben görüyorum bu riski ve bir şoka karşı, yeni bir şoka karsı bu riski soğutmak için Merkez Bankasının özgür olması lazım "Böyle bir şok olduğunda müdahale ederim." noktasında veya ekonomi yönetimi bu beklentileri yönetmeli. Yani "2,99 kur" dediyseniz şu anda buraya fon akıyor olması lazımdı, yüzde 11 de faiz var yani. Şu anda kur 2,99, niye fon akmıyor buraya? Burada bir sıkıntı var, bu beklentiyi mutlaka yönetmemiz gerekiyor. O yüzden Yiğit Bulut'u lütfen susturun.

Vaatler genişlemeci... Pek çok, 10 milyar liralık vaat oldu. Burada 4 tane torba geçti ve pek çok vaat var, bunlar genişlemeci politikalar. Olabilir, dönemsel olarak genişlemeci politikalar devrede olabilir ama bunların hangi gelirlerle finanse edileceğine dair henüz biz tatmin edilmedik bu Plan ve Bütçe Komisyonu olarak. Bununla ilgili mutlaka işaret vermeniz lazım. Yani sıfıra yakın bir bütçe açığıyla bu yılı kapatıyoruz, gelecek yıl da bu mali disiplinin bozulmayacağına dair -bu yıl yani- işaretler, umutlar vermeniz lazım. Beklenti bence böyle yönetilir. Yani, şuradan şu kadar gelirimiz olacak, buradan böyle gelirimiz olacak, işte, gelir vergisi reformu getireceğiz filan gibi net olunmalı. Ama bununla ilgili net çıkışlar yapmadığınızı düşünüyorum.

Diğer bir mesele, hukuk devletine güven konusunda ciddi sıkıntı var. Sayın Cumhurbaşkanımız dün yeni bir skandala imza attı kaymakamlar toplantısında. Ne dedi? "Ey kaymakamlar, mevzuatı bir kenara koyun." dedi. Şimdi, bu cümleyi yurt dışından bir yatırımcı duysa vallahi arkasına bakmadan bütün fonunu alıp buradan gider. Çünkü mevzuattır herkesin güvencesi.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Duymadılar mı?

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hadi, biz neyse içeride "Sayın Cumhurbaşkanı böyle bir şey yapmıştır ama Merkez Bankası Başkanımız, Ekonomiden Sorumlu Bakanımız 'Bu böyle doğru değildir' der." diye bakarız ama yurt dışında böyle yankılanmaz. Sayın Özal'ın tek bir cümlesi vardır şu anda aklımızda, "Benim memurum işini bilir." diye, inanın, Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili de bu cümle yıllarca kalacaktır, yafta olarak yapışacaktır. Bu algıyı mutlaka değiştirmemiz lazım, hukuk devletiyiz çünkü, kanunlar, yasalar bizi bağlar. Böyle ifadeler söz konusu olması lazım.

"Yüksek katma değerli mal ihracatı yapacağız." dediniz. Bakın, yüksek katma değerli mal ihracı ve üretimi özgür düşüncenin olduğu yerde olur. Özgür düşünce varsa bir Bill Gates çıkar, bir Facebook'un yaratıcısı çıkar ve diğer düşünceler çıkar. Özgür düşüncelerde bu ancak çıkabilir, özgür düşüncenin, ifade özgürlüğünün, basın özgürlüğünün önünü mutlaka açmamız gerekiyor.

"Rusya krizi yaklaşık 10 milyar dolar gibi bir kayba yol açabilecek." gibi ifadeler var. Bununla ilgili ne tip tedbirler almayı düşünüyorsunuz, bu çok önemli.

Vaktim azaldığı için hızlı geçiyorum.

Şimdi, BDDK'ya gelmek istiyorum son iki dakikada. Bakın, çok güzel rasyolar söylediniz Sayın BDDK Başkanı. Yani, diyorsunuz işte "Şu anda sermaye yeterlilik rasyosu gayet iyi, takipteki alacaklar düşük." Ancak şöyle bir kuşku bende oluştu, neden olduğunu söyleyeyim bakın. Bank Asya... Şimdi, Bank Asya'yı da BDDK denetliyordu, öyle değil mi? Ben, niçin el konuldu, ne oldu, bunlara hiç girmeyeceğim; siyasi bir karardı öyle oldu böyle oldu. Bank Asya'nın yaklaşık 1 milyar dolarlık öz kaynağı vardı, öz varlığı. Ancak siz el koyduktan sonra bir baktınız ki, "Ya, içi boşalmış bunun." Diyorsunuz ki, her yıl, işte geçen sene 1 milyar lira zarar açıkladı, önceki yıl 500 milyon lira zarar açıkladı, herhâlde şu anda içi boşalacak gittikçe; bu zararlar, zararlar, zararlar. Demek ki bunlar boşaltılmış, bu kredilerle boşaltılmış ve banka...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(Oturum Başkanlığına Sözcü Mehmet Şükrü Erdinç geçti)

BAŞKAN - Sayın Paylan, ek süre veriyorum.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Şimdi, şu açıdan bakıyorum.

Şimdi, bir emsaldir bu bakın, BDDK denetimindeydi sonuç olarak bu katılım bankası da ve şimdi görüyoruz ki bu bankanın içi boşmuş. Ben bu anlamda BDDK'nın bir öz eleştiri vermesi gerektiğini düşünüyorum. Yani nasıl denetliyordunuz ki... Bu bankanın da sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 15-16 açıklanıyordu ama şimdi bakıyoruz ki meğer eksideymiş.

YUSUF BEYAZIT (Tokat) - Ondan sonra eksilebilir ya.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hayır, öyle değil. Ama denetimde bakın. Kredilerin nereye gittiğini, hangi gruplara gittiğini, nasıl olduğunu BDDK denetlemezse insanların mevduat güvencesi nasıl oluşacak?

Bakın, bu, mevduat güvencesiyle ilgili bir karinedir. Bu anlamda, ciddi anlamda bu soruya bir cevap vermenizi rica ediyorum. Niçin böyle oldu? Nasıl denetliyordunuz? O dönem denetçilere soruşturma açtınız mı? Bu konudaki rakamlarınıza güvenmem için bu cevabı almam gerekiyor.

Diğer bir konu finans emekçilerinin durumu. Bakın, ben en zor sektörlerden birisinin finans sektörü olduğunu düşünüyorum, finans emekçileri. Ya, benim pek çok arkadaşım var, sabah 6'da, 7'de evden çıkıyorlar, gece 10'da eve geliyorlar, hiçbir sosyal yaşamları yok ve taşeron dibine kadar var finans sektöründe. İnsan öğüten bir sektördür yani, oraya giren, on yılda turşu gibi çıkar oradan.

İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - Bizden daha kötü durumdalar yani.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Evet, maalesef. Ya, bununla ilgili, bu kadar da kâr ediyor bankalar, hani ciddi kârlar açıklıyorlar. Ya, şu insani çalışma şartlarının oluşması için finans emekçileriyle ilgili bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Tabii ki, özel kurumlar diyebilirsiniz ama siz düzenleme kurumusunuz. Aynı zamanda emeğin haklarıyla ilgili de bir düzenleme yapabilirsiniz. Ya, haftada 60 saat çalışan finans insanı olur mu, 70 saat çalışan insan olur mu?

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Ama ücretler de çok.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ücret değil, bakın, insani çalışma şartı 35 saattir, bununla ilgili kısıtlar olmalı ve çok ciddi yükler yükleniyor, hedefler 2 misli. İşte, kredilerini 2 misline çıkaracaksın diye hedefler yükleniyor insanlara. Stresten depresyona giren binlerce finans çalışanı var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Paylan, tekrar uzatıyorum, lütfen tamamlayınız.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bu anlamda da bir düzenlemeye ihtiyaç yok mu sizce Sayın Bakan ve Sayın Başkan?

Ve bir şey daha söyleyeceğim: Bakın, arkanızda yaklaşık 30 bürokrat var, 3 kadın var. Ya, finans sektöründe pek çok kadın var, yani çok başarılı. Mesela, Janet Yellen Amerikan Merkez Bankası Başkanı oldu.

Sayın Bakan, sizin o konudaki duyarlılığınızı biliyorum ama bir arkanıza dönüp bakın, hep erkekler. Ya, neden finans bürokrasisini yüzde 50 erkek yapamıyorsunuz? Bakın, diğer sektörleri anlarım, bazı sektörlerde erkek yoğun olabilir ama finans sektöründe pek çok kadın var ve kadınlar hatta daha çoklar sanıyorum orantı olarak, bankalarda çalışma anlamında. Bu anlamda, bürokrasinizi de yüzde 50 kadınlardan oluşturun şu 2015-2019 döneminde, bakan olmaya devam ederseniz tabii ki.

İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - İnşallah.

GARO PAYLAN (İstanbul) - İnşallah diyelim tabii ki.

İBRAHİM MUSTAFA TURHAN (İzmir) - Hayır de hayır olsun.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Tabii, inşallah diyorum, ne diyeyim.

Yani Bank Asya'yla ilgili şöyle bir şey ekleyeyim, vaktim kalmış. Yani siyasi bir baskı var mıydı o dönem, buna baktınız mı? Yani o dönemde çünkü o yapı ciddi anlamda devlet içinde hâkimdi, "Şu anda burayı denetlemeyin, es geçin." diye mi yapıldı? Şimdi, başka birileri hâkim olabilir ve acaba onları mı denetlemiyorsunuz? Bu anlamda ciddi bir öz eleştiri var mı ve biz nasıl bu rasyolara güveneceğiz? Yani madem Bank Asya'nın rasyoları o değilmiş, şimdi görüyoruz içini gördüğümüzde. Diğer özel bankaların ve kamu bankalarının rasyolarının böyle olduğuna nasıl güveneceğiz? Bu konuda cevabınızı bekliyorum.

Teşekkür ederim.