KOMİSYON KONUŞMASI

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Teşekkür ederim Başkanım.

Tabii, TOKİ, bir defa, hepimizin göz bebeği bir kurum. Netice itibarıyla, Türkiye'de çok ciddi konut açığının olduğunu bugün eskiye nazaran daha yüksek oranda hissediyoruz. Bugün, özellikle büyükşehirlerde kira rakamlarına baktığınız zaman, artık yanından bile geçilemediği -adına "mavi yakalı" deyin, "beyaz yakalı" deyin- mevcut bugünkü ücretlerle ev sahibi olmasının mümkün olmadığı bir ortamdan bahsediyoruz.

Tabii, buna paralel olarak, TOKİ, özellikle 2016 yılından beri ciddi oranlarda kâr ediyor. 2018'de 7 milyar, 2019'da 7 milyar 577 milyon... 2020'de kâr oranı birdenbire 2 milyar 187 milyona düştü. Herhâlde 2021 rakamları da vardır, o ne kadardır? 2022'nin ilk çeyreği de bu işin içerisindedir. Şahsen bunu ifade ederken "TOKİ kâr etsin, çok büyük paralar kazansın." diye bir derdimiz yok, TOKİ'nin birinci görevi; dar gelirlilerin, hatta mümkünse asgari ücretlilerin, bu ülkede sosyal devlet olmanın gereği olarak, bir hak sahibi, bir konut sahibi olması en temel hedeflerden biri olmalı.

Yani ikinci sorum: Özellikle son dönemde işte bu millet bahçeleri yaptığınızı ifade ediyorsunuz; bunların finansmanını kim karşılıyor yani siz kendi öz kaynaklarınızdan mı bunu yapıyorsunuz? Yoksa bunun bir bütçesi var, özel idarelere tahsis edilen veya Gençlik ve Spor Bakanlığına tahsis edilen. Yani farklı kurum ve kuruluşların kendi ihale yeteneği olmayıp veya teknik elemanı, projelendirilmesi de dâhil size havale ettikleri "Siz yapın." şeklinde dediği projeler mi? Bunu sormak istiyorum.

Tabii, belli projelerde, özellikle zeminden kaynaklanan... Zonguldak'ta da böyle bir hadiseniz vardı. Aynı şekilde, mesela, Gümüşhane Devlet Hastanesi bir türlü açılamadı, hastaneye harcanan para kadar da binayı yerinde tutabilmek için bir rakam harcandı. Türkiye'nin aslında en büyük problemlerinden biri de bu; nedir? Mutfakta iyi çalışamama. Yani biz Demiryollarını denetlerken, farklı kurum ve kuruluşları denetlerken de buna rastladık. Dolayısıyla jeolojik etütler, jeofizik etütler, zemin sondajları ciddi manada yapılır, daha işin başında olaya vâkıf olursanız, burada da ciddi adımlar atılabilir. Bu, aynı zamanda hem projenin selameti hem maliyetinin artısı eksisi hem de zaman... Neticede bu yazışmalar, o yazıyor, yaparsın, yapmazsın, az olur, çok olur, doğrudur, değildir, plan tadilatı; otomatikman bu işleri bir miktarda sekteye uğratıyor. Bununla ilgili bu manada sorunlu projeleriniz var mı?

Yine buna paralel olarak, gösterdiğiniz resimlerin yüzde 90'ı daha çok boş alanlarda yapılan binalardan ibaret yani böyle... Hâlbuki özellikle 1999 öncesi yapılan binaların yüzde 80'i, 90'ı bugün, karotlarla marotlarla incelediğiniz zaman sağlıklı sonuçlar vermiyor. Sizin de ortaya koyduğunuz gibi, yaklaşık 6 milyon civarında yenilemeyi bekleyen bina var yani yıkılmazsa artık, o kendini de ayakta tutamıyor. Dolayısıyla, bunlara yönelik bir çalışmanız var mı? Yani boş alanlarda belki hani o binaları yapıyorsunuz, değerlendiriyorsunuz, gereklidir ama bunun yanı sıra özellikle eski binaların yıkılıp yapılmasına yönelik şehir işlerinin tamamında bu var. Ben Samsun'dan örnek vereyim: 3-4 tane mahallemiz tümüyle şu an, istisnasız...

TOKİ BAŞKANI ÖMER BULUT - Kıran Mahallesi'ni biliyorsunuz, görüyorsunuz.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Gayet iyi biliyorum yani orada siz yine aynı, boş alanda konut yaparak tahsis ediyorsunuz.

TOKİ BAŞKANI ÖMER BULUT - Kıran Mahallesi öyle değil.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Cevap verirsiniz Sayın Başkanım.

Hâlbuki aynı zamanda boş alanlarda bunlar yıkılarak... Mesela, daha yeni, bugün, İlkadım Belediye Başkanı... Samsun'un merkezi İlkadım'dır, zaten en büyük kentsel dönüşüm de onun sınırları içerisinde var. Zaman zaman o toplantılara ben de gidiyorum; işte bazısında yoğunluğu 2-8 kat var, bazısında yoğunluğu 4-6 kat var yani orada bir muamma da var. Burada tek elden bu işlerin yürütülmesinde, devlet eliyle bu işlerin yürütülmesinde büyük fayda var yani bu tür kentsel dönüşümler dediğimiz zaman aklımıza da doğal olarak ilk gelen TOKİ. Bunun belediyeler eliyle yürütülmesi mümkün değil. Neden mümkün değil? Şimdi, büyükşehir belediyesi bazen olaya farklı bakıyor, bağlı belediye farklı bakıyor, biri 5 bini yapıyor, biri bini yapıyor. Dolayısıyla bu aradaki gidiş gelişler, askı süreleri derken... Aynı zamanda, mülkiyet haklarının... Sizin de söylediğiniz gibi, işte oradaki hak sahiplerine bazen yetişmiyor yani orada herkes kendisince bir daire isteyince, oraya yapılan binaların buna cevaz vermesi de mümkün değil. Belki İzmir'de yaptığınız gibi hani, bazı hak sahiplerini rezerv alanlara taşıyabilirsiniz. Bu, Türkiye'de çok ciddi bir problem ama bir türlü istediğimiz mesafeyi aldığımızı da söylemek mümkün değil. Yani bugün 1 milyon küsur konut yaptığımızı varsayarsanız toplam yirmi yılda diyelim ki 1,5 milyon konut yaptınız; 6 milyon konut yenilemeyi beklediğine göre bunu 4'le çarparsanız seksen yıla ihtiyaç var. Dolayısıyla burada hem özel sektör... Bazen sizin çözemediğinizi özel sektör de çözebilir; cenazesine gider, merasimine gider... Çünkü biz Deprem Komisyonunda bunları enine boyuna incelediğimizde önümüze çok farklı sonuçlar da çıktı. Yani burada size ciddi bir iş düşüyor bu şehirlerin yenilenmesine yönelik.

Tabii, mimaride genelde bunlara dikkat ediyorsunuz. Yani şehirlerin bir ruhu olması lazım, maalesef, Türkiye'de yeni yapılan binalar ruhsuz binalar. Yani bugün binayı gördüğünüz zaman "Selçuklu" diyorsunuz, binayı gördüğünüz zaman "Osmanlı" diyorsunuz, binayı görüyorsunuz, işte "gotik" diyorsunuz. Yani bugün Avrupa'da da belli şehirleri gezdiğiniz zaman şehrin mimarisine damga vuran eserleri görmeniz mümkün, hatta buralara bir çivi bile çakmanız mümkün değil. Bu manada, o şehirlerin ruhunu da koruyarak, ruhunu da yansıtarak, yapıldığı yüzyılı, hangi dönemde yapılmışsa bunları da esas alarak, ruhu olan binaların yapılmasının katkısı...

ATİLA SERTEL (İzmir) - Bayraklı'da Selçuklu mimarisi yaptılar.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Yani son yapılan şekli neyse tabii, Selçuklu da olur, Osmanlı da olur, geriye doğru da olur. Asıl olan, orada yaşayan insanlar hangi kültür içerisinde, hangi ortamda yaşıyorlarsa onu yansıtan, gördüğünüz zaman fikir veren binaların olmasında büyük fayda var.

Aynı şekilde, tarihî eserlerin restorasyonu da... Çarşılarda bugün tümüyle tarihî çarşılar gezilir yani sıfırdan bir çarşıyı geziyorsanız bunun adı "alışveriş merkezi" olur veya "sokak dükkânları" olur, onlar ayrı bir şey ama şehrin dokusunu yansıtan, geçmişe insanları alıp götüren binaların şekli şemaili farklı.

Bir de özellikle bu restorasyonlarla ilgili, muhakkak o günün şartlarındaki malzemelerle bu restorasyonların yapılması lazım. Bazen yeni modern teknolojilerle bu restorasyonları yaptığınız zaman, hiç yapmasanız daha iyi yani. Buna muhakkak dikkat edilmeli, belki bununla ilgili bir birim de oluşturulabilir çünkü bu uzmanlık gerektirir. Bununla ilgili, ben, Türkiye'de bile yeterli eleman bulmada sorunlar yaşandığını düşünüyorum. Ama geçmişi geleceğe taşımak açısından buranın da göz önünde tutularak böyle özel bir birim tarafından yürütülmesinde fayda var; belki Vakıf İnşaat -sizden sonra gelecek- bu işi paylaşabilir diye düşünüyorum.

Özellikle kat yükseklikleri... Yani bugün Osmanlı'da olsun Avrupa'da olsun kat yükseklikleri nereden baksanız 4-4,5 metre ama Türkiye'de 2,65'ten başlayan, 2,75-2,85... Son durumunuzu bilmiyorum ama benim önerim hiç olmazsa 3 metre-3,10...

TOKİ BAŞKANI ÖMER BULUT - 3,10.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Döşemenin üstünden döşemenin üstüne, demek ki temizi 2,85; 2 şey gibi kalır; uygundur. Yani o ortamın yeterli hava sirkülasyonunu sağlaması açısından da önemli. Özellikle, Türkiye, enerjiye çok ciddi paralar ödüyor. Yani enerji tasarrufu sağlayan binalar... Zaten yeni çıkan yönetmeliklerde de kullanım suyunun da tekrar kullanılması dâhil, bununla ilgili yani bir binayı yapıyorsanız o yağmur suları da dâhil, onları da arıtmadan sonra tekrar kullanmak üzere; yeni yönetmelik de buna cevaz veriyor. Sizin yaptığınız projelerde bu tür uygulamalar var mı? Bunlarla ilgili bize bilgi verebilir misiniz?

Yine, kendi enerjisini üreten binalardan bahsetmek mümkün. Bunu hem güneş enerjisi marifetiyle yapabilir, ısı pompaları marifetiyle yapabilir, farklı metotlarla yapabilir. Sizin de uzmanlık alanınız, makine mühendisisiniz, yani bu alana bizim çok ciddi çalışmamız lazım. Çünkü Türkiye, bugün, işte doları ha bire, her türlü engellemeye çalışıyor; kulağını sağdan gösteriyor, soldan gösteriyor; "Ne olursunuz, aman, dolarınızı bozdurmayın." "Kur Korumalı'ya yatırın." "Şunu yapın."... Serbest piyasa ekonomisinde olmayacak şeyler. Neden? Enerjiye ciddi paralar ödüyoruz. Dolayısıyla, kendi enerjisini üreten binaların yapılması da bu konuda öncelik arz ediyor. Güneş sistemini düşündüğünüz zaman, ortalama altı-yedi yılda sistem kendini amorti ediyor. Özellikle sosyal içerikli sosyal konutlarda da bu sistemi yapmanız mümkün; neticede, bugün asgari ücret alan bir çalışanın huzur içerisinde kalan ömrünü devam ettirebilmesi için elektrik faturaları, su faturaları, doğal gaz faturaları, onun için korkulu rüya olmaktan çıkmalı diye düşünüyorum.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Toparlayalım.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Toparlıyorum Başkanım.

Tabii, sanayi siteleri... Teşekkür ediyoruz, Samsun'da da en merkezî yerde daha önceden yapılmış sanayi siteleri vardı, onu belli bir alana taşıdınız, bunlar önemli. Yani bu konuyla ilgili çalışmalarınızı da biz de takdirle takip ediyoruz.

(21/b)'yi bize tarif ettiniz Hocam, (21/b)'yi burada hepimiz sabahtan akşama kadar konuşuyoruz, merak etme; içimiz dışımız (21/b) oldu. (21/b)'yi gayet iyi biliyorsunuz; ya deprem olacak, ya doğal afet olacak, ya sel felaketi olacak, ya salgın hastalık olacak veyahut da zamana karşı yarışan işlerden bahsediyoruz. Bunun yanı sıra "Teknik özellikler de gerekiyor." diyorsunuz ama Türk inşaat sektörü bugün dünyada 1'inci ya da 2'nci sırada.

TOKİ BAŞKANI ÖMER BULUT - Başkanım, her gün haberlerde şunu görüyoruz...

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Başkan, cevap vereceksiniz, ben söz vereceğim size.

TOKİ BAŞKANI ÖMER BULUT - Başkanım, hayır, şu açıdan: Ben özellikle onu konuşmamda vurguladım ki mesela, şimdi Kızılay'ın ortasında bir tane inşaat yaptıracaksınız; şimdi, burayı açık ihaleyle yapabilir misiniz?

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Soru-cevap şeklinde...

TOKİ BAŞKANI ÖMER BULUT - Yani orada yapmaya kalksanız 10 tane binayı çökertirsiniz.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Peki.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Şimdi şunu söyleyeyim, bakın...

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Yaşar, ben söz verdiğimde detaylı olarak...

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Tamam.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Yaşar, Sayın Başkanımız belki gidebilirler diye herhâlde acele ediyor, siz konuştuktan sonra bazen çıkıyorsunuz veya başkaları çıkıyor ya, o nedenle Sayın Başkanım ben buradayken hemen cevap vereyim diye öyle acele ediyor herhâlde.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Hiç sorun yok, orada da problem yok ama şunu söyleyeyim, asıl olan şu: Şeffaflık, Değerli Başkanım. Yani bugün sizin orta yere koyduğunuz şartlar neyse bu ihalelere katılacak arkadaşlarımız bu şartları muhakkak sağlayan arkadaşlarımız olacaktır. Dolayısıyla bazen diyorsunuz ki: "Adamın iş bitirmesinin olması bu işi yapacağı sonucunu çıkarmaz." ama neticede, o zaman, bu iş bitirmelerini veren kurumun gücünü zayıflatırsınız. Yani Türkiye'de kurum ve kuruluşlar muhakkak hepimizin göz bebeği, eğer kanun nezdinde bu yeterliliğe sahipse zaten bunlar açık ihalelere otomatikman giriyorlar. Diğerlerinde de olabildiğince şeffaf yaparsanız... Yani yeterli rekabet var. Hani, desek ki Türkiye'de bu işi yapabilecek firma sayısı bir elin parmaklarını geçmez; biz de o bir elin parmaklarını sayıyoruz ama bazen ihalelere bir bakıyoruz ki hakikaten hep aynı parmak. Yani bugün Türkiye'de iş hacmine baktığınız zaman, sizin millet bahçeleriniz de dâhil, bilinen firmaların dışına çıkan çok fazla firma sayısı yok. Onun için, rekabete açılmanın... Zaten sektörde rekabet edebilecek çok ciddi firma sayımız var. Burada ön açıcı olsun diye söylüyorum. İncelediğimiz kurumlarda yüzde 70-80 oranında bu manada açık ihale yapıyorsunuz, bunun için de teşekkür ediyoruz. Tabii, bunu rakamsal olarak da değerlendirmek lazım. Bazen öyle oluyor ki (21/b)'yle 20 tane ihale yapıyoruz ama bu rakamların toplamı diğer 80'inden daha fazla oluyor yani bu, bu değil. Tam tersine, bu aradaki dengeyi de muhakkak muhafaza ediyorsunuzdur diye düşünüyorum.

Özellikle afetlerle ilgili konuda çok hızlı müdahale ediliyor, zaten uzmanlık alanınız. Ben de partiyi temsilen bu bölgelerde, sel bölgelerinde bulundum. Türkiye hakikaten bu manada ciddi mesafeler kat etti. Bununla ilgili yaptığınız hizmetlerden dolayı da teşekkür ediyoruz ama tekrar söylüyorum: Muhakkak bugünkü şartlarda bütün dar gelirlilere yönelik faaliyetleriniz olmalı çünkü özellikle inşaat maliyetlerinin içerisinde arsa maliyeti çok yüksek. Devlet buna farklı yöntemlerle bir kısıtlama getirse bile özel sektörün elindeki arsalara müdahale etmesi mümkün değil. Hazine arazilerine çok ciddi oranda sosyal konutlar yaparak ihtiyaca binaen bunları kamunun hizmetine sunabilirsiniz.

Köyevlerini vatandaşın yapmasını Gürsel Bey önerdi ama ben ona katılmıyorum. Bugün köyde bir ev yapmak için elektrikçi, mekanikçi, tesisatçı bulup yaptırana kadar imanı gevriyor, rakamlar da yüksek. Bugün devletin, vatandaşın kendi imkânlarıyla yapacağı evi en az yüzde 50-60 daha uygun şartlarda sizin projelerinizle bunu yapabileceğini düşünüyorum. Tam tersine, herkes uzmanlık alanıyla ilgili faaliyet göstermeli. Son dönemde köye dönüşler ciddi oranda arttı. Mesela, buna da bir kapasite ayrılabilir, bununla ilgili de bir çalışma yapılabilir. Ümit ediyoruz, bundan sonraki çalışmalarınızda istediğimiz hedeflere ulaşabiliriz. Tabii, bir hedef de koymak lazım; işte, önümüzdeki beş yılda, on yılda, on beş yılda... Çünkü Türkiye aynı zamanda da bir deprem kuşağında yani bugün yaşayan nüfusun yüzde 60-65'i deprem kuşağında, sanayinin de üç aşağı beş yukarı bu kadarı yani en az 65-70'i deprem kuşağı içerisinde ve önümüzde de İstanbul depremini bekliyoruz. İşte "Otuz yıl." dediler, "Otuz yıl." denildiğinden beri zaten bir on beş yirmi yıl geçti, demek ki her an buna muhatap olmak mümkün. Bununla ilgili de elimizi çabuk tutmamız lazım geldiğine inanıyorum. Özellikle, şu an yirmi yıllık, otuz yıllık binalarda, zaten babadan, dededen kalmış binalarda mülkiyet sorunlarının çözümü oldukça zor. Bununla ilgili özel bir birim oluşturup çözümler üretmeyi düşünüyor musunuz?

Ben çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Benim sorularıma -aşağıda da Genel Kurulda da konuşmam olduğu için oraya gideceğim, yetişebilirsem sözlü dinleriz ama- yazılı da cevap verebilirsiniz.

Ben çalışmalarınızda size ve ekip arkadaşlarınıza başarılar diliyorum.

TOKİ BAŞKANI ÖMER BULUT - Çok hızlı...

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Yok, yok.

TOKİ BAŞKANI ÖMER BULUT - Çok hızlı cevap vereyim Başkanım, özellikle 21/B konusuna.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Yok, yok.

Sayın Başkanım, böyle soru-cevap şeklinde değil... İşte, biraz önce Sayın Başkanın sizin sorduklarınızı yanıtlaması sizin çıkacağınızdan dolayı... O zaman, konuşma yaptıktan sonra tekrar gelirsiniz zaten, geliyorsunuz Sayın Yaşar. O zamana kadar da diğer konuşmacı arkadaşlarımız da konuşmalarını tamamlar.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Ama bir şey olursa da yazılı cevap verebilirsiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Peki.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Çok istiyorsanız ben sizi ziyarete gelirim, makamınızda da cevap verirsiniz.