KOMİSYON KONUŞMASI

MUSA ÇAM (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yine parayla ilgili teşvik ve özendirici bir madde. Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan albaylarımızdan yaklaşık olarak 1.071 albayın sayısal olarak fazla olması nedeniyle yaşta değil de özendirilerek, bir prim esası getirilerek, gönüllü temelinde rızayla emekliye sevk etme ve böylelikle -Sayın Bakanın da söylediği gibi- diğer Avrupa Birliği üyesi ülkelerdeki sayıya yüzde 6'lara, yüzde 5'lere çekmek gibi bir murat var. Bu, 1980 ila 90'lı yıllarda Avrupa'da, Fransa'da, Almanya'da, Avusturya'da, birçok ülkede yabancı göçmen işçilere yapılan bir muameleyi hatırlattı bana. Özellikle Almanya'da, Fransa'da, Avusturya'da Türkler, Fransa'da daha çok Afrikalılar, Cezayirliler ve Tunuslulara, yabancıların ülkelerini terk etmeleri için bir özendirme primi koydular. Oralarda çalışan yabancıların ülkelerini terk etmeleri için 20 bin mark, 40 bin Fransız frangı, bilmem ne kadar Avusturya şilini gibi birtakım düzenlemeler yaptılar ve o ülkelerde, yıllarca o ülkelerin ekonomisine katkı yapan, o ülkelerin sanayileşmesine ve gelişmesinde büyük rol oynayan ve büyük bedeller ödeyen, canlarını ortaya koyan yabancıların o ülkelerini terk etmeleri için getirmiş oldukları bir prim sistemi vardı. Şimdi, bana bir anda böyle bir özendirme gelince onu anımsattı bana. Yani çok böyle ekonomiyle, parayla ilgili böyle bir düzenleme sanki Türk Silahlı Kuvvetlerimizde önemli görev yapan bu komutanlarımıza belki çok cazip de gelebilir. Ekonomik koşullar nedeniyle cazip gelip hakikaten 1.071 albayın 1.071'i de hemen emeklilik dilekçesini yarın sıraya girip verebilirler de yani bunu bilemiyoruz. Ama on üç yıldır iktidarda olan AKP Hükûmetinin liselerden, askerî liselerden başlayarak harp okullarına varıncaya kadar bu kadar süre içerisinde on üç yılda bunu fark edememiş olması, bununla ilgili düzenleme yapamamış olması enteresan geliyor bana.

Geçtiğimiz son altı, yedi yıl içerisinde Türkiye'de çok talihsiz olaylar yaşandı. Ülkemizde yapılan kamuoyu araştırmalarında en güvendiğiniz kurum dediğinizde hemen birincisi yüzde 90, 95, yüzde 100'e varan kurum Türk Silahlı Kuvvetleri olarak gelip geçerdi. Bugün de aşağı yukarı böyle bir kamuoyu araştırması yapılsa, birçok olumsuzluklar, darbe mağdurları olarak bizler yaşamış olsak bile yine en güvendiğimiz kurumların başında yine Türk Silahlı Kuvvetlerinin geleceğinden hiçbir endişemiz ve hiçbir kuşkumuz yok. Ama son yedi, sekiz yıl içerisinde Türkiye'de farklı olaylar yaşandı. Örneğin, Ergenekon olayı, örneğin Balyoz olayı, örneğin casusluk olayı gibi Türkiye'de enteresan olaylar yaşandı. Bu davaların takipçisiydik, izleyicisiydik. Zaman zaman bu olaylardan dolayı tutuklu olan kimi komutanları cezaevlerinde, Silivri'de, İzmir'de ve çeşitli cezaevlerinde ziyaret ettik, dinledik. Bunların her birisi denizde, karada, havada çok önemli görevler yapan, Türk Silahlı Kuvvetlerinin en gözde komutanlarıydı. Ama paralel yapı denen ve geçmişte son on üç yıl içerisinde bugünün Cumhurbaşkanı, geçmişin Başbakanı "Ne istediler de vermedik?" dedikleri o paralel yapıyla birlikte oldular ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin yetiştirmiş olduğu en gözde komutanları, en gözde subayları -denizde, havada ve karada o subayları- cezaevlerine attılar, bu ülkenin Genelkurmay Başkanı bile tutuklandı. Mevcut Cumhurbaşkanıyla, önceki Başbakanla birlikte görev yapan, Millî Güvenlik Kurulunda bulunan ve kararlar alan Genelkurmay Başkanı bile bu ülkede tutuklandı arkadaşlar.

Dolayısıyla, şimdi, ister istemez iyi niyetle belki getirilen bu maddede -düşünüyorum- AKP devletin tüm kurum ve kuruluşlarına nüksetti; kendi adliyesini, kendi kurumlarını oluşturdu, şimdi de AKP kendi ordusunu mu oluşturuyor görüşünü ister istemez insanın aklına getiriyor. E, şimdi, bu zamana kadar, bunlar belli, neyin ne olduğu belli. Yaşadığımız bu Ergenekon, Balyoz, casusluk olayında yeteri kadar operasyonlar yapıldı ama yetmez, biraz daha fazlasını mı, biraz daha fazlasını mı gibi bir fikri de aklımıza gelmiyor değil.

Dolayısıyla bir defa bu işlerin ekonomiyle, parayla insanların terbiye edilecek şekilde, parayla ikna edilecek, parayla özendirilecek şeklindeki düzenlemelerin ben insan onuruna çok yakışmadığını ve bana yıllar önce, işte, Fransa'da, Almanya'da ve diğer Avrupa ülkelerinde çalışan yabancı göçmen işçilerinin parayla o ülkeleri terk etmeleri gerektiği düşüncesini bir kez daha hatırlattı. Bu, buna benzer bir şeydir. Ümit ederim, umarım ki, böyle bir niyet değildir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin askerî liselerden başlayıp akademilere kadar giden bu süreçte yanlış planlama nedeniyle daha fazla albayın yukarı çıkması ama Sayın Temizel'in de dediği gibi, bunların akçeli işlerle, parayla düzenlemek yerine Yüksek Askerî Şûra'da daha kuralına uygun bir şekilde düzenleme yapılması ve oradan emekli edileceklerin ve oradan devam edeceklerin, albayların belirlenmesinin çok daha onurluca bir tutum ve davranış olduğunu düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.