| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ'nin (TÜRKŞEKER) 2019 ve 2020 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 09 .06.2022 |
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Kıymetli Başkanım, kurumun değerli temsilcileri; öncelikle hoş geldiniz, hayırlı uğurlu olsun diyelim. Mücahit Bey ayrıldı, Muhittin Bey geldi ama adı kaldı yadigâr, sunuş konuşmasında bile hâlâ Mücahit Bey'in ismi var; herhâlde aynı sunumda bulundunuz, Mücahit Bey'in sunumuyla bire bir aynı diye düşünüyorum.
Şimdi, tabii, kurumlar geçicidir. Neticede onlar gidecek, siz geleceksiniz; bizler gideceğiz, başkaları gelecek. Ama hiç olmazsa Mücahit Bey bütün...
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Kişiler geçici; kurumlar mı dediniz mi, kişiler mi?
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Kurumlar değil, kişiler değişecek; kurumlar baki, devlet baki, geçici olan iktidarlardır.
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Evet, evet.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Zaten Türkiye'de bazen insanlar devlet ile iktidarları karıştırıyorlar. İktidar bugün AK PARTİ'dir, yarın bir başka partidir, İYİ Partidir. İktidarlar geçicidir ama devlet bakidir; devlet ile iktidarı karıştırmak da çok tehlikelidir. "Ben devletim." demeyi, "Ben gidersem devlete her şey olur." demeyi de doğru bulmadığımızı bu vesileyle ifade etmiş oluyoruz.
Ben şahsen Mücahit Bey'e de şimdiye kadar yapmış olduğu hizmetlerden dolayı teşekkür ediyorum, gerek alt komisyonda gerekse farklı vesilelerle kendisiyle bu konuları görüşme şansımız olmuştu.
Tabii, kurumun zarar etmesinin en temel sebeplerinden biri -özellikle bu madde üzerinde söz aldım- finansman yetersizliği. "Piyasaya göre şeker fiyatı belirlenmelidir." veyahut da "Ürünlerin fiyatı piyasaya göre belirlenmelidir." önerisinde bulunuyor. Kim? Sayıştay. Kime bulunuyor? Yönetim Kuruluna. Peki, buradan anlaşılan o ki Yönetim Kurulunun bu fiyatları belirlemede zorlukları var. Onu neden belirleyemiyor, neden böyle bir öneriye ihtiyacınız var? Sizi bu fiyatları belirlemeden alıkoyan en temel sebep nedir?
Şimdi, bunlar temel gıda maddesidir; şeker, onun yan ürünleri. Hakikaten bugün doğudan batıya, özellikle doğuda şeker fabrikalarının önemi hepimiz tarafından biliniyor. Yani şeker fabrikaları sadece şeker üretmez, pandemide de gördüğümüz gibi, sağlık şartları açısından çok önemli olan, dezenfektan olarak kullandığımız etil alkolün en büyük üreticilerinden biri oydu. Yine, buna benzer melas, hayvancılığın vazgeçilmezi. Yani bizim ne şekerden ne de şeker fabrikalarından vazgeçmemiz bir defa mümkün değil. Bugün üretimin yüzde 36'sını yapıyor olmanıza rağmen maalesef piyasaya hükmetmeniz mümkün değil. İşte, biz, bazı temel ürünlerde muhakkak regülasyon görevi görmesi açısından devletin piyasada olmasını istiyoruz, şeker de bunlardan bir tanesi. İşte, bugün piyasada -bizdeki rakamlara göre 590 TL olan, özel sektörde 900 gibi rakamlar var önümüzde- tabii sizin yüzde 36'lık üretimle özel sektörün üretimini veyahut da piyasasını bloke etmeniz mümkün değil; siz bir noktada da kamu görevi yapıyorsunuz, bu manada devletin size verdiği görevler itibarıyla aradaki bu farkı da muhakkak devletin karşılaması lazım, madem siz de şeker fiyatını piyasa şartlarına uyduramıyorsunuz... Dolayısıyla "Siz şekere zam yapmayın, maliyetinizin altında satın." Ben bu bulgudan bunu anlıyorum yani devlet size diyor ki: "Şu fiyattan satacaksınız." Dolayısıyla, siz o fiyata bağlı kaldığınız için zarar ediyorsunuz gibi bir sonuç çıkıyor. O zaman, devlet size bunu yaptırıyorsa muhakkak bunun karşılığını da -nasıl doğal gazda, elektrikte ödüyorsa- sizin bu maliyetinizin altındaki satışla aradaki farkı da devletin ödemesi lazım. Burada da hiç olmazsa fabrikaları bu oranda da biz çok daha fazla zarar ediyor görmeyiz.
Tabii, ciddi bir finansman problemi var. Hangi kurum ve kuruluşlardan kredi kullanıyorsunuz, bu finansman ihtiyacınızı nasıl kapatıyorsunuz, hangi faiz oranlarıyla kapatıyorsunuz? Bugün serbest piyasadaki faiz oranlarına baktığımız zaman, hakikaten onunla beraber, şu an o rakamlarla üretim yapmak da zor; zaten zararınızın önemli bir kısmını finansman giderleri oluşturuyor. Hâlbuki biz, tam tersine, bu alanın desteklenmesini istiyoruz yani şeker fabrikalarının sayısının artmasını istiyoruz, üretim alanlarının artmasını istiyoruz, çiftçi sayısının artmasını istiyoruz ama burada tam tersine, 2011 yılında 118.338 olan üretici sayısı maalesef bugün 38 binlere düşmüş vaziyette yani insanlar bunu ekmek istemiyorlar. Hâlbuki bugün içinde bulunduğumuz durum... Bugün ne üretirseniz satılıyor, bugün tahmin ediyorum, şeker fabrikalarının bütün ürünleri piyasada muhakkak alıcı buluyordur; satma sorunu yok ama tekrar köylüyü, çiftçiyi köye döndürüp bu işi üretme şansınız maalesef yok çünkü şu an köyde yaşayan çiftçilerin yaş ortalaması 55'in üzerinde, bu işi terk edenler tekrar geri dönüp çiftçilik yapmıyor yani zaman zaman... Elektronik ortamdaki gibi "Şu şartlar olursa piyasaya gir, bu şartlar gerçekleşmezse piyasadan çık." gibi komutları bilgisayarda verebilirsiniz ama vatandaşa vermeniz mümkün değil. Dolayısıyla, bu manada bunun net bir şekilde desteklenmesi lazım yani Ağrı'da, Erzurum'da, Erzincan'da, o bölgelerde şeker fabrikalarının ne manaya geldiğini gayet iyi biliyoruz yani köylünün bundan başka bir geliri yok. Dolayısıyla, hem fiyatlarıyla da desteklenmesi lazım yani bugün fiyatları yüzde 100 artırdınız ama maalesef, onların girdilerindeki mazotu bugün sorsam herhâlde kimse bilmez; 28'i geçti mi Deniz, bilmiyorum yani mazot fiyatının, gübre fiyatının, buna benzer ilave rakamların ne olduğunu bilmiyoruz yani fiyatlar yüzde 300-400 artarken sizin verdiğiniz yüzde 100'lük zammın çok da anlamlı olmadığını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Aslında şunu yapmak mümkün: Madem fiyatları siz her gün değiştiriyorsunuz veya on beş günde bir değiştiriyorsunuz, hiç olmazsa bu alım rakamlarınızın -sadece bunu şeker pancarı için değil, diğer alımlarda da- üç ayda bir muhakkak güncellenmesi lazım. İşte "Ekonomi o kadar iyi ki biz yarını bile göremiyoruz." Bu nasıl bir şey? Hâlbuki insanlar önündeki bir yılı değil, beş yılı değil, on yılı, on beş yılı, elli yılı, yüz yılı planlarken bizim çiftçimiz bir ay sonra, iki ay sonra ne olacağını bilmiyor. Çiftçimiz bilmiyor da özel sektör biliyor mu? Hiç kimse bilmiyor. Burada bunu nereden bilebilir? Devletin koyduğu hedeflerle bilebilir. İşte, devlet diyor ki: "Yıl sonu dolar kuru şu kadar olacak." "19 olacak." veya "17 olacak." Hâlbuki bugün 17'ye yaklaştı veya "Enflasyon hedefi tek haneli rakam." diyor, o dedikçe enflasyon da uçuyor veyahut "Türkiye'nin büyümesi şu rakamlarda olacak." Yani neticede devletin ortaya bir yol haritası çizmesi lazım ki insanlar da onun üzerinde gitsin. Devletin yahut da mevcut yapının -ben de devlet demeyeyim- iktidarın bugün ortaya koyduğu hedeflerin yüzde 90'ı tutmuyor; tutmadığına göre çiftçi ne yapsın, üretici ne yapsın? Bu manada şeker fiyatları veya şeker fiyatlarından ziyade, gübre fiyatları, mazot fiyatları, çiftçinin girdi fiyatları hiç olmazsa ya desteklensin ya sübvanse edilsin, hiç olmazsa enflasyon karşısında erimesin.
Tabii, bu kapsamda ben bir soru sormuşum "Çarşamba Şeker Fabrikası programınızda var mı, ödenek ayırdınız mı, ne kadar rakam lazım?" diye. Yani o kadar ibretlik bir hadise ki 2019 yılında biz Çarşamba Şeker Fabrikasını devreye almış olsaydık bize 25 milyon lazımdı; bu parayı harcamadık, 2020 yılı geldi, 60 milyon lazım; bugün bana verilen cevapta da diyor ki: "130 milyon lazım." Hâlbuki bugün Çarşamba Şeker Fabrikası Türkiye'nin en genç şeker fabrikası, 1989 yılında kurulmuş şeker fabrikası, bugün 3 milyon ton civarında şeker pancarı işleme kapasitesine sahip. Yine, dünyada şeker üretiminin çoğunluğu daha çok şeker kamışından üretiliyor, sadece Samsun Şeker Fabrikası şeker kamışından şeker üretme yeteneğine sahip. Bugün 130 milyon TL 8 milyon dolar eder yani devlet buraya 8 milyon dolar ayırmıyor, buna karşılık 400 bin ton şeker ithalatını serbest bırakıyor; şimdi, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Açığı kapatmak üzere, bu salondaki kime sorsam der ki: "Üretimi desteklememiz lazım." Üretim, üretim, üretim... Niye bu fabrika ya, soruyorum buradan. Tamam, bana cevap vermişsiniz, ne kadar para lazım dedim "130." Peki, bununla ilgili bir rakam ayrıldı mı, buna bir cevap yok. Bu soruyu buradan tekrar size soruyorum, diyorum ki: Çarşamba Şeker Fabrikası için lazım olan -sizin rakamlarınıza göre- 130 milyon bu yılın bütçesinde var mı? Buradan Samsun'daki üreticilerimize ne diyelim? Bu sene pancar alacak mı almayacak mı, şeker fabrikası çalışacak mı çalışmayacak mı; bunun haberini vermeniz lazım, bir. Ondan daha ziyade, bakın, bugün tam da burada diyoruz ki: "400 bin ton şeker ithal edelim." Hâlbuki ithal etmek yerine, gelin, şeker fabrikasını devreye alalım. 8 milyon bu ülke için rakam mı? Geçmişte 4 milyon dolar ayırmadık uçakların tamiri için, işte, yangında onlarca uçak kiraladık; bugün de aynen şeker fabrikalarımızı devreye almak yerine, kapasitelerini artırmak yerine şeker ithalatını serbest bırakıyoruz.
Niye Varlık Fonuna geçince bu kurum ve kuruluşların zararları daha çok artıyor? Bu, psikolojiktir Sayın Başkanım. Bir kurum "Özelleştirilecek." dediğimiz andan itibaren sanki o kurumu devlet gözden çıkarmış muamelesi görülüyor, geçmişte bunun örneklerini çok yaşadık. Ha, vatandaş haksız da değil, bizim bugün doğu bölgesinde -milletvekillerimiz var- özelleştirilen fabrikaların hepsinin yerinde yeller esiyor. Hâlbuki bu fabrikalar üretimi artıracaktı, istihdamı artıracaktı, teknoloji getirecekti, orada kalacaktı; hâlbuki bugün onların hepsinin yerinde yeller esiyor. İşte, Kütahya Şeker Fabrikası; fabrikayı sattığımıza mı yanalım, adamın el koyduğu 112 dönüme mi yanalım? Burada sessiz sedasız Sayıştayın önerisini izledik, ne oldu? "Dava devam ediyor." "Şu devam ediyor." Bakın, üzerinden artık kaç sene geçmiş, biz hâlâ neyin ne olduğunu bilmiyoruz.
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Yaşar, toparlayalım.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Geneli üzerinde konuşmayacağım Başkanım.
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Öyle mi? Hakkınızı burada kullanmak istiyorsunuz.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Hakkımı burada kullanmak istiyorum, Genel Kurulda da konuşmam var, onun için geneli üzerinden gidiyorum.
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) - O zaman ben bir cevap vereyim de, doğu çalışıyor yani, bilerek çalışmıyorsa onu...
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Ben mesela Et Balık Kurumlarından bahsediyorum, Sümerbanklardan bahsediyorum.
SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) - Gidecekseniz yani, onu bileyim.
BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Yaşar, devam edin.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Ben şeker fabrikalarından bahsetmiyorum, Erzincan Şeker Fabrikası bölgenin yıldızıdır, keşke çalışsın, Erzurum çalışsın, Kars çalışsın. Şimdi, bunlar yüzde 100 çalışmalı. Neden? Bu bahsettiğimiz bölgeler aynı zamanda hayvancılık bölgeleri Sayın Vekilim. Bugün hayvancılığın temel girdisi de melas, değil mi? Melas üretimi bugün hayvancılığın vazgeçilmezi yani bu fabrikalar her türlü işlevi dâhil bölgelerinde çalışmalı ve bunların istihdama katkısı bulunmalı, yoksa Sümerbankların, ayakkabı fabrikalarının, SEKA'ların, bugün hepsinin yerinde... Yani bana hakikaten şöyle üç beş tane örnek gösterin, deyin ki: Şu, şu, şu fabrikalar özelleştirildi ama bugün onların verimi arttı, çalışan sayısı arttı, ekonomiye katkısı arttı. Bugün, tam tersine, özelleştirdiğiniz şeker fabrikaları 900 liralık direnç göstererek "Tonunu 900 liradan aşağı satmam." diyerek, piyasadaki şeker fiyatlarının yükselmesine de -biz onları zapturapt altına alamadığımız için- bir noktada katkı sağlıyor. Yine, buna paralel olarak -bugün burada da söylemişiz- şekerin ton fiyatı devlette 550 TL, tüccarda bugün 900-1.050 TL. İşte, bazen zabıtayla, ne bileyim, farklı kolluk güçleri marifetiyle fiyat denetimine gidiyoruz. Yani bu işi tersten yapmak -Türkiye'de zaten her şey tersten gidiyor da- yani sondan başa doğru gitmek, sondan fiyatları kontrol etmek... İşte, ne bileyim, şekerin tonunu 1.050 liraya satamazsınız veyahut da 600 liraya satamazsınız veyahut da bir başka ürünü 50 liraya satamazsınız. Arkadaşlar, işin kaynağına inip sorunları çözmek lazım yani bunun kaynağında ne olup ne bittiğine bakmak lazım. Eğer siz işin kaynağında girdi maliyetlerini düşürürseniz, ben inanıyorum ki o zaman oradan müdahale ederek piyasayı da normalleştirirsiniz ama tabii, bunu fırsata çevirmeye çalışıp bununla ilgili stokçuluk yapan, tefecilik yapan, var olana "Yok." diyene de gereğini yapmak zaten hükûmet olmanın gereğidir. Biz mevcut yapının devam ettirilmesini istiyoruz.
Tabii "şeker üretimi" derken nişasta bazlı şeker... Yani bunun zararlarını burada anlatmaya gerek yok. Devlet de kademeli olarak düşürüyor. Bunu da Türkiye'de hangi kurum ve kuruluşların ithal ettiğini hepimiz biliyoruz. Yani bu manada da tekrardan buradan uyarıyoruz: Dünyada neredeyse bu sıfıra doğru indirilirken Türkiye'nin hâlâ 67.500 ton bu nişasta bazlı şekerde şeker kotası uygulamasını doğru bulmadığımızı buradan ifade ediyoruz.
Bu kurumlarla ilgili, bir an önce, eğer sermayeye ihtiyaç varsa buradan söylüyorum: Varlık Fonuna madem devredildi, hepsi bir çatı altında toplandı, hiç olmazsa finansmana ihtiyaç duyan bu kurum ve kuruluşlarla ilgili finansman desteği açısından... Duyuyoruz, uluslararası arenada bu kurum ve kuruluşlar rehin gösterilerek bir finansman oluşturmaya çalışılıyor. Madem böyle bir şey düşünülüyorsa hiç olmazsa bu kurum ve kuruluşların finansman ihtiyacının giderilmesi yönünde bir çalışma olursa daha faydalı olacağına inanıyoruz. Yani bizim şekerden vazgeçmemiz mümkün değil.
Arkadaşlar, tabii, başlayalı çok kısa süre oldu ama bu işte de süreklilik esas. Bugün hem şeker üreticisiyle hem hayvancılık sektörüyle hem çiftçiyle çok büyük bağı var şeker fabrikalarının, bu bağı kopartmak yerine güçlendirmek adına ciddi adımlar atacağınızı ben ümit ediyorum. Bu zaman dilimi içerisinde de inşallah yeni bir projeksiyonla önümüzdeki beş yıl, on yıl, on beş yıl fabrikalar neler yapar, nereden nereye gelir; bununla ilgili hedefleriniz var mı, bununla ilgili de bize bilgi verirseniz memnun oluruz. Ama en önemlisi, tekrar söylüyorum, Çarşamba Şeker Fabrikasını, bu devletin, bu iktidarın, bu yönetimin, bu şeker meker ithalatını azaltmak için, vazgeçmek için, mümkünse hiç yapmamak için muhakkak bu sene içerisinde devreye alması lazım.
Ben yeni görevinizde başarılar diliyorum.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Ben burada olmayacağım için benim sorularıma yazılı cevap verebilirsiniz.