KOMİSYON KONUŞMASI

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, Sayın Bakan Yardımcısı, değerli üyeler, çok kıymetli Bakanlık bürokratları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Zamanın kısalığı nedeniyle bu çalışma üzerinde, bu kanun teklifi üzerinde çok fazla çalışamadık ama ortaya çıkardığımız bir rakam var; uzman hekimlerin durumları... Uzman hekimler ile diğerlerini kıyaslayarak bir genellemeye ulaşmaya çalıştım.

Söylenenlere göre emeklilik iyileşmelerinde uzman hekimler için yüzde 19 gibi bir rakam çıkıyor, durumlarında sadece yüzde 19'luk bir iyileşme oluyor. Enflasyonun yıllık yüzde 73 olduğu bir ortamda bu, sadece sağlık çalışanlarına ya da sağlık çalışanlarına da değil, sadece doktorlara bir sus payı; bu, bir algı yönetiminden başka bir şey değil. Eğer ki bunların durumu incelenecek ve de emekli maaşlarında hakikaten bir düzenleme yapılacaksa mevcut enflasyon göz önüne alınmalı ve buna tekabül eden neyse o düzenleme yapılmalı.

Ayrıca, biz şimdi toplandık, böyle bir karara vardık ama üç sene sonra, dört sene sonra ne olacak, bu biraz meçhul. Onun yerine, daha ekonomik verilere dayanan, onları parametre alan bir çalışma yapılabilirdi, örneğin TEFE-TÜFE gibi hesaplamalarla bunlar ortaya çıkartılabilirdi.

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Genel zam da alacak zaten yakında.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Türk milleti ve Hükûmet iyi bir sağlık örgütünün ne olduğunu pandemi döneminde gördü; sağlık çalışanları canla başla çalıştılar. Sağlık Bakanlığı pandeminin başında, hani, Arap'ın hurma ağacına çıktığı gibi "Şu da kurban, bu da kurban." dedi, bir sürü vaatlerde bulundu ama pandemi esnasında bu vaatlerin hiçbirini yerine getirmedi, pandemiden sonra da hiçbirini maalesef yerine getirmedi.

Sağlık Bakanlığı maalesef işin kalite tarafıyla uğraşmamaktadır. Daha çok "Vatandaş gelsin, muayenesini olsun, sonuç ne olursa olsun..." Örneğin klinik patolojik korelasyonlar nedir, hastanelere dönüş oranları nedir, iyileşme oranları nedir ya da tedavilerin maliyeti nedir; bunlarla ilgili bir çalışmayı ben duymadım. Eğer ki bu millete, bu sağlık teşkilatına yardımcı olunacaksa, ülkeye yardımcı olunacaksa öncelikle sağlıkta kalite bizim önceliğimiz olmalı; sadece sayısal değil, niteliksel değerlere de öncelik vermeliyiz.

Görüyoruz ki, duyuyoruz ki üniversitelere bağlı tıp fakültesi hastaneleri ile Sağlık Bakanlığına bağlı tıp fakülteleri arasında, oradaki çalışanların kazandıkları arasında önemli bir fark var. Kabaca ben şöyle olduğunu duydum: Sağlık Bakanlığı eğitim hastanelerinde çalışanların döner sermayeden aldıkları pay üniversitelerde çalışanların döner sermayeden aldıkları payın 2 misli kadar. Ayrıca, bugün, TES-İŞ'in yaptığı bir çalışmaya göre, biliyorsunuz, yoksulluk indeksi mayıs ayı için 19.602 lira olarak hesap edildi. Bugün tıp fakültesindeki bir profesörün aldığı maaş maalesef 18 bin lira civarında. Hani, biz, böyle, yüzde 19'luk durumu iyileştirmekle bu insanların durumunu ne kadar iyileştireceğiz, ne kadar düzelteceğiz belli değil.

Aile hekimleri maalesef sağlık teşkilatının şamaroğlanları. Aile hekimlerinden istenen şudur: "Vatandaş, ne olursa olsun, geldiği zaman onları memnun edin." Aile hekimleri ilaç yazmaktan gocunmuyorlar, bu son derece olağan hâle gelmiş ve hasta hangi ilacı isterse orada yazıyorlar, onda bir beis yok. Yalnız, biliyoruz ki hastalar geldikleri zaman "pet"leri için de ilaç istiyor, bunu da aile hekimlerinin yazmasını istiyorlar ya da "Şu raporu bana yaz." ya da "Şu şu tahlilleri iste." gibi... Aile hekimleri maalesef sağlık teşkilatının en altında ve şamaroğlanı durumundadır; bunların bu durumunun tekrar ortadan kaldırılması lazım. Hükûmetin bir popülist politika yerine sağlıkta kaliteyi artırıcı ve kaliteli sağlığı vatandaşa ulaştırıcı politikaları benimsemesi lazım.

Bir de döner sermayelerin dağıtımında; bazı küçük merkezlerde çalışanlar var, o küçük merkezlerin döner sermaye gelirleri hâliyle daha iyi değil, daha kötü ve belli merkezlerde çalışanların durumları daha iyi. Örneğin 5 bin nüfuslu merkezde çalışan bir doktor ile 10 bin nüfuslu merkezde çalışan bir doktorun aldıkları döner sermayeler çok farklı. Ben burada incelediğim kadarıyla Sağlık Bakanlığı tüm hastanelerin döner sermayelerinin maksimum yüzde 5 kadarını merkeze alma yetkisine kavuşuyor. Bu kazandığı ya da bu aldığı miktarın bir kısmını bu şekildeki döner sermayesi düşük olan hastanelere aktarmayı düşünür mü düşünmez mi ya da bunun için başka bir çözüm var mıdır yok mudur? Zaten o küçük merkezde çalışan doktorlar için orada çalışmak bir fedakârlıktır, hiç olmazsa maddi sorunlarının da çözülmesini bekleriz.

Tabii, şimdi, toplumda belki en çok göze batan belki en çok sözü geçenler, sözü dinlenenler, bilinenler, göz önünde olanlar doktorlar olduğu için sanki bu sırf doktorlara ve diş hekimlerine yönelik bir düzenleme gibi gözüküyor, oysaki biraz önce arkadaşların söylediği gibi 39 kategoride sağlık çalışanı var. Bu insanların durumunda bir düzelme olmamasını, onların da bu kanuna dâhil edilmemesini hakikaten bir şanssızlık olarak görüyorum.

Bunların tekrar dikkate alınacağını umar, hepinize saygılarımı sunarım.