KOMİSYON KONUŞMASI

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

Herkesi saygıyla selamlıyorum.

Sizler de hoş geldiniz.

Evet, biz sıklıkla toplanan bir Komisyon olduk hep beraber; bunun için Başkanıma ben de çok çok teşekkür etmek istiyorum. En azından, genel itibarıyla diğer komisyonlarda çalışan arkadaşlarımızın yaşadıkları sıkıntıları bizler yaşamıyoruz fakat kanunun verimliliği açısından baktığımızda, maalesef, aslında, bu acelecilikten hep beraber sıkıntı çekiyoruz.

Şimdi, ben Avrupa Komisyonu Parlamenterler Meclisi üyesiyim. Orada basit raporlar hazırlıyoruz, bir buçuk senede hazırlıyoruz, satır satır konuşuyoruz, teker teker konuşuyoruz ama sonrasında da çok ciddi sonuçlara ulaşıyoruz. Ama burada, maalesef, işte, sizler bir çalışma yapmıştınız, müsilajla ilgili de çok ciddi bir çalışma yapıldı. Altı ay çalışılmış neredeyse, 570 sayfalık bir rapor var. Biz bu kanun teklifini dün aldık. Şimdi, bizim, bir gün içerisinde bununla ilgili makul katkı yapmamızın ciddi sınırlılıkları var. Dolayısıyla, aslında, biz bununla ilgili konuşmayı belki de Mecliste yapmak zorunda kalacağız ve burada çok fazla bir katkı yapamayacağız. Ben geneli üzerinde konuşmak üzere baktığımda, işte, klasik söylemlerin dışına çıkamayacağız ve çok ciddi de size katkı sağlayamayacağız maalesef. Bunun çok önemli bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum ve bunu çözemeden de aslında, bizim, hep beraber, çok verimli sonuçlara ulaşabilecek şeyler yapabileceğimizi zannetmiyorum.

Şimdi, notlarıma bakayım, mesela ben de aynen Sayın Bakan gibi, tamamını dinleyemedim konuşmasının ama... Cumhurbaşkanının barajların doluluk oranını nasıl takip edeceğini sormuş. Ben de kendi notlarım içerisinde benzer bir şeyi not almışım ve biz buralarda hep kurulların, akademilerin aslında verimsiz çalıştığını, hatta Çevre Bakanlığının bile verimsiz çalıştığını düşünüyoruz ki bu sorumlulukları Sayın Cumhurbaşkanına devrediyoruz.

Bakın, Bakan Yardımcısı dedi ki biraz evvel: "Üç sene evvel dünyada müsilaj yoktu." -veyahut da siz mi söylediniz Sayın Vekilim, hatırlamıyorum- şimdi, biz altı ayda belediyelerden ne bekliyoruz? Bu müsilaj sorununu analiz edecekler, çözecekler, çözüm üretecekler, finansmanını sağlayacaklar. Eğer yapamazlarsa biz bütün yetkiyi onlardan alacağız; doğru mu anlıyorum bilmiyorum. Dolayısıyla, bence biz burada, çözümlerden ziyade, bir şekilde yetki paylaşımı yapmaya çalışıyoruz, hatta belediyelerin yetkilerine hep beraber el koymaya çalışıyoruz ve bizim bunları onaylamamızı bekliyorsunuz; bana bu çok tutarlı gelmiyor.

Şimdi, daha evvelki yine Sayın Bakan Yardımcısı söyledi, çevre mühendisi yoktu, çok doğru, bu dönem içerisinde çevre mühendisleri yetişti. Ama mesela "Bazı yerlerde başka ihtiyaçlar da olabilir." diyorsunuz. Fakat biz Türkiye'deki tecrübelerden biliyoruz ki "başka yerlerde başka ihtiyaçlar" demek, istediğiniz her yerde bu ihtiyaçları kullanabilme imkânı da demek. Dolayısıyla bunları tanımlamadığınız sürece, yönetmeliklerle belirlemediğiniz sürece, bizim burada yaptığımız kanun da aslında belki de birçok haksızlığa yol açacak, ön olacak bir kanun. Dolayısıyla her ne kadar sizin iyi niyetle yaptığınıza biz inanmak istesek bile, Türkiye'deki pratiklerden biliyoruz ki maalesef sonuçlar bu anlamda olumlu olmuyor; mesela, ben gelmeden evvel, bir saat evvel bir çevre mühendisiyle konuştum, 2006'da çıkan kanunda, bir veteriner görevlendirilmiş; iddia o, hani inanmak istemiyorum ama doğru olduğunu varsayalım, Bakanlıkta çalışan -o dönemki Bakanlıkta, sizin görev yaptığınız dönemde değil- bir veteriner varmış, görevlendirilmesi gerekiyormuş, veteriner görevlendirilmiş. Şimdi, siz, bu veterineri görevlendirdiğiniz andan itibaren tüm veterinerlerin de görevlendirilmesinin önünü açacaksınız. Bunu nasıl düzenleyeceksiniz? Bunu da çok merak ediyorum.

Onun dışında, biraz evvel bu şamandıralar, bunların özelleştirilmesiyle ilgili konuya değindiniz. Bence bu önemli bir şey çünkü orada da başka bir endişe ortaya çıkıyor. Evet, deniz altını korumak lazım, oraya gelen tekneler istedikleri zaman istedikleri yerlere bağlanıyorlar. "Ağaçlara bağlıyorlar gemileri." Tamam. "Oraya, çevreye zarar veriyorlar." Tamam. Bunu özelleştirerek çözmek zorunda mıyız veya özelleştirerek çözersek ne sorunlar yaşayacağız? Bunları hep beraber bir gözden geçirmemiz lazım. Çünkü aslında o özelleştirmeyle beraber bütün sene içerisinde hangi geminin nereye demirleyebileceğini, arka alanıyla ilgili tüm hakları da birilerine devretmiş oluyorsunuz. Dolayısıyla bu özelleştirme, çevreye çok fazla bir fayda getirmiyor; sadece serbest ticaretin, liberal düzenin, bence, bana sorarsanız, sadece onların formatını değiştiriyor. Yani insanların özgürce, eşit şartlarda rekabet etmesini birilerinin onayına bırakıyorsunuz.

Bu şamandıraları veyahut da işte bu alanları kiralayanların denizin altında oluşacak herhangi bir zarardan dolayı bir sorumlulukları olacak mı? Ben bunu da göremedim kanunda. Bunu yönetmelikle mi belirleyeceksiniz? Yani o alanı denetlemekten ve o alanı kiralamaktan sorumlu olan insanlar, verilen zararlardan da sorumlu olacaklar mı? Onu da göremedim, bence bunu da eklememiz gerekiyor.

Onun dışında, bu kadar zamanda benden bu kadar, diğer arkadaşlar konuştuğunda da eğer ilave bir şeyler söylemek istersem Başkanım müsaadenizi rica edeceğim.

Ha, bir iki şey daha söylemek istiyorum: Şu özellikle belediyelere altı ay süre tanıyıp altı ay sürede bu projeyi gerçekleştiremezse sonrasında projenin Çevre Bakanlığına geçip gerçekleştirilmesi ve bu gerçekleştirme bedelinin belediyelerden tahsil edilmesinin ben ekonomik mantığını -çok basit bir sebeple- anlayabilmiş değilim. Şimdi, bu belediyenin parası varsa bunu zaten yapar, yapamıyorsa devlet olarak siz üstlendiğinizde, bunu belediyeden tahsil etmeye kalktığınızda, başka birçok hizmeti yapmasını da engellemiş olacaksınız. Şunu anlayabilirim: "Belediyeler buradaki kaynaklarını burada kullanmak istemiyor, dolayısıyla buradaki aciliyetten dolayı biz onları buraya yönlendirmek istiyoruz." derseniz, onu anlayabilirim. Fakat kanunda yine Çevre Bakanlığına devri var ama mesela Çevre Bakanlığının devraldığı bu projeyi bitireceği zamanla ilgili bir sınırlama yok. Dolayısıyla siz belediyelere bir sınırlama getirirken Çevre Bakanlığına bu kanunda bir sınırlama getirmiyorsunuz; getiremezsiniz de zaten çok makul değil çünkü onlarca belediye, belki yüzlerce belediye, yüzlerce noktada buna ihtiyaç olacak ve Çevre Bakanlığı zaten tüm bu projeleri eş zamanlı olarak gerçekleştiremeyecek. Dolayısıyla burada da bir siyasi endişe ortaya çıkıyor. Siz hangi belediyelere bunu yapacaksınız? Ne şartlarda yapacaksınız? Bunu yaparken siyasallaştırma riski var mı? sadece sizin için değil, sizden sonra iktidara gelecek olanlara da teslim ettiğimiz çok ciddi bir risk. Yani en geç gelecek sene seçim var. Gerçi Sayın Murat Bakan Mısır'la ilgili program yapıyor ama belki hepimiz burada olmayacağız veya Çevre Komisyonunda olmayacağız.

MURAT BAKAN (İzmir) - İktidar milletvekili olarak gideriz biz, arkadaşlar devam yani.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Hayır canım, onu söylemek istemedim. O, belli değil; o, halkın takdiri, seçmenin takdiri. Bakarsınız, sizin, benim çalışmalarımdan, muhalefetimden memnun değillerdir Murat Bey. Cumhuriyet Halk Partisini, İYİ Partiyi seçeceklerine eminim de belki sizi ve beni seçmezler. Dolayısıyla, bu kadar uzun vadede plan yapmamak lazım.

MURAT BAKAN (İzmir) - Devlette devamlılık esastır; kim gelirse o gider yani şahsi değil.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Doğru, doğru.

Dolayısıyla, Başkanım, benim çok kısa olarak söyleyebileceklerim bunlar. Çok kısa maddeler var. Dediğim gibi, bu kadar kısa maddeleri olan bir kanunu aslında bir torba kanunun içerisinde görüşmememiz gerekirdi bizim. Çok daha verimli bir çalışma yapabilirdik. Bize biraz daha çalışma süresi verseydiniz çok daha sağlıklı şeyleri hep beraber başarabilirdik diye düşünüyorum. Çünkü çevre, Meclis içerisinde, bizim hep beraber anlaşmayı en çok becerebildiğimiz konuların başında geliyor. Bu sadece Paris Anlaşması için değil, o duyarlılıkları genel itibarıyla gösteriyoruz; göstermeyenlerle de hem Mecliste hem de kendi illerimizde hep beraber mücadele ediyoruz diye düşünüyorum.

Çok teşekkür ederim.