KOMİSYON KONUŞMASI

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Öncelikle, Sayın Genel Müdüre bu detaylı sunumundan dolayı ben de teşekkür ediyorum, işin başından sonuna kadar, varacağı noktalar da dâhil önemli bir sunumda bulundu. Yalnız bazı tereddütler gördüm Sayın Genel Müdürde, o da şu: Özellikle üretim ve pazar konusunda. İşte, 5,7 milyon ton toplam üretim var, bunun yüzde 60'ını yani pazarda 4 milyon ton tüketim var, yüzde 60'ını bloke ediyoruz. Yani ham maddemiz var, üretiyoruz ama bu üretim konusunda, rakamlar konusunda -işte Amerika'daki bir şirketi örnek veriyorsunuz- pazarda sert bir rekabet var. Yani tüketime baktığınız zaman, sanki ham madde bizim için çok fazla şey sağlamıyor gibi, avantaj muhakkak var ama pazarda, üretimde şartlar biraz eşit gibi algıladım. Bunda hiç endişeye mahal yok yani netice itibarıyla, pazar analizlerinde de neticede bu tüketilecek, başka çare yok. Bazen ucuz ürün önce, pahalı ürün ondan sonra yani ihtiyaç çerçevesinde bu baştan aşağıya doğru gidiyor.

Bir ikincisi de özellikle sunumunuzda "Bu yüzde 50'sini Asya'ya satıyoruz ve nakliyelerimizin önemli bir kısmını da işte yüzde 36'sını demir yoluyla, yüzde 64'ünü kara yoluyla yapıyoruz." dediniz. Aslında bu maliyetler çok ciddi rakamlar. Bu söylediğiniz, ulaşım açısından da...

ETİ MADEN İŞLETMELERİ GENEL MÜDÜRÜ SERKAN KELEŞER - Efendim, iç nakliye o.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Tamam, farketmez yani dışarıyla ilgili... Yani nakliye önemli bir faktörse, pazar da Asya'da olduğuna göre, üreticilerin çoğu da Afrika'da olduğuna göre... Şöyle ülkeler açısından baktığınız zaman, işte, ABD yüzde 6, Rusya yüzde 8, Çin yüzde 3 yani üretimin önemli bir kısmı bizden daha öbür tarafta. Yani tüketimin merkezine doğru baktığınız zaman... İşte Asya dediğiniz zaman kim var? Rusya 8, Çin 3; yüzde 11 yani Doğu'yu sayıyorum ben, yüzde 50'yi tükettiğine göre demek ki pazara yakınlık da önemli. Asya pazarını düşündüğünüz zaman ciddi oranda, oradaki üretimle mukayese edilirse bize çok ciddi oranda ihtiyaç olduğunu görürüz.

E, tabii, aynı zamanda bu teknolojik bir ürün, her aşamasında bu kullanılıyor. Dolayısıyla içinde bulunduğu pazarın stratejisini de dikkate alırsak o kadar büyük bir endişeye mahal yok. Yani muhakkak önemlidir, rakipler önemlidir. Bazen ticaretin içerisinde bir temel kural var, hani "Bir alaca dana bütün sürüyü bozar." gibi veyahut da pazarda oluşabilecek bir kötü fiyatın toplam pazarı etkileyeceğine dair şeyler vardır ama işin bütününe bakmak lazım, pazarın bütününe bakmak lazım, tüketimin bütününe bakmak lazım. Bütün içerisinde değerlendirirseniz çok fazla endişeye mahal olmadan gereğini yapacağınıza ben inanıyorum. Tabii, farklı alanlar. Yani bir defa devletin baştan sona bu işin içinde olması ürünün stratejisi açısından önemli. İşte, lityum pilden bahsediyorsunuz; işte, topraktaki, tarımdaki gübreden bahsediyorsunuz; zırhtan bahsediyorsunuz. Bakın, bunlar, bu söylediğiniz şeyler o kadar stratejik -ki yani hem savunma sanayi hem tarım sektörü, gıda sektörü, ilaç sektörü, elektronik sektör- dolayısıyla bu tür stratejik sektörlerde devlet muhakkak olmalı, üretimin içinde olmalı, işte özellikle bu zırh üretimi konusunda. Gayet tabii ki özel sektör de bunu üretsin, kimsenin diyebileceği bir şey yok; kaldı ki yarın öbür gün borsa marifetiyle özel sektörler dışarıya da açılabilir. E, dışarıdan özel sektörün hisselerini kimin aldığını biz bilemeyiz, borsaya açık olan bir şirketin yüzde 5'ini, 15'ini yabancı yatırımcılar da alabilir ama bunun ötesinde işin anasını elden kaçırmamak lazım. Yani sizin yan sanayilerinizde herkes bu ürünü üretebilir ama Türkiye'nin ihtiyaçları açısından olayı değerlendirdiğiniz takdirde, hiç olmazsa minimum ölçüde -bunun zaten finaline gelmişsiniz- devletin üretmesinde katkı olacağını ben düşünüyorum, fayda olacağını düşünüyorum. Çünkü gelecekteki güvenlik endişelerimizi de göz önüne alırsanız... Zaman zaman yaşıyoruz; işte bugün mesela -özellikle Ukrayna'da savaş var- Ukrayna, Rusya, Türkiye'deki, dünyadaki buğday pazarının neredeyse yüzde 50'sini sağlıyor "Biz satmıyoruz." diyor. Malın bedeli yok yani "Artık pazarda satmıyorum." dediği zaman hiçbir bedeli yok. Onun için, gelecekte özellikle savunma sanayisinde aradığımızı bulamayabiliriz. Bununla ilgili bir sürü örnek var, hepimizin yaşı müsait, işte, 1974'deki Barış Harekâtı'nda uçak parçalarına konulan ambargo gibi, bu tür ambargolarla karşılaşabiliriz. Dolayısıyla sizin ürettiğiniz ürünlerin tamamı stratejiktir, mümkün olduğunca devletin kontrolünde, devletin üretiminde olmalıdır. Bu konuyla ilgili yaptığınız bütün çalışmaların tamamını da sonsuz destekliyoruz, hiçbir limit koymadan, hiçbir "ama"sız, "lakin"siz, "fakat"sız bu faaliyetleri destekliyoruz.

Buna paralel olarak, mesela siz teknik bir şirketsiniz. Şöyle detaylara baktım, ne kadar teknik eleman, ne kadar mühendis çalıştırıyorsunuz; bunlarla ilgili net bir bilgi yok. Yani sizin kurumunuz neredeyse bir laboratuvar özelliği, AR-GE'niz bir laboratuvar özelliği göstermeli. Her türlü kurum ve kuruluşla... Çünkü sayamayacağınız kadar alan var, bütün bu alanlarda öncü rolü de oynamalısınız yani başat rolü de oynamalısınız. İşte, biraz önce Lütfi Bey gübreden bahsederken... İnsanların alışkanlıkları var, vatandaş olarak bazen alışkanlıklarından vazgeçmiyor. Dolayısıyla siz, gerekirse -bunları muhakkak yapıyorsunuzdur- bölgesel farklılıklar gösterebilir, coğrafi farklılıklar gösterebilir, toprak analizleri de dâhil bunları birleştirerek çiftçiye bizzat uygulamalı olarak gösterdiğiniz takdirde -yüce Türk milleti anlattığınızdan daha çok yaşadığına ve gördüğüne inanıyor- belki bu alanı biraz genişletebilirsiniz.

Sunumunuzun bir tarafında "Biz yancı ürünüz." dediniz. Yani çok uzmanlık alanım değil ama acaba tarımda da yancı mısınız? Yani hani, bu toprağın istediği -Lütfi Bey'in bahsettiği- azottur, potasyumdur, bütün bunlar muhakkak olmalı ama biz de buna bir destek, bir omuz verebiliriz. Hani "Bu ürünü de kullanırsanız randıman bir miktar daha artar." şeklinde mi yoksa ana unsur musunuz? Yani biz tek başımıza da bu işi alır götürür müyüz? Eğer böyleyse, hani, tarım benim ilgi alanıma girmediği için ben bunu söylüyorum, bizim temel ilkemiz şu: Savunma sanayi ne kadar stratejikse gıda sektörü, tarım sektörü de o kadar stratejiktir; savunma sanayisine ne kadar yatırım yapılıyorsa tarım sektörüne de bu yatırımlar yapılmalıdır. Kaldı ki -Atila Bey'in ifadesi- zaten ekilen alanların daraldığını biliyoruz, çiftçi zaten topraktan vazgeçiyor ve artık Türkiye'de tarımda ihracat fazlamız var ama maalesef o yeterli değil, bizim onda 1'imiz kadar olan ülkelerin tarım konusundaki ihracatlarının bizden katbekat fazla olduğunu biliyoruz. Bu alan özel bir alan. Bununla ilgili özel bir çalışmanız var mı? Ana unsur musunuz? Tabii, tarımın gübre konusunda girdileri tümüyle dışa bağımlı -Lütfi Bey bahsetti- tümüyle bu doğal gazın yan ürünleri, üre, ki biz bunda yüzde 99 oranında dışa bağımlıyız özellikle bu doğal gaz ve yan ürünleri konusunda. Bu, yeni bir icat gibi yeni bir şey olur, çok ciddi katkı sağlar. Bunun, baştan aşağı, yani Eti Maden'in içerisinde özel bir birim bile oluştursanız yeridir, özel bir alan bile oluştursanız yeridir ve önemlidir. Bu konuyla ilgili çalışmalarınızı daha detaylı bilmek isteriz.

Yine, aynı bu paralelde özellikle savunma sanayisiyle ilgili, işte, zırhından, şeylerinden... Özellikle, Türkiye son dönemde savunma sanayisine çok ciddi yatırımlar yaptı. Biz de savunma sanayisinin bütçesine "evet" oyu verdik. İçişleri Bakanlığının bütçesine "evet" oyu verdik. AR-GE çalışmalarıyla ilgili, sizin kurumunuz da dâhil, bu tür, ülkenin yararına, ülkenin gelişmesine, ilerlemesine katkı sağlayacak bütün kurum ve kuruluşların bütçelerine "evet" oyu veriyoruz. Kaldı ki rakamlar çok yüksek. Siz katma değer oluşturarak gidiyorsunuz. İşte, 120 dolardan başlayıp 40 bin dolara, biraz daha nükleere doğru gidersek 1,5 milyon dolara kadar tonunun mal olduğunu, sattığınız rakamları söylüyorsunuz. Aslında bizim de ihracat olarak tam üzerinde durduğumuz o. Yani katma değeri yüksek ürünlerin pazarda esas olması. Biz ülkenin ham madde ihracatını değil, teknoloji ağırlıklı ürünlerinin ihraç edilmesini daha fazla önemsiyoruz. Şu an bizim ihracattaki teknolojik ürünlerin payı yüzde 2'ler, 2,5'lar civarında. Bu çok düşük yani bu, gelişmiş ülkelerde yüzde 30'un üzerinde, biz bu alanda çok geriyiz. Belki bu teknolojik şirketlerin en önemlilerinden biri de sizin kurumunuz. Bu alana ne kadar yatırım yapsanız ne kadar değerlendirme yapsanız azdır. Dolayısıyla işin finalini de siz yapmalısınız. Çünkü işin sonuna doğru geliyoruz. "Enerji." diyoruz, "Nükleer enerji." diyoruz. E, bizde daha ilk defa bir santral yapılıyor, işte, 4 bin megavatlık, bildiğiniz, o da dâhil, gelecekte belki daha farklı teknolojik ürünlerle, imalatlarla karşı karşıya kalacağız, sizde de bu alan devam etmeli.

Yine, önemli sektörlerden biri inşaat sektörü. İşte, camdan, seramikten bahsediyorsunuz. Tahmin ediyorum, bunun en önemli... Isı yalıtımla ilgili de belki çok ciddi katkılar... Bahsetmediniz ama, ben onun burada altını çizeyim. Çünkü yapı olarak ona çok yatkınsınız. Bugün "enerji" deyince insanlar tarafından, sadece, hani, bilinen elektrik direği, onlar algılanıyor veyahut da motorindir, şu bu ama bugün özellikle ısı... Yani biz bugün tükettiğimiz enerjinin önemli bir kısmını, evlerimizdeki ısı da dâhil önemli bir kısmını burada tüketiyoruz. Eğer bu manada bir izolasyon ürünü yani bu alana da çalışırsanız o manada izolasyona yönelik bir ürün de geliştirirseniz, o sektöre de çok ciddi katkıları olacağını düşünüyoruz.

Tabii, son dönemde özellikle devlet şirketlerinin Varlık yönetimine devrinden, bundan dolayı nasıl etkilendiniz? Yani Varlık yönetimine, Varlık Fonuna devrinden önce kurumun faaliyetleriyle... Siz, tabii, otuz yıl önce "120 dolar." diyordunuz, sanki otuz yıl öncesinde bu kurum değişmiş gibi ama muhakkak bu işin bir tarihi var, bir hiyerarşisi var, bir gelişimi var ama siz bu son dönemde buna çok ciddi katkı sağladınız. Bu manada, mesela, Varlık Fonu öncesi ve sonrası kurumun aktiviteleri arasında nasıl bir farklılık oldu? Yani üretiminiz mi arttı, finansman yapınız mı arttı, destek alabildiniz mi? Maalesef, bugün, işte, Türkiye Varlık Fonu... Türkiye yurt dışından borçlanmak zorunda, bu manada Varlık Fonundaki şirketler rehin gösterilerek kredi arayışına giriliyor. Ümit ediyoruz ki işte bu rehin işlerinde Etibank bu işlerin içerisinde kalmaz veyahut da bu manayla ilgili bir teklif olmaz diye ümit ediyoruz.

Tabii, özellikle, AR-GE üzerinde ben yine durmak istiyorum. Yani teknik üniversitelerle... Hep bir üniversiteden bahsettiniz yani işte, Sabancı Üniversitesi özellikle; bunun dışında farklı üniversitelerde, farklı alanlarda, farklı yapılarda çalışmalarınız var mı bunu görmek istiyoruz.

İşte, yerli otomobil üretiliyor, lityumlu, biraz daha açabilir misiniz, oradaki son durum nedir? Orada finale doğru gidiyor muyuz? Buna paralel olarak şunu söyleyeyim: Yani pazardan da çok fazla imtina etmeyin, endişe de etmeyin, 360 derece bir daire düşünürseniz muhakkak orada bir yerde siz onu yakalayacaksınız. Yüzde 73 rezerv, dünyadaki rezervin yüzde 73'ü önemlidir, önemli bir fırsattır, önemli bir averajdır, önemli bir avantajdır. Yoksa yani bu sefer tüketime doğru giderseniz, siz de ham madde fiyatlarını yükseltirsiniz. Çünkü onların bütün ham maddesinin toplamı belki üretime yeterli olmayacaktır. Siz ham maddeyi satmadığınız takdirde bu alanda yine belli şeyler oluşabilir. Bunları siz daha iyi biliyorsunuz tabii. Hani ben yüzeysel olarak bunları söylüyorum.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Toparlayalım Sayın Yaşar.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Tamam Başkanım.

Yine, buna paralel yurt dışı faaliyetleriniz, yurt dışında bağlantılı şirketleriniz var mı? Bunların satışa ne kadar katkısı oluyor veyahut da sizin AR-GE faaliyetlerinize ne kadar katkı oluyor? Bununla ilgili, yurt dışındaki şirketlerinizle ilgili istihdam sayınız ne kadar? Var mı? O konuyla ilgili bilgi verirseniz memnun oluruz.

Diğer taraftan, özellikle, bu, işte, tank zırhlarını yani 10 tonla yapılan zırhı 3 tona düşürüyoruz gibi. Bu çok önemli bir averajdır. Yani "10 tonla yapılan bir tankın zırhını biz 3 tonla geçiyoruz." gibi dediniz, notlarımı öyle almışım, şeyini bilmiyorum. Yine, işte, diğerlerinde de "21 kilogramlık zırhı 7-8 kiloyla yapıyoruz, aynı sonuçları alıyoruz." diyorsunuz. Bunlar önemli. Dolayısıyla alan da var, satacağınız alan da var. Bugün ne kadar üretebilirseniz üretin, bunu özellikle bizim kendi ihtiyaçlarımız açısından söylüyorum, kendi ihtiyaçlarımıza fazlasıyla iç piyasada talep var.

Ben bundan sonraki çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Tabii, bugünü anlattınız. 2019-2020'yi denetliyoruz biz. İşte, bu yılın sonunda fabrikayı devreye alacağınızdan bahsettiniz. Mesela 2023, önümüzdeki beş yıl, önümüzdeki on yıl, önümüzdeki yirmi yıl hedefleriniz nedir? Bu hedeflere ulaşmak adına Komisyondan bir talebiniz var mı? Yani sadece, hani, mevcutlarla bunu yaptınız ama "Şu, şu, şu sorunlarımız giderilirse şu, şu, şu alanlarda daha farklı adımlar atabiliriz." gibi bir fikriniz var mı? Bu söylediğim şeyler çok geniş şeyler, dolayısıyla o hedeflerinizi de uygun bir zamanda yazılı olarak hem Komisyon üyelerine hem de bize gönderirseniz memnun oluruz.

En önemli hususlardan biri; genelde KİT'lerde herkese soruyoruz, özellikle engelli çalışması konusunda yani en azından devlet kadrolarında yüzde 4 oranında engelli çalıştırma mecburiyeti var, siz bu kotayı doldurdunuz mu? Engelli kardeşlerimiz daha çok masaüstü, masabaşı çalışıyor. Sizin alanınız buna çok müsait, yani AR-GE geliştirme faaliyetleriniz var. Belki 4'e de bağlı kalmayıp çok daha yüksek oranda onları istihdam etme konusunda bir faaliyetiniz olabilir diye düşünüyorum.

Ben, bundan sonraki çalışmalarınızda başarılar diliyorum.