KOMİSYON KONUŞMASI

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Komisyonun değerli üyeleri, Sayıştayın kıymetli üyeleri, tabii, yüz seksen bir yıllık geçmişi olan bir kurumdan bahsediyoruz, incelemelerimizde de görüyoruz ki özellikle son, sizin göreve geldiğiniz andan itibaren rakamlarda belli bir aşağı doğru gitme var ama temelde bir kırılma noktası var yani Türkiye'de ne zaman bu kurum ve kuruluşlar Varlık Fonuna devrediliyor, devredildiği andan itibaren -bu size özgü bir şey değil- diğer kurumlar da zarar ediyor yani burada Varlık Fonuna geçtiği andan itibaren hepsi zarar ettiğine göre, önemli bir kısmı zarar ettiğine göre burada bir arıza var demektir. Bu arızanın tespiti açısından da diğer kurumlara da ışık tutması açısından, işte, devirden itibaren bu kadar yüksek oranda zarar etmesinin sizce bir karşılığı var mı yani yönetici ve idareci olarak? Belki biz de sizin bu fikirlerinizden istifade ederek bundan sonraki kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticilerine bir öneride bulunabiliriz. Tabii, geçmiş dönemde -arkadaşlarımız da bahsetti- bu, buradaki olumsuzlukların kaynağı daha çok sizden önceki yöneticiler gibi duruyor ama neticede devlette de bir süreklilik var yani siz bugünü yönetmekle beraber, geçmişle ilgili olan olumsuzluklardan ders alıp, kamu adına veyahut da tüyü bitmemiş yetimin hakkından bahsediyoruz, onların hesap vermesi açısından yapabileceğiniz bir sürü hadiseler var, zaten yapıyorsunuzdur diye düşünüyorum.

Ben, tabii, 1 milyar 218 milyon zarar derken, geriye doğru gelirsek, bunlar yıllara göre düşmüş, işte, 741 milyona düşmüş, 387 milyona düşmüş. Bu, bir noktada yani kurumu -2022 çeyreğinde durum nedir ama- bunu da tahmin ediyorum iki üç yıl sonra... Eğer böyle giderse, bu rakamlarınız, bu projeksiyonunuz devam ederse, herhâlde bir iki yıl sonra kurum, inşallah, kâr edecek hâle gelir diye, bu rakamlardan bir simülasyon yaparsak böyle bir tespitte bulunabiliriz diye düşünüyorum. Dolayısıyla biz bugünü mukayese ederken bundan sonrasıyla ilgili... Çünkü sizin alanınız teknolojik alan ve Türkiye'deki teknoloji de hızla gelişiyor, eğer siz buna uyum sağlayamadığınız takdirde farklı sorunlar yaşayacağınızı da zaten biliyorsunuzdur çünkü ilgi alanlarınız, hepimizin de bildiği gibi, işte, lojistik alanında, Kule AŞ, bilgi teknolojileri, özel güvenlik sistemleri, gıda da dâhil farklı alanlarda ve kendinizi yenileyemediğiniz sürece muhakkak bunlarla ilgili olumsuzluklar yaşayacaksınız. Çünkü buna yine paralel olarak da tabii, Türkiye'nin her tarafına ulaşıyorsunuz yani köylere kadar ulaşıyorsunuz, bazen devleti temsil ediyorsunuz yani "PTT" dediğiniz zaman o levha, oradaki şey insana bir güven de veriyor, güveni de temsil ediyor. Özellikle emekliler meselesi, bu kapanan şubeler meselesi, bazen belli kurum ve kuruluşların zarar etse bile o görevi yapma gibi bir mecburiyetleri de var yani 60-70 haneli bir ilçede -gerçi şimdi ulaşım biraz daha değişti ama- belli bir yaş grubunun maaş tahsilatlarıdır, farklı ödemeleridir, bunların bile yerine gelmesi açısından kamu görevi şeklinde de hizmet vermeniz gerekir diye düşünüyorum.

Tabii, bununla ilgili Sayıştayın size ciddi önerileri var; aslında bunlar bir noktada size yol gösterici öneriler, bundan öncesiyle ilgili yol gösterici öneriler. Ne diyorlar? Diyor ki işte "Etkin olmayan teftiş ve iç kontrol sisteminin olmaması, personele verilmesi gereken eğitimin eksik verilmesi, alımı konusunda başarısız olunması, vergi mevzuatına hâkim personellerinin olmaması." gibi yani aslında bazen bu öneriler sizin için gelecekte yol gösterici de olabilir yani bunlardan "Her seferinde yanlış yapıyorsunuz, aslında öyle konuştuk, böyle söyledik, sözlü ifadelerde farklı sonuçlar çıktı." gibi değil de tam tersine, bazen olumsuzluklar insanlara ya da sizlere çok ciddi yol gösterici olur çünkü ne zaman ki alanınızın dışında faaliyet yapmaya kalktınız o alanda zarar ettiniz. Altın meselesi bunlardan biridir, "Katılım bankası kuralım." dediniz, onunla ilgili de çalışmalar yaptınız, onu da eleştiriyor, onunla ilgili de işte, belli hizmetler almışsınız ama sonradan da vazgeçmişsiniz, buna benzer, işte, denetim şirketleriyle yaptığınız sözleşmeler böyle, yine, arkadaşlarımızın eleştirdiği, ayrıştırma ve dağıtım hizmetleriyle ilgili 200 küsur milyon arkadaşlarımızın ifade ettiği konu öyle. Burada, temelde, bu işin mantığında bir şey var, diyor ki: Yapacağınız işi fayda-maliyet analizi açısından bir yere oturtacaksınız. Faydası ne? Maliyeti ne? Bunun finansmanını nasıl sağlayacaksınız? Türkiye'deki karşılığı ne? Dünyadaki karşılığı ne? Çünkü arkadaşlarımız da ifade ettiler, PTT, artık Türkiye değil, bir dünya kuruluşu yani bugün sermayenin, paranın saniyede tur attığı bir dünyada, ne bileyim, kargoların belli saatlerle teslim edildiği bir ülkeden ve bir dünyadan bahsediyoruz. Onun için, bu manada da muhakkak bu mümkün olduğunca ilgi alanınızın dışındaki iş ve faaliyetlerden uzak durmanız lazım geldiğini ben buradan size hatırlatmak istiyorum. Gene söylediğim gibi, bunun yanı sıra da şeffaflık önemli, şeffaflık önemli. Her ne kadar size kanun hükmünde kararnameyle bu yetki verilmiş olsa bile... Şimdi Türkiye'nin inanılmaz dinamik bir ekonomik, ticari yapısı var. Sizin bu satın aldığınız hizmetleri Türkiye'de bol miktarda veren kurum ve kuruluşlar var. Ne kadar şeffaf, ne kadar rekabete açık bir şekilde bu yatırımlarınızı yönlendirirseniz hem bu kurumun faydasına... İkincisi de hep böyle aynı insanların üzerinden oluşturduğunuz zaman bu standart hâle geliyor. Hani, iş dünyasından gelen birisi olarak söylüyorum, hep aynı adamları davet ettiğiniz takdirde bunun alıcısı, vericisi, şusu busu belli gibi gider, Allah korusun yani biz buna ihtimal de vermek istemeyiz. İşin özeti şu: Sizler yönetici ve idarecisiniz; işte, bizler de burada sizin bu kurum ve kuruluşlarınızı denetleyen milletvekilleriyiz, hepimiz buradan geliriz ve de geçeriz. Dünya kimseye baki olmadığına göre yaptığınız bütün işlerin kötüyse de hesabını siz vereceksiniz iyiyse de bunun hesabını siz vereceksiniz. Size telkin veya herhangi bir şeyde bulunan insanların bunun hesabını vermeyeceğini en iyi sizler bilirsiniz. Onun için mümkün olduğunca benim size önerim: Vicdanınızın sesini dinleyin. Hani, buradan da şunları yapıyorsunuz diye bir sonuç da çıkarmayın diye söylüyorum ama sorumluluğunuzun altını çizmek bunu söylüyorum. Buna benzer işte, "Deniz Postası" almışız 4 tane araç, "Hadi, biz bu işi yapıyoruz." demişiz, ondan sonra bu işten yine vazgeçmişiz, kurum yine zarar etmiş. Şimdi, heveslerle veyahut belli konularla ilgili "Yatırım yapalım." diyorsunuz ama bu işin hiç de öyle olmadığını... Altın konusu bunlardan bir tanesidir, devletin ne işi var? Tamam, bunlar alınır, satılır ama tekrar söylüyorum, Türkiye'nin de en büyük problemlerinden biri budur, şirketler ne zaman ki ana iştigal konularının dışına çıktılar, yüzde 80'i zarar etmiştir. Bakın, siz yüz seksen bir yıllık birikimden bahsediyorsunuz, işte bunun adı "itibar"dır, bunun karşılığını hiç kimse ölçemez. Dolayısıyla, bu birikim ve deneyimlerinizden hareketle mümkün olduğunca kendi alanınızla ilgili faaliyetlerde bulunmalısınız. Mesela, bazı temel hizmetler var ki onları satın almak yerine muhakkak kendiniz üretmelisiniz, yani usta-çırak ilişkisi içerisinde sizin iyi bir mutfağınız yoksa iyi bir yemek yapma şansınız yok. Yani neticede sizin yazılımcılarınız olacak, sizin iletişimcileriniz olacak, sizin geleceğe dair plan ve programlarınızı planlayacak arkadaşlarınız olacak. Sayın Genel Müdüre soruyorum ben: Mesela, bu şirketi faaliyet alanlarında beş yıl sonra nerede göreceğiz, on yıl sonra nerede göreceğiz, yirmi yıl sonra nerede göreceğiz?

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Onu bize sormanız lazım Vekilim.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Efendim?

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Biz iktidar olacağımız için bize sormanız lazım.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Peki, gelecekte size de...

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Bir ara konuşalım.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Deniz, şöyle söyleyeyim, böyle ifade ederken yirmi yıl önce de Meclisteydim ben, inanın o zaman da denetlerken aynı metodu söylüyordum. Yani asla...

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - "Partiler değişebilir." diyorsunuz?

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Tabii ama neticede bizler aynı şekilde yani vicdanımızın sesiyle bu işleri yapmaya çalışıyoruz. Onun için muhakkak, biz burada bazı eleştirilerde bulunurken bunun size bir yol gösterici olması açısından bütün bunları söylüyoruz. Mesela, sizin de bütün bu faaliyetlerinizi gerçekleştirmek için bizden isteyecekleriniz olabilir. Yani biz de şu, şu, şu konularda kanun şeklinde olabilir veya başka türlü destek olabilir, "Bunları kurumumuza sağlarsanız bizim kurumumuz da bundan sonra işte, buralarda olur." çok rahat diyebilirsiniz.

Yine, buna benzer ortaklıklar, hâkim ortaklıklar... Yani kesinlikle sizin kurum ve kuruluşunuz küçük hissedar, küçük ortak olmamalı. Yani bu büyüklükteki bir kurum ve kuruluş on paralık bir şirketin yüzde 40'ına ortak olmamalı. Siz ne yaparsanız yapın A, B, C, D, E grubu hisseler de oluştursanız "Şöyle yetkiliyiz, böyle denetleriz, böyle ulaşırız." deseniz bile şirketlerin kendi hukuku açısından muhakkak hâkim ortağın dediği olur, onun üzerinden gider. Ben, kurumun o manada bir ortaklığa ihtiyacı olmadığını düşünüyorum. Onun için yine işin başına doğru dönersek mümkün olduğunca kendi ortaklığı, en azından yüzde 50'sinden fazlası... Hani, belli alanlarda teknolojik olarak çok ciddi alanlar olabilir "Burada bilgi, birikim, denetim deneyimimiz yok ama böyle bir gruba da ihtiyacımız var." deseniz bile bence sizin kurum ve kuruluşunuz yine de yüzde 50'nin altında ortak olacağı bir yapının içerisinde kesinlikle olmamalı.

Tabii, çalışanlar açısından Atila Bey de, arkadaşlarımız da belirtti, Kemal Bey burada yok ama onun da bu engellilerle ilgili çok çalışması var, komisyonlarda biz onu da takip ediyoruz.

Bizim bütün kurum ve kuruluşlardan istediğimiz şu: İşte, kamu kurum ve kuruluşlarının çalışanlarının yüzde 4'ü kadar çalıştırma mecburiyeti var, özel sektörün de yüzde 3. Şimdi, geçtiğimiz hafta Engelliler Haftası'ydı. Gerçekten bunların çalışma alanları çok sınırlı. Yani, bu manada bunları istihdam etmek de... Belki cevap verirken diyeceksiniz "Şu an bizde bu kadroların tamamı dolu." diye, biz de ondan mutlu oluruz ama fazlası olsun. Bunların topluma kazandırılması dâhil, iş hayatının içinde olması dâhil, sosyal hayatın içinde olması her zaman bu konuyla ilgili çok ciddi katkı sağlayacaktır hatta sizin buna paralel eğitim çalışmalarınız da olabilir.

Şimdi, PTT üzerinden çok ciddi bilgilendirme, çok ciddi... Çünkü her eve giriyorsunuz, her eve ulaşıyorsunuz, her konuda bilgilendirme çalışması yapabilirsiniz; PTT gönüllüleri olabilir. Mesela, özellikle, özel şartlarda yani deprem, afet gibi bu tür durumlarda size çok ciddi işler düşüyor. Türkiye deprem kuşağında; nüfusun yaklaşık yüzde 65'i, yüzde 70'i deprem kuşağında yaşıyor. Şu anki sanayi üretimine baktığınız zaman bunun da yüzde 65'i, yüzde 70'i deprem kuşağında. Allah korusun, olası bir felakette...

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Yaşar, toparlayalım.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Başkanım, arkadaşlar olmadığı için onların hakkını kullanıyorum ben.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Estağfurullah, siz müstakil olarak hakkınızı kullanıyorsunuz.

Buyurun.

NEVZAT ŞATIROĞLU (İstanbul) - Genel Kurul kapandı da, gözünüz aydın.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Kapandı mı Nevzat Bey?

NEVZAT ŞATIROĞLU (İstanbul) - Burası devam ediyor.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Peki, tamam; o zaman ben de toparlayayım.

Şöyle söyleyeyim: Afet durumlarında muhakkak böyle mobil sistemleriniz var ama bununla ilgili daha ciddi çalışmalar yapmalısınız. "Yapıyoruz, lütfen." demeyin çünkü iş başa düştüğü zaman bazen şu oluyor: Her şey var, ihtiyaç olunca hiçbir şey yok. Yani, tabii, Türkiye 1999 depreminden sonra çok ciddi mesafeler katetti ama daha katedeceğimiz dünya kadar mesafe var.

Bir de, PTT'nin bir şeyi vardır, vefa duygusu gibi. Şöyle söyleyeyim: Mesela, PTT'de herhangi bir iş kazasıyla hayatını kaybedenlerin yakınlarıyla ilgili işe girme konusunda bir öncelikleri vardı. Şu an böyle bir gelenek var mı, bilmiyorum. Herhangi bir iş kazası dolayısıyla hayatını kaybedenin oğlu veya bir yakını... Hani, aynı şehit yakınlarında olduğu gibi, kurumun böyle bir kültürü vardı, şu an var mı, yok mu; bilmiyorum.

Topluyorum Başkanım.

Tabii, bir noktada finansman açığınız var. Finansman açığınızı nasıl karşılıyorsunuz? Tabii, bir taraftan bankacılık faaliyetlerinin tamamını -mevduat hariç- yapıyorsun, işte, EFT'dir, şudur, budur. Yani, bankalardan bir finansman kullanıyor musunuz? Kullanıyorsanız ne kadar kullanıyorsunuz? Bunların faiz oranları ne durumda? Belki yaptığınız iş itibarıyla kendi finansmanınızı da oluşturabileceğiniz yapılarınız var, belki onun üzerinden döndürebilirsiniz. İşte, bunların en başında maaşlar yatıyor, maaşlar çekiliyor; bunların yüzde 20'si ya da yüzde 15'i tamamen çekilmemiş olsa herhâlde burada toplanan paralar da sizin bir miktar finansman ihtiyacınızı karşılar.

İkincisi, tabii, geçmiş yıllarda kurum hep kâr açıkladı. Bu kârları her dönemin sonunda hazineye aktarıyor musunuz? Öbür türlü, aktarmamış olsaydınız herhâlde bu daha farklı bir yapı olurdu; onu da bir izah ederseniz mutlu oluruz.

Biz, bundan sonraki çalışmalarınızda başarılar diliyoruz. Attığınız her doğru adımda, her doğru projede yanınızda olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz.

Tabii, İstanbul'da böyle bir kule yapıldı, çevre kirliliği dâhil çok ciddi mesafeler katedildi. Ankara veyahut diğer şehirlerle ilgili, farklı yerlerde de farklı şehirlerde de yine aynı görüntü kirliliği var; Türkiye geneliyle ilgili böyle bir çalışmanız var mı? Bunu da belirtirseniz memnun olurum.

Teşekkür ediyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.