| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası AŞ'nin 2019 ve 2020 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 12 .05.2022 |
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Teşekkür ederim.
Değerli Başkanım, Komisyonun kıymetli üyeleri, Sayıştayın değerli temsilcileri, Kalkınma ve Yatırım Bankasının da kıymetli yöneticileri; sizler de hoş geldiniz.
Önce, tabii, bu hafta Engelliler Haftası olması dolayısıyla incelediğimiz kurumlarda çalıştırmakla yükümlü olduğunuz oran devlet kurum ve kuruluşlarında yüzde 4 yani bu sayının eksikliği hakikaten sizlerin de artık... Tahmin ediyorum, düzeltmişsinizdir diye düşünüyorum yani şu an biz 2019-2020'yi görüşüyoruz, 2021 yılında durumunuz nedir bilmiyorum ama hakikaten engellilerin durumunu burada izah etmeye gerek yok, hepimiz, her birimiz birer engelli adayıyız. Bugün Türkiye'deki iş ve istihdam şartları, işsizlik oranları da dikkate alındığı takdirde, gerçekten bugün engellilerin iş bulması ciddi problem. Bugün sadece sizin kurumunuzda değil diğer devlet kuruluşlarında da maalesef eksiklik var. Geçen bir sınav açıldı, 61 bin müracaat yapıldı, sadece 1.961'i alındı. Yani artık siz daha çok dijital ortamda bu işleri yapabiliyorsunuz. Fiziki hareket kabiliyetine bence çok da fazla -muhakkak ihtiyacınız vardır ama- onlar açısından muhakkak bu tür alanları oluşturmanız mümkün. İnşallah 2021'de bu işlerin önüne geçilmiştir diye ümit ediyorum.
Tabii, Türkiye'nin kalkınmasında daha çok desteklediğiniz alanlar, enerji, imalat, sanayi gibi, burada işte verdiğiniz toplam kredilerde, benim aldığım notlara göre, ilk 100 müşterinizde 89,89'u, işte bu bir yıl sonra da ilk 200'de 98,15'i. Hâlbuki bizler özellikle bu kredinin tabana yayılmasını canıgönülden istiyoruz. Büyük firmalar zaten bu imkânlarını bir şekilde çözüyorlar Sayın Genel Müdürüm. Yani birikimleri itibarıyla, bankadaki durumları itibarıyla, uluslararası arenadaki kredibiliteleri dolayısıyla finansman çözümüne ulaşmakta zorluk yaşamıyorlar. Ama buna paralel, özellikle küçük ve orta boy işletmeler... Yani bütün bu sanayiyi, imalatı, insan vücudu gibi algılarsanız, kılcal damarları gibi düşünebiliriz bu küçük işletmeleri, bunları desteklemeye başladığımız andan itibaren bunun ekonomiye katkısı bunun çarpanlarıyla olacaktır yani hepsi birbirini tetikleyecektir. Onun için daha çok tabana yayılmasını ben şahsen istiyorum, bizim partimizin de genelde bakış açısı budur yani daha tabana yayılmalı bu krediler. Bütün bankalar da üç aşağı beş yukarı böyle yani diğer bankaların denetiminde de görüyoruz ki ilk 100'ün toplam kredideki oranı ciddi rakamlar. Ama siz bir devlet kurumusunuz, devlet teşekkülüsünüz mümkün olduğu oranda küçük işletmeleri, küçük yatırımcıları, hatta adına artık "melek yatırımcılar" deniliyor, bununla ilgili biriminiz var mı, bilmiyorum... Hani yeni beyinlere, yeni fikri ve düşüncesi olanlara -gerek dijital ortam da dâhil, yazılımdır, yeni imalattır- bunlara, Atilla Bey'in söylediği gibi, burada biz genel manada yönetime de bakıyoruz, hani "Kimlerden oluşuyor, bilgi birikimi, deneyimi nedir, neye hükmediyor?" diye. Sizin böyle bir birikiminiz ve deneyiminiz var, çok rahat bu manada bir iletişim sağlanabilir. Bu, aynı zamanda yaptığınız işin sürekliliği açısından da kendini besler. Yani sizler gideceksiniz, yerinize yenileri gelecek dolayısıyla böyle usla-çırak ilişkisi içerisinde muhakkak aşağıdan yukarıya doğru yetiştirmeniz lazım.
İki: Siz daha çok hem hazineden elde ettiğiniz kredileri hem de uluslararası arenadan elde ettiğiniz kredileri bir manada şarj ediyorsunuz. Tabii, bu kredileri kullandırırken de yaptığı projenin fizibilitesine bakıyorsunuz yani fayda-maliyet analizlerine bakıyorsunuz. İşte o küçük KOBİ'lerin buna da çok ihtiyacı var. Bu yaptığınız işlemlerin çoğu uluslararası; işte İngilizce yapılıyor, çiziliyor. Çünkü uluslararası alanda kreditörler sizin parayı niye istediğinizden daha çok, ne iş yapacağınızla ilgileniyor yani yaptığınız işin gerek iç pazardaki gerek dış pazardaki karşılığı nedir, ne üreteceksin, nereye satacaksın, iç pazarda, dış pazarda, uluslararası arenadaki yeri yurdun nedir, bunların incelemesini yapıyor. Dolayısıyla sizin de böyle bir biriminiz var diye ümit ediyorum. Hem de yönlendirme yani mevcutları değerlendirmekten bahsetmiyorum, muhakkak her bankanın mevcut kredileri değerlendirirken böyle bir birimi vardır ama hani bu küçük yatırımcılara yönelik, bu tür talepleri olan firmalara yönelik de bu fizibilite çalışmalarına, bölgesel toplantılar olabilir, ticaret odalarıyla, sanayi odalarıyla bu iş birliği şeklinde olabilir... Yani sizin devlet olmanız itibarıyla bir de bir kültürünüzün muhakkak oluşması lazım, tabandan tavana bu yapının dizayn edilmesi lazım. Tabii, son dönemde ülkenin özellikle uluslararası arenadaki CDS değerleri yüksek. Siz bundan nasıl etkileniyorsunuz? Yani işte her zaman Meclisin gündeminde de bu var, en yüksek oranlarla uluslararası arenadan borçlanıyoruz gibi. Mesela, son aldığınız kredileri hangi oranlarla borçlandınız, bir? İkincisi, özellikle, bu, yap-işlet-devretler, kamu-özel iş birliği projelerinde zaten firmaların belli bir kârlılığı var yani diyelim ki yüzde 15-20 kâr etme kapasiteleri var. Bunlar uluslararası arenada kredi arayışına girdiği zaman ellerinde bir marj var yani diyor ki: "Ben bu projeden yüzde 25 kâr etmem -ne bileyim- kredi için ortaya koyduğum faiz oranı yüzde 5-6'larsa ben bunu yüzde 7, yüzde 8'lerle de mal etsem benim için fark etmiyor. Kârlılık oranında bir miktar azalmayla bu işi götürebilirim." Yani ellerindeki bu garantiler, aslında bir noktada hasta garantisi, yolcu garantisi, araç garantisi... Siz her ne kadar "Devletin cebinden 5 kuruş çıkmıyor." deseniz bile işte, enerjide alım garantileri bir noktada devletin sağladığı güvenceler demektir ve bu güvenceler uluslararası arenada karşılık buluyor, bunları teminat göstererek bu kredileri alıyoruz daha çok. Onun için bu tür projelerin uluslararası arenada ülkenin borçlanma faiz oranlarına nasıl bir etkisi var? Bunu ben sizden... Yazılı olarak da cevap verebilirsiniz.
Bunun devamında, mesela, özellikle -bu kredilere muhakkak teminatlar oluşturuyorsunuz- imalat sanayisinde... Adı üstünde yani "imalat" derken hani bir makine takımı, tezgâhı var, bununla da bir ham madde alıyor, bu ham maddeyi de işte, talebe göre ürüne dönüştürüyor. Mesela, bunların takım tezgâhlarını teminat olarak sayabiliyor musunuz? Mesela, en fazla bununla karşılaşıyoruz. İşte, diyorsunuz ki: "Tamam, biz size bu krediyi veriyoruz ama karşılığında bu kadar teminat mektubu vereceksiniz." İşte, hatta bunun, mevcut kullandığınız kredinin yüzde 20-30, bazısı 40 fazlası gibi... Buradaki oranlarınız nedir? Yani teminatı nelerden oluşturarak kredi sağlıyorsunuz?
Devamında, işte, bu, 2,3 gibi... Hani uluslararası arenada bu -"batık krediler" diyelim- batık kredilerin oranı herhâlde 3'ler civarında, sizin de bize burada verdiğiniz o rakamla, 2,3'le altındayız gibi, ben öyle algılıyorum. Mesela, bu batık kredilerinizin ilk 100'deki payı nedir yani kredi verdiğiniz ilk 100'deki, 200'deki payı nedir; daha aşağılardaki -zaten ortaya da çok fazla bir şey kalmıyor ama- küçük yatırımcılardaki payı nedir? Bunu ben sizden rica ediyorum.
Tabii, ülkenin ekonomik büyüklüğü açısından baktığımız zaman uluslararası arenadan yani işte, Dünya Bankasından 316 milyon, Avrupa Birliğinden 76 milyon avro gibi bir hibe destekleri var. Aslında, ben bu rakamların çok düşük olduğunu düşünüyorum. Yani Avrupa'daki veya uluslararası arenadaki finans kurumlarının büyüklüğüne baktığımız zaman... Aynı zamanda, bildiğim kadarıyla, Türkiye olarak biz bunların ortağıyız. Yani mesela, Dünya Bankasının ortağıyız, Avrupa Yatırım Bankasının da ortağı mıyız bilmiyorum ama... Yani oraya verdiğimiz katkı oranında fayda elde edebiliyor muyuz? Bunu herhâlde en fazla sizin kurum ve kuruluşunuz üzerinden yapıyoruzdur diye düşünüyorum ben. Buradaki oran konusunda bir fikriniz var mı? Yani bizim o finans çevrelerine yaptığımız katkı nedir, elde ettiğimiz fayda nedir? Bunu merak ediyorum çünkü bu rakamların toplam ticari büyüklüklerin içerisinde çok büyük bir anlam ifade etmediğini düşünüyorum.
Tabii, son dönemde, özellikle GES yani güneş enerjisi projeleri... Türkiye, tabii, alternatif ülkelere baktığımız zaman, işte, Almanya'nın güneşlenme oranı yaklaşık 1.100'lerde, Türkiye'nin ortalama güneşlenme oranı 1.600'lerde, işte, 2.200'e kadar çıkan bölgelerimiz de var. Bu da aynı zamanda, bizim en fazla yatırım yapacağımız alanların başında geliyor. Sizin de ilgi alanınız imalat sanayisi olduğuna göre bunların, özellikle kendi tüketimlerine yönelik, öz tüketimlerine yönelik bence özel bir alan oluşturmalısınız diye düşünüyorum çünkü neticede, bunun geri dönüş problemi de yok çünkü enerjiyi tüketmek zorunda, tükettiği oranda da enerjiyi üretme gibi bir mecburiyeti var. Bunlarla ilgili farklı metotlar var; işte, fabrikanın üzerine koyabileceğiniz panel yöntemiyle olabilir, topraktan elde ettiği ısıyı transfer ederek enerji üretme olabilir. Yani mümkün olduğunca küçük ve orta boy işletmelerin enerji üretimlerine yönelik muhakkak bir alan açmamız lazım gelir diye düşünüyorum çünkü bugün Türkiye kullandığı dövizin önemli bir kısmını enerjiye harcıyor. Burada tabii, şu da var: Bugün alım garantileri var, onların tamamı da döviz bazlı alım garantileridir; ümit ediyorum, Hükûmet alım garantilerini verirken bunlardan da vazgeçer, TL'ye döner. Bununla ilgili bir analizle yatırımcıları, imalatçıları bu manada yönlendirebilirseniz ben bunun isabetli olacağını düşünüyorum.
Son olarak da AR-GE faaliyetleri... Yani mevcudu desteklemenin yanı sıra yeni mevcutlarla ilgili nasıl bir katkı sağlayabilirsiniz? KOBİ'lerin araştırma bütçelerine ayırabilecekleri çok fazla bir şey yok yani 2 kişiyle, 3 kişiyle, 10 kişilik bir ekiple çalışan bir KOBİ'nin "Al, senin araştırma ve geliştirme bütçene 100 lira, 200 lira." desek zor; bizzat kendisi çalışarak zaten mevcudiyetini ancak devam ettirebiliyor. Bunlara bir ufuk açılması konusunda, mesela, Türkiye'de daha çok ithal mallara yani ithalatını yaptığımız malların üretimine yönelik desteklemeleriniz var, bu alanları seçip özellikle bu alanlara yönelik bir faaliyeti olabilir mi bankanın? İşte, "Şu şu ürünleri ithal ediyoruz, bakın, bu alanda yatırım yaparsanız kredi faiz oranı 100 lira değil de 50 lira olur, 50 lira değil de 30 lira olabilir." gibi. Tabii, bu, sizin bir miktar da Hükûmetten aldığınız desteklerle ama sizin de bir şeyler götürerek bunu talep edeceksiniz ki Hükûmetin de ya bütçesinden veya farklı finans kaynaklarından size bu konuda bir faydası olsun.
Yine, bunun paralelinde, üretmenin hemen yanı sıra pazarlama da önemli yani ihracat da önemli, bunların ihracatı konusunda da belki bir ufuk çizgisi belirleyebilirsiniz.
Son olarak da şunu söyleyeyim: Tabii, şu an bir mevcut yapı var, mevcut bir büyüklüğünüz var, geleceğe yönelik fikirlerinizi de duymak isteriz. Yani beş yıl sonra, on yıl sonra, yirmi yıl sonra banka nerede olacak? Bu istediğiniz büyüklüğe ulaşmak adına bizden bir talebiniz var mı? Yani hep biz taleplerde bulunuyoruz, bunu da gündeme getirebilirsiniz. Bu Komisyon belki de Meclisin en farklı Komisyonu, çoğu konularda fikir birliği ettiğimiz bir Komisyon. Hani, problemlerinize yönelik, önünüzdeki, yolunuzdaki taşların alınmasına yönelik talepleriniz var mı? Bu, kanun teklifi şeklinde olabilir, partiler verebilir, milletvekilleri verebilir, Komisyonun bir teklifi olabilir en azından. Bununla ilgili, eksikliğini gördüğünüz, çalışırken veyahut da faaliyetleriniz esnasında karşılaştığınız sorunlarınız -bu işi bir adım ileri götürmek adına- var mı? Bu sorunların yanı sıra, sorunu bildiğinize göre, çözümü de bir miktar biliyorsunuzdur, o konuyla ilgili de bize yazılı... Çünkü bu söylediklerimiz alanı çok geniş olan şeyler, bir anda sözlü olarak cevap veremeyebilirsiniz, bunlarla ilgili de yazılı cevap verebilirsiniz.
Ben yeni çalışmalarınızda başarılar diliyorum. İnşallah, hep beraber ülkemizin kalkınması için elimizden gelen gayreti gösteririz diyorum.
Teşekkür ediyorum Başkanım.