KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok teşekkürler.

Sayın milletvekilleri, tabii, sayın vekilimizin söyledikleri üzerine aslında bir şeyler söyleyeceğim çünkü biraz olumlu şeyler söyledi ama bir de bir yaramız var ona tuz bastı. "Bu mütekabiliyet meselesini de dikkate alarak..." dedi.

Bu "mütekabiliyet" çok yanlış algılanan bir şey. Bakın "mütekabiliyet" dediğimiz şey uluslararası hukukta, diyelim ki Ugandalılar Türkiye'ye geldi, göç ettiler, Türkiye'den belli bir kesim insan da Uganda'ya göç etti. Oradaki göç eden insanlar için uygulanır mütekabiliyet, uluslararası hukuktaki karşılığı budur. Yani "yabancılar" dediğimiz... Şu anda Suriyeliler buraya geldi, bir kısım insan Suriye'ye gitti; bunlar arasında uygulanan bir şeydir mütekabiliyet. Ve mütekabiliyet asla negatif uygulanamaz yani göçmen olsa bile. Buradaki Ugandalılara da, Uganda'daki Türklere de negatif uygulanamaz ancak pozitif uygulanabilir. Yani bir ülke, diyelim ki biz burada Ugandalılara -Allah korusun- zulmediyorsak Uganda da oradaki Türklere zulmetsin diye uygulanamaz. Bu böyledir, uluslararası hukukta, karşılığı budur mütekabiliyetin ki...

YUSUF BEYAZIT (Tokat) - Uganda değil Yunanistan'la ilgili söyledim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Tamam, Yunanistan'a geleceğim.

Mütekabiliyet asla vatandaşa uygulanamaz. Bakın, çok açıktır uluslararası hukuktaki karşılığı, vatandaşa mütekabiliyet uygulayamazsınız, çok açıktır. Bunu özellikle sizin bilmenizi çok isterdim, Vakıflarda genel müdürlük yapmışsınız.

Şimdi, biz bir yerden buraya gelmedik, bir yerden buraya göç etmedik, binlerce yıldır kadim toprağımız burası. Burası Roma oldu, Bizans oldu, Selçuklu oldu, Osmanlı oldu, şimdi Türkiye; hep bizim vatanımızdı bunlar ve hep biz bu devletlerin vatandaşı olduk, hep buradaydık yani bir yerden gelmedik ve burada uygulanan hukuk hep bir vatandaş hukuku çerçevesinde oldu. Çoğunlukla da... Açıkça söyleyeyim, öykünmüyoruz, çok da eşitlikçi şartlar yoktu ama Türkiye Cumhuriyeti uyguladığı paradigma kadar hiçbir zaman kötü olmadı çünkü burada, halklar, bir hiyerarşi koyulmadan yaşadılar, belli oranda. Tabii, bazı hiyerarşiler vardı, onlara girmeyeyim şimdi ama bu oranda bu hiyerarşi uygulanmadı; üst kimlik, alt kimlik çerçevesinde uygulanmadı. O açıdan, biz bir yerden buraya gelmedik ve mütekabiliyeti de...

Yunanistan, diyelim ki, bakın, yarın oradaki Müslümanları, Türkleri -Allah korusun- tehcir etse veya bir zulme uğratsa... Orada faşist uygulamalar da oluyor Yunanistan'da biliyorsunuz, hâlâ da var, pek çok sorunu var. Yunan devletinin kurgusu da Türkiye Cumhuriyeti devleti kurgusunun bir benzeridir ve pek çok ayrımcı uygulama yapmıştır oradaki Müslümanlara. Şimdiki mesela, SYRİZA'nın, ama çok farklı bir bakışı var orada, çok farklı; gittikçe yaklaşıyor ve pek çok sorununu çözüyor oradakilerin. Ama velev ki kötü davransa, Allah korusun, olmasını asla arzu etmem çünkü bunu yaşamış bir insan olarak o empatiyi sonuna kadar hissediyorum, oradaki bir Müslümanın başına gelen her türlü problemi en derin ben hissederim, ben anlarım çünkü ben burada yaşıyorum.

O açıdan, biz bu güveni hissetmeliyiz yani biz vatandaşız yani eşitiz Anayasa'ya göre de. O çerçevede mütekabiliyeti asla ve asla negatif anlamda gözeterek demeyelim ki gözetiliyor. Yunan devleti, mesela Türkiye Cumhuriyeti devleti bizim Ermeni okullarına müdür yardımcısı atamıştır. Müdür yardımcısı niye atanır? Gözetlesin diye, "Ya, bu Ermeniler yanlış bir şey yapıyor mu efendim?" diye. Biz dedik ki: Bizim okullarımız da sonuç olarak imparatorluk bakiyesi ve 2 bin okul vardı, şimdi 17 tane okul var. Niye, bu okullara güvenmiyor musunuz? Bakın, müdür dediğimiz Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşı, güvenmeyip yanına bir müdür yardımcısı atıyorsunuz ve bunu kaldıralım dedik. Çünkü gözetmendir, hep şöyle denmiştir geçmiş uygulamalarda: "Siz bizim gözümüz, kulağımızsınız, bu Ermeniler bir yanlış yapıyorlar mı orada?" O açıdan, Ermeni, Süryani, Rum, Yahudi bu toprakların kadim halklarıdır ve o derece de onurlarıyla burada yaşamalarını ve eşit vatandaş olarak yaşamalarını sağlamalıyız, mütekabiliyeti asla dillendirmemeliyiz ve mütekabiliyet dediğimiz şey de -dediğim gibi- vatandaşa asla uygulanmaz.

İkinci mesele: "Kiliseler onarılıyor." Sağ olun, evet, onarılıyor ama bakın, Türkiye topraklarında, coğrafyasında 7 bin kilise vardı, şu anda kaldı 80 kilise ve şu anda geri kalanların 16 tanesi onarıldı. Binlerce bu şekilde metruk durumda duran ve düğün salonu, ahır, ağzıma alamıyorum, genelev olarak kullanılan kilise binaları var şu anda Türkiye Cumhuriyeti topraklarında. Yani bu tabii ki bir iyileşme süreciyle olacak, zamanla olacak. Ama, bakın, biz başkalarının yaptığı yanlış uygulamaları elbette ayıplayalım ama önce biz kendimizi bir vatandaş olarak eşitlik çerçevesinde, bu hukukumuzu... Bu, dezavantajlı duruma düşmüş olan topluluklarla ilgili pozitif ayrımcılık çerçevesinde bu dezavantajlı durumu ancak kaldırabiliriz, mütekabiliyet çerçevesinde değil.

Ben torba kanun meselesine katılıyorum, tabii ki biliyorum, şu anda yılbaşından dolayı olan bir şey ama torba kanunlara ilkesel olarak karşıyız.

Ve bu teklifte olan pek çok şey hâlâ 12 Eylül vesayetiyle gelen maddeler. YÖK mesela, 1981 yılında çıkmış bir kanun. AKP ilk iktidara geldiğinde bu vesayet kurumlarını kaldıracağını vadetmişti ancak devlete sahip oldukça o vesayet kurumlarının nimetlerinden maalesef faydalanıyor, YÖK de bunlardan bir tanesi. Özgür üniversiteyi savunuyorsak asla YÖK olmamalı. Üniversite kurulları 71 yaşına kadar mı, 80 yaşına kadar mı eğitmen çalıştıracağına kendileri karar vermeliler, konseyleri karar vermeli. Avrupa'da, Batı'da üniversiteler özgürdür ve 80 yaşına kadar da, isterse 65 yaşına kadar da profesör ve öğretim görevlisi çalıştırabilir, kendileri karar alırlar çünkü. Biz buradan "Bir insan 67 yaşına kadar verimliydi, şimdi 72 lazım." diyoruz, belki 80 yaşına kadar da hocalık yapacak, yapabilen insanlar var, yaşları müsait; kimi insanlar, aydınlık beyinler 90 yaşına kadar da ışık verebilecek durumda olabiliyorlar. Niye biz buna karar verelim ki? Bunun gibi pek çok, merkezî, merkezden tek tip kararlar alan vesayet yapıları var, bunlara tümden karşıyız, bu yasaların ruhlarına. O açıdan, bütünleşik olarak bu bütün yasaları bu anlamda, vesayeti kaldıracak, özgürlükçü alanları açacak çerçevede yeniden kurgulamalıyız diyorum.

Teşekkür ederim.