KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, sizin açılış sırasında bahsetmiş olduğunuz Ukrayna'daki gerginlikle ilgili olarak, biz de durumu çok ciddi bir endişeyle izliyoruz ve Rusya'nın yapmış olduğu bu uluslararası hukuku ihlal ve kuvvet kullanarak komşu bir ülkenin sınırlarını bu şekilde ihlal etmesini ve toprak bütünlüğünü ortadan kaldırmasını kınadığımızı özellikle burada vurgulamak istiyorum.

Ayrıca Emniyet teşkilatımızın kaybı, şehit Hayrettin Eren'e rahmet diliyor, teşkilata da başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Çok teşekkür ederim, geçen sefer de bu konu gündemimizdeydi ve Sayın Emniyet Genel Müdür Yardımcısının açıkladığı gibi, bir iletişim kazası nedeniyle onu gündemimizden o gün çıkarmak zorunda kaldık. Bugün gündemimizde olması aslında bizim bu anlaşmayla ilgili tutumumuzda bir değişiklik olduğu anlamına gelmiyor. Daha evvelki toplantıda da zaten bu konudaki görüşlerimizi çok net olarak dile getirmiştik.

Hem Sayın Bakan Yardımcısı hem Sayın Emniyet Genel Müdür Yardımcısı anlaşmayla ilgili olarak önemli gördükleri birtakım hususları açıkladılar. Söyledikleri değil de söylemedikleri şey tabii, bizim esas takıldığımız konu. Hiç kimse, mesela, 4'üncü maddenin (13)'üncü bendinde yer alan Türk polisinin Katar makamlarından emir ve direktif alacağı anlamı çıkan ifadeye değinmedi. Bizim için, bu, aslında kabul edilmesi mümkün olmayan bir boyutudur bu anlaşmanın. Biz açıkçası Emniyet teşkilatımızın mensuplarının ve Türk polisinin adeta bir özel şirket elemanı gibi bir muamele göreceği anlayışı içindeyiz, bunu da asla kabul edemeyiz.

Tabii ki böyle bir görev sırasında herhangi bir hukuk uyuşmazlığı çıktığı zaman uygulanacak olan hukuk anlayışı da ayrıca tartışmalı, çünkü deniyor ki: "Herhangi bir şekilde Katar devletinin yürürlükteki yasalarına, diğer düzenlemelerine ve yargı yetkisine tabii olacaklardır görev yapan Türk Polisi ve Emniyet teşkilatı mensuplarımız, Katar devletinin yargı yetkisinin uygulandığı ve hüküm içeriğinin Türkiye Cumhuriyeti'nin mevzuatında bulunmayan bir cezayı öngördüğü hâllerde her 2 devletin mevzuatında yer alan bir ceza türü uygulanacaktır." Şimdi, biz acaba aynı medeni hukuk anlayışına ve aynı ceza hukuku anlayışına sahip miyiz Katarla? Bir kere bunu da sorgulamak lazım. Yani acaba Katar'da şeriat hukuku mu uygulanıyor ve herhangi bir suç hâlinde o hukuk müeyyidesi bizim hukukumuzda ne şekilde bir benzerlik oluşturacak da bir cezalandırmayla yürürlüğe konulacak? Bunların hepsi aslında 3.151 personelimizin bir şekilde Katar'da ne kadar büyük bir tehlikeyi göze alarak görev yapmak üzere gönderildiğini gösteriyor.

Biz bu anlaşmaya kesinlikle karşıyız, buna olumsuz oy kullanacağımızı zaten şimdiden deklare ediyoruz, hem Komisyonda hem de Genel Kurulda. Ancak, özellikle dile getirdiğimiz bu hususların da mutlaka dikkate alınmasını da önemli görüyoruz. Çünkü protokolün 4'üncü maddesinde Türk personelin ne zaman gönderileceği belirtilmiş ama görevinin ne zaman sona ereceği belirtilmemiş. Yani, dünya kupası bittikten sonra bu personel ne kadar müddetle daha orada kalmaya devam edecek? Ayrıca, bir büyük organizasyonda görev yapmak üzere giden personel, dünya kupasından sonra başka benzer nitelikli görevlendirmelerle de karşılaşabilir mi? Hani, biraz evvel zaten Sayın Emre'nin dile getirdiği, özellikle bütün dünya çapında uluslararası terörün neredeyse kol gezdiği ve bu dünya kupası organizasyonunun da çok büyük bir olasılıkla ciddi bir uluslararası terör tehdidi altında geçeceği, hele şu sırada çok yakınımızda da başlamış olan bir askerî çatışmanın yatışmak yerine giderek tırmanma ihtimalinin olduğu bir dönemde, biz, Emniyet teşkilatı mensuplarımızın ne kadar uzak olursa olsun çatışma bölgelerine ve ne kadar 2 ülke arasında dostluk ilişkisi olduğu dile getirilirse getirilsin bunun doğru olmadığı kanaatindeyiz; bunun kuvvetle altını çizerek tekrar dile getiriyorum.

Teşekkür ederim.