Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi(2/272) |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 1 |
Tarih | : | 25 .12.2015 |
GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize günaydın. Dün gece bayağı geç bir saate kadar çalıştık. Sabah da gerçekten yorgun bir şekilde buraya geldik.
Ben şöyle başlayayım: Bugün mübarek cuma, hayırlı cumalar diyeyim hepinize. Yılda 52 tane cuma var ve biliyorum ki birazdan, hani, on ikiye doğru cuma namazı arası verilecek, verilmeli; son derece makul ve hep desteklediğim bir şey. İnsanların inançlarına göre çalışma saatleri ayarlanabilir. Ancak, yılda bir sefer olan bir bayram var: Noel Bayramı. Dün gece Noel gecesiydi, ben gece ikiye kadar çalıştım. Bu sabah da Noel sabahı. Ve Hristiyan âleminde, dünyada 1,5 milyar kişi dün geceyi ve bu sabahı en büyük bayram olarak kutlar. Aynı zamanda -sizin inancınızı da bildiğim için- Hazreti İsa'yı da peygamber olarak kutsal saydığınız için, o da aslında bu toprakların bir bayramıdır. Yani, bu topraklarla gelişmiş bir inançtır ve buna da saygı gösterilmesi gerekir tıpkı cumalara olduğu gibi, Ramazan Bayramı'na olduğu gibi, Kurban Bayramı'na olduğu gibi.
Ancak, şimdi, çoğunlukçu bir bakış hep hâkim oldu memleketimize ve "azınlık" dediklerimiz "azaltılmışlar" dediğimiz... Çünkü biz azınlık değildik, adımız "azınlık" oldu. Yani, yüz yıl önce Meclis-i Mebusanda da bu toprakların her şehrinde de vardık, Sayın Bakan da bu konuda anekdotlarını söyledi bana. Eminim pek çok milletvekilinin, Türkiye'nin her yerinden gelenlerin de babalarından, dedelerinden "Bir zamanlar Agoplar, Garabetler, Ohannesler, Kirkorlar vardı; şöyle iyi insanlardı, böyle kötü insanlardı." diye pek çok anekdotları vardır. Kimisi de -bunu bilmeyenler- tarih kitaplarından "Arkamızdan hançerlediler." cümlesiyle yalnızca bilir. Ama yaşayanlar bilir ki her milletin iyisi vardır, her milletin kötüsü vardır. Şartlar, maalesef, bu topraklarda bizi azalttı, şimdi binde 1'iz. Ancak, bu topraklarda, yüz yıl önce -dün akşamki konuşmamda dediğim gibi- Kurban Bayramı'nda, Ramazan Bayramı'nda nasıl Meclis çalışmadıysa Noel Bayramı'nda da çalışmadı. Yani, yüzde 40'tık çünkü o zamanlar belki ama keyfimizden bu topraklardan eksilmedik. Keşke bu çoğunlukçu bakış hâkim olmasaydı da... Yani, çünkü bu Meclisin ve devletin her yerine sirayet etmiş durumda.
Şimdi, ben bir milletvekili olarak geldim umutla; hem kendi toplumumun dertlerini dillendirmek hem de büyük Türkiye toplumunun bütün demokrasi dertlerine çare olmak, kendimce fikirlerimi ifade etmek için buraya geldim. Ancak şunu gördüm: Bana hep "Alışırsın." diyorlar o şeye; ya, dünyanın en makul şeyini söyleseniz bile -gerçekten çok makul şeyler söylediği oluyor bütün muhalefet partilerinin, bazen tabii çok hamasi diller de oluyor bu başka bir şey ama siz azınlıksınız ya, çoğunluk onu asla kabul etmiyor çünkü bu bir alışkanlık, bir devlet alışkanlığı. Çoğunluk demediği zaman, karşı taraf en makulünü söylese bile, yok arkadaş, o dediğin esas olmaz, dikkate alınmaz.
O açıdan, ben öncelikle şu Noel Bayramı gününde -gecesinde ve sabahında- bu eziyeti bana yaşattığınız için teessüf ediyorum. Ve umut ederim ki memleketimizde birbirimizin bayramlarını önemsediğimiz... Çünkü bir gönül kırıklığı var. Bu gönül kırıklığının tamiri de bu tip şeyleri önemsemekle olur.
Mesela, ben bir önerge verdim çünkü birbirimizin bayramının farkında bile değiliz. Şimdi, Ramazan ve Kurban Bayramlarında köprü ve otoyollar ücretsizdir, memlekette herkes faydalanır yani ben de köprü ve otoyollardan ücretsiz geçiyorum, ne âlâ, memlekette herkes faydalanıyor. Ne olur ki Noel Bayramı'nda da bu böyle olsa? Hiç yoksa bir farkındalık olur. Belki azız ama millet bilir ki "Ya bu memlekette birilerinin de bugün bayramı." Tabii, bu, belki bir ütopya. Yani, buna kısa vadede, şu günkü anlayışla "Evet" demeyeceğinizi biliyorum ama "keşke"ler vardır; keşke böyle olsa, önemsense. Çünkü, memlekette Noel Baba bıçaklama olimpiyatları yapılıyor! Noel Baba -dün akşam da söyledim- Antalyalı bir adam yani hemşehriniz, bu toprakların insanı, bu toprakların bir değeri. Düşünebiliyor musunuz, dünyada 1,5 milyar insan bununla ilgili bir değer veriyor. Ve adamın tek bir özelliği var, açın okuyun, "Google" diye bir şey var, çocukları sevindirmekten başka bir şey yapmamış. Ya, keşke bu değeri de burada biz yaşatabilsek. Ama maalesef, yani, biz, düşünebiliyor musunuz, yine yüz milyonlarca insanın lider bildiği Patrik Bartholomeos'u, ekümenik patriki bir mihrak olarak görüyoruz, hâlâ o zihniyetteyiz. Ya, yüz milyonlarca insanın ruhani lider gördüğü bir insan, biz niye onu bir değerimiz olarak görmeyelim ki? Mesela, Vatikan milyarca insanın gittiği, ziyaret ettiği bir yerdir. Yaklaşık onun kadar takipçisi olan bir insanı, bir ruhani lideri bir mihrak olarak görürüz. O açıdan, bu genel bakışı, bu çoğunlukçu bakışı, az olanı, azaltılmış olanı yok sayan, öteki gören, hor gören bakışı, bu zihniyeti değiştirmemiz gerekiyor el birliğiyle. Bu, demokrasinin bir gereği. Bu rakamlar, bütçeler, söylenenler, bunların hepsi makul olabilir, geçebilir ama esas olan şey, memleketimize hâkim kılmamız gereken şey bir demokrasi kültürü. Bakın, İsveç'te şöyle bir yasa var: O ülkeye Afrika'nın herhangi bir kabilesinden birisi gelmişse ve kendi dilini geliştirmek için bir adım atmak istiyorsa -diyelim ki mahkemede ifade vermek istiyor, dilini öğrenmek istiyor, o dille ilgili, o kültürle ilgili bir adım atmak istiyor- devlet onu karşılamak zorunda bir kişi bile olsa ki o da yani gelen bir mülteci bir şekilde. Bu toprakların kadim halkları, kadim kültürleri bir arada, eşitçe yaşamak istiyoruz. Bunu da el birliğiyle yapalım diyoruz. Çoğunlukçu bir bakış, Türkçü ve yalnızca Sünnici bir bakış olmasın. Bu topraklardan yüzlerce kimlik geldi, geçti ve hâlâ varlar az veya çok, hepsi eşitlikçi bir bakışla esas alınsın istiyoruz. Bu da buraya yansıyor, her şeye yansıyor. Yani, şurada en makulü söyleseniz bile biliyoruz ki biz, Genel Kurulda da saatlerce konuşacağız, burada da konuşacağız, sizler el kaldırıp "Yok" diyeceksiniz. Ya bir tane makule "Evet" diyelim yani makul gelene "Evet" diyelim. Siz de makul görmediğinize "Hayır" deyin ya. Böyle bir kültürü yavaş yavaş geliştirelim. Bu, yavaş yavaş olur biliyorum ama buna bir yerden başlayalım diyorum.
Şimdilik esasa ilişkin bir şey söylemeyeceğim, esasa ilişkin maddelerde konuşacağım. Şimdilik bu duyguları ifade edeyim. Esas olan şey bu ama bence.
Teşekkürler.