KOMİSYON KONUŞMASI

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Sevgili arkadaşlar, yaklaşık dört saate yakın bir zamandır konuşmalar yapılıyor, zaman zaman sertleşmeler oldu, esprilerle ben biraz yumuşatayım isterseniz.

BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Tacettin Bey, her zaman yumuşatma kabiliyetinizi...

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Şimdi, enerji meselesine buradaki arkadaşlarımızın hiçbirisi karşı değil, enerjiyi tüketiyoruz ve bu bize lazım; biz bunun farkındayız. Burada sadece, ayrıştığımız nokta galiba biz dışa bağımlılıktan şikâyetçiyiz yani dışa bağımlı olmak istemiyoruz; en önemlisi bu. Yani ben kendi adıma söyleyeyim, ben torunlarımın aydınlık günlerde, gece kitap okurken ışığının yanmasını istiyorum ama nükleer sızıntıdan da korkmasını istemiyorum, böyle bir endişem var yani hem ışığı istiyorum hem de nükleer sızıntıdan çocuklarımın, torunlarımın rahatsız olmasını istemiyorum; konu bu.

Şimdi, burada, bu santralin atıkları beni çok rahatsız ediyor; nasıl gidecek, nasıl gelecek, geri dönüşüm var mı; bu gerçekten kesinlikle aydınlatılması gereken bir konudur. Hele hele Gaziemir'deki şu andaki nükleer atıklara mevcut iktidarın da yıllardır seyirci kaldığını düşünecek olursam, bu nükleer santralle ilgili bir kazayı düşünmek bile istemiyorum. İzmir'de örneği var, Gaziemir'de, duman çıkıyor; insanlar her cuma günü orada eylem yapıyorlar, basın açıklaması yapıyorlar. Buyurun, ben sizi İzmir'e götüreyim, görün. Yani, neden bu sorunu çözmeyiz? Orada, etrafında binalar var, çocuklar oynuyor. Arkadaş "fabrika bahçesi" dedi, fabrika bahçesi falan değil, normal bir arazi orası; etrafını telle çevirdiler insanlar girmesin, zarar görmesin diye.

Şimdi, ben, yıllardır ticaret yaparım, yap-işlet-devret modelini biliyorum ama burada ilk defa farklı bir model görüyorum: "Yap-işlet-devretme-senin olsun." Vallahi güzel(!) "Arsa benim, arazi benim, risk benim, kobay benim; yap, senin olsun, sen enerjini sat, para kazan, bana ver elektriği." Ne güzel, çok güzel bir dünya(!)

Şimdi, vekil arkadaşımız, sunum yapan vekil arkadaşımız, tasarıyı getiren arkadaşımız ve sonraki genç arkadaşımız da bir şey söyledi; biri "440 santral var." dedi, biri "443 santral var." dedi, "Fransa 14 tane yapacak." dedi, "52 tanesi inşaat, devam ediyor." dedi. Şimdi, ya biz farklı yerden bir şeyler dinliyoruz ya siz farklı bir yerden dinliyorsunuz. Bizim dinlediğimiz, gördüğümüz ne? Bu işe kalkışanların çoğunun inşaatları durdurduğu, yatırımdan vazgeçtiği. Biz mi yanlış yerden kitap okuyoruz, siz mi yanlış yerden okuyorsunuz? Bu konuda Amerika'nın yatırımlarının büyük bir bölümünü durdurduğunu biliyoruz. Yani, bunun hangisi doğru, bunu da öğrenmemiz lazım.

İşin doğrusu, siz iktidar olarak ne kadar güçlü devlet olmak isterseniz ben de o kadar güçlü devlet olmak isterim.

BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Bravo.

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Bir kere burada ayrışmamız yok, güçlü devlet olmayı hepimiz isteriz ama bu güçlülüğü nükleerden alacaksam ben o güçlülüğü istemiyorum çünkü o nükleerin bu dünyada, Japonya'da, Rusya'da yaşattığı kötü hatıralar var. Böyle güçlü devlet olacaksak olmayalım bence, biz oradan çıkaracağımız enerjiyi bir başka yerden çıkarırız.

Şimdi, şeytan avukatlığını yapıp aklıma geliyor: Ya, Rusya bu teknolojiyi bu kadar iyi kullanıyor da neden Türkiye? Bunu niye Rusya'da yapmıyor da Türkiye'de yapıyor?

Şimdi, sizin kafanızı karıştıracak başka bir şey söyleyeyim: Biz, cumhuriyet kurulduğundan bu yana Rusya'nın komşu ülkelere gerçekten büyük kıyaklarını gördük. Seydişehir Alüminyum Tesisi, Ereğli Demir ve Çelik, İskenderun Demir ve Çelik, limanlar; gerçekten bize birçok güzelliği oldu Rusya'nın. Hatta, biz 1980'li yıllarda bunu anlatırken bize "komünist" yaftası vuruldu 1980 ihtilalinde, biz komünist olduk o zaman. Aslında biz milliyetçiydik, biz ülkemizi ve ülkemizin çıkarlarını savunuyorduk; Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Cumhuriyet Dönemi'nde bu ülkeye kazandırdığı o fabrikaları anlatmaya çalışıyorduk.

Şimdi, burada, biz... Tabii, bir şey daha söyleyeceğim, biraz kızdıracağım sizi, kızdırmak istemezdim: O Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının yaptığı, Ruslarla beraber yaptığı o Seydişehir Alüminyum Tesisi, Ereğli Demir ve Çelikler sizin iktidarınızda satıldı ne yazık ki.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Cengiz İnşaata.

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Şimdi, ister istemez insanın aklına şu soru geliyor: Ya, siz bu Akkuyu'yu yapacaksınız da, sonra satacak mısınız yoksa? Yoksa satacak mısınız?

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Olmayan bir şeyi nasıl satalım?

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Zaten bizim değil, satma şeyi ne? Başta satıyoruz, başta; başta satıyoruz zaten.

ALPAY ANTMEN (Mersin) - Hiçbir zaman bizim olmayacak.

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Başta satılıyor zaten yani bu sefer satmaya da gerek yok, baştayken satılıyor.

Şimdi, burada aslında mesele Rusya meselesi falan değil. Yani burada arkadaşlarımız ne bu tesise ne şeye karşı... Bizim bütün düşüncemiz: Burada alacağımız bu tarihî karar için ilerde torunlarımın "Ya, dede sen nasıl böyle bir karara imza attın? Nasıl buna 'evet' dedin?" sorularına nasıl cevap vereceğim ben? Burada çevreci örgütten gelen, sivil toplum örgütünden gelen 1 insan yok, çağırılmamış; bunlar dinlenebilirdi. Yarın, bu olay gündeme düştüğünde belki sokaklara insanlar yığılacak; diyeceksiniz ki: "Siz yığdınız." Vallahi biz yığmayacağız; bizim öyle bir derdimiz yok, sokağa insan yığmak gibi bir derdimiz yok.

Neyse, şimdilik bu kadar, keseyim ama merakımdan soruyorum: Dünyada yapılmış, çalışan başka 1.200'lük örneği var mı bu tesisin? Yani deneme yanılma mı yapıyoruz? Yani bir uçak yapıyorsunuz, çok farklı bir şeyde uçacak, havada kalacak ama hiç denenmemiş; garanti edebilir miyiz?

BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Bu notları alalım, yanıtlayacaklar.

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Yani evet, bunların yanıtını almak isterim.

Teşekkür ederim.