KOMİSYON KONUŞMASI

MARKAR ESEYAN (İstanbul) - Sayın Bakanım, tekrar yeni görevinizde başarılar diliyorum. Bilgilendirmeler ve kitapçıklar için de teşekkür ediyorum.

Birkaç sorum var ama ben bunları ikiye indireceğim. Öncelikle Osman Bey'in sorduğu sorulardan yola çıkmak istiyorum. Bir sorum onunla ilgiliydi çünkü. Osman Bey'i gerçekten çok önemserim, dilini de çok yapıcı bulurum. HDP'nin de gerçekten çok ciddi bir imkân olduğunu, yarattığını... Her zaman buna inanmak istedim, inandım da. Ancak hem bugün yaptığınız konuşma, yani o perspektif, yani bakış açınız, hem iddialarınız bu çok elverişli komisyon toplantısında ve gerçekten elverişli bir Meclis ortamında çözüm bulmayı yani çok arzu ettiğinize inandığım, gerçekten samimiyetle inanıyorum çünkü güneydoğuda yaşanan şey hepimizi çok üzüyor. Çünkü, çok büyük bedeller ödendi hem geçmişte yani -sizin yaşadığınız şeyler, ben bir işkence mağduru insanın oğluyum, burada başörtüsü mağduriyeti yaşayanlar- eminim herkes bir konuşsa sizler kadar yani burada ölçmeye de yarıştırmaya da gerek yok. Yani, biz bir zihniyetin ciddi anlamda mağduru olduk ve bu mağduriyeti hiçbir zaman benimsemedik, onurlu bir şekilde de kimliğimizi, inancımızı taşıdık, bedeli neyse de ödedik ve bugün çok daha elverişli bir ortamdayız. İşte, bu elverişli ortamın, Osman Bey'in konuşmasında olsun Genel Kuruldaki HDP'liler olsun çok değer verdiğimiz siyasi partiler bunlar, CHP'li arkadaşlarımız, MHP'li arkadaşlarımız. Yani, çok kategorik olarak ve son derece nesnellikten uzak değerlendirmelere tabi tutulması çok samimiyetle inandığınız ve arzu ettiğiniz çözüm yolunda, güneydoğudaki problemler olsun, burada değerli arkadaşlarımızın ifade ettiği ülkenin bütün problemlerinde olsun o alanı kırıyor. Ben sizden özellikle rica ediyorum, olgusallık konusunda ve nesnellik konusunda... Hepiniz çok değerli, çok iyi yetişmiş, ondan da öte bir millet iradesini... Yani yüz binlerce insan sizlere ve bize oy verdi, inanarak oy verdi ve beklentisi de Genel Kurulda olsun, komisyonlarda olsun, kendi alanlarımızda olsun onların hayatını biraz daha iyi hâle getirmemiz. Bunun için gerçekten bazı özel konular var. Tabii ki muhalefet her zaman eleştirecektir, eleştirmelidir ve iktidar da eleştirilere her zaman maruz kalacaktır ama burada nesnellik konusunda ciddi bir sorunumuz olduğunu düşünüyorum. Biraz evvel sizin güneydoğu konusunda ortaya koyduğunuz fotoğraf gibi. Orada devlet görevlilerinin yaptığı ihlaller zaten hepimizin önceliği olmalıdır. Biz bunları asla devlet, polis, özel harekatçılar, asker böyle yüzde 100 insan haklarına işte riayet ederek... O kadar zor bir bölge ki orası yani "Orada hiçbir sorun yoktur." denirse ilk önce buna ben karşı çıkarım, biz karşı çıkarız ama sanki orada 22 Temmuzdan beri hiçbir şey olmamış... PKK orada, daha dün mesela Şırnak'ta bir ilköğretim okulunu önce mayınlayıp sonra oradaki 150 yavrucağın arasına karışarak güvenlik görevlilerine sanki ateş etmemiş, onları öldürtmek istememiş -bir olaydan bahsediyorum- hastaneyi bombalamamış, ambulansı bombalamış... Burada neyi yarıştırıyoruz biz. Orada ölen insanlar bizim insanlarımız. Yani, durduk yerde... Mesela, şu argümanı Osman Bey'e hiç yakıştıramıyorum, kusura bakmayın, bir kardeşiniz olarak yani buradaki CHP'li kardeşlerime de aynı şekilde, büyüklerime de: Yani, 7 Haziran seçimini AK PARTİ kaybetti, savaşı... Ya, bu kadar basit olabilir mi gerçekten? Aldığınız riskin ne kadar...

BAŞKAN - Markar Bey, çok özür diliyorum. Şimdi, bu bir Avrupa Birliği Komisyonu, biliyorsunuz, Avrupa Birliği değerleri açısından verimlilik, "prodüktivite" dediğimiz şey çok önemli.

MARKAR ESEYAN (İstanbul) - Tamam, o zaman ben hemen soruma geçiyorum.

BAŞKAN - Şimdi, zamanı da verimli kullanmamız lazım. Bir de bizim kendi değerlerimiz var, az önce Osman Bey söyledi, hak helal etme meselesi var. Diğer arkadaşlar hakkını helal etmeyecek. Böyle ikili tartışmaya sebebiyet verecek...

MARKAR ESEYAN (İstanbul) - Yok, yok.

BAŞKAN - ...veya müzakere hususu oluşturacak konuları değil de direkt Bakanımızı muhatap alarak çünkü Bakanımızın da vakti çok kısıtlı.

AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) - Başkanım, iktidar partisi milletvekili olarak onun da bence biraz daha zamanı kullanabilme şansı olması lazım çünkü oldukça geniş...

BAŞKAN - Doğrudur, haklısınız ama ben de cevap verebilirdim Başkan olarak, biliyorsunuz yani ama Osman Bey şimdi bu konuya girerse buradan çıkamayız.

MARKAR ESEYAN (İstanbul) - Ben soruma geçiyorum.

HÜSEYİN ŞAHİN (Bursa) - Başkanım, Markar Bey kolektif bir tarzda da cümlesini toparlayabilir.

BAŞKAN - Yani, daha bekleyen 4-5 arkadaşımız var sırada.

MARKAR ESEYAN (İstanbul) - Şimdi, şu anda vakit kaybediyoruz yani bu uyarılarla. Ben zaten soruma geçiyorum.

Bu meseleyle ilgili özellikle şunu sormak istiyorum Sayın Bakanıma: Evet, oradaki insan hakları ihlalleriyle ilgili Avrupa Konseyi böyle bir uyarıda bulunmuş. Ben aynı şekilde, mesela, Sur'da şu anda orayı terk etmek zorunda kalan, PKK terör örgütü sayesinde terk etmek zorunda kalan insanların oradaki evlerinin 15 bin lira bedelle yani çok düşük bir bedelle örgüt üyeleri tarafından toplanıldığını, demografik değişim yapıldığını; PYD özelinde de işte, zaten -uyarılar geldi Amnesty'den biliyorsunuz- çocuk askerlerin kullanıldığı ve birçok insan hakları ihlallerinin terör örgütü tarafından yapıldığı ortadayken acaba bu konuda Avrupa Birliği Bakanlığımız, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği kurumlarını bu bölgeye davet ederek hem askerlerin hem polislerin hem devletin ama aynı zamanda ortada ciddi bir terör yaratan, sivil insanları sadece hendek kazdırmadığı için... Daha geçen bir vatandaşımızı evinde kaybettik, öldürüldü; bunların incelenmesi konusunda yani terör örgütünün yaptığı çok ağır insan hakları ihlalleri konusunda Avrupa Birliğinin dikkatini çekecek bir girişimimiz var mı? Bu konuda üstümüze düşeni Bakanlık yapıyor mu? Bunu soracağım.

İkincisi de -hızlı bir şekilde- 2006 yılından beri başladı sanırım, ben ilerleme raporlarını her sene gazeteci olarak da yakından takip ederim. Orada da aynı sorunla karşılaşıyorum. Bu sene böyle satır satır okudum 2015'i ve orada gerçekten, Avrupa Birliğine yakışmayacak, nesnellikten uzak -biraz evvelki şikâyetime bağlıyorum yine- neredeyse işte paralel örgütün ağzıyla yazılmış -şimdi vaktim yok- hani basın ifade özgürlüğünden tutun da pek çok alanda sokuşturulmuş cümleler var. Yani, neredeyse, işte, Zaman gazetesinden alınmış bir cümle veya burada bir iki tek kaynaktan besleniyorlar. Biliyoruz ki işte, kıymetli ana muhalefet partimizin de orada bir ofisi var ve nasıl çalıştığı konusunda maalesef çok memnuniyet verici değil benim açımdan Türkiye'yi tanıtma konusunda. Bu konuda yine ülkemiz doğru bilgi... Bakın, Türkiye'nin eleştirilmemesinden bahsetmiyorum, eleştiri her zaman bizi iyiye götürür ama olgusal ve nesnel bir yaklaşımı sağlayacak bir mekanizmamız var mı?

Teşekkür ediyorum.