KOMİSYON KONUŞMASI

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Teşekkürler Başkan.

Bu kanun teklifi "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" denilen ucube sistemin bence bir fotoğrafını çekiyor. Nedeni şu: Şimdi, sayın milletvekilinin asgari ücretle ilgili düzenlemesi Bakanın düzenlemesinin gerisinde kaldı. Bakanın böyle bir yetkisi olmadığı, kanun teklifi veremeyeceği, milletvekilinin kanun teklifi vereceği düşünüldüğünde... Çalışma Bakanı 16 Aralık 2021 tarihinde yeni asgari ücretle yaptığı açıklamada "Tüm işçilerin ücret gelirlerinin asgari ücrete kadar olan kısmından gelir ve damga vergileri kaldırıldı." dedi. E, şimdi, milletvekilimizin getirdiği teklif bunun gerisinde. Yarın Bakan çıksa, dese ki: "Arkadaş, ben böyle olmasını istedim, milletvekili arkadaşımız bizim önermemizi değerlendirmedi." Bunun açıklaması nasıl olacak? Yani iktidarın Bakanı "Biz vermek istiyoruz.", iktidarın milletvekili "Yok, biz bunu vermeyelim." diyor. Böyle bir algının oluşmasına, Meclisin itibarının sarsılmasına neden olacak bu kanundaki bu teklifi niye getirdin? Onun yerine, Bakanın önerdiği gibi olsa daha iyi değil miydi? Asgari ücretin üstünde ücret alanların da asgari gelir indirimi uygulamasından yararlanması, asgari ücret tutarı kadar tüm çalışanların ücretinin vergi dışı kalması, ülkenin içinde bulunduğumuz ekonomik koşullarda bir zaruret ve ihtiyaç değil mi? Ayrıca, bu asgari ücret tutarının vergi dışı diğer çalışanlarda bırakılmaması, yalnızca asgari ücretin bu tür bir düzenlemeyle gündeme getirilmesi kayıt dışılığını tetiklemeyecek mi? Yani şimdi, Sayın Milletvekilim, siz, bakan beyin gerisine düştünüz, Meclisin itibarını tartışılır hâle getirdiniz. O zaman Sayın Bakanın ifadesindeki bu düzenleme, iktidarın talebi ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisi Meclis Grubunun karşı çıkışı oluyor yani siz verilecek hakkın önünü kesiyorsunuz. Bu durum da Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin emekçinin, işçinin hakkının gasbına neden oluyor.

Ben, bununla ilgili başka bir örnekleme de yapayım. Adalet ve Kalkınma Partisi taşeronla ilgili bir düzenleme yaptı. Sayın Cumhurbaşkanı "Taşeron bitti." diyor. Ben, bakanlara soru önergesi veriyorum, diyorum ki: "Taşeron bitti mi?" Ulaştırma Bakanı diyor ki: "Karayollarında 14.700 kişi taşeron var, PTT'de 17.400 taşeron var." Sağlıkta, hastane bilgi işlemciler, kapıda kiralık araç şoförleri, görüntüleme merkezi çalışanları, sosyal tesis çalışanları, yemekhane çalışanları taşeronda. Her yıl Cumhurbaşkanı KİT'lere yazı çıkarıyor "Taşeronu uygun koşullarda kadronuza alın." diyor; yıl bitiyor, hiçbir taşeron kadroya alınmıyor ama kamuoyunda -yaratılan beklenti- tüm taşeronda, kamuda olanlara kadro verilmiş gibi gösteriliyor; öyle bir durum yok.

Bunun da bir benzerini bugün yaşıyoruz. Ben, bir türküden alıntı yaptım, İbrahim Bey, sen türküyü de seversin, bak ne diyor:

"Yalan mıydı İbrahim Bey,

Karakolda doğru söyler,

Mahkeme şaşar.

Sarı yayımın bendi,

Ne tez unuttun andı.

Düşmanlar bile etmez sizin işçiye ettiğinizi."

Yani o anlamda, çalışanların haklarını koruyucu düzenlemelerin sizlerden gelmesini bekliyoruz çünkü bizim verdiklerimizi çok dikkate almıyorlar. Şu anda Mecliste bekleyen kanun tekliflerimiz var.

Ülkenin içinde bulunduğu koşulları hepiniz gördüğünüz hâlde bir büyümedir tutturdunuz. Ya, arkadaş, vatandaş yarım simide muhtaç hâle gelmiş, yarım simit alıyor. Bakın, ben size bir şey söyleyeyim: Beş kişilik aile günde 3 öğün simit yese, 3 öğün çay içse asgari ücretin yüzde 80'ini vermiş oluyor, yeni asgari ücretin bile. Bu insanlar nasıl geçinecek, nasıl yaşayacak? Ekonomik anlamda oluşan tablo göz önünde. Onun için, gelin, Bakanın önerdiği gibi yapalım ve bu konuda, Bakanın önerisinde olduğu gibi, tüm ücretlerin asgari ücret kadar olan kısmını vergi dışı bırakalım; bu anlamda bütünü sahiplenelim ve önermedeki daha önce söyleneni gerçekleştirelim.

Bunun yanı sıra, tüm çalışma yaşamında ciddi anlamda sorunlar var. Bakınız, asgari ücretle çalışma olağan ücrete dönüştü. Türkiye'de ne yazık ki sendikaların toplu sözleşme yaparak haklarını koruyacakları bir düzenden uzaklaştık. Bugün, sendikalı işçi sayısı 2 milyonlara yuvarlandı. 25 milyon sigortalı var ama bunların grev ve toplu sözleşmeli hak arayabilme mücadelesini yapanı 2 milyon civarında. Sendikacılık, örgütlü bir toplumun varlığı için şart; onun da önünü kestik. Getirilen teklifler bir bütün içinde ele alınmalı, her kesim sahiplenmeli ve çalışanların yaşadığı mağduriyetleri gidermek için önermelerde bulunulmalı.

Teşekkür ediyorum.