AYHAN BİLGEN (Kars) - Yani "insan haklarının basmakalıp tarifleri" dediğimiz şeyler, 1948'den bu yana insanlığın ortak kazanımları, Türkiye'nin taraf olduğu anlaşmalar, sözleşmeler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları. Yani, biz bu kalıpların dışında kendimize göre yeni bir insan hakları tarifi mi geliştireceğiz? Yani, bu Komisyon kurulurken insan haklarıyla ilgili bir tarif yaparak mı kuruldu, yoksa "insan hakları" denince herkes ne algılıyorsa, ders kitaplarımızda ne okutuluyorsa, hukuk metinleri neyi esas alıyorsa bunun üzerinden mi tartışacağız?

Şimdi, insan hakları çok net biçimde devlet ile birey arasındaki hak ihlallerini incelemektir yani görev alanımız bu. Biz, şimdi görev alanımızın içini boşaltan tartışmalara girersek o zaman komisyon kurup kurmamaktan önce insan haklarından ne anladığımızı konuşmamız gerekecek. Yani, bir ülkede onlarca ilçede sokağa çıkma yasağı olacak, onlarca sivil hayatını kaybetmiş olacak yani güvenlik güçleriyle ilgili ya da örgüt elemanlarıyla ilgili olanları demiyorum, sivil hayatını kaybetmiş iddiası olacak ve biz "basmakalıp kavramlar" falan gibi analiz yapacağız. Burada "Komisyon kurulmasına gerek yok." gibi bir eğilim içerisindeyse arkadaşlarımız net söylesinler, "İnsan Hakları Komisyonunu ilgilendirmiyor oradaki sokağa çıkma yasakları." desinler ama içini boşaltan bir tartışmaya girecek olursak vallahi bu Komisyonda yer almanın da, bizim burada varlık sebebimizin de bir anlamı kalmayacak.