| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 19 .11.2021 |
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, Değerli Bakanım, değerli hazırun; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım...
(AK PARTİ ve HDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Niyetiniz iyi olsun, niyetiniz kötü.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkanım, saati başa alın bari.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Saati başa alalım.
Yaşar Bey...
Değerli arkadaşlar, ara vermek zorunda bırakmayın beni. Bugün mesaimizi uygun bir saatte bitirelim rica ediyorum. Yoksa ara vereceğim, eğer onu istiyorsanız...
Buyurun Durmuş Bey, sürenizi yeniden başlatıyorum.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Üçüncü kez...
Saygıdeğer Başkan, Değerli Bakanım ve değerli hazırun; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, 2003-2021 Ekim ayı arasında kümülatif olarak Türkiye 3 trilyon 593 milyar dolar ithalat yaptı, 2 trilyon 493 milyar dolar da ihracat yaptı. Dolayısıyla, bu dönemde biz 1,1 trilyon dolar dış ticaret açığı verdik ve bunun sonucunda da kümülatif olarak 600 milyar dolara yakın cari açık verdik. Bu cari açığın kapanmasında turizm gelirlerinin önemli bir rolü var ve bu önemli rol hâlâ da önemini koruyor ve giderek de artacak. İçinde bulunduğumuz döviz sıkıntısının üstesinden gelebilmemiz için de bu konuda gerekeni yapıp daha fazla döviz kazanmaya gayret etmemiz gerekiyor. Bu bir gerçek.
Sayın Bakanım, sunumuzda "2018 yılında kişi başına 630 dolar olan harcamayı 830 dolara yükselttik." dediniz. Bu, önemli bir gelişme. Yine, istatistiklere baktığımızda şunu görüyoruz: En yüksek turizm geliri 2019 yılında 51,7 milyar dolar olarak gerçekleşti; bunun 45,5 milyar doları, dışarıdan ülkemizi ziyaret edenlerden ki bu da aşağı yukarı 45,5 milyon kişi, yurt dışında yaşayan yurttaşlarımızdan da 6,7 milyon kişi geldi. Dolayısıyla, toplam ziyaretçi sayısı 51,7 milyon kişi. Bunların bıraktıkları döviz de 34,5 milyar dolar ve o dönemde kişi başına harcama 666 dolardı.
Şimdi, içinde bulunduğumuz koşullara baktığımızda, Türk lirasının dolar karşısındaki seyrini takip ettiğimizde...
(Uğultular)
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Lütfen...
Geldiğimiz noktada, iç piyasa yabancılar için son derece ucuz, bizim gibi yerleşikler için de son derece pahalı bir hâle geldi. Dolayısıyla, bu turizm gelirlerini artırabilmek için biz birim başı, kişi başı harcamayı artırarak mı döviz girdilerini, turizm gelirlerini artırmak istiyoruz? Bununla ilgili bir projeksiyon var mı, eğer varsa bunu nasıl gerçekleştireceğiz? Yoksa "Kim gelirse gelsin." deyip ziyaretçi sayısını artırıp o ziyaretçi sayısından daha düşük kişi başı harcamayla mı turizm gelirini artıracağız?
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI MEHMET NURİ ERSOY - Kişi başı geliri...
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Yani sonuçta diyorsunuz ki: "Biz kişi başı geliri artıracağız." Bunun usulü, yöntemi de nedir bilmiyorum, nasıl artıracaksınız? Dolayısıyla, bu, ödemeler dengesi açısından son derece önemli bir kalem ve bunun için de -dediğim gibi- herhâlde gerekli önlemleri almışsınızdır diye düşünüyorum.
Onun dışında ikinci bir husus; Mehmet Bekaroğlu Bey, Diyanet İşleri Başkanı ile rahmetli Sayın Sezai Karakoç arasında geçen bir diyalogdan söz etti. Kültür önemli ve kültür de belli bir sosyal çerçeveyi, ortamı gerektiriyor. Eğer o sosyal çerçeve, o sosyal ortam yoksa sanatkâr da yetişmiyor, şair de yetişmiyor, edebiyatçı da yetişmiyor, ressam da yetişmiyor. Dolayısıyla, içinde bulunduğumuz koşullarda, ülkenin kültürel seviyesini yükseltmek, daha fazla sanatkâr yetiştirebilmek, müzisyen, ressam vesaire yetiştirebilmek için ortamın buna hazır edilmesi lazım.
(Uğultular)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, biraz daha sükûneti sağlarsak... Hatibi tam anlayamıyoruz.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Şimdi, RTÜK'
ün son dönemde yaptığı, aldığı kararlara baktığımızda, maalesef, bu sanat ortamının, kültür ortamının daha da iyiye gidebilmesi için kültürdeki rekabet ortamı korunmuyor, korunamıyor. Dolayısıyla, fikirler birbirleriyle çelişerek, tartışarak ve gerekirse de kalemle ve makaleyle kavga ederek biz bu kültürel ortamı canlı ve diri tutabiliriz. Eğer bunu yapamıyorsak gözetim ve denetim otoritesi olan ilgili kurum bir tarafı tutuyor, diğer tarafın da elini kolunu bağlıyorsa biz buradan bir kültürel etkinliğe, yetkinliğe ulaşamayız ve dolayısıyla da büyük müzisyen, sanatkâr, ressam, edebiyatçı, şair vesaire de yetiştiremeyiz. O nedenle, bence RTÜK'ün hedefi, evet, genel ahlakı korumak olmalı, gençleri ve çocukları korumak da olmalı ama bunu yaparken şunu hiç aklından çıkarmamalı: "Kültürel rekabeti nasıl daha iyiye götürebilirim?" deyip "Rekabeti nasıl iyileştirebilirim."i düşünmeli ve dolayısıyla o alanda yapılacak olan fikir tartışmalarını taraflara bırakmalı, taraflar kalemiyle makaleleriyle dergileriyle gazeteleriyle bu savaşı sürdürmeliler ve biz de burada okumalıyız, anlamalıyız, aklımızı, vicdanımızı kullanıp ona göre de kendimizi geliştirmeliyiz. Eğer bu olmazsa buradan bir şey çıkmaz. Yani bu ülke eğer bu şekilde giderse kültürel olarak bir Gobi Çölü'ne döner.
Onun dışında, bir başka husus, yine, Diyanet İşleri Başkanı ile Sayın Rahmetli Sezai Karakoç arasında geçen diyalogdan hareketle söylüyorum. Mehmet Genç'in tuğla gibi bir kitabı var "Osmanlı'da Mali Düzen" diye, bu mali düzenin içerisinde bir bölüm de vakıflarla ilgili. Ben, bugün gelinen nokta itibarıyla vakıfların hayır kurumu olmaktan çıkıp bir ekonomik sermaye birikim düzeni hâline geldiğini düşünüyorum açığını söylemek gerekirse. Vakıfların sermaye birikimine aracılık etmesi kötü bir şey mi? Elbette kötü bir şey değil. Mehmetçik Vakfı diye bir vakıf kuruldu, buradan bir ASELSAN doğdu; buna kim ne itiraz edebilir? Ama vakıfların bir taraftan fonksiyonunu böyle koyduktan sonra "Bunun asıl amacının da kültürümüzden gelen yardımlaşma ve hayır işi" dersiniz... O zaman şu anda vakıf müessesi bence çığırından çıkmıştır; hayırla vesaireyle bir ilgisi yok. Düşünün, 25 yaşındaki bir delikanlı, daha evini kurmamış, evlenmemiş, kendi işini kuramamış, 3-5 arkadaş bir araya geliyor, ne kadar sermaye koyduğu belli değil, bir sermaye koyuyor -60 bin-70 bin, milyon her neyse- gidiyor, kamudan "Kamu yararınadır." diye bir de karar çıkarıyor ve ondan sonra o günkü koşullarda siyasete de sırtını dayıyor, kamunun malından tırtıklıyor, tırtıklıyor, tırtıklıyor ve büyüyor; ondan sonra da ekonomide, kültürel hayatta taraf olmaya başlıyor. Dolayısıyla ben, şahsen, bugün artık eski kültürümüzde olduğu gibi, Mehmet Genç Hoca'nın söylediği gibi, "vakfışerif" falan diye bir şey yok, vakfın şerifliği merifliği vesairesi kalmadı. Bu bir, kamudan kaynak aktarmak ve bunun üzerine el koymaktır. Dolayısıyla burada da bir ahlaki çöküntü var. Vakıfları tekrar hayır müessesi hâline getirebilmemiz için, insanların didinip çalışıp para kazandıktan sonra, içinden zekatını, vergisini verdikten sonra kalan kısmını bir grubun, bir kesimin, bir toplumun kullanımına hasretmesi ve kendisiyle arasındaki mülkiyet bağını da koparmasına bağlı. Bugün, vakıfçılık böyle bir şey değil. Vakıf, bugün, bana göre, devletten mal aşırmanın, mal çalmanın bir aracı ve fonksiyonu hâline geldi. Bu nedenden dolayı da geçmişteki bu doğru dürüst çalışan vakıflara da haksızlık etmiş oluyoruz. O nedenle, Sayın Bakanım, bu vakıflar üzerinde tekrar düşünülsün. Dolayısıyla da eğer hayır yapmak isteyen varsa adam gibi, alnının teriyle kazandığı parayı koysun, kendisiyle olan mülkiyet bağını koparsın ve oradan da bu vakıflar yönetilsin. Dolayısıyla Vakıflar Genel Müdürlüğünün görevi de budur, bu olmalıdır diye düşünüyorum.
Evet, bir dakikam kaldı, onu da şöyle bitireyim: Arkadaşlar, bu hafta içerisinde çok önemli şeyler oldu biliyorsunuz, bunun yansımalarını Türk lirasının değerinde gördük, görmeye de devam ediyoruz. Ben, bugün cuma dolayısıyla sizleri bu gece saat on ikiden sonra teyakkuza davet ediyorum, Resmî Gazete'yi takip etmenizi tavsiye ediyorum. Bu gece bir şey olabilir, olduğu zaman da Türk lirasının üzerine nasıl daha fazla bir sıkıntının geleceğini görürsünüz. On ikiden sonra Resmî Gazete'yi takip edin diyorum ve herkese iyi hafta sonları diliyorum.