| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ile Sayıştay tezkereleri a)Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı b)Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü c)Meteoroloji Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 11 .11.2021 |
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli Bakanım, değerli bürokratlar; ben de sizi saygıyla selamlıyorum.
Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığının kendi kanununda tanımlanan görevleri ve bu görevler yapılırken ileriye yönelik stratejileriyle ilgili görüşlerini, grubumuz adına, sabahki oturumda arkadaşımız açıkladı.
Ben bir iki hususa değinmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi: Bu, ÇED raporlarının gerçekten bugünkü değer ile gelecekte ortaya çıkacak maliyet arasındaki dengeyi nasıl oluşturduğu, buradaki hesabın nasıl yapılabildiği konusunda benim endişelerim var açıkça söylemek gerekirse ama bunu sadece biz yapmıyoruz, bütün dünya bunu yapıyor. Herhangi bir suçlama vesaire getirmiyorum ama bazı endişelerimi ortaya koymak istiyorum.
Madenciliğe kesinlikle karşı değilim, olmamız da zaten mümkün değil çünkü medeniyetin bir bölümü de maden devriminden. Maden olmasa şu anda oturduğumuz binada da oturamayız. Dolayısıyla burada yapılması gereken şey, bugünkü ekonomik fayda ile elli yüz sene sonra o madenin çıkarıldığı alanda meydana gelen doğal tahribatın arasındaki zararın nasıl ölçüldüğü konusunda. Ya, bu konuda kılı kırk yaran bir hesap kitap var mı, bilmiyorum. Mesela, geçen hafta, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı madencilik konusunda 2 milyar dolar tutarında altının işlendiğini ve dolayısıyla millî ekonomiye kazandırıldığını söyledi. 2 milyar dolar bugün baktığımızda önemli bir para fakat altının çıkarıldığı alanlara baktığımızda, Ordu'da, Uşak'ta, Çanakkale'de, İzmir'de vesaire, oralarda meydana gelen doğa tahribatını elli yüz sene sonra o bölgedeki iklim, nehir, su, yer altı kaynağı vesaireyle kıyasladığımızda acaba bu hesapları biz doğru yapıyor muyuz? Yani söylemek istediğim şey şu: Sabah yine HDP Grubundan bir arkadaşımız ruhsatlandırılmış maden alanlarıyla ilgili bilgi verdi. Yani dolayısıyla bu ruhsatlar verilirken kılı kırk yararak mı yapıyoruz, yoksa şu anda içinde bulunduğumuz ekonomik koşulların, sıkıntıların bir an önce ortadan kalkması için bu yer altı kaynaklarının ekonomiye kazandırılması için mi çalışıyoruz? Dolayısıyla kârımızı ve zararımızı ne kadar düzgün hesaplıyoruz, endişelerim var açığını söylemek gerekirse.
Diğer bir husus, yine bu konuyla ilgili olarak. Şimdi, Kışladağ altın madeni diye bir maden işletiliyor. Bu Kışladağ altın madeni benim köyüme aşağı yukarı üç kilometre uzaklıkta. Sayın Bakanım, bu altın madeni aşağı yukarı deniz seviyesinden 900 metre yükseklikte; orada bir dağ vardı, o dağı sıfırladılar, tersine döndüler 600-700 metre aşağı girdiler, hâliyle madencilik bunu gerektiriyor. Oradan çıkardıkları cevheri bir yere yığdılar ve bunun üstüne siyanür döktüler. O siyanür taşın içerisindeki altını eritti, bir havuza gitti, havuzdan da kimyasal yolla altını elde ediyorlar; altın elde etmenin teknolojisi buymuş. Fakat söylenen o ki bu taş yığını dağın içerisinden tamamen temizlenmemiş yani "liç" denilen metotla yapılan bu iş altını tamamen çıkarmamış, belli bir miktar altın kalmış, yüzde 5 kadar altın kalmış. Şimdi, o koca dağı yanı başındaki başka bir yere, aynı alanın içerisine taşıyarak o kalan yüzde 5'i de oradan elde etmeyi düşünüyorlarmış. Acaba bunun bir şeyi var mı? Yani sizin bu konuda bilginiz var mı, ruhsat verdiniz mi, çevresel bir etkisi var mı? Onu öğrenmek istiyorum. Yani söylemek istediğim şey şu: Sayın Bakanım, bakarsanız, şimdi şu kırmızıyla olan yer, içinde siyanür olan ve yüzde 5 altın kaldığı söylenen taş yığını. Aşağıdaki maviyle çevrili olan yer de bu taşın, yığının buraya taşınacağı, içine tekrar siyanür verileceği, aşağıda yeşille gösterdiğim o ağaçlı kısımda bir havuz olacağı, o havuzda birikenin tekrar yukarıdaki mevcut havuza pompalanarak aktarılacağı söyleniyor. Bunun çevreye etkisi var mı? Sağlıkla ilgili bir sıkıntı çıkarabilir mi? Bunu öğrenmek istiyorum. Bu, tam Gediz Nehri'ne 30 kilometre öteden karışan bir derenin başında, vadinin başında. Yani buna siz mi izin verdiniz? Mutlaka Bakanlığınız izin vermiştir ama sizin bir bilginiz var mı? Yani bu bir risk midir, çevre riski midir, sağlık riski midir? Bu koskocaman dağ buradan kaldırılacak, bu kırmızı olan yer 1 kilometre kadar aşağıya gelecek. Bunun altına şimdi membran vesaire döşeniyor ve orada tekrar siyanür verilecek "Taşın içinde kalan yüzde 5'lik altın tekrar eritilerek millî ekonomiye kazandırılacak." deniliyor. Yani bu konuda herhangi bir tedbir alınmadığı... Sağlığa vesaire bir sıkıntı yaratabilir mi? Bu son derece önemli bir konu.
Onun dışında, bir iki konu daha var, o da şu: Biz, bu yıl tarımsal arazilerin korunması için hobi bahçeleriyle ilgili olarak bir düzenleme yaptık ve o düzenlemede dedik ki: "Bu tarımsal arazilerin kurtarılması için bu bahçeler yıkılacak, yıkmazlarsa ilgili kamu otoriteleri yıkacak, maliyetini -gelecek- ilgiliden alamazsa Çevre ve Şehircilik Bakanlığından alacak." Şimdi, ben Ankara'nın doğusuna gidiyorum, batısına gidiyorum, kuzeyine gidiyorum, güneyine gidiyorum. Geçen sene ile bu sene arasında, havadan bir fotoğraf çekseniz yani hobi bahçelerinin sayısı en azından 1 misli artmış vaziyette. Herkes büyük arazilerin etrafını çitliyor ve buraları kendine göre parselliyor ve bunu satışa arz ediyor. Yani bu konuda bugüne kadar, bizim bu senenin başında çıkardığımız kanunla ilgili olarak herhangi bir yıkım oldu mu, önlem alındı mı? Tarım arazileri hâlâ hobi bahçesine döndürülmeye devam ediliyor ve üstelik bu hobi bahçesi sahipleri de bizi tanıyanlar bilenler soruyorlar: "Ne olacak? Yıkacak mısınız bunları? Biz buraya kuyu kazdıracağız, duvar öreceğiz, şunu yapacağız, bunu yapacağız. Bu konuda Hükûmetin tavrı nedir? Bugüne kadar bize herhangi bir yıkım gelmedi ama filan yerdeki bir arkadaşın bahçesi var kooperatifte, onlara gelmiş." Doğru mu, yanlış mı, onu da bilmiyorum.
Diğer bir konu Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüyle ilgili. Bunu sadece öğrenmek istiyorum, sorum şu: Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün yaptığı işlem sayısının artması, genel ekonomik durumla ilgili olarak bize ne bilgi veriyor? Aynı gayrimenkul yıl içerisinde, örneğin, 3 kere el değiştiriyorsa, alım satıma konu oluyorsa bizim buradan ekonomik olarak nasıl bir sonuç çıkarmamız lazım? Ekonomi daralıyor mu, ekonomi genişliyor mu? Yoksa, ekonomide bir rant furyası mı var, dolayısıyla insanlar "Bu furyadan yararlanayım." diye sürekli bu gayrimenkul el mi değiştiriyor?
Onun dışında tabii, nüfus artıyor; ev yapılacak, konut yapılacak, normal işler var, el değiştirecek; fakat bunun ne kadarı gerçekten ekonomik konjonktürle ilgili, ekonomimizin gidişatıyla ilgili? Bu konuda herhangi bir bilgi var mı ve bunun arkasında yatan ekonomik gerçek nedir? Aynı gayrimenkulün yıl içerisinde 3 kere, 4 kere el değiştirmesinin ekonomik anlamı nedir? Bu, tabii, bölgesel olarak da farklılık gösterebilir; kıyılarda farklı olabilir, orası turizm alanı, orada belki daha fazla rant vardır ama ülke genelinde normal, örneğin, Orta Anadolu'da tarım yapılan bir yerde arazi kaç kez el değiştiriyor, değiştirme nedeni nedir?
Bir başka husus TOKİ'yle ilgili. Sayın Bakanım, Uşak'ta bir çöplük alan var, altmış-yetmiş yıldır çöplerin döküldüğü bir yermiş burası. Bunun üzeri şu anda toprakla kapatılmış ve üzerinde -ben gittim, gördüm- 50-60 santimetre toprak var; burası yeşil alan olarak tahsis edilmiş, otlar bitmiş, ağaçlar dikilmiş vesaire. Şimdi, buraya TOKİ dar gelirli yurttaşlarımıza konut yapıyor, burada bir sıkıntı yok fakat şu gördüğünüz ve... Bende bundan onlarca resim var, gördüm, giderek çektim. Şu gördüğünüz çöp ve bunun içerisine temel atılmış ve en azından 5-6 tane blokta şu anda karkası bitmiş vaziyette, tuğlaları örülüyor; bundan haberiniz var mı? Bu çöpün içerisine bu yapı nasıl yapılıyor? Bazı yerlerde bu çöplüğün derinliğinin 50-60 metreye kadar gittiği söyleniyor. Şu anda konut yapılan yerde çöplerin derinliği aşağı yukarı 2,5 bilemedin, 3 metre. Zeminde beton atılmış, temel belli fakat temel acaba çöp kalktıktan sonra, gerçek toprakla, zeminle buluştuğunda mı atıldı, onun altı da mı böyle çöp bilmiyorum. Yani bu konuda bir bilginiz var mı, bu doğru bir şey mi? İleride nasıl bir sorun...
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Yılmaz, lütfen tamamlar mısınız?
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Lütfen... Tamamlıyorum.
Dolayısıyla, bu, ileride büyük bir felakete sebep olabilir. Bu konunun lütfen, incelenmesi, araştırılması gerekiyor. Ve şu anda fiziki olarak araziye girdiğinizde üzeri 50-60 santimetre toprakla kapalı olup hâlâ üstünde ot bulunmasına rağmen alttaki metan gazının kokusunu, hissini biliyorsunuz, buradan metan gazı çıkıyor. Üstelik, şu andaki Belediye Başkanından iki önceki Belediye Başkanı -Dokuz Eylül mü? Ege Üniversitesine zannedersem- bir çalışma yaptırıyor ve buranın altında enerji elde edilebilecek kadar metan gazı olduğu şeklinde bir rapor var. Bu konudaki yaklaşımınız nedir, onu öğrenmek istiyorum.