KOMİSYON KONUŞMASI

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer Bakanım, Bakan Yardımcılarım, değerli bürokratlar, basınımızın değerli mensupları; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, zamandan tasarruf etmek için sunumunuzda hemen bir iki konuya değinip ondan sonra asıl konuya döneceğim.

Sunumunuzda "Enflasyondan arındırılmış reel değerlere bakıldığında net asgari ücret yüzde şu kadar oldu." diyorsunuz. Yine "2021 yılında imzaladığımız Çerçeve Anlaşması Protokolü kapsamında kamu işçilerinin ücretlerine 2021 yılı için yüzde 12 artı 5 artış yapıldı." diyorsunuz. Aşağıda yine birtakım rakamlar veriyorsunuz ve dolayısıyla da "Muhatapların enflasyona ezdirilmediğini" söylüyorsunuz. Ben bu rakamların doğruluğu konusunda sizinle tartışmayacağım, bunlar bizim devletimizin rakamları. Bir perspektiften, bir pencereden bakılmış ve bir yöntem kullanılmış ona göre yapılmış bir hesap. Dolayısıyla, bunlara "yanlış" demiyorum. Ancak bu hesap olurken kullandığınız veri konusunda şüphelerim var, endişelerim var. Örneğin, bunu yaparken enflasyon oranı kullandınız. Şu anda devletin resmî rakamı olan enflasyon rakamı gerçekten doğru mu? Şimdi "Bu rakam devletin bunu kabul ediyorsunuz da enflasyonu niye kabul etmiyorsunuz?" diye sorabilirsiniz. Tamam fakat şu açık ve net olarak ortada ki geçen ay için bu ayın 3'ünde açıklanan rakamın enflasyon rakamının içerisinde otomobil fiyatlarının artışı sıfır olarak görüldü.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sıfır değil!

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Hâlbuki böyle bir şey söz konusu değil, açık ve net olarak otomobil fiyatları önemli miktarda arttı. Otomobil sigortacılarının derneği var, oradan gelen rakamlar var. Bu rakamlar gerçekten niye kullanılmıyor? Size mesela, rakam vereyim: Ekim 2021'de binek araçların yüzde 42'sinde artış oldu ve dolayısıyla zannedersem, toplam 40 tane model var, 40 modelin 1.123 tip binek otomobili var, bunların 478 tanesinde fiyat arttı, 2 tanesinde düştü, 643'ünde de yatay kaldı ve artış oranları da belli. Yani açık ve net olarak enflasyonun hesabına girmemiş bunlar, bunlar girmediği için de biz bu rakama dayanarak yaptığınız bu hesapların bir yere kadar doğru olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca, örneğin, memurlara yapılan zam geçmiş enflasyona göre endeksleniyor, geçmiş enflasyona endekslendiği için de altı ayda bir ödeniyor dolayısıyla yapılan 1'inci taksit, yükselme yılın ortasına geldiğinde zaten zam arkadan geldiği için başa baş noktasına gidiyor yani burada bir kazanım söz konusu değil, burada bir yöntem hatası var. Geçmişte, 1980'li, 1990'lı yıllarda enflasyon çok yüksek olduğu için o zaman üç ayda bir memurlara zam yapılırdı, şimdi altı ayda bir zam yapılıyor. Dolayısıyla bu rakamları gerçek durumuna getirin ve toplumla sağlıklı bir iletişim kurun derim.

Onun dışında, söyleyeceğim şey şu, asıl meselem şu: Şu anda bütün ekonomiler dünyada bir işsizlik olayıyla karşı karşıya. İşsizliğin ortadan kalkabilmesi için ekonomilerin sıhhatli ve sağlıklı bir şekilde büyümesi lazım.

Okun Kanunu diye bir kanun var, 1960'li yıllarda çalışma ekonomisine girmiş bir durum, şunu söylüyor, diyor ki: "Büyümeyle işsizlik oranı arasında bir doğrusal ilişki var, ekonomi büyüdüğü zaman istihdam artar, ekonomi küçüldüğü zaman da işsizlik artar." Fakat son zamanlarda ekonomimiz büyüyor maalesef işsizlik azalmıyor, giderek artıyor. Dolayısıyla işsizliği azaltmayan, fakirliği azaltmayan bir büyüme fenomeniyle karşı karşıyayız; bunun üzerinde dikkatlice düşünülmesi gerekir diye düşünüyorum. Dolayısıyla geldiğimiz noktada, ekonomik büyümemiz sorunlu. Örneğin, Türkiye ekonomisi 2018'de bana göre, 2017'deki KGF kredileri nedeniyle büyümede makas değiştirdi, değiştirdiği makas şu: Yüksek ve kapsayıcı büyümeden düşük ve dışlayıcı büyüme makasına yön aldı, oraya girdi. Örneğin, 2003-2017 arasında, 2008-2009 arasındaki dönemi, o krizi dışarıda bırakırsak ekonomi ortalama yaklaşık yıllık yüzde 6 ve biraz üzerinde büyüdü ve bunun da o dönemde, özellikle 2006'ya kadar olan dönemde önemli bir kısmı istenilen, herkesin arzu ettiği toplam faktör verimliliğinden geldi; bu, son derece güzel bir şey, alkışlanacak bir şey ve onun faydalarını da biz gördük. Bu bizim o günkü şartlar altında hatta bugünkü şartlar altında nefes almamızı sağladı, bozulan gelir dağılımını bir miktar düzeltti ve yoksulluğu da belirli ölçüde önledi; bu, bir hayatın gerçeği. Fakat şimdi geldiğimiz noktada, örneğin, 2021 yılı ikinci çeyreğinde ekonomi yüzde 21,7 büyüdü ve yılın tamamında da yüzde 9 ila 10 arasında büyüyecek; bunda da bir şüphe yok. Fakat Türkiye ekonomisinin 2018'de makas değiştirmesini belki içimizdeki, özellikle karşıdaki, iktidardaki arkadaşlarımız inandırıcı bulmayabilir. Yani "Ekonomi yüzde 21,7 çeyrek bazda büyüyecek, yıllık bazda 9-10 büyüyecek böyle bir ekonomiye nasıl "Makas değiştirdi.' diyebilirsin?" diye itirazınız olabilir, başımla gözüm üstüne, itirazınızı yapın. Fakat şunu sizinle paylaşmak isterim: Bu konunun iyi anlaşılması için Orhan Bey -sizin elinizde varsa benim okumam gereken bir makale, vesaire bir şey varsa ben oraya gideyim- ben size şunu öneriyorum: Ayşe Ökten İmrohoroğlu, South Carolina Üniversitesinden bir hoca, bir de Bilkent Üniversitesinden Samed Küçükikiz diye 2 yazarlı bir makale var, bunu lütfen bulun, okuyun. Burada söylenen şey şu: Yani ekonomide öyle bir yapısal istihdam büyüme çarpıklığı ortaya çıktı ki inşaat sektörü büyüdü, büyümenin önemli bir kısmı oradan geldi, şu anda o sektörde problem var, o sektördeki problem giderek daha da arttığı için diğer sektörleri de aşağıya çekiyor, dolayısıyla önümüzdeki dönemde ekonomi büyümesine rağmen topluma yansımayan, istihdam yaratmayan bir büyümeyle karşı karşıyayız iddiasında ve ben son derece inandırıcı buldum, sizler de görüp okuyabilirsiniz.

Şimdi, 2018-2021 arasında ortalama büyüme yüzde 3,8; 2021'deki yani bu seneki yüzde 9'luk buna dâhil. Eğer bir ekonomi arka arkaya, kesintisiz olarak örneğin yüzde 3'le büyüse bundan elde edilecek sonuç ile aynı ekonominin o üç yıl içerisinde, bir yıl yüzde 9, öbür yıl eksi 2, takip eden yılda yüzde 2 büyümesi de ortalama 3'ü verse ama sonuç aynı şey değil çünkü burada ekonominin büyümesinin standart sapması çok yüksek, volatilitesi çok yüksek, dolayısıyla arka arkaya kesintisiz yüzde 3 büyüme ile üç yılda ortalama inişli çıkışlı büyümek aynı şey değil; şu anda biz böyle bir sorunla karşı karşıyayız ve işiniz de giderek onun için çok zor olacak diye düşünüyorum.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Niye öyle olsun?

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - İşte onu söylüyorum, siz eğer üç sene öncesini, 2018'deki büyüme rakamını yüzde 3 büyütseydiniz, bugün biz 1 trilyon 100 milyarlık millî gelire gelebilirdik ama öyle programlar uyguluyorsunuz ki basıyorsunuz, faizi düşürüyorsunuz, krediyi basıyorsunuz ama krediyi alabilecek olan, ödeme kapasitesi olan, harcama kapasitesi olan almıyor, tuzu kuru parayı alıyor ve dövize altına gidiyor ve siz de bunu büyüme diye yazıyorsunuz; olay budur.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Ben size bir isim vereyim Amerika Birleşik Devletlerinden. Siz bitirin, öyle isterseniz...

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Ben dört dakika istiyorum Sayın Başkanım.

Şimdi biz bu büyümeyle, yıllık yüzde 3,8 büyümeyle kişi başı gelirimizi, yapılan bir hesaba göre, ancak yılda yüzde 2,8 büyütebiliriz, dolayısıyla şu andaki kişi başı gelirimizi, 8 bin dolardan yola çıkarsak, bizim -gelişmiş ülkeleri bir kenara bırakalım- orta gelirde olan gelişmiş ülkelerin seviyesine ulaşmamız hesabi olarak yarım asır sürecek yani böyle bir sıkıntıyla karşı karşıyayız.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Yılmaz, süreniz dolmuştur, bir iki cümleyle bağlarsanız.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Lütfen, lütfen, şunu bitireyim. İzin verin ya, ne olacak?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Herkese eşit davranıyorum, emin olun, çok sayıda talep var. Birkaç cümleyle bağlarsanız çok memnun olurum.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Dolayısıyla gelinen noktada ekonomi büyüyor, bunu bize her defasında söylüyorsunuz ve bunu Sanayi Üretim Endeksi, alt bileşenlerini vesaireyle gösteriyorsunuz ama ileride karşılaşacağımız sorun şu: İşsizlik artacak ve üstelik de kadınların iş aramada isteği de giderek artıyor, emek piyasasına gidenler de çıkıyor, dolayısıyla şu anda karşı karşıya olduğumuz sorunlar daha da büyüyecek. Yapmanız gereken şey, ekonominin potansiyel büyüme hızını artıracak yatırımlara yönelmeniz, fiziki sermayeyi artırmanız fakat bu bütçenin içinde böyle bir şey yok.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - 2018 yılında 22 milyar dolarlık altın ithalatını sermayeye yazdınız; olmaz böyle şey.