KOMİSYON KONUŞMASI

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - Sayın Meclis Başkanım, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanım, değerli milletvekilleri, kıymetli katılımcılar; İYİ Parti Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben bu konuşmamda Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesi hakkında düşüncelerimi ifade edeceğim. Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanun teklifleri daha kapsamlı, detaylı ve müzakereye açık bir süreç içinde siyasi parti gruplarının istişaresi, çok daha geniş sivil toplum kesimlerinin katılımıyla tartışılmalı ve analiz edilmelidir. Yasama faaliyetlerinin en önemli unsuru kuşkusuz müzakeredir. Toplumun tümünün temsili ve devletimizin etkin ve etkili işleyişi açısından istişare ve müzakere etmenin önemi Parlamentomuzun aritmetiğine bakıldığında dikkatle değerlendirilmesi gereken bir husustur. Ülkemizin mevcut şartlarının da göz önünde bulundurulmasıyla kanun tekliflerinin komisyon görüşmelerinde müzakereye yeterince imkân sağlanmaması, uzmanlardan ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinden yeterince bilgi alınmaması, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin en önemli iddialarından biri olan güçlü milletvekili ve kanun yapımının temel taşı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi algısının çöktüğünün ve hatta hiç işletilmediğinin kanıtıdır. Bu durum, sistemdeki yapısal tıkanmanın da maalesef bir tezahürüdür. Yasama yapma faaliyetlerinin getirdiği sonuçlar toplumun hayatını ve faaliyetlerini doğrudan etkileyen, genel hayatın işleyişini değiştiren süreçlerdir. Kanun yapım tekniği de bu sürecin kalitesini etkileyen bir faktördür. Torba kanun hazırlama tekniği de bu sürecin bir yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Yasa yapma geleneğimize Adalet ve Kalkınma Partisiyle giren torba kanun hazırlama tekniği, AK PARTİ'nin on dokuz yıllık iktidarı boyunca Parlamentomuzun yasama kalitesi, ciddiyeti ve anlayışına getirdiği basitliğin bir sebebidir. Bu teknik, birbiriyle alakasız maddelerin içine atılıp bir komisyonca görüşülmeye çalışıldığı, karar alma sürecinin etkin ve etkili işletilmediği bir teknik olmaktan başka bir tecrübe katmamıştır. Torba kanun yapma tekniği bütüncül bir anlayışla kanun yapmanızı engellemektedir. Birbirinden farklı konuları tek bir yasa teklifinin içine atarak milletvekillerinin analiz etmesini sağlamaya çalışmak iddiasından vazgeçilmelidir. Nitekim, bu özensiz teklif hazırlama yöntemiyle, durmadan değişikliğe uğrayan, günü geçiren ve ana odaklanan bir mevzuat sistemi yaratılmıştır.

Değerli milletvekilleri, Kıymetli Başkan; başka bir sorun ise komisyonların işletilmesine ilişkin süreçle ilgilidir. Komisyonlar hızlı ve alelacele bir çalışma mantığı dâhilinde işletiliyor ve çoğu zaman İç Tüzük'e aykırı bir süreç ilerletiliyor. 27'nci Dönem içinde komisyonların toplantıya çağrılması, toplanması, rapor çıkarması gibi hususlarda İç Tüzük hükümlerine riayet edilmemesi gibi durumlarla karşı karşıya kalınmaktadır. 27'nci Dönemde komisyonlara havale edilen tüm kanun teklifleri havale edildiği tali komisyonlarda görüşülmeksizin esas komisyonun gündemine alınmıştır. Oysaki Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 23'üncü ve 34'üncü maddelerinde yer alan düzenlemeler çerçevesinde tali komisyonlar, havale edilen teklifi görüşebilirlerdi. Tek bir ihtisas komisyonunun görüşlerine bırakılan ve içinde birden fazla kanunda değişiklik içeren tekliflerin komisyon süreci bu bağlamda son derece sağlıksız ve eksik bir yasama faaliyetine sebep olmaktadır. Komisyonların ihtisas alanlarına girmeyen ve komisyon milletvekillerinin mesleki yetenekleriyle bağlantılı ilerletilemeyen bir yasama faaliyeti gerçekleştirme mantığı, yüz elli yıla dayanan Parlamento geleneğimizin bugün vardığı nokta açısından düşündürücü ve talihsizdir. Gazi Meclisimiz bu örneklerle gün geçtikçe asli sorumluluğundan uzaklaşmaktadır. Milleti egemen bilen bu çatı, milletimizin sorunlarına, dertlerine çözüm arayan bir kurum olmaktan maalesef uzaklaştırılmaktadır. İktidarın değirmenine su taşıyan bir parlamento örneğini gelişmiş hiçbir ülkede göremezsiniz. Yasama kanatları, gelişmiş tüm ülkelerin en başat kurumudur ancak iktidar partisi öve öve bitiremediği Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle Meclisimizin de itibarına gölge düşürmektedir.

Değerli milletvekilleri, buradan bir konuya daha değinmeyi önemli buluyorum. Geçtiğimiz yasama yılında, Gazi Meclis, reddedilen bir kanunun İç Tüzük'e aykırı bir şekilde, uydurma gerekçelerle yeniden oylandığı bir tecrübe yaşadı. Oturumu yöneten Başkan Vekili ve Kâtip Üyelerin huzurunda açıkça ret oyu verilen Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu Teklifi'nin görüşmeleri bir gün sonra Sayın Meclis Başkanının kontrolünde yeniden görüşmeye açıldı; bu, açık bir şekilde Parlamentomuzun tarihi açısından son derece talihsizdir ve bu, Parlamentomuzun demokratik geleneklerine darbe olarak maalesef, tarihe kayıt düşürmüştür.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Dördüncü Yasama Yılında tüm parti grupları tarafından 1.547 Meclis araştırması önergesi verildi. 27'nci Yasama Dönemi başından beri İYİ Parti tarafından verilen araştırma önergesi sayısı ise 636'dır. Muhalefet partileri tarafından verilen hiçbir Meclis araştırması önergesi kabul edilmemiştir. Yine, soru önergelerimize bakanlar ya hiç cevap vermiyor ya da geç ve üstünkörü cevap veriyor. Bu durum Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarına gölge düşürmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bu hususta gerekli hassasiyeti göstermesi bir mecburiyettir. Örneğin, 27'nci Yasama Dönemi başından beri İYİ Parti Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu olarak denetim faaliyetleri kapsamında yürütme kanadının cevaplandırması maksadıyla Meclis Başkanlığına toplam 4.647 soru önergesi verdik. Bu 4.647 soru önergesinin 2.818'i cevaplandırılmamıştır. Sadece 1.829 tanesine cevap verilmiştir yani soru önergelerimizin yüzde 61'ine cevap alamadık.

Değerli Başkan, değerli üyeler; 30 Haziran 2021 tarihinde Cumhurbaşkanının imzasıyla kamu kurum ve kuruluşlarında tasarruf genelgesi yayımlandı. Geçtiğimiz hükûmet dönemlerinde olduğu gibi bu zor, sıkıntılı süreçte anlayamadığımız bu genelgeyle "Cumhurbaşkanlığı saray harcamaları ile Türkiye Büyük Millet Meclisi harcamaları tasarruf dışı." denildi. Gerçekten, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi olarak bunu kabullenemiyorum, böyle bir anlayış olamaz. Kamu tasarruf edecekse öncelikle saray tasarruf etmeli, Türkiye Büyük Millet Meclisi tasarruf etmeli ki kamu kurumları da onların arkasından gelsin, milletin kaynakları çarçur edilmesin.

Değerli Başkan, kıymetli milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünde de Meclis çalışanlarının sorunlarını bir kere daha Sayın Meclis Başkanımızın huzurunda anlatmak istiyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında istihdam edilen personelimiz maalesef 4 farklı statüde çalıştırılmaktadır: Kadrolu çalışanlar yani 4/A'lılar, kadro karşılığı sözleşmeli çalışanlar yani 4/B'liler, açıktan sözleşmeli çalışanlar yani sigortalı sözleşmeli danışmanlar, yine daimi işçi ve geçici işçi statüsünde çalışanlar. Bu farklı statüdeki personelin sosyal güvenceleri, sosyal hakları ve emeklilik hakları farklı şekillerde değerlendirilmiştir. Bu durum da çalışma barışını ve bütünlüğünü bozmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde hizmet veren bu personel Meclisimizin imkânlarından da eşit şekilde faydalanmalıdır. Yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendi çatısı altında çalışanlarına asgari ölçüde adalet ve eşitlik sağlayamıyor; bu, oldukça üzücü bir durumdur. Buradan hareketle, 83 milyon insanımıza adalet getirecek düzenlemeler nasıl yapılacak?

Değerli Başkan, kıymetli üyeler; Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan 657 sayılı Kanun'a tabi personel aylık ücret sıralamasında Türkiye genelinde üst sıralarda iken zaman içerisinde çok alt sıralara gerilemiştir. Bunun yanında, bazı kadroların ve üst düzey yöneticilerin özlük hakları teşkilat kanunuyla iyileştirilmiştir. Bu ücret makası, çalışanlar ile yöneticiler arasında yöneticiler lehine oldukça açılmıştır. Memur ve şef arasında bin TL'ye varan, şef ile başkan yardımcısı arasında ise 10 bin TL'ye varan farklılıklar oluşmuştur. Teşkilat kanununda yapılacak bir düzenlemeyle farklı hizmet sınıfı ve kadrolarındaki personelin durumunun kıdem ve eğitim durumları esas alınarak iyileştirilmesi için 1'inci derece 4'üncü kademeye gelmiş personelin emekliliğe esas olacak şekilde haklarının düzeltilmesi gerekmektedir.

Görevde yükselme sınavlarında yazılıyı kazanan personelin hakkının yenmemesi için, her sınavda yaşanan mülakatlarda torpil ve adam kayırma uygulamalarının son bulması için mülakat sisteminin kaldırılması gerekmektedir.

Buradan Meclis Başkanıma çağrıda bulunuyorum: Bütün kamu kurumlarına örnek olması bakımından Türkiye Büyük Millet Meclisindeki yükselme sınavlarında sözlüyü kaldırın efendim. Kaldırmak için ilk düzenlemeyi yapın, bütün kurumlarda torpil müessesesinin sırtına darbeyi vuralım; adalet, liyakat, hakkaniyet tüm kamu kurumlarına yansısın.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının kamu kurumlarına tanınan istisnai kadro uygulamalarından yararlanarak yaptığı atamalar Sayıştayca eleştiri konusu olmuştur. İdarenin istediği kişiyi istediği kadroya sınav şartına bağlı kalmaksızın memur olarak atamak için kullandığı, istisnai kadrolarda kullandığı "önce özel kalem müdürlüğüne ata, arkasından unvanlı bir kadroya geçir yani doldur, boşalt yap yani yasaları, Anayasa'yı arkadan dolan" bunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde olmasını kabul etmek mümkün değildir. Elbette bütün kamu kurumlarında var bunlar istisnasız, belediyeler dâhil; doldur, boşalt. Geçmişte Başbakanlıkta aynı şeyler yapıldı ama gelin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarı için bu yanlışlardan, Sayın Başkan, dönelim. Sınavsız, liyakatsiz olarak kimin oğlu olursa olsun, kimin kızı olursa olsun, hangi partili yandaş olursa olsun bu kuruma girememeli.

Değerli milletvekilleri, 2011 yılından itibaren başlatılan yatay geçişle yönetici atama anlayışı Mecliste çalışma barışını bozmuştur. Yıllardır uzmanlık kadrolarında çalışan nitelikli personelin idari kadrolarına yükselmeleri engellenmiştir. Mecliste bu tür adaletsizlikler yapılması Gazi Meclisimizin itibarını düşürmektedir. Liyakat yerine yandaş anlayışıyla yapılan yönetici atamalarına derhâl son verilmelidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Özel Kalem Müdürlüğü atamaları genelgede... 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 59'uncu maddesi kapsamında tanınan atama yetkisi sınırsız bir yetki hâlini almış; ne yazık ki bu yetki Türkiye Büyük Millet Meclisinde memuriyete sınavsız girişlerin yolunu açmış. Biraz önce ifade ettim, devamında da şunu söylemek isterim: Özellikle başkan ve başkan yardımcıları için ayrılan Türkiye Büyük Millet Meclisi müşavirlik kadrolarına ve teşkilattaki başkan ve başkan yardımcısı kadrolarına, AK PARTİ'nin milletvekili adayı olmuş, sonra kazanamamış kişilerin buralara açıktan atanmaları yani istisnai kadrolara, müşavir kadrolarına açıktan atanmaları gerçekten burayı yaralamaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname sonrası memurluğa yeni atanan çalışanlar fazla mesai alamıyorlar, bunun yerine izin kullandırılıyor. Fazla çalışma izinlerinin hafta sonu ve bayramlarda çalışma durumunda 2 katı verilmesi gerekmektedir. Diğer kamu personelinden farklı sorumluluk ve mesai sistemine sahip Meclis personeli maalesef, sıradan bir devlet memuru gibi değerlendirilmektedir. İş yoğunluğu ve stres seviyesinin yüksek olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisinde işe yeni giren personel, diğer kamu kurumlarının sınavlarına girerek Türkiye Büyük Millet Meclisinden ayrılmanın yollarını aramaktadır. Bu durum da burada kalifiye çalışanların burayı terk etmesi anlamına gelmektedir, bu sorunun mutlaka çözülmesi lazım.

Özellikle 657 4/B statüsünde çalışan personeller mutlaka 4/A kadrolarına geçirilmeli. Teknik kadroda çalışan personelin unvanlarının verilmesi sonrası düşen iş riski ek ödemelerinin yaptıkları fiile göre verilmesini ve teknik personelin bugüne kadar yaşadıkları hak kayıplarının da karşılanmasını talep ediyoruz.

Milletvekili personel danışmanlarına gelince, bu personellerimiz Türkiye Büyük Millet Meclisinde istihdam edilen personeller içinde özlük haklarıyla ilgili en çok sorun yaşayan personel grubudur. Milletvekillerinin seçilmesiyle birlikte, açıktan atamayla vekil yanında görevlendirilen çalışanlara iş sonu tazminat hakları ve özel hizmet tazminatı hakları verilmemektedir. Danışmanlar bir milletvekili yanında dönem sonuna kadar çalışmaktadır. Vergi dilimleri yüksekliği nedeniyle gelirleri tüm çalışanlar gibi hızla bunların da azalmaktadır. Bu personellerin ihbar tazminat hakları ve işsizlik sigortası ödeneği de yoktur. Yine, danışmanlara ihbar süresi hakkı en az bir ay olarak tanınmalıdır. En önemlisi de danışmanlara her yıl aralık ayı sonunda işe girdi-çıktı yapılarak tazminat ödenmesi engellenmiş oluyor. Milletvekili personellerinin görevinin son bulması hâlinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu'nun 30'uncu maddesiyle işsizlik maaşı ve iş sonu tazminatı almaları engellenmiştir. Yani gerçekten burası çok üzücüdür. Burada milletvekili danışmanlığı yapan arkadaşlarımıza her yıl girdi-çıktı yapılmasının anlamını Allah'ın bir kulu şu toplantı salonunda bize izah edemez. Hangi hak, hangi hukuk, hangi adalet anlayışı yani Meclis bunu da mı çözemiyor, niye çözmüyor? Gerçekten eski bir sendikacı olarak, bir emek örgütü başkanı olarak bunları gerçekten anlamakta maalesef, güçlük çekiyorum.

Yapılan toplu sözleşmeyle -biliyorsunuz, kamu görevlileri toplu sözleşmesi yapıldı- Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışanlarına servis hizmeti sağlanamaması durumunda ulaştırma yardımı verilmektedir. Doğrudur ancak aynı toplu sözleşmede yer alan milletvekili personeli yine aynı madde gereği yararlandırılmamaktadır yani personel sayılmamaktadır. Bu nasıl bir anlayış?

Değerli milletvekilleri, 2011 yılında çıkarılan Türkiye Büyük Millet Meclisi İdari Teşkilatı Kanunu'yla o dönemde yönetici kadrolarında bulunan yaklaşık 100 personel şahsa bağlı kadroya alınmıştır. Bu yetişmiş personelin bugün itibarıyla yüzde 90'ından fazlasına hiçbir iş yaptırılmamakta ve Meclis yönetimince "bankamatik memuru uygulaması" yapılmaktadır. Bu yasanın yürürlüğe girmesi sürecinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin idari kadroları AK PARTİ iktidarınca başka kamu kurumlarından naklen getirilerek siyasi kadrolaşma yapılmıştır. Ayrıca, bu statü çalışanlarının teşvik ikramiyeleri bazı çalışanlara verilmiş, bazı çalışanlara ise bugüne kadar verilmemiştir. Gerekçe ise daire başkanlarının bu konuyu teklif etmemesi olmuştur. Keyfekeder olan bu uygulamalardan derhâl vazgeçilmeli ve çalışanların hakları iade edilmeli; Meclis personeli olup hiçbir kişi bankamatik memuru olamaz. Bankamatik memuru hâline getirilmişse bunun sorumlusu Meclis yönetimidir. Bankamatik memuru hâline getirilen çalışanlar yerine her yıl niye memur alıyorsunuz o zaman? Almayın. O bakımdan bu yanlışlardan derhâl dönülmelidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi kreş çalışanlarının da ciddi sorunları var. Kreşte taşeron firma aracılığıyla hâlihazırda görev yapan 4 öğretmen, 5 bakıcı anne 4/D kadrosuna geçirilmemiştir yani işçi dahi yapılmamıştır. KPSS ve mülakatla dışarıdan öğretmen ve bakıcı anne alınmıştır. Hâlihazırda yetişmiş bu personel neden 4/D'ye geçirilmemiştir?

Bir de milletvekili spor tesislerinde spor hocaları bulunmaktadır; bu hocalarımız da kadroya alınmamışlardır. Meclis bünyesinde 11 çalışanı Meclis sığdıramadı mı ki hâlâ sözleşmeli çalıştırıyor, 4/D'ye, işçi kadrosuna geçiremiyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, Meclis çalışanlarının sorunlarıyla ilgili tüm insan kaynakları politikaları tekrar gözden geçirilmelidir, acilen norm kadro uygulamasına geçilmelidir, ücret adaletsizliğinin giderilmesi için skala ayarlaması yapılarak eşit işe eşit ücret sağlanmalıdır, yeni bir teşkilat kanunu çıkarılmalıdır, Destek Hizmetleri Başkanlığı personeli için acilen iş tanımı yapılmalıdır diyorum ve son söz olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Gazi Meclisimiz Türk milleti adına görev yapan en önemli kurumumuzdur. Adalet önce Mecliste olmalıdır, adalet önce Mecliste yaşamalıdır; çalışanıyla, gruplarıyla, tüm kadrosuyla burada adalete, hukuka, Anayasa'ya uygun bir çalışma ortaya konmalıdır ki bütün kamu kurumlarına, bütün Türk milletine örnek olmalıdır. Ama bu kurumda adaletsizlik olursa biz yasama organından nasıl adalet dağıtacağız ya da bizim dağıtacağımız düzenlemelere kim inanacak, kim itibar edecek diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.