| Komisyon Adı | : | (10 / 4413, 4430, 4431, 4432, 4433, 4434, 4435, 4436, 4437, 4438) Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyonu |
| Konu | : | Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi Deniz Biyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yeşim Büyükateş'in, müsilaj, etkileri ve çözüm önerileri hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 13 .10.2021 |
HASAN KALYONCU (İzmir) - Hocam, sunumlarınızdan dolayı teşekkür ediyorum. Ben Hasan Kalyoncu, İzmir Milletvekili.
Şimdi, bir sistem, ekolojik sistem bozulduğunda farklı oluşumlar meydana geliyor. Bu üreme şartlarının uygunluğu veya stres organizmaları etkiliyor ve sonucunda da farklı şeyler oluyor. Özellikle besleyici tuzların, besin tuzlarının ortama girmesiyle organizmalar çoğalmaya ve diğerlerinde rekabet açısından toksik maddeler salınımında bu musilaj oluşumuna sebebiyet veren olaylara kadar bütün hepsini yapabiliyorlar.
Bunlar karşımıza... Mesela, burada ulva örneğini verdiniz, oradan gireyim. Burada karşımıza çıkan olay şu: Bazı türlerin aşırı çoğalması ve bunun sonucunda oluşan farklılıklar. Mesela, bunların üreme zamanları özellikle fitoplanktonik organizmalar, algler için düşünürsek genelde ilkbahar ve sonbahar. Fakat bazıları, mesela Ulva örneğini verdiniz; çok enteresan, İzmir Körfezi'nde de ulvanın aşırı çoğalması sonucu meydana gelen bir kirlenme söz konusu. Yani şu anda gündemde değil, sadece söylenip geçiliyor da müsilajın benzeri bir olay var aslında. Çünkü bu ulva -az önce ne kadar azot biriktirdiğini vesaireyi söylediniz- öldüğünde yine ortamda kalacak ve azot miktarı orada kalacak, orada birikmeye devam edecek. Bu aşırı çoğalma müsilajın benzer bir şekli. Şimdi, Hocam, hepsini biliyoruz, mesela bunu ben sürekli söylüyorum, iç sularda da benzer şeyler oluyor, olacak da artacak çünkü su miktarı azaldıkça besleyici tuzların artışı ve kirlenme sonucu meydana gelen ötrofikasyon olayları göllerde, barajlarda kendisini gösterecek. Fakat bugün sunumları dinleyemedim, şimdi ben şunu merak ediyorum: Boğaz'da durum belli, akış hızı belli, durgun alanlar belli ki durgun bölümlerde zaten müsilaj oluşumu var, akıntı olan yerlerde yok. Bunların hepsi tamam fakat besleyici tuzlarda bir artış yani bunu ne tetikledi? Şimdi, ben soruyorum: Kimyasal analiz yapıldı mı öncesi, ortası, oluşurken, sonrası? Buna bu zamana kadar sunumlardan cevap alamadım. Ama burada, mesela silikat eğer bittiyse ortamda besleyici tuzlar veya besin maddeleri ne kadar fazla olursa olsun diatomlar üreyemezler, sınırlayıcı faktördür. Şimdi, burada ne değişti? Bütün sunumları dinliyoruz, sunumlarda alınacak önlemler var. Alınacak önlem aslında şu: Marmara Denizi'ni kirletmemek. Marmara Denizi'ne gelen, bu derelerle gelen sularda derin deniz deşarjları vesair bunları buraya arıttıktan sonra göndermek, zaten bu işlem yapıldığında müsilaj problemi söz konusu olmayacak, ekosistem kendi kendini tamir edecek. Bir de erken uyarı sistemi yaptığımız zaman, diyelim erken uyarı sistemi bize orada müsilaj oluşmaya başladığını söyledi, ya buna nasıl müdahale edilecek? Bu, müdahale açısından bir şey ifade etmiyor bizim için, sadece müsilajın olduğunu önceden öngörmüş oluyoruz. Şimdi, yüzeyde toplanana baktığınız zaman bu yüzeyde toplanan, aşağıdan kopan kısımlar zaten durgun alanlarda var, diğerlerinde akıntıya kapılıp gidiyorlar. Şimdi, bunun asıl sebebi ne sizce yani sizin yaptığınız çalışmalarda bu müsilajın oluşumunun asıl sebebi ne? Çünkü, mesela Adriyatik'te var olduğu literatürde de var yani haberlerde de var. Peki, bu var olan yerlerin bizim Marmara Denizi'yle benzer tarafları var mı çünkü başka yerlerde de olması gerekiyor? Mesela, İzmir Körfezi'nde müsilaj gelişimi yok fakat farklı şekilde orada kirlilik kendini belli ediyor "red tide" oluyor, işte ulva gelişimi oluyor. Bunun sebebi ne?
Teşekkür ediyorum Hocam.
PROF. DR. YEŞİM BÜYÜKATEŞ - Teşekkür ediyorum sorunuz için Sayın Vekilim.
Şimdi, öncelikle, ilk tespitinizden başlamak istiyorum. Ulva, bizim denizlerimizde zaten doğal olarak bulunan bir tür. Dolayısıyla bizim burada sisteme entegre ettiğimiz kısmı biz zaten denizde bırakmayacağız. Dolayısıyla toplanıp hasat edilecek. Dolayısıyla kontrollü bir üretim yapılmış olacağı için öyle bir sıkıntı zaten yok. Evet, azot sevdiği için zaten orada ulva. Eğer siz yüksek miktarda sisteme azot yüklüyorsanız ulvanın orada bulunması kaçınılmaz bir durum çünkü azot seviyor.
HASAN KALYONCU (İzmir) - İndikatör zaten.
PROF. DR. YEŞİM BÜYÜKATEŞ - Azotu bünyesinde biriktiriyor ve sisteme azot vermiyor, azotu çekiyor. Evet, öldüğünde sorun. Bunları ne yapabilirsiniz? Ölmeden önce toplayabilirsiniz, öldükten sonra yapacak hiçbir şey yok çünkü organik olarak parçalandıkları için yine sisteme döngüyle inorganik maddeler salınacak, içerisindeki o inorganik fosfor ve azot zaten sisteme geri dönecek, kendi kendini besleyecek bir durum olacak. Bizim buradaki önerdiğimiz sistemde zaten onlar belirli olgunluğa eriştikten sonra hasat edileceği için böyle bir şey söz konusu değil.
"Neden erken uyarı sistemi?" dediniz. Şunun için erken uyarı sistemi -biraz önce aslında belirttim, zannediyorum kaçırdınız, belirttim- şunu hemen göstereyim: Erken uyarı sistemi bunun için; şu hâldeyken durumun şu hâle gelmemesi için erken uyarı sistemi. Çünkü ne dedik, durgun sistemde, su hareketi olmayan sistemde zaten birikiyor. Biz bu hâle geldikten sonra temizlemeye başladık. Erken uyarı sisteminde ne yapacaksınız?
HASAN KALYONCU (İzmir) - Yani temizleme açısından diyorsunuz.
PROF. DR. YEŞİM BÜYÜKATEŞ - Evet, tabii ki. Çünkü bu hâle geldikten sonra temizlemeye çalışmanızın bir anlamı yok yani istediğiniz kadar... Burada kendi kendini besleyen bir durum var artık ve çoğu durumda da ben de o temizlik çalışmalarına katıldım, çoğu durumda da yeterince temizlenemedi. Ayrıca da bertaraf etme, bu toplanan materyalin bertaraf edilme durumunda da çok büyük sıkıntılar yaşandı. İşte şu durumdan şu duruma gelmemesi için erken uyarı sistemi var.
Onun dışında, diğer sorunuz: "Her şey güzel, neden oluşuyor?" Diyelim ki durumda herhangi bir değişiklik yoksa niçin bunlar oluşuyor? Sunumumun başında da... Zannediyorum onu da kaçırdınız.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Kaçırmadım.
PROF. DR. YEŞİM BÜYÜKATEŞ - Aslında her yıl biz bunu görüyoruz, hiçbir sorun yok.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Ne zamandan beri, her yıl dediğiniz...
PROF. DR. YEŞİM BÜYÜKATEŞ - 90'lardan beri.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Tamam, 90'lardan önceyi soruyorum.
PROF. DR. YEŞİM BÜYÜKATEŞ - 90'lardan önce...
HASAN KALYONCU (İzmir) - Niye yok yani?
PROF. DR. YEŞİM BÜYÜKATEŞ - Onu, ben maalesef şey yapamıyorum.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Fizikokimyasal analiz sonuçları elinizde var mı?
PROF. DR. YEŞİM BÜYÜKATEŞ - Var tabii ki.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Ne değişmiş orada?
PROF. DR. YEŞİM BÜYÜKATEŞ - Besin elementi sistemi, evet, giriyor. Besin elementi sürekli giriyor zaten sisteme ve bunlar aslında besin elementini kullanıyorlar, ihtiyaçları var, fazlasına ihtiyaçları yok. Şu durum söz konusu, ne değişti: İklimsel şartlar değişti, meteorolojik şartlar değişti dolayısıyla bu da bizim kontrolümüzde olan bir şey değil maalesef. Ve eğer olası bir durumla karşılaşırsak yine o yüzden erken uyarı sistemi diyoruz hocamızın dediği gibi ya da daha önce hocamızın söylediği gibi. Çünkü bu zaten dünyada aslında yeni bir şey de değil. Bakın ben yüksek lisans ve doktoramı Amerika'da yaptım ve bu konuya çok benzer bir konu üzerinde çalıştım, çalıştığım alan hem bir sulak alandı hem de Tekson, BP, Shell'in rafinerilerinin bulunduğu bir bölgeydi. Sulak alanda tatlı su sorunu vardı çünkü rafineriler soğutma suyu olarak o tatlı suyu çekiyorlardı. Ben de buna karşılık olarak bu soğutma suyunu tekrar sisteme verebilirsek biyolojik çeşitlilikte ne olur, onu çalıştım. Dolayısıyla sisteme siz aralıklı aralıklı besin elementi yüklerseniz ya da yoğun miktarda yüklerseniz ne tür değişiklikler oluyor, ne tür farklılıklarla karşılaşıyorsunuz, bunu görüyorsunuz. Onun dışında, orada da erken uyarı sistemleri var, örnekleri alıyorlar "citizen's science"ı da oradan zaten entegre ettim, halkın bilime katılması olayını. Çünkü özellikle Florida'da bu tür sorunlar çok yaşanıyor ve oradaki alglerin hepsi de toksik ama üretime devam ediyorlar, midye, istiridye çiftlikleri var. Onun dışında, rafineriler var hepsi aynı alanda. Aynı zamanda başka ne var; karides, ıstakoz üretme yerleri var ve bunları tüketiyorlar. Erken uyarı sistemi nerede devreye giriyor? İşte, burada organizmaların miktarları belirli... Aslında diyorum ya doğal olarak bu organizmalar sistemimizde var, biz bunun içerisinde yüzüyoruz. Sorun ne zaman çıkıyor? Sayılarını büyüklüklerine göre litrede 100 binle 1 milyon civarında artırdıkları zaman sorun yaşıyoruz.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Şimdi, Hocam, siz diyorsunuz ki fizikokimyasal analiz sonuçlarında hiçbir değişim yok, iklim şartlarındaki bu değişimler sonucu...
PROF. DR. YEŞİM BÜYÜKATEŞ - Hayır, tabii ki. Şimdi ben Marmara Bölgesi için konuşamam, Marmara Denizi'nde gözlemlerim yok ama Çanakkale Boğazı için konuşursam; evet, yoğun miktarda silikat var yağışlardan dolayı. Silikatın gelme yöntemini size açıkladım zaten. Yoğun miktarda silikat var, ölçümlerimiz bunu gösteriyor, her zamanki miktarların çok çok üzerinde.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Silikatta artış var fizikokimyasal, diğer toplam azot ve toplam fosforda değişim yok.
PROF. DR. YEŞİM BÜYÜKATEŞ - Azot, fosfor miktarları da belirli seviyenin yani kontrol edilemeyecek bir seviyenin üzerinde değil.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Tamam. Yani silikat artışıyla iklim şartları. Mesela toksik algler iç sularımızda da var, siyanobakterilerden birçoğu toksik.
PROF. DR. YEŞİM BÜYÜKATEŞ - Tabii tabii onlar var.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Normalde sistemimizde var zaten, onları tetikleyen de azot, fosfor girişi olduğunda, sıcaklıklar arttığında göllerde ötrofikasyona sebebiyet verir.
PROF. DR. YEŞİM BÜYÜKATEŞ - Tabii, eğer su miktarı da azsa, yağış olmamışsa o dönem ya da işte, hocamızın dediği gibi sisteme bir su girişi yoksa, temiz ya da kirli. Burada, sorun, sistemin döngüsü yani sisteme bir su girişi olmadığı sürece sorun yaşarız. Sisteme su girişi olduğu zaman sistemde bu suyun kalma süresi kısalacağından kendi kendini bir şekilde yenileyecek. Dolayısıyla, onunla beraber, sisteme giren suyla beraber durağanlık kalkacağından orada birikmelerini ne yapmış olacaksınız; engellemiş, önlemiş olacaksınız.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Şimdi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının açıkladığı önlemler o zaman yeterli hocam, bir sıkıntı yok.
PROF. DR. YEŞİM BÜYÜKATEŞ - Yok, hayır. Ben öyle bir şey söylemiyorum, yeterlidir, yeterli değildir.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Baktınız mı Hocam?
PROF. DR. YEŞİM BÜYÜKATEŞ - Tabii ki, olmaz olur mu, onları sürekli...
HASAN KALYONCU (İzmir) - O zaman yeterli olup olmadığını bilimsel yönden inceleyip ortaya koyabilirsiniz yani sizin verdiğiniz sistemlerde veya önerilerde ben farklı bir şey görmediğim için bunu sordum.
PROF. DR. YEŞİM BÜYÜKATEŞ - Orada sadece "Neler yapılabilir?" diyor ama içeriği açılmamış. Erken uyarı sistemi olarak ne kullanacaksınız mesela, belirtilmiş mi, hayır.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Fark eder mi?
PROF. DR. YEŞİM BÜYÜKATEŞ - Tabii ki fark eder çünkü bunun ekonomik de olması gerekir.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Sizin kullandığınız sistemi söylüyorsunuz, tamam Hocam, anladım.
PROF. DR. YEŞİM BÜYÜKATEŞ - Hayır, benim kullandığım sistem değil, benimki araştırma safhasında, hocamızınki araştırma safhasında, mühim olan bunun araştırılıyor olmasıdır.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Ben de diyorum ki, katkı amaçlı soruyorum: Şimdi sunum yapıyorsunuz, bu önlemler açısından da değerlendiriyorsunuz, devletin aldığı önlemler açısından... Bu Komisyon da şunun için var: Burada eksik olanları belirleme, geleceğe yönelik -sadece Marmara özelinde değil, diğer nehirlerimizde, göllerimizde, denizlerimizde- bunlara önlem açısından Bakanlığın aldığı önlemler var, onları Bakanlık kendi yapıyor, kendi bünyesinde bunları yapıyor. Sizin bunlara ekleyeceğiniz ekstra önlemler var mı? "Burada eksik bırakılan yerler şunlardır." diyebileceğiniz yerler var idiyse biz bunları burada görerek, bilerek ona göre de bir rapor hazırlayacağız. Ondan dolayı sormuştum yani...
PROF. DR. YEŞİM BÜYÜKATEŞ - Son bölümde, zannediyorum, multitrofik üretim (IMTA) bu çok belirtilen, üzerinde durulan bir kısım değildi. Burada benim katkım, onun üzerine bu olabilir mesela.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Teşekkür ediyorum.