| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | OSTİM Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Yülek, Dr. Travis Taylor, Prof. Dr. Hans Wissema, Dr. Piergiuseppe Fortunato tarafından yapılan sunumlara ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 08 .07.2021 |
TACETTİN BAYIR (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle sunum için çok teşekkür ederiz. Değerli Rektörümüz Murat Yülek Hocamıza da teşekkür ederiz.
Ben konuyu iki örneklemeyle, sonrasında da üç öneride bulunarak toparlamak istiyorum.
Birincisi, yine, Sanayi, Ticaret Komisyonu olarak, hatırlarsanız belli bir dönem önce, İzmir Serbest Bölge'de bir firmayı ziyaret etmiştik. Göğsümüzü kabartan bir tesisti, hem uçak gövdesi imalatı hem de uzun menzilli füze imalatı yapan bir firmaydı "Kale" isminde. Orada Sanayi Komisyonu olarak bize bayağı da bir sert çıkmıştı işin sorumlusu olan kişi. Şöyle bir ifadede bulundu: "Beni bu işe bulaştırdınız. Ben ülkemin savunması için şöylesine girişimlerde bulundum ama sonrasında ben TSK'ye, Silahlı Kuvvetlerimize bir tek silah bile satamadım, Karadeniz'de bile bu füzelerin denemesini yapmıştım. Dolayısıyla benim yerli bir firma olarak Türkiye Hükûmetine satabileceğim bir ürün olmadığını anladım, gittim bir Amerikalıyla ortak oldum." Böyle acı bir reçeteyi bizim önümüze koydu, ben hiç unutmuyorum onu, kendim de İzmirli bir iş adamı olarak.
Şimdi, Sevgili Hocam bir örnek verdi, çarpıcı ve güzel bana göre. Verdiği örnek, Konya'daki firmaya, robot yapan adamcağıza bizim nasıl bir güvence vermemiz gerekli ki İzmir'deki iş adamının başına gelen onun başına gelmesin? Yani Amerika'yı tekrar keşfetmek yerine burada robot üretimi yapabilecek kadar teknolojisini ileri teknoloji hâline getirmiş bir firmadan bizim faydalanmamız lazım. Demek ki Sevgili Başkanım, bir öneridir bu, o kurumu da ziyaret kapsamına almalıyız diye düşünüyorum.
BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ - Teşekkür ederiz.
TACETTİN BAYIR (İzmir) - Bizim bu gezilerimizin, ziyaretlerimizin böylesine ciddi bir faydası olduğunu düşünüyorum ben. Yani hem sanayiciye bir yanda motivasyon katmak hem bizlerin de teknik anlamda bilgilenmesi anlamında çok ciddi katkılar sağladığını düşünüyorum. Bu önemli.
Ama mesela benim içimi yakan başka bir şey daha vardı. Yanılmıyorsam beş altı yıl önceydi, Denizli'de en büyük binaya -adliye binasının inşaatıydı sanıyorum- Çin'den mermer getirildi ve dış cephesi olduğu gibi Çin malı mermerle kaplandı ve ben yine buradaki bu toplantılarımızın birkaçında, hatırlarsanız, çok sık yerli malı savunucusu birisi olarak... Televizyonlarda da yirmi yıla yakın bir zamandır yerli malının üzerinde, 869 barkodunun önemini gençlerimize anlatmak için üniversitelerde, liselerde özel konferanslar dâhil olmak üzere çok koşturdum ben çünkü şunu görmüştüm: 1979 yılında Almanya'da eşimin çalıştığı bir Alman otomotiv fabrikasına gittiğimde kapıda şöyle bir yazıyla karşılaştım: "Eğer Japon otomobiline bineceksen git kendine Japonya'da iş ara." Aynen bu ifade, Almanca. Ve şok olmuştum, daha çok gençtim. Neden Alman otomotiv devi böyle bir şey yazma gereği duyuyor? Fransa'da gösterime giren filmlerden 6'sı Fransız filmi olmak zorunda. Sordum, niye böyle dedim. "Bir, kültürümüzün yozlaşmasına izin vermemek; iki, dilimizi korumak; üç, sanatçımızı korumak için biz böyle bir yasa çıkardık." dediler. Amerika'da "Buy Amerikan" adı altında yerli malı kampanyaları var, yılın belli dönemlerinde kutlanıyor ve destekleniyor. Fransa'yı anlattım.
Şimdi, bunlara baktığımız zaman geldiğimizde biz ne yapmalıyız, doğrusu ne? Bence şunu yapmalıyız: Birinci önerim, Türkiye'de önce yüksek teknoloji üretiminin haritasını çıkarmalıyız. Bunu üniversitelerden hocalarımızın da destekleriyle, az önce örnek verilen Konya'daki robot fabrikası dâhil olmak üzere, geçen gün ziyarete gittiğimiz ODTÜ'deki tesisler dâhil olmak üzere birçok yerle ilgili bence böyle bir harita çıkarmamız lazım, çok önemsiyorum bu haritayı. Sonra, satın alma konusunda kamu kurum ve kuruluşlarının yerli malı tercihi konusunda daha önce konulmuş olan ki Hocamın da karşı çıktığı yüzde 15 meselesi kafa karıştırıyor, bu doğru değildir, bunu zorunlu hâle getirmeliyiz bence. Yani şimdi, Denizli'deki Adalet Sarayına Burdur'da mermer varken Çin'den mermer getirilmesi ne anlam taşıyor? Yani bu tamamen istihdam düşmanlığıdır.
FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Akla ziyan.
TACETTİN BAYIR (İzmir) - Yani akla ziyan bir şey, istihdam düşmanlığı bir şey bu. Yani bizim ülkemizde bu kadar işsiz insan evine ekmek götüremezken Çin'deki adam iş bulacak, ben İtalyan kravatı takacağım, İtalya'daki tekstilci işçi alacak, benim buradaki tekstilci dükkânını kapatıyor. Ya böyle bir anlayış olmaz. Yerli malı bu yüzden önemli, işsiz insana iş bulmak için çok önemli.
Yani burada satın alma konusunda da kesinlikle yasalarımıza... Özellikle o inşaat birim fiyatlarını belirlediğimiz bir skala var, cetvel var "bayındırlık birim fiyatları" adı altında. Burada da bazı ürünlerin fiyatlandırmaları var. Yani otuz beş senedir inşaat sektöründe iş yapan birisi olarak bu hep önüme çıkmıştır benim. Yani benim ülkemde Kale Kilit varken -atıyorum Kale'yi- bir başka ithal kilit markası niye konur o inşaatta? Yani oradaki mühendis arkadaş veya projeyi çizen, ihaleye çıkan arkadaş yerli malı aynı kalitede olmasına rağmen neden ithal malda ısrar eder? Bunu anlamakta ben zorluk çekiyorum. Aynı kalitede bakın, arada bir kalite farkı da yok yani bunu anlamış değilim. Bunu zorunlu hâle getirmeliyiz diye düşünüyorum.
Bir üçüncüsü, son önerim de şudur: Bunu biz mutlaka kamu spotu slaytı olarak genç kuşağa götürmeliyiz, 869 barkodunun niçin kullanılması gerektiğini. Babasının, amcasının, dayısının işsiz kalmamasının öneminin o olduğunu, alışverişi yaparken AVM'de markette ürünü şöyle kaldırıp barkodunda 869'u görmesi gerektiğini kamu spotlarıyla mutlaka topluma yaymalıyız. Bence yerli olmak, yerli malı kullanmak buradan geçiyor.
Teşekkür ederim.