| Komisyon Adı | : | MİLLİ SAVUNMA KOMİSYONU |
| Konu | : | Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve 96 Milletvekilinin; Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun Teklifi (2/3677) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 28 .06.2021 |
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Değerli Başkan, çok kıymetli Komisyon üyelerimiz; bugün ben doğrusu bu Komisyon toplantısına kanun teklifinin gündeme düşmesinden itibaren kamuoyundan aldığım tepkiler dolayısıyla geldim çünkü milletimizin hepimiz biliyoruz ki Türk Silahlı Kuvvetleri söz konusu olunca, ona bağlı kurumlar olunca hassasiyet katsayıları yükseliyor ve çok sayıda siyasi aktörle bu konuda iletişime geçiliyor.
Öncelikle, ben, teknik konuda konuşan arkadaşlara çok teşekkür ederim, bu vesileyle de gerçekten de bilgilenmiş olduk.
O nedenle ben, aynı yerlere değil ama başka bir yere vurgu yapmak istiyorum. Öncelikle, şunu belirtmem gerekir ki; kanun, bir metin değil, kanunun kamuoyuyla bir iletişim hâli ve özellikle bunun gibi ilgili kurumun tarihsel süreci, devletteki yeri, kamuoyundaki yeri gözetilerek hazırlanması gereken bir süreç. Anlaşılıyor ki bu kanunun şu gün itibarıyla kamuoyu hassasiyeti iyi karşılanamamış; bu, kanun teklifini veren hem değerli milletvekili arkadaşlarımızın hem de ilgili partinin sorumluluğu. Bakın, 8 maddelik bir kanun bu, esasında 2'si giriş, 2'si sonuç. 8 maddelik; henüz şu an 4 tane değişik önerge var. Esasında bu süreçte, bu dönemde Parlamentoya baktığımızda gerçekten kanun yapma kalitemiz çok yerlere düşüyor. Hiçbir ön hazırlığı yok, tartışması yok ve kanun teklifi hazırlayan arkadaşlar da bu partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin getirdiği büyük aksaklık nedeniyle kendi bilgileri dışında, geniş bürokratların hazırladığı bir metinle yola çıktıkları için bir iki soru sorduğunuzda geriye doğru cevap verme imkânları bile kalmıyor. O nedenle biz bunu -Plan Bütçedeki arkadaşlar da burada- Plan Bütçede de gördük ve Genel Kurulda da gördük; şubat ayında yaptığımız bir kanunun mart ayında, mayıs ayında değiştirildiğini gördük. Gerçekten, bir yasama organı için itibar noktası açısından çok konuşulacak hususlar bunlar. Ya, biz burada, toplumda çok ciddi marka bir kurumu konuşuyoruz, marka olmuş bir kurum konuşuyoruz. Toplumun burada ne olduğunu bildiğini çok zannetmiyorum ama gerçekten kıymetli bir kurum olduğunu düşünüyor ama bütün bunları, bu değişimleri yaparken bu kıymeti hafifletmememiz lazım. Bunun üzerinde özellikle duruyorum, devletin geleneğine baktığımızda çok... Değerli arkadaşlar, şöyle bir sorunumuz var ve bunu hepimiz görmemiz lazım: Liyakatin düştüğü yerde devlet etmek zorlaşır, meritokrasinin dışına çıkıldığında devlet kapasitesi düşer ve bugün düşüyor. Yani bütün askerî operasyonlarda, özelleştirmede geldiğimiz sonuçlara kadar baktığımızda temel olarak bu var. Dolayısıyla kanun yapımında ben üzülerek söyleyeyim Plan Bütçede gördüğümüz, Genel Kurulda gördüğümüz manzaranın benzerini Milli Savunma Komisyonunda görmenin üzüntüsü içerisindeyim. Yani bu yapı içerisinde de bunu görmenin üzüntüsü...
Diğer konu, özellikle bu hususta ikiye ayırmak gerektiğini düşünüyoruz; hukuki ve siyasi. Hukuki açıdan bütün arkadaşlarımız metin üzerine baktığınızda çok büyük bir problem görmüyor ama siyasi açıdan çok ciddi bir sıkıntı var. Bunun şöyle bir hikâyesi var: Bir vatandaş köyün önünde duruyormuş, karşıdan biri gelmiş, demiş ki: "Ya Yukarıağaç köyüne ne kadar sürede gidilir?" Köyün önünde duran vatandaş sesini çıkarmamış, adam da yürümüş gitmiş. Böyle, üç beş dakika sonra köylü bağırmış, demiş ki: "Beyefendi, beyefendi, kırk beş dakikada gidilir." Adam dönmüş, demiş ki: "Be adam, neden orada söylemedin?" "E, yürüyüşünü gördüm." demiş.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, buna alınmayın ama TELEKOM'da hiçbir hassasiyet göstermediniz; bak, hiç. Dünya usulsüzlük ve yolsuzluk tarihine geçmiş bir örnektir ve göreceksiniz ileride hukukta da, siyasi tarihte de bunlar uluslararası anlamda örnek gösterilecek vakıa, hiçbir hassasiyetiniz olmadı. Tank Palet, KÖİ projeleri...
Şimdi, bakın ben bir örnek vereyim. Burada hepimiz şehir hastaneleri konusunu konuştuk. Ne muhalefet ne iktidar bir dayanaktan konuşmuyor. Neden? Çünkü hiçbirimizin önünde şehir hastaneleriyle ilgili sözleşme yok. Var mı? Hepimiz Bakana sorduk bütün Meclisin önünde, Sayın Bakana bütçe görüşmelerinde sorduk, dedik ki: "Değerli Bakan, şu sözleşmeyi bir çıkarın." Ben bizzat sordum. Olmayan şey üzerinden bir siyasi savunma üzerine gidiyoruz. Bizim biraz toplum nezdinde, bugün ve yarın millet nezdinde ve Hak nezdinde sorumluluklarımızın var olduğunu düşünüyorum ve hepimizin bu iradede arkadaşlar olduğumuzu düşünüyorum. Bunları siyasi particilikle perdeleyerek aşamayız yani. Hakikaten hukuki meselelere baktığımızda bu kanuna "Hayır." deme konusunda hepimiz zorlanırız, Cumhuriyet Halk Partisinden bu sert eleştirileri yapan ve çoğu haklı eleştiri yapan arkadaşlarımız da zorlanır ama bunu daha önceki uygulamaları yapanlara emanet etmeme konusunda hiç tereddüdümüz yok çünkü gerçekten ne denilmişse olmamış ve daha önceden "Hayır, olamaz." dediğimiz şeyler olmuş. Burada çok net bir şey var ki bu kanun satışa giden yolun kapısını açıyor. Bu, net mi? Net. Şimdi, bu noktada işte, dolayısıyla daha önceki örneklerden hareketle çok ciddi hassasiyet ve endişe başlıyor. Esasen özelleştirme de sorun değil ama özelleştirme uygulamalarına baktığımızda nasıl ve kime doğru bir özelleştirme büyük bir soru olarak karşımıza geliyor. Özelleştirme belli başına itiraz edilecek bir kavram değil, itiraz edilecek bir süreç de değil ama yapılan özelleştirmelere baktığımızda bir servet aktarımı söz konusu. Çok değerli arkadaşlar, devlet kimin ne kadar kazanacağına karar veren bir yapı değildir, bunun olduğu her yerde millet zayıflamıştır.
Yirmi yılın sonunda MKE'de buraya gelinmemeliydi; personelle ilgili bu sorunların çok çeşitli çözümü var. Yani şimdi, "Biz nitelikli personel alacağız ama personel statümüz bunlara izin vermiyor." açıklaması, bu nedenle de anonim şirket yapma açıklaması... Bence sadece buna bağlarsak kendimizin de inanmadığı şeyleri söylemiş oluruz. Evet, ihtiyaç olabilir anonim şirket ama bugüne gelmesinin başka bir anlamı var, ben bunu kendi duyumlarımla -hani duyumla yola çıkmamak gerekir ama- bundan bir buçuk-iki yıl önce Makine Kimyayla ilgili duyumlarıma baktığımda gerçekten bu yola çıktığımızda endişeleniyorum çünkü benzer örneklerinin de olduğunu görüyoruz.
Bu bağlamda bizim iki tane önerimiz var: Birincisi, bu savunma sanayisiyle ilgili, bütün savunma sanayisiyle ilgili; bütün savunma sanayisi, bu ASELSAN, ROKETSAN, Makine Kimya esasında savunma sanayisi bünyesinde özel, kendine ait bir kamu hukukuyla tanımlanmış bir büyük yapıya kavuşturulmalıdır; bunun dünyada örnekleri var. Aksi takdirde, bunlar palyatif, servet sağlama amaçlı veyahut da böyle sorunları çözme amaçlı palyatif tedbirlerle yapıldığında büyük sorunlar oluyor çünkü bakın, sadece burada milletin bir yüz yıllık birikimi var. Bütün bunlara baktığımızda Makine Kimyaya ne kadar yatırım yapmıştır Türkiye, böyle bir bilgimiz var mı, yüz yıl içerisinde ne kadar bir yatırım yapmıştır dolar olarak? Akıl almaz bir paradır tahmin ediyorum. O nedenle, bütün bu iyi gelişmeler var, Türkiye yıllarca, on yıllarca yaptığı yatırımların tabii ki karşılığını alma konumunda, iyi bir gelişme var, bunları bir yapıya kavuşturma durumunda.
Bu kanunla da ilgili gerçekten bu güven meselesini çözecek bir yapıya kavuşturmak lazım; kavuşturun, hep beraber bu kanuna sahip çıkalım.
Ben çok teşekkür ederim, saygılar sunarım.