| Komisyon Adı | : | (10 / 77, 372, 491, 534, 693, 817, 868, 992, 1004, 1018, 1150, 1170, 1221, 1305, 1434, 1518, 1806, 1815, 1943, 2009, 2139, 2206, 2391, 2909, 2929, 3031, 3032, 3382, 3558, 3575, 3581, 3583, 3647, 3677, 3682, 3690, 3708, 3740, 3769, 3798, 3817, 3831, 3840) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Doğa Koruma Merkezi Başkanı Uğur Zeydanlı'nın, iklim değişikliğine uyumla ilgili yaptıkları çalışmalar, olası etkiler ve üretilen altyapılar ile eksikler hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 23 .06.2021 |
HASAN KALYONCU (İzmir) - Sayın Hocam, sunumunuzdan dolayı teşekkür ediyorum.
Son söylediğiniz cümleden gireyim, Avrupa Birliğinin ve Amerika'nın vesaire tarzı, "ekonomik kaygılar" dediniz. Tıpkı Coca-Cola gibi değil mi?
DOĞA KORUMA MERKEZİ BAŞKANI UĞUR ZEYDANLI - Evet, tabii.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Buraya almışsınız.
DOĞA KORUMA MERKEZİ BAŞKANI UĞUR ZEYDANLI - Evet.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Herhâlde destek aldı. Hayata Artı Vakfı aslında hayata eksi vakfı! Coca-Cola'nın şeyi ile Avrupa'nın amacı aynı, ikisi de kirletiyor ama bir yandan da temiz tutmaya çalışıyor.
Burada herhâlde buraya almanızın sebebi destek verdiğinizden dolayı.
DOĞA KORUMA MERKEZİ BAŞKANI UĞUR ZEYDANLI - Evet, yani o projede destek vardı.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Destek oldu. O gözüme çarptı da onu söyleyeyim dedim. Çünkü hayata eksi vakfı kendisi, su tüketimini çok fazla yapan, plastik açısından dünyayı plastiğe boğan kurumlardan birisi.
Şimdi, birkaç sorum da var, birkaç katkı da yapayım. Bu müsilajla ilgili yerden başlayalım. Müsilajın temel sebebi -benim tahminim, bunu Mecliste konuşmamda da söyledim- azot miktarının artışı, asıl tetikleyici o. Fosfor çünkü denizlerde yeterli miktarda var, azot girerse aşırı çoğalmaya sebebiyet veriyor, iç sularda da fosfor aynısını yapıyor, onun için azot girişinin fazlalığı. Bunu zaten söyledim ben, çok da kolay aslında, bir sene önceki kimyasal analizler ile şimdikini karşılaştırsalar ne olduğu ortaya çıkıyor. Sebebi nedir, o da belli aslında. Şimdi, hem bu konuyla alakalı hem oradaki önerilerimizden bir tanesi bizim parti olarak da; oradaki tarım alanlarında kullanılan, aslında orada değil, Türkiye'nin her tarafında tarım yapılan alanlarda kullanılan ilaç ve gübre miktarını devletin bilmesi gerekiyor, Tarım Bakanlığının bilmesi gerekiyor. Aşırı kullanımları kesinlikle engellemesi hatta salma sulama vesaire kısmında ilaç ve gübrelemeyi bunlarla yaptığınız zaman daha fazla kullanıyorsunuz. Toprağı ilaçlamak, gübrelemek yerine bitkiyi ilaçlama gübreleme yöntemleri kurulması gerekiyor. Özellikle Marmara Denizi çevresinde bunun bütün her şeyiyle kayıt altına alınması, üretilecek olan ürünün vesaire bütün hepsinin kayıt altına alınması gerekiyor. Ayrıca, oradan derin deniz deşarjıyla Karadeniz'e verilenler, verildiği düşünülen şeyler Karadeniz'in akıntısıyla ve o akıntıların Marmara'daki değişimleriyle gene geri oraya geliyor. Özellikle Tuna'nın getirdiği çok fazla şey var, büyük bir birikim var. Orayı öyle kapatalım.
Ormanlarda -arada sordum- mesela Konya havzasında Kızılçam'ın değişimini gördük. Şimdi, bununla ilgili planlamamız... Bir değişim yapacağız, değişim yapacağımız zaman hangi ağaç türlerini dikeceğiz ve dikim zamanları ne zaman başlayacak? Şimdi, ormanın bir anda göç etmesi söz konusu değil, mümkün değil yani o yavaş yavaş kuraklıkta kuruyacak, kuruyacak, yukarı doğru tohumların gittiği yerde kendisi devam edecek ama insanlar aracılığıyla taşınması konusunda bizim bir planlama yapmamız lazım. Mesela, bunun yerine ne dikileceğini planladık mı? Bunun yanında, şu anda ağaçlandırma yaptığımız bölgelerde biz küresel iklim değişikliğini dikkate alarak mı ağaçlandırma yapıyoruz yani şimdi Kızılçam dikmeye devam ediyoruz, yarın kuruyacak mı? Bununla ilgili bir planlama yapıldı mı? Şimdi, uyum çalışmaları diyorsunuz, uyum çalışmaları içerisinde mesela endemik türlerimiz var, bunlar mikroklimalarda olduğu için ilk önce yok olacak olan onlar. Peki, bu bölgelerde bir botanik bahçesi şeklinde bunları koruma altına alamaz mıyız? Alabiliriz çünkü İngiltere'de Kew Gardens'da dünyanın her yerinden ağaçlar var, bitkiler var, hepsi de çok güzel bir şekilde orada yetiştirilebiliyor yani botanik bahçeleri -şimdi, millî botanik bahçesi Ankara'da çok geniş bir alan üzerinde yapılıyor- çok önemli, çok değerli. Bunun yanında, biz gelecekteki ısınmada yok olacak türlerimizi buralarda, bu tip yerlerde hem genetik materyali koruma açısından hem bitki varlığımıza sahip çıkma açısından bunları yapamaz mıyız, öneremez miyiz? Bu da bir soru olsun.
İkincisi: Ormanlarımız değişiyor mesela, Hayfa'dan Adana'ya oradaki türlerden biz Adana'da dikim yaptık fakat farklı patojenler ve böcek faunası da değişiyor ve istilacı türlerle mücadele etme durumumuz da var. Bu böcek faunasının kontrolü nasıl sağlanacak? Şu anda, demin ki konuşmamda da... Biz yurt dışından ağaç getirirken, bitki getirirken bir tür içeri girdiği zaman bizi mahvediyor, Karadeniz'de örneğini gördük ve zaten biyokaçakçılık veya bu sınırda kontrol açısından Türkiye'de sıkıntı da var. Odundur geçsin hesabı yapıyor -böcek, ne olacak gibi- şimdi işler daha sıkı, denetim fazla. Bu böcek faunasındaki değişim iklim değişikliğine bağlı olarak nasıl olacak, ormanlarımız bundan nasıl etkilenecek, bizde olmayan böcekler, patojenler, hastalıklar bize gelecek mi? Çünkü komşu ülkelerde ne varsa özellikle ısınan alanlar yukarıya doğru kayıyor bu denizel ekosistemde de böyle yani Kızıldeniz'in balıkları da mikroorganizmaları da deniz canlılarının tamamı yukarıya doğru kayıyor.
Şimdi, tarımda evet, ürün desen haritamız hemen hemen yok gibi, büyük bir çoğunluğu yok fakat On Birinci Kalkınma Planı içerisinde özellikle bizim önerimiz üzerine tarımda ürün desen değişimi planlaması, iklim değişikliğine bağlı olarak kalkınma planı içerisinde yer aldı, Tarım Bakanlığı bununla ilgili çalışıyor, onu da bilgi olarak vereyim.
"New York'ta arıtma tesisi yok." dediniz, herhalde içme suyu arıtma tesisi yok dediniz
DOĞA KORUMA MERKEZİ BAŞKANI UĞUR ZEYDANLI - Evet, onu kastettim.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Fakat içme suyu arıtma tesisi dediğiniz kapsamlı bir tesis olmasa da klorlama mutlaka yapılıyordur, o bilgiyi de düzeltelim.
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Maliyeti çok yüksek.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Yok, mümkün değil. Şimdi, anlatamadım yani maliyeti yüksek olabilir de...
JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Çalıştırma, işletme maliyeti yüksek.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Ben diyorum ki: İçme suyunu doğadan alıp direkt musluğa veremezsiniz, bakteriler açısından bir klorlama sürecinden geçmesi gerekiyor yani mutlaka bir tesis var, depolama da orada burada.
DOĞA KORUMA MERKEZİ BAŞKANI UĞUR ZEYDANLI - Evet, klorlamada bir de ultraviyolede.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Sizin dediğiniz içme suyu tam arıtım tesisi kurulmamış. Şimdi "Arıtma tesisi yok." dediğiniz zaman, atıklar için de anlaşılabilir orada bir düzeltme yapayım yani orada da en azından mikroorganizmalara karşı bir arıtma yapılıyor çünkü kayıtlara giriyor yanlış anlaşılmaması açısından.
Peki, bu çalışmalar kapsamında ülkemizde anıt ağaçlar var, çok da güzel ağaçlarımız var, 2 bin yaşın üstünde olanlar da var galiba yanlış hatırlamıyorsam birkaç tane var. Çevre Bakanlığının bir kataloğu var büyük bir kitap "Anıt ağaçlar" diye bazı yerlerde karışıklıklar olsa da güzel bir çalışma. Anıt ağaçlarımız bu iklim değişikliğinden ve küresel ısınmadan nasıl etkilenecek ve bunları nasıl koruyacağız, bununla ilgili bir çalışma var mı?
Türkiye'de yok olacağını düşündüğümüz veya o bölgelerde yok olacağını düşündüğümüz ağaçların yerine gelecek ağaçlar planlandı mı? Isı değişikliklerini üç aşağı beş yukarı biliyoruz, ona göre bir planlamamız var mı ülke olarak?
Şehircilik açısından, kentlerde yeşil alan, ekosistem tabanlı şehirler zaten dirençli şehirler kavramı şu anda dünyanın gündeminde, bütün herkes buraya yönelik çalışıyor fakat bunda da bir sürü sıkıntılar var, demin yine onu konuştuk, C3-C4 bitkileri yani karbon tutulumu yüksek veya karbon emilimini yüksek yapan bitkilerin kullanımıyla ilgili deminki sunumda konuştuk. Siz de bu projeyi yaparken, bu ağaçlandırmayı veya yeşil alanları oluştururken özellikle altyapıyı etkileyip etkilemediği mesela köklenme durumları, bazı ağaçların kökleri, altyapı sistemlerini tamamen bozabiliyor bunlar dikkate alındı mı? Kuraklığa dayanıklı bitki türlerinin yerleştirilmesi ve sulama sistemlerinin nasıl olacağına... Çünkü şimdi büyükşehir belediyeleri veya bütün belediyelerin hemen hemen hepsinde salma sulama dediğimiz olay var, tanker geliyor, suyu basıyor ve gidiyor, hiçbir sulama planlaması söz konusu değil şehirlerimizde. Bunun yanında, alerjik bitkiler çok fazla var, mesela bunu bir peyzaj sunumunda burada, hocanın birisine sordum, dedi ki: "Bütün herkesin alerjisi olabilir herhangi bir şeye." O açıdan değil de genel alerjik hastalıklara sebebiyet veren ağaçların veya bitkiler bu ekosistem tabanlı şehir planlamalarında hiç ele alınıyor mu?
Bir başkası, parkların sulanması. Bu zaten bütün şehirlerde hepten sıkıntılı bir durum, çok içler acısı yani tarımdan sürekli bahsediyoruz fakat Türkiye'de şehirlerde parkların sulanması çok kötü düzeyde.
Bu böcekten bahsettik, millî parktaki böceğin yayılışından bahsettik fakat böceklerin davranışları birbirlerinden farklı, istilacı olanlar bulundukları alan içerisinden çıkıp yayılabildikleri kadar yayılırlar. Bir de dışarıdan istilacı olarak kabul edilen böceklerin avcısı burada olmadığı için, ülkemizde olmadığı için onun kontrol edilebilmesi de mümkün olmuyor. Bu konularla ilgili bir çalışma var mı?
Sunumunuz için teşekkür ediyorum, yaptığınız çalışmalar gerçekten güzel. İnşallah, dediğiniz şekilde ormanlarımızın planlamaları yapılır, şehirlerimizde de bu şekilde ekosistem tabanlı planlamalar yapılır.
Ayrıca, şehirlerde bir de bu yeşil alanlar oluşturulurken en büyük problemlerden bir tanesi de ısı adalarının oluşması. Bunları engellemeye yönelik bitki kullanım planlamaları var mı? Kitaba bakamadığım için bunları soruyorum.
Teşekkür ediyorum.