KOMİSYON KONUŞMASI

TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya) - Teşekkürler Başkanım.

Öncelikle, sunumlarınız için çok teşekkür ediyorum.

Kadına yönelik şiddetle mücadelede, aile içi şiddetle mücadelede, akran zorbalığı ve siber zorbalıkla mücadelede de medya, en az kanunlar ve eğitim kadar önemli. Medyanın kullandığı dil, olaylara yaklaşımı, işleyiş biçimi direkt fiziksel şiddeti normalleştirmese de özellikle kadına yönelik şiddetin farklı boyutlarına kapı açıyor. Daha geçenlerde bir kızımız canice katledildi, bedeni varil içinde yakıldıktan sonra beton dökülerek yok edilmek istendi. Burada olay bir kadının, bir insanın canice öldürülmesi, cesedinin yok edilmek istenmesiyken konu bir anda katil caninin evli olmasına geldi; medya, katilin ifadelerini çarşaf çarşaf verdi. Bu olayın onlarca farklı örneğini verebiliriz ve hepimiz bunları görüyoruz. Medya ve etik konusu bence burada devreye giriyor. Etik kurallar uygulanırsa, tüm çalışanların, sadece haber yazan muhabirler değil, kurgulayıcılardan sayfa sekreterlerine, senaristlerden kameramanlara kadar tamamının uyacağı etik kurallar olursa eminim medya kadına şiddette çok büyük yol katedecektir diye düşünüyorum ama maalesef, etik söz konusu olduğunda medyamızın sık sık sınıfta kaldığını görüyoruz. Daha çok okunma, rating ve tabii, sosyal medyada daha çok konuşulma gayesi, sansasyon hedefi etik ilkelerin önüne geçiyor.

Ben tüm konuklarımıza "Gazetelerden televizyonlara, dizilerden gündüz kuşağı programlarına kadar medyanın her dalını kapsayan ve uygulanabilecek etik ilkeler benimsenebilir mi?" diye sormak istiyorum.

Bir diğer sorum Sayın Saygı'ya: Şimdi, sunumuzdan "Toplumda olanı gösteriyorum, ben bundan dolayı eleştirilmemeliyim, şikâyet edilmemeliyim." gibi bir algı çıkardım ben. Gazeteden edindiğiniz istatistiki bilgiler de göz önünde bulundurularak araştırılan konulardan ve sorunlardan haberdar bir Genel Yayın Yönetmesiniz. Şunu sormak istiyorum: Gerek kanalınız gerekse şahsınız, başta şiddet ve kadına şiddet konuları olmak üzere bunlara benzer konularda sorumluluk sahibi olduğunuzu düşünüyor musunuz? Toplumsal konulardaki sorumluluğunuzu nasıl tanımlıyorsunuz diye sormak istiyorum ve ben şunu eklemek istiyorum: Tamam, hani, ratinglere baktığımızda, ben, onurumuzu ratinglere kurban etmeyelim diyorum.

Son bir soru. Özellikle gençler, televizyonda gördükleri kişileri, dizi karakterlerini kendilerine rol model olarak alıyorlar; onlar gibi giyiniyor, onlar gibi konuşuyor, onlar gibi hareket ediyorlar, dizilerdeki gibi dövme yaptıranlar var, dizilerden modayı takip ediyorlar. Televizyonda şiddet görmek artık normalleşti, her gün, her dizinin her bölümünde binlerce kişi öldürülüyor, uyuşturucu kaçakçıları, yeraltı örgütleri, hırsızlar yüceltiliyor, eline silahını alan kendi hukukunu uyguluyor ve bu normalleştiriliyor. Ben şunu merak ediyorum: Yani bu rutin şiddet toplumda var, biz de bunu rutine mi çeviriyoruz yani olağan hâle mi getiriyoruz? "Ya, ben olağanı yapıyorum ve bundan da rating elde ediyorum" mu diyorsunuz?

Bu konuda fikirlerinizi merak ediyorum.

Saygılar.