KOMİSYON KONUŞMASI

HASAN KALYONCU (İzmir) - Sayın Hocam, teşekkür ediyorum.

Arkadaşların hepsine teşekkür ediyorum.

Şimdi, bir konuda Sayın Vekil haklı yani bu Komisyon iklim değişikliğine karşı alınması gereken önlemlerin ne olduğunun tartışıldığı, ülkemizin bu konuda alması gereken önlemleri belirleyeceğimiz ve buna yönelik neler yapabiliriz, bunu ortaya koymaya çalışan bir Komisyon. Aslında konuşmaların hiçbirisi de onun yönünde gitmiyor.

Şimdi, Milankovitch'in teorisi, diğer teoriler, işte, küresel ısınmayı tetikleyen her şey ama bir gerçek var: Bu dünya ısınıyor, ısı artıyor. Biz de zaten bu Komisyonu ondan kurduk. Sebep A, B, C, ne olursa, bu önemli değil. Bu iklim değişikliği ve küresel ısınmaya karşı ülkemizde nasıl önlemler almamız gerekiyor?

Şimdi, sunumlarınızdan dolayı teşekkür ediyorum. Bir de yani madencilik mutlaka yapılmalı, bu konuda size katılıyorum, bunun aksi düşünülemez yani madeniniz varsa çıkartacaksınız fakat çıkartırken de ne sosyal medya üzerinden ne başka bir yerden bu işin baltalanmasına da müsaade etmeyeceksiniz, Bakanlık da denetimlerini tam yapacak.

Şimdi, siyanürle altın çıkarma, bunu araştırırsanız ne olduğunu biliyoruz. Siyanürle altın çıkarma dediğiniz olayda siyanürün nerede kullanıldığını biz biliyoruz yani arama esnasında kullanılmıyor, etrafa döküp saçılmıyor, bunun yöntemleri var ve çevreye zararı da bu kadar fazla değil. Bunu bilimsel olarak.... Sizin görüşünüz o yani dünyadaki durum bu. Az önce nasıl kullanıldığı anlatıldı. Bu bilimsel bir proses. Bu prosesin devamında kaçak olursa ancak çevreye zarar verebilir, kaçak olursa. Kaçak olduğu zaman da altın kaybetmek demek oluyor bu. Bunu hiçbir firma da göz önüne almaz.

Ayrıca, onu da geçiyorum, şimdi, deniyor işte "Kömürü şu zamana kadar kullanma taahhüdü verdi, burada bırakacak." Avrupa'nın bütün ormanları neredeyse yapay, Avrupa'nın bütün nehirleri temizlenmiş nehirler. Kirletti, kirletti, sonra temizledi. Amerika'da kirlenmeden dolayı zarar gören çiftçilere zamanında, zararları karşılığı paralar ödendi yani Amerika da, Avrupa da önce kirletti ve bu tarihî sorumluluğu üzerine aldı, şimdi, bize diyor ki: "Siz karbon emisyonunuzu azaltın." Hayır, biz de diyoruz ki: "Türkiye Cumhuriyeti devleti önlemlerini alarak gelişimini sürdürmek zorundadır."

Şimdi, teori dediğiniz zaman; Milankovitch'in teorisi, 1925, 1935, daha eski teoriler var, hâlâ geçerli. Mesela Darwin'in de bir sürü teorisi var, hâlâ geçerli; Einstein'ın da öyle, tarihi çok önemli değil, hatta o da doğru olabilir. Bunu ne gösterecek? Bunu zaman gösterecek. Şimdi, küresel ısınmanın birçok sebebi var yani mega bir yanardağ patlasa gene iklim değişecek ve bunun sonucunun, küresel ısınmanın sonucunun ısınma mı buzlanma mı yani buzul çağına giriş mi olduğu da henüz belli değil. Kutuplardaki buzullar erirse dünyanın soğuk ve sıcak su akıntıları kesilecek, ondan sonra ne olacağını zaten tahmin etmek de zor. Şimdi, Türkiye'de bu konularla ilgili alacağımız önlemler... Zaten bu Komisyonun kurulma amacı bu ama öyle bir hâle geldi ki biz Paris İklim Anlaşması'nı tartışmaktan neredeyse öteye geçemiyoruz. Ya, Paris İklim Anlaşması'nı Türkiye'den takip eden yetkililer var, ona göre, Türkiye'nin çıkarları doğrultusunda bunu imzalamışlar; Mecliste onaya gelecek, onay kısmını da Türkiye Cumhuriyeti devleti belirleyecek kendi çıkarları doğrultusunda.

Şimdi, madencilikle ilgili konularda... Mesela bir şeyden bahsettiniz, ben oralara geleceğim çünkü bu konuları, teorileri bilim adamları üretiyorlar, çeşitli yönlerde ispatları var, başka birisi farklı söylüyor. Hocamın da dediği gibi yani televizyon konuşmaları da değil, makalelerde yayınlandıysa, bir yerlerden geçtiyse o bilim adamları için daha kıymetli. Fakat şimdi -bunu Bakanlık da söyledi, siz de söylüyorsunuz- diyorsunuz ki: "Maden ocaklarında üst verimli toprak toplanır, ondan sonra, işlem bittikten sonra yerine dökülür." Bunu yapmayan kaç madenci var? Ben size söyleyeyim: Birçok madenci bunu yapmıyor. Geçen Bakanlığa sordum, Bakan Yardımcısı da aynı şeyi söyledi, sonra madencilerle görüştüm, teyit ettim, birçoğu bu sıyırma işlemini yapmıyor ve sonrasında da kullanmıyor, oradaki toprak gidiyor.

İkincisi, maden işletmelerinin çoğunda sondaj yok, sondaj olanlar da bir sondaj için izin alıyor, üç beş sondaj yapıyor, bu da var. Şimdi, bu yaptığınız işle alakalı -Murat Bey'in dediği gibi, ona da katılıyorum- sadece olumlu taraflarını almayın. Şimdi, Türkiye'de inşaat sektörü de çok iyi; bir sürü yanlışları da var.

Şimdi bir başkası... Karayollarının kullandığı sathi kaplama mıcırları var, bu mıcırlar yıkanıyor, yıkandıktan sonra bekleme havuzlarına alınması gerekiyor, birçoğu almıyor, nereye aktarıyor bunu? Bunu tekrar yeraltı sularına o şekilde basıyor. Bu uygulanan yönetmeliklerde falan yok. Bir başkası, bu sadece maden sektörüyle alakalı değil, sondaj işlemleriyle alakalı. Sondaj firmalarının ruhsatsız kuyu açmaması gerekiyor. Sondaj firmalarının açtığı kuyularla ilgili DSİ'den izin alması gerekiyor ve bildirim yapması gerekiyor, eğer yapmazsa sondaj firmalarının tamamının kapatılması ve büyük cezalara çarptırılması gerekiyor. Bu, hangi sektörde olursa olsun DSİ'nin haberi olmadan hiç kimsenin hiçbir yerde sondaj yapmaması gerekiyor.

Şimdi, şöyle bir durum var: Kanunlarımız yeterli olsa da madencilikle ilgili tüm önlemleri alıyor olsak da denetim eksikliğinden dolayı birçok yanlış iş yapan var. Standart, kanunlara göre uygulanan işlemlerde bir sıkıntı yok. Mesela, sizin gösterdiğiniz rehabilitasyon alanları var ya, ben size bir yer söyleyeyim, çevreciler de çok fazla üzerinde duruyorlar, internetten de hemen girip bakabilirsiniz: Demre Çayı'ndaki mermer ocaklarına bakın, hatta Google Earth'e girdiğiniz zaman orayı bembeyaz görebilirsiniz, sağlı sollu her iki tarafında mermer ocakları var ve akarsu tamamen mermer tozlarıyla, kaya parçalarıyla oradaki madencilerin faaliyetleri sonucu kaplanmış ve bu henüz giderilemedi bildiğim kadarıyla. Bunun birçok benzeri de var, sulak alanlarda bu etkililer var, diğer yerlerde yanlış uygulamalar da var yani madencilikte yanlış... Ama bu, madenciliğin kötü olduğu anlamına gelmez, bunların düzeltilmesi gerekiyor. Bizim iklim değişikliğine karşı alacağımız önlemlerden birisi bu: Maden sahaları sulak alanlarımızı tehdit etmeyecek. Maden sahaları... Daha önce zeytinde söylemiştik, 3 kilometre mesafede zeytin ağacı olduğu zaman adam 3 kilometreye gidiyor da domates yetiştiriyorsa onu tozla kaplamanın bir âlemi yok. Tarım açısından da sularımız açısından da ormanlarımız açısından da en yeni, en iyi teknolojilerle, gerekirse galeri yöntemleriyle... Yani madenciliğin de kendisini yenilemesi ve bu ülkenin değerlerine zarar vermeden maden çıkarması gerekiyor, bunun haricinde sizin anlattıklarınızın hepsine ben birebir katılıyorum, ülke için gerekli.

Mesela, onu söyleyecektim en başta, unuttum: Amerika'nın bir denemesi var uçak gemisinde; 18 ton bomba patlatıyor okyanusta. Bu, hiç kimse tarafından dile getirilmiyor. Neden? Şimdi, bu adamlar işte, Paris Sözleşmesi'ne, Yeşil İklim Fonu'na, ona buna imza atıyor. 18 tonu patlattığınızda siz o denizdeki ekolojik sisteme ne kadar zarar veriyorsunuz, bunun hiçbir açıklaması yok, kimseye hesap vermiyor ve oradaki emisyon ne, onun hesabını vermiyor. Hocamın dediği bir şeye daha katılıyorum, şimdi, Kanada, ABD, Rusya Kuzey Kutbundaki fosil yakıtların peşinde, nasıl paylaşacaklarına dair bunların hesaplarını yapıyorlar. Atom bombası denemeleri nerede yapılıyor, bunların emisyonu ne oluyor? Şimdi, bunlar ile Türkiye'ninkini karşılaştırdığınız zaman Türkiye'de bununla ilgili endişelenmemize gerek yok çünkü bizimki zaten düşük ve hatta Çevre Bakan Yardımcısı buradaki sunumda "Vermiş olsak yani bir sınır değeri vermiş olsak zaten onun altında kaldık." dedi. Onun için Türkiye Cumhuriyeti devleti gelişimini sürdürmek zorunda, bunun için de bütün imkânlarını kullanacak, bunu sürekli tekrarlıyorum. Terör örgütlerinin emisyonları, ABD'nin ve Avrupa Birliğinin yapmış olduğu bu denemeler sonucu ortaya çıkan emisyonlar... "Maden zengini Afrika" dedi Sayın Vekil, maden zengini Afrika'da elmas madenini de altın madenini de Afrikalılar çıkaramıyor zaten. Bunları çıkaran firmalar belli ve ABD'nin, Avrupa'nın büyük firmaları üretim sektörlerini diğer devletlere kaydırmış durumda, şu anda karbon emisyonlarından kurtuluyorlar. Tarihî sorumluluğun bir kısmını zaten üzerlerinden atmışlar, bu daha şeye girmedi çünkü ABD'li firma Türkiye'de üretim yapıyorsa bizim hesaba yazılıyor, Hindistan'da yapıyorsa Hindistan'a, Polonya'da yapıyorsa Polonya'ya... Bir ara tekstil sektörü Balkanlar'a kaydırılmıştı, benzer durumlar var. Yani bunların içerisinde Hocamın söylediği, komplo teorisi olarak nitelendirilen mevzuları da zaman zaman dikkate almamız gerekiyor çünkü bu komplo teorileri, Musk'ın uydu fırlatmaları vesair bunları yaparken kimseden izin almıyorlar, 3,9 şiddetinde deprem oluşturacak bir faaliyete girerken Birleşmiş Milletlerden de izin almıyorlar.

Teşekkür ediyorum.