| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Emlak Katılım Bankası AŞ'nin 2017 ve 2018 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 15 .06.2021 |
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Tabii, Atila Bey kurumun içerisindeki personelin maaşlarıyla ilgili gerekli rakamları söyledi. Tabii, bir normal İş Kanunu'na göre çalışmak var, bir de diğer çalıştırdığınız insanlarla özel sözleşmeler imzalıyorsunuz, o sözleşme kapsamında muhakkak işte şu kadar dönem sonra bu kadar tazminat verilecektir diye. Yani, bu kadar yüksek tazminatlar çıktığına göre muhakkak ki çalışan insanla aranızda bir özel anlaşma var ki o anlaşma üzerinden bu işlemleri yapıyorsunuz. Tabii, sektörde çok farklı insanlar var ama netice itibarıyla siz kamu adına görev yapıyorsunuz, fakir fukaranın ödediği vergilerle bu sistemi yürütmeye çalışıyorsunuz. Yani, hakikaten işte ne bileyim, kredi kuruluna herkesin girmesi yani sadece ve sadece... Şimdi, Türkiye'de bir kanaat oluştu, işte ne bileyim, devletten bir şeyler elde etmek. Yani, bu, toplumun o kadar tabanına kadar işledi ki 250-300 kişilik bir kadroya 20 bin-30 bin kişi başvuruyor yani 250 kişi devlette işe girecek, 30 bin kişi; öbür tarafta sanayici, üretici vasıflı eleman arıyor, vasıflı eleman bulamıyor. Yani burayı, kamuyu hep beraber, bu bizim değil hepimizin görevi, bu masada hepimiz aynı safta oturuyoruz, aynı yerde duruyoruz, dolayısıyla bu hak ve hukuku sonuna kadar muhafaza etmemiz lazım. Yani, emanetin emanetçisiyiz biz. Kendi şahsi paranız olsa istediğiniz kadar harcayın kimsenin buna bir itirazı olmaz.
Tabii, özellikle Emlak Katılım Bankasının hedefleri var burada. İşte, ülkemizin deprem kuşağında olmasından dolayı riskli yapıların acil dönüşümünün hızlıca gerçekleşmesi gibi ve bununla ilgili farklı finans yöntemleri var. Burası hakikaten önemli yani neticede Türkiye deprem kuşağında, yüzde 66'sı, 67'si deprem kuşağında. Şu anki komisyonda da olan arkadaşlarımız var, bizim yaklaşık 6 milyon civarında konutu dönüştürmemiz gerekiyor. Mevcut imkânlarla bugüne kadar Hükûmetin yaptığı on dokuz yıllık dönemde yaklaşık 975 bin civarında yani TOKİ marifetiyle yaptığı. Demek ki bunu sadece devlet eliyle yapmaya kalkarsak -6 milyonu 1 milyona düşersek- yüz yirmi sene sürer. Şimdi, sizin burada söylediğiniz belli modeller var yani bunları belki de bizim ilk defa duyduğumuz "sukuk" gibi veyahut da ne bileyim, yine buna benzer işte ""evini bekletmeyen finansman" gibi. Bir de bu alan, inanılmaz derecede, dolandırılmaya çok müsait bir alan. Mesela, geçen yine Meclisten geçirdik; belli ücret ödüyorsun, ayda şunu ödüyorsun, kura çekiyorsun, notere gidiyorsun, noterden geliyorsun, bu yöntemle ev sahibi oluyorsun gibi. Yine, buna benzer, işte, kooperatifler var Türkiye'de; yine, buna benzer, maket üzerinden projelerin satılması dâhil ciddi sorunlar yaşanıyor yani burada bir devlet otoritesinin bir yere konulması lazım. Bu manada size inanılmaz işler düşüyor. Bu konuda uzmanlaşmanız de bence yine önemli. Biz diyoruz ki Halk Bankası esnafın işlerine baksın, Ziraat Bankası çiftçinin işlerine baksın, bugün bu Emlak Katılım Bankası da bu konut işlerine baksın yani bu alanda uzmanlaşsın. İşte, kira sertifikalarının ihracatından bahsediyorsunuz, "sukuk"tan bahsediyorsunuz yani bu konuda inanılmaz kaynağa ihtiyacımız var. Ama bazen genel müdürleriniz burada bazı şeyleri ifade ederken diyor ki: "Paramız var, diğer kurumlara da veriyoruz." Bence siz şu kadar iş meydandayken sakın ola ki "Paramız var, falanca sistemi de destekliyoruz, filanca sistemi de destekliyoruz." şeyine girmeyin. Çünkü sizin önünüzde, ben söylüyorum, Türkiye'de 6 milyon civarında şu veya bu şekilde dönüşümü bekleyen konut var. Eğer bu alanda uzmanlaşabiliyorsanız... Vatandaş bu çetrefilli işlerin arasından çıkamıyor. Proje geliştirilir, kredilerin daha kolay ulaşması sağlanır veyahut Türkiye'deki gelir seviyesi belli yani neredeyse asgari ücret Türkiye'de ortalama ücret olmaya başladı. Dolayısıyla sizin daha dar gelirliler için ilave konut teklifini karşılamanız lazım gelirken bir taraftan da özellikle 99 öncesi yapılan konutların yüzde 90'ı neredeyse -bizim tespitlerimiz, Deprem Komisyonu vardı, ben de oradaydım- depreme dayanıklı değil. Bir de bunların dönüşümüyle ilgili bir model geliştirmeniz lazım yani çok ortaklı olursa ne olur, hiç yoksa ne olur? Şehirde bir yapılaşma var, mesela, Ankara için düşünürsek, işte, Demetevler'in yüzde 90'ı 99'lu yıllardan önce oluştu. Orada mevcut bir yapı var, hiçbir belediye bunların altından kalkamıyor. Sigorta şirketleri var, deprem sigortaları var. Yan kurumlarla da aslında bir araya gelmelisiniz. Mesela, Deprem Sigortası Fonunda toplanan 11 milyar var; bundan siz istifade edebilirsiniz yani bunu da kendi bütçenizde bu manada değerlendirebilirsiniz veyahut eskiden konut fonu vardı, belki yine böyle bir yapı oluşabilir. İnsanlara birim konut satabilirsiniz yani bazen 1 metrekare... İşte, metrekare fiyatı şu kadar dersiniz, adam altın biriktirir gibi -şu an aklımdan geçenleri söylüyorum- metrekare bazlı olabilir. Buna benzer, benim sizden ümidim fazla; siz ilgi alanınızın, hedefleriniz de bu olduğunu zaten söylüyorsunuz. Dolayısıyla bu konuyla ilgili kendinize koyduğunuz bir hedefiniz var mı "2021'de buna ulaşacağız, 2022'de böyle, 2023'te böyle; bununla ilgili hedeflerimiz var." gibi? Mesela, siz proje destekliyor musunuz? İşiniz sadece dönüşüm projelerine destek olmak mı? Yoksa vatandaş kendisi de bir araya gelip bu konuda bir çözüm üretebilir ki en zor çözümleri belki de vatandaş üretir. Yani burada sizin de belediye başkanı vardı, Ahmet Bey; o söylemişti ki: "Vatandaş birbirleriyle görüşerek bu işi çözerse en hızlı çözüm o oluyor." Mesela, onlara bir model oluşturabilirsiniz. Mesela, nereden başlıyorsunuz? Yani katılım bankalarının daha çok böyle İslami kurallara göre bir metodu var. İşte, orada murabahanız var, mudarabanız var; var, var yani "Yarın ben senden para istiyorum." desem vermiyorsun, diyorsun ki: "Ya mal alacaksın ya da bir şey alacaksın." Dolayısıyla sizin bence bol miktarda model çalışmanız lazım. Bol miktarda model çalışarak "Kendiniz dönüşüm yapmak istiyorsanız model bu, arsa sıfır; bir yeri bir yere taşıyacaksanız model bu." diyeceksiniz ama dönüp dolaşıp bu işin sonucu paraya dayanıyor. İşte, bu "sukuk"tur... Bu nedir? Bizim ilk defa duyduğumuz şeyler, biliyoruz ama çok az. Bununla ilgili bize biraz bilgi verebilir misiniz.
Yine, dediğim gibi, mesela, kendi projeleriniz var mı? Biz de proje yapıyoruz veya bankanın arkasında durduğu ki... Bütün bu yolsuzlukların önüne geçmek. Yani siz devlet olduğunuz sürece bazen Türkiye'de normal vatandaştan daha pahalıya bile satabilirsiniz. Çünkü diyor ki: "Arkada devlet var, vadesi var, şu var, bu var; bizim paramız pulumuz kaybolmaz." Türkiye'de zaten bir sürü mağdurlar derneği var; İstanbul'da, Ankara'da ha bire mağdurlar derneği var. İşte, birazdan Meclise gidip yine bir mağdurlar derneğini konuşacağız. Onun için, bu mağduriyetlerin oluşmaması için devletin bir yerde durması lazım. Dolayısıyla siz de devletin bir kurumu olarak bu işin neresinde duruyorsunuz? Biz bu son dönemde, bundan sonraki toplantılarda sizden bununla ilgili daha somut öneriler bekliyoruz yani geliştirdiğiniz önerileri. Daha genç bir banka, yeni başladınız, önünüzde de uzunca bir süre var ve inanılmaz da görevleriniz var. Ben başarılar diliyorum.
Bundan öncekilerle ilgili, tabii, sonuçlandırmak lazım. Artık, bilmiyorum, bu riskleri aldınız mı, sattınız mı? Şimdi riskler satılıyor da, işte, şu kadar oranla veriliyor, satılıyor ama acı olan şu: Yani bu dolandırılma hikâyeleri göz göre göre geliyor yani "Ben geliyorum, sizi dolandıracağım." diyor. Şu veya bu sebeple... Şurada açtığınız her kredinin, attığınız her imzanın, Sayın Genel Müdürüm, sorumluluğunu sizler taşıyacaksınız. Ne sizi etki altında bırakmaya çalışanlar ne de sizi yönlendirenler bunun hesabını vermeyecekler; ben bunu size hatırlatmak istiyorum. Onun için, öbür tarafta durumunuz ne olur, bilmiyorum. Ne kadar dayanıyorsanız o kadar elinizi sobaya tutun Sayın Genel Müdürüm.
Allah yardımcınız olsun.
KEMAL ÇELİK (Antalya) - Onu herkes biliyor ya! Tavsiyeye bak!
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Kemal Ağabey, sana da aynısını söylüyorum.
KEMAL ÇELİK (Antalya) - Sen kendine söyle.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Önce kendime söylüyorum.
Niye senin zoruna gidiyor Kemal Ağabey, anlamadım ya!
KEMAL ÇELİK (Antalya) - Böyle şey mi olur? Koskoca Genel Müdüre söylüyorsun, herkes sorumluluğunu biliyor.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Burada bizim görevimiz hatırlatmak.