KOMİSYON KONUŞMASI

HASAN KALYONCU (İzmir) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım; teşekkür ediyorum sunumunuz için.

Sunum çok güzeldi, bugünkü durumu net anladık fakat gelecekle ilgili, yani 2021'de veriler bitiyor. Şimdi, Meteoroloji Genel Müdürlüğünün verdiği veriler var, 2050, 2100'e kadar. Bu veriler kullanılarak yer altı suyu, yüzey suyu, yağacak yağmur, bunlarla ilgili herhangi bir tahmin yaparak buna karşı bir önlem stratejisi geliştirilemez mi? Şimdi, aynı Bakanlık içerisinde ortak çalışmayla, mesela sizin dediğiniz bütün yatırımlar DSİ'de fakat denetim Çevre Bakanlığında; bunun DSİ'ye aktarılması gerekiyor fakat diğer kurumlarla da ortak çalışma yapmanız gerekiyor. Yani DSİ, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, ondan sonra Meteoroloji Genel Müdürlüğü ve Türkiye Su Enstitüsü yani hep beraber, bu kadar kurum var, bütün hepsi buna... Yani bizim için gelecekte ne olacağı önemli.

Şu andaki durumu bir şekilde kurtarıyoruz fakat gelecekte ne olacağını bilirsek önlem almamız ona göre farklılaşıyor. Mesela, Karadeniz de dâhil, sürekli yağmurlar kesildi yani yavaş ve sürekli yağan yağışlar almıyoruz. Çoğunluğu sağanak olarak geliyor ve sağanak geldiğinde de bu sefer yer altı suyuna geçiş de söylediğiniz gibi fazla olmuyor, azalıyor. Bunların hepsine karşı planlama yapabilmek için bizim önümüzdeki yıllarda yağış durumuyla yer altı ve yer üstü suyunu üç aşağı beş yukarı hesaplamamız ve riskleri ortaya koymamız gerek. Yani mesela, 1977'den bugüne kadar geliyor ya veriler; buna göre tahminler de 2100 yılına kadar gitmesi gerekiyor. Bu ülkeyi buna göre daha iyi hazırlamak açısından oldukça önemli, hatta ben sürekli tekrarlıyorum: Su, tarım Türkiye için millî güvenlik meselesi.

Şimdi, bunun üzerinden devam edersek, gelecek yıllara göre buharlaşma hızının nasıl değişeceği, yüzey alanı, birim alanına göre mesela Akdeniz'de ne kadar su kaybedeceğimiz, Karadeniz'de ne kadar kaybedeceğimiz, İç Anadolu'da ne kadar buharlaşmayla bizim su kaybedeceğimiz ve bu farklılıkları da bizim çıkarmamız gerekiyor. Çünkü buharlaşma katsayısı elinizde bir tane var, sürekli o kullanılıyor. Ama iklim değişikliğine karşı, iklim değişikliğindeki ısınmayla beraber bu katsayılar nasıl değişecek?

Bir başkası, gölleri konuştuk. Yine, aynı şekilde bu buharlaşma hızı ısı artışı olduğu takdirde bazı gölleri biz kurtaramayacağız. Yani ne yaparsanız yapın, dışarıdan su getirin, o olsun, bu olsun, bu göller mutlaka kuruma eğilimine girecek çünkü sıcaklık artışı ona el vermeyecek. Bunlarla ilgili mesela hangi gölleri kaybedebiliriz, hangi sürede kaybedebiliriz? Karapınar'da olduğu gibi, çölleşme olduğunda biz tarım arazisini de kaybedeceğiz yani orada tarım yapamayacak duruma geleceğiz. Böyle arazilerimiz var mı? Buraya farklı havzalardan havzalar arası su aktarsak da kurtaramayacağımız alanlar olması gerekiyor. Isınma durumuna göre, verilen kuraklık bilgilerine göre, tahminlere göre böyle alanlarımız var Türkiye'de. O zaman bu alanlar için de fazla yatırım yapmaya da gerek yok yani birçok açıdan bunun değerlendirilmesi, ele alınması gerekiyor.

Şimdi, ısı çok yükseldiğinde ne tarım yapabilirsiniz ne oradaki suyu koruyabilirsiniz. Bunun için planlamalar gerekiyor ve özellikle bu iş birliğini yapmanız gerekiyor yani Meteorolojiyle, diğer birimlerle beraber ortak çalışma yapacak birimlerinizin olması gerekiyor. Yani şu anda DSİ'nin yaptığı çalışmalar, bu sunduğunuz şu anki bilgiler, bunlar çok güzel. DSİ zaten köklü bir kurum, kurumsallaşmış bir yapısı var ama bunun içerisinde bunun yetkilerinde de iş birliğinde de artışlar olması gerekiyor. Bunu yaparsanız, en azından gelecekteki durumumuzu görmemiz açısından oldukça önemli.

Bir diğeri, mesela can suyu. Az önce en son kuşları gördük, yaban hayatıyla ilgili bilgi verdiniz ama DSİ'nin barajlarının büyük bir çoğunluğunda özellikle yaz aylarında can suyu bırakılmıyor. Mesela Alakır Barajı buna örnek, Alakır'dan sonra dere yatağında tek damla su bulamazsınız. Buradaki doğal hayatı, oradaki böcek türlerini, canlı türlerini bunları düşünerek de bunu ayarlamak gerekiyor. Şimdi HES'lerde bu mecburi ama DSİ'nin barajlarına, benim arazide gördüğüm, özellikle yaz aylarında can suyu bırakımı olmuyor.

Bir diğeri, şimdi, bu su tahsisleri ve su kullanımlarında veya su yapılarında ekolojik faktörler göz önüne alınıyor mu? Bunların değerlendirmesini yapıyor musunuz? Bunları soru olarak soruyorum, bundan sonra zaten hepsine devam edeceğim.

Yine, yaban hayatının korunması açısından özellikle Karadeniz tarafında suya erişim yok, taşkın koruma alanlarınızda, dere kenarlarına yaptığınız duvarlardan aşağı canlılar inemiyorlar. Bir ceylan geçen düştü, yaklaşık 5-6 kilometre yürüyerek deniz sahilinden çıkmak zorunda kaldı. Burada derenin akış yönüne ters şekilde inişler yapılamaz mı? Hatta son yaptığınız duvarlarda daha yayvan, inişi kolaylaştıracak çalışmalarınız da var.

DSİ GENEL MÜDÜR VEKİLİ KAYA YILDIZ - İniş rampaları şeklinde diyorsunuz.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Evet.

Çalışmalarınız da var ama eski yapılara iniş rampaları koyamaz mısınız? Yani bu, yaban hayatının suya ulaşımı açısından oldukça önemli.

Bir de bu yer altı suyu kullanımında sanayi tesisleriyle ilgili önlem paketleriniz mevcut mu? Yani bunların fiyatlandırılması neye göre yapılıyor? Mesela İzmir'de kola fabrikası var, çok yüksek miktarda yer altı suyu kullanıyor. Bu yer altı suyu çekilen alanların denize giden kanallardan alınması daha mantıklı değil mi? Bilmiyorum oradaki durumu da yani denize tatlı su akarken -nasılsa denize gidiyor- oradan çekmesi de mantıklı değil mi; bunun bir planlaması yapılabilir mi? Bunu öneri olarak sunuyorum, bilmiyorum nereden alıyor, nasıl alıyor da çünkü bunlar çok yüksek miktarda su kullanıyor, ücretlendirmesi nasıl, diğerleriyle aynı mı, değil mi, yüksek ücretlendirme mi yapıyorsunuz? Vatandaş açısından bunlar ticari kuruluşlardır, ödemeyi de tüm vatandaşın hakkını kullandığı için ona göre almanız gerekiyor yani belediyenin uyguladığı tarifeden alıyorsanız olmaz.

Kaçak kuyuları ne zaman kontrol altına alacaksınız? Bu kaçak kuyular çok önemli. Şimdi, mesela bu hobi bahçeleriyle ilgili kanun çıktı, inşallah belediyeler zahmet edip oraları düzeltebilirlerse, binaları yıkabilirlerse, hemen hemen hepsinin bahçesinde bir tane kuyu açılmış. Bu kaçak kuyular ne zaman... Kanun var, işte, kaçak kuyulara müdahale etme durumu var fakat şöyle de bir durum var: Özellikle güneydoğu taraflarında mesela adam kuyuyu kaçak açıyor, ruhsat alamıyor; elektrikle pompa çalıştırması lazım, kaçak elektrik çekiyor, ondan sonra kendisini ihbar ediyor. Bu sefer, TEDAŞ galiba orada, o geliyor, ona abonelik veriyor. Bu sefer öbür taraftan hiç şey almasına gerek kalmıyor. Bununla ilgili, ilgili kuruluşla bir görüşmeniz var mı? Yani elektrik bağlamadan orada pompayı kullanamaz. Oranın elektriği bağlamaması demek, kaçak kuyunun kullanılamaması demektir. Yani orayla ilgili bir bağlantınız var mı?

Bu ürün desen değişimiyle ilgili -zaten kalkınma planında yer alıyor- bu suya bağlı olarak değişimlerin planlaması ne zaman? Yani mesela Konya Ovası'nda çok fazla şeker pancarı, mısır gibi suya çok ihtiyaç olan üretimler var; bunların tasfiyesi veya değişimi nasıl yapılacak, bununla ilgili bir planlama var mı? Çünkü kolay bir şey değil, orada fabrikaları var ona uygun, çiftçiler ona göre kendini ayarlamış. Bununla ilgili düzenleme ve sonuç olarak bütün hepsinin yerli yerine oturmasını ne zamana kadar planlıyorsunuz?

Şimdi, bu göllerle ilgili veriler verdiniz; bugünkü durumları güzel, hepsi tamam. Fakat yine, demin söylediğim gibi yağış durumlarına göre Eğirdir Gölü 2030'da ne olacak? Çünkü Davraz Dağı'nda bildiğimiz kadarıyla kayak tesisleri yukarı doğru gidiyor. Bu da demektir ki kar eskisi kadar yağmıyor. Eğirdir Gölü'nü besleyen en büyük kaynaklar da eriyen kar suları. Şimdi, bu saydığınız göllerde 2030'da, 2050'de, 2100'de ne gibi durumlar yaşanacak? Mesela Seyfe Gölü'nde biraz çalışmalarınız var ama yine de büyük sıkıntı var orada.

Bir de bu arıtma tesislerinden bahsettiniz; arıtma tesislerinde şu anda çıkan sular... Alıcı ortamda kirletici olmayan kaç tane arıtma tesisi var? Yani sorduğum soru şu: Türkiye'deki arıtma tesislerinin kaç tanesi düzgün çalışıyor? Çünkü araziden de bildiğimiz gibi gece saat on iki bir arasında genellikle belediyeler arıtma tesislerini baypas ederek bütün kirli suyu akarsulara aktarıyor. Bu özellikle gece yapılan bir iş, belediyelerin işine geliyor hiç arıtma yapmadan o sudan da kurtulmuş oluyorlar. Su Yönetimi Genel Müdürümüz burada galiba mesela geçen onun sunumunda yanlış hatırlamıyorsam bazı illerin kayıp kaçak oranları yok, vermemiş, bilgi vermiyor. Bu bilgi neden verilmiyor ve bununla ilgili nasıl bir düzenleme yapıp bunların tam girmesi sağlanmalı? Hatta ben şundan da endişe duyuyorum: Bazı illerde verdikleri kayıp kaçak oranları ile yayınladıkları kayıp kaçak oranları birbirini tutmuyor. Bunun da denetim altına alınması lazım. Şimdi, yeni getirilen yükümlülüklere göre "yüzde 30" diyor ama kayıp kaçak oranı daha yüksek. Bunun da bir şekilde denetim altına alınması gerekiyor diye düşünüyorum.

Şimdi, bunun yanında DSİ... Mesela sel durumlarında -o Giresun'daki hariç- şehirlerde çok büyük sel felaketleri oluyor; bunun sebepleri de şehir içindeki dereler. Büyükşehir belediye sınırları içerisinde bu dereler üzerinde ıslah çalışmaları yapılırken, taşkın kontrolü çalışmaları yapılırken, yerleşime açılırken DSİ'den görüş alıyorlar mı belediyeler yani alıp almadıklarını bilmiyorum, onu soruyorum. Alıyorlar mı?

DSİ GENEL MÜDÜR VEKİLİ KAYA YILDIZ - Onu sonra mı cevaplayayım?

HASAN KALYONCU (İzmir) - Sonra cevaplarsınız, sorduğum çok önemli çünkü.

Alıyorlarsa buna uygun hareket ediyorlar mı, hareket edip etmediklerini neresi denetliyor? Bu çok önemli bir şey çünkü insanların can ve mal kayıpları genellikle şehir içerisindeki dere yataklarının getirdiği sellerden kaynaklı.

Şimdi, sıcaklık değişimi... Yine oraya geliyoruz; tarımı etkileyecek, bunu biliyoruz. Yatırımların planlanması yani 2050 yılında yatırım planlanırken mesela sıcaklığın çok yüksek olduğu alanlarda sulama yapsanız da bir verim elde edemeyeceksiniz. Buna karşı B planlarınız var mı DSİ olarak? Yani şu alan ısındığında biz yatırımları şuraya kaydırabiliriz diye bir B planı. Çünkü tarım yapamadığınız müddetçe ülkenin ayakta kalması mümkün değil. Mesela Konya Ovası kuruduğunda buradaki üretimi biz işte Çukurova'ya alabiliriz gibi bir planlama ve ona yönelik bir proje, geleceğe yönelik bir proje oluşturma gibi bir şeyiniz var mı?

Bir başkası, yer altı suyu besleme çalışmalarında -ne kadar uygun olur nasıl olur tam olarak onu bilemiyorum ama onun da mühendislik teknikleri var özellikle barajlarda kışın fazla gelen su, yer altı sularına aktarılabilir mi, yer altı sistemine aktarılabilir mi? Bunun için de zaten kirlenmemiş olması ve çeşitli şeylerden geçmesi gerekiyor yani böyle bir mühendislikle bu planlamaya alınabilir mi? Çünkü kışın barajlardan bizim bıraktığımız su oldukça fazla.

Bir de kirlilik belirleme çalışmaları yapıldı bildiğim kadarıyla. Bu, 2013 yılında başladı, tüm havzalarda büyük bir çoğunluğunun bitirildiğini biliyorum. Bundan sonra yaptığınız uygulamalarla havza bazlı iyileştirmeler nerelerde oldu yani iyileşme var mı? Sizin yaptığınız çalışmaların sonucunda havzalarda, akarsularda kirlilik seviyeleri iyileşenler var mı? Yani bizim bu yaptığımız yaklaşık sekiz yıllık çalışmanın sonucunda biz nerelerde ne aşama kaydettik?

Benim sorularım bu kadar Sayın Bakanım, Sayın Başkanım.

Çok teşekkür ediyorum.