KOMİSYON KONUŞMASI

HASAN KALYONCU (İzmir) - Şimdi, hemen Murat Bey'in söylediğiyle başlayayım da.

Karakılçık buğday, evet, ata tohumu da üretim açısından da dediğiniz özelliklere sahip fakat verim olarak onda 1.

MURAT BAKAN (İzmir) - Ama daha büyük alanda üretilemez mi? Daha kurak alanlarda?

HASAN KALYONCU (İzmir) - Yani diğeri onda 1 veriyorsa sadece ekmek yapımında kullanıyor, bisküvi, yan ürün olarak hiçbir yerde kullanamıyorsunuz, öğütmesi de farkı. Onunla ilgili Tarım Bakanlığının birçok çalışması var ve Türkiye'de GDO'lu buğday yok. Yani ondan çeşit üretiyor, verimli çeşidi üretme şeyleri var...

MURAT BAKAN (İzmir) - O tohumu da kullanamıyorsun anlamında söylüyorum. Yani tohumu ithal etmiyor muyuz Hocam?

HASAN KALYONCU (İzmir) - Yok. Türkiye'de GDO'lu, bu Tarım Bakanlığının...

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Şimdi, efendim, Tarım Bakanlığı gelecek önümüzdeki hafta, tarımla ilgili bütün soruları onlara sorun efendim. Hepsini de davet ediyoruz.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Şimdi, Sayın Hocam, ben şunu söyleyeyim: Zaten On Birinci Kalkınma Planı'da Milliyetçi Hareket Partisinin de önerisiyle beraber iklim değişikliğine bağlı olarak ürün desen değişiminin planlanması bir eylem planı olarak yer alıyor. İkincisi, İstilacı Türlerle Mücadele Ve Patojenlerle Mücadele Eylem Planı da On Birinci Kalkınma Planı'nda var. Bu sizin çalışmalarınız için önemli, söylediklerinizden birisi, çözüm yollarından birisi buydu.

Hemen, en sondan başlayayım. Klorofil- Aı toksik algleri göstermiyor.

PROF. DR. MERYEM BEKLİOĞLU - Göstermiyor tabii.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Oradaki alglerin tamamını gösteriyor, klorofil-Aı ölçümü; bütün alglerde klorofil-Aı bulunduğu için o. Yani toksik alglerin bulunduğu yerler Türkiye'de var, bazı şehirlerde ama göllerde böyle toksik alglerin çok yoğun olarak var olduğu bir şey ben hatırlamıyorum.

PROF. DR. MERYEM BEKLİOĞLU - Var Hocam.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Neresi, öğrenebilir miyim Hocam?

PROF. DR. MERYEM BEKLİOĞLU - Bu konuda hatta Bakanlık proje yaptırdı.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Yok, yer olarak söylerseniz.

PROF. DR. MERYEM BEKLİOĞLU - İşte Akgöl, Eymir Göl'ü. Eymir'e, yazın ağustos ayında gidin, bakın, sıcaklar arttığında bu toksik algler artıyor yani.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Var, var, onlar var da o kadar...

PROF. DR. MERYEM BEKLİOĞLU - Çok gölde var, düşündüğünüzden çok daha fazla. Marmara Göl'ü, yaz aylarında tamamen şeyle kaplanıyor...

HASAN KALYONCU (İzmir) - Hocam, ben Profesör Doktor Hasan Kalyoncu, hidrobiyoloğum, ekolog sayılırım biraz; konuyla ilgili bilgim var.

Şimdi, ekolojik çeşitliliği koruma haricinde, özellikle sıcaklığın nasıl etki edeceğine baktınız mı Hocam? Yani bu çok önemli çünkü biyoçeşitlilik açısından su sıcaklığı birçok şeyi değiştirebilir. Bu, yazın veya göllerde su miktarının azalması, çevrede kullanılan azot-fosforun suya taşınması, zeminden tekrar suya geçişi su sıcaklığının tetiklemesiyle evet artıyor, tuzluluk da buna bağlı olarak artacak fakat, şimdi, yaptığınız çalışmalarda; göllerde sadece su azalması, tarımda fazla kullanılmasına mı bağlı, yoksa ürün desen değişikliğiyle bu kurtarılabilecek mi? Mesela, göllerdeki su azlığını, gölleri besleyen kaynaklar üzerinde bent, baraj, gölet yapılıp yapılmadığı, bu konuyu dikkate alarak göllerdeki azalma miktarını da buna dâhil ediyor musunuz? Ve bununla beraber buharlaşma yüzeyi çok fazla arttığı için havzada buharlaşmayı daha da artırabiliyor durumda. Zaten yüzeyi arttırdığınız zaman buharlaşmayı da çok fazla artırıyorsunuz. Bunu havza için söylüyorum, havzada buharlaşma miktarı yükseliyor.

Şimdi, yağış rejimleri dikkate alındığında, özellikle kar yağışı, karın kalma süresi. Bunlar göllerde, mesela Eğirdir ve Beyşehir Gölü gibi çok fazla yüzey suyu kaynağıyla beslenmeyen göllerde genellikle karların erimesi sonucu göllerde su miktarı artıyor ve göller zaten, yani evrimsel olarak yok olma eğilimine giderler. Göller; önce oluşur, sonra yavaş yavaş dolmayla beraber de evrimsel olarak yok olmaya doğru giderler fakat bizim buradaki önlemlerimiz şu olması gerekiyor: Biz, bu gölleri nasıl kurtarabiliriz? Nasıl göllerde yaşayan, sadece yani ördek ve balıkla alakalı değil, korumadan önce sıcaklık değişimleri birçok balık türünü ortadan kaldıracak, endemik olanları da ortadan kaldıracak. Bunun yanında, Sayın Bakanım bitki türlerini söyledi, şu anda Türkiye'de sularda yaşayan omurgasız canlıların miktarı tam olarak da belli değil, hâlâ araştırmalar devam ediyor ve çok yüksek çeşitliliğe sahip. Onun için bizim sularımızda çok fazla endemik tür de var. Endemik olanları nasıl kurtarabiliriz? Mesela, bununla ilgili şöyle bir akademi ya da böyle bir çalışma var mı? Yani bunları, Türkiye'de var olan hem genetik mirasın korunması hem endemik türlerin korunması açısından bunları saklayabileceğimiz botanik bahçeleri veya bu bahçeler içerisinde havuzlar ve benzeri şeyler. Bunların aslında çalışılması lazım. Yani bu planlama da oldukça önemli.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Yani fauna için mi diyorsun? fauna için mi?

HASAN KALYONCU (İzmir) - Fauna da flora da fark etmez. Yani şu anda bizim -dün de konuştuk- endemik alanlarımızda mikroklimalar var, bu mikroklimalar çok etkili. Onlar kaybolduğu zaman o alana özgü türlerimizi kaybedeceğiz. Mesela, Akdeniz Bölgesi'nde, Antalya'da yayılış gösteren 4 tane kırmızı benekli 4 veya 5 tür kırmızı benekli alabalığımız var.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Evet.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Ve yükselti olarak 300 metrelerde, rakım olarak 300 metrelerde yaşıyorlar. Su ısındığı zaman zaten direkt o ortamda yaşama imkânları kalmayacak. Bunları mesela su miktarı yüzde 40 azaldığında biz göllerimizi kurumaya mı terk edeceğiz? Veya bunun yanında, yurt dışından gelen hocalarımız yağmur hasadıyla ilgili herhangi bir bilgi veya bize bir öneri sunuyorlar mı? Yani göllere mesela, Konya'da anlattığınız o eski göl yatağının altındaki yer altı sularına yağmur hasadı yapılarak su aktarımı yapılabilir mi? Bunların üzerinde tartışmamız lazım yoksa yani olayı direkt tarıma bağladığımız zaman tarım zaten yapılacak, tarım olmadan insanların yaşaması mümkün değil fakat şunu da söyleyeyim: Türkiye'de şu anda kapalı sulama sistemleri, damla sulama sistemleri hatta Tarım Bakanlığının sunumunda yüzdelerini de verdiler. Şu anda salma sulama veya vahşi sulamadan daha çok diğer alanlara hem teşvik var hem kullanılıyor hatta ben sürekli bunu söylüyorum, toprağın değil de bitkinin sulanmasına yönelik sistemlere yani kaynağından sulamaya kadar olan sistemde kapalı gelmesi bizim buharlaşmadan kaybımızı önleyecek ve Bakanlığın bu çalışmaları da var.

Havzalar arası su transferine geldiğimizde, havzalar arası su transferinde sonuçlar belli değil. Yani bize nasıl geri dönüş yapacak o tam belli değil. Ekolojik açıdan birçok sorun olduğu gibi...

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Onu herhalde bana soruyorsun? Cevap vereceğim.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Yok, yok size değil, ekolojik açıdan...

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Murat Bey sordu en azından.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Ekolojik açıdan nasıl etkiler yapabileceği tam olarak belli değil.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Tamam.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Aynı zamanda geçtiği bölgelerde akarsuların tamamı yer altı sularını da besler. Yani bunu tam, net olarak ortaya koyamadığımız için havzalar arası su transferi sonuçlarını şu anda bilemiyoruz. Rusya'da uygulamaları var, sonuçlar da pek güzel değil fakat suyumuz varsa o havzada da mesela Konya kapalı havzasını örnek verelim, suyumuz var, buraya aktarabileceğimiz su varsa da bu yöntemi de denememiz gerekiyor fakat daha çok yağmur suyu hasadı yapılarak bunların kullanılmasına yönelik çalışmalar yapmak lazım çünkü yağışlar da azalacak; yüzde 40 oranında azaldığı zaman bizim yağışları bir şekilde göllere doğru yönlendirmemiz, bir şekilde yer altı suyuna aktarmamız, bir şekilde depo etmemiz gerekiyor. Yine, Tarım Bakanlığının bu konuda yer altı barajları uygulaması da şu anda gündemde ve devam ediyor. Yani bunlara karşı yurt dışından gelen hocalarımızın -TÜBİTAK güzel bir şey yapmış- önerileri neler?

Yani, buralara sizin önerileriniz tamam, bunun haricinde bir öneriniz var mı? Yani bu endemik türleri nasıl kurtaracağız? Özellikle göllerde diyelim, gölleri nasıl kurtaracağız? Bu kirlenme sadece tuzluluk değil, kirlenme de su buharlaşınca yoğunlaşmaya başlıyor; bu, barajlarda da böyle, göllerde de böyle. Yani kirlilik seviyesi 1 ise su azaldığı zaman bu 2'nci kalite sınıfına, 3'üncü kalite sınıfına doğru geçiş yapabiliyor. Bunlarla ilgili neler yapabiliriz yani önerileriniz neler? Bunlar çok önemli bizim için.

Teşekkür ediyorum.