KOMİSYON KONUŞMASI

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Değerli Başkanım, Türkiye Taşkömürü Kurumunun değerli yöneticileri; ben de çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Tabii, Zonguldak'ta bizim milletvekilimiz yok ama bizim de her milletvekili çıkaramadığımız illeri temsilen milletvekillerimiz var. Zonguldak'ı da Parlamentoda partimiz adına ben temsil etmeye çalışıyorum. Dolayısıyla, hep 3 ifade ediyordun Atila Abi, Zonguldak'ın demek ki 4 milletvekili var benimle beraber.

Şimdi, tabii, dolayısıyla, hakikaten Zonguldak'ta kömür dediğimiz zaman bir kültür... Yani hem sanayi açısından hem yaşanan hayatlar açısından her şey kömüre endeksli; düğünler, merasimler, alışverişler, okul alışverişleri tamamı kömüre endeksli, kömürden elde edilecek paralarla bütün bu işlemler yapılıyor. Tabii, uzunca yıllardır da bir üretim yani taşkömürünün kurulduğu günden bu tarafa da bir seremonisi var. Özellikle, 2002'den başlayan... Mesela, Türkiye Taşkömürü İşletmelerinin 2002 yılındaki üretimi 2 milyon 244 bin 385, özel sektörün de 74.647 yani toplamda 2 milyon 319 bin ton üretimi var. Şimdi, normal şartlar altında tabii, bu sanayi türü bir kömür. Sizin de ifade ettiğiniz gibi 7.200 ve 6.200 kilokalori arasında enerji değeri var. Bugün, demir-çelik işletmelerinin -gerek Ereğli Demir Çelik İşletmeleri gerek Karabük gerekse İskenderun Demir Çelik İşletmelerinin- bu kömürü kullanmaktan fazla da bir şansı yok. Dolayısıyla, sanayi de Türkiye'de geliştiğine göre sanayinin gelişmesi oranında kömür üretiminin de artmasını doğal olarak bekleriz ama 2002'deki rakamların maalesef, bugün 2019 yılında biz sadece ve sadece üçte 1'ini üretebiliyoruz. Şimdi, buradan hareketle diyorum ki, arkadaşlarımız da ifade ettiler: Bugün, Türkiye'nin maalesef, ihracatın ithalatı dengelemesi açısından yerel kaynaklara yerel üretimlere muhakkak önem vermesi gerektiğini... Bütün Parlamentodaki arkadaşlar, kürsüye kim çıksa hep bunun adına "üretim" diyor. Dolayısıyla, üretimi artırmamız lazım gelir diye hepimiz konuşuyoruz.

Maden üretiminde de sizin dışarıya bağımlılığınız az yani biz bugün otomotiv ihracatında belli rakamlarla yani yüksek oranda ihracat yapıyoruz ama bunun yaklaşık yüzde 75-80'i oranında da ithalat yapıyoruz, onun üzerine yüzde 20 bir ilaveyle ihracat yapıyoruz. Hâlbuki, kömürde öyle değil yani daha çok giderlerinin tamamı TL cinsinden ve de yerli. Demek ki buna bizim önem vermemiz lazım.

Netice itibarıyla, bugün, ihtiyacının yüzde 10'unu bile karşılayamadığımıza göre bir ürün düşünün ki ne üretirseniz üretin buna karşı bir talep var. Dolayısıyla, bunu maksimum oranda üretmenin yollarını aramamız lazım. Tabii, sabahtan beri siz de bunları ifade etmeye çalışıyorsunuz.

Tabii, Deniz, genelde eleştirir ama bugün verdiği rakamlarla diyor ki: "Türkiye Taşkömürü İşletmeleri emin ellerde." Biz her şeyden önce bundan mutluluk duyarız yani kendini bu işe vakfetmiş... Yani özellikle yaptığınız çalışmalarla onu ifade ediyorsunuz ama artık bunun sonuçlarını görelim. Bu milletin bunu beklemeye tahammülü kalmadı. Şimdi, biz, hep bu aşağı düşüşü... Bilmiyorum yani çalışanlarla işte 14 bin norm kadronuz var, işçi sayınız da azalıyor. Buradan ben şu sonucun çıktığına inanmıyorum: İşçi sayımız düşüyor, dolayısıyla kömür üretimimiz de düşüyor gibi bir mantığı ben -hani biraz da sanayinin içinden gelen biri olarak- doğru bir yaklaşım olarak görmüyorum. Sanki, daha çok işçiyle alakalı değil yatırımla alakalı, modernizasyonla alakalı gibi algılıyorum çünkü hani Türkiye'deki ocakların -bu Zonguldak ziyaretlerimizde söylediği arkadaşların- diğer Avrupa'daki ocaklar gibi böyle yatay değil, bizde belli açılarla, işte belli zonlarda bu şey üretiliyor, dolayısıyla Avrupa'nın üretim maliyeti düşük, bizim üretim maliyetlerimiz bunlara göre farklılık gösteriyor, daha yüksek. Dolayısıyla, bizdeki kömürün üretim maliyeti bu manada daha çok teknolojiye dayalı, teknolojik çalışmalar sonucunda üretimi artırabiliriz diye bir kanaat var.

Bugünden itibaren de bunun adına siz "mekanizasyon çalışması" diyorsunuz, işte belli fazlara ayırıyorsunuz. Artık, bu, bir an önce başlamalı. Tabii, bu mekanizasyonda da sizin kömür üretiminin yanı sıra benim ilgimi çeken maden makineleriyle ilgili üretiminizdir. Cumhuriyet Dönemi'yle beraber bu müesseseler kurulurken bu müesseseleri kuran fabrikalar da yanı sıra inşa edilmiştir. Bunu şeker fabrikalarında da görmeniz mümkün, TEMSAN'larla enerji sektöründe de görmeniz mümkün yani dolayısıyla biz, Türkiye Taşkömürü Kurumu sadece kömür üreten bir kurum değil, bunun yanı sıra maden makineleriyle de Türkiye'de bir ilk. İşte yangına karşı özel tedbirleriniz var. Dolayısıyla bu alanın da geliştirilmesi lazım. Maden makineleri fabrikası üzerinden bu mekanizasyon çalışmalarını yapabilirsiniz. Yani bunun yanı sıra, özellikle -mesela ben OSTİM'den biliyorum, uzun yıllardır sanayi odalarında, ticaret odalarında yönetici olarak çalıştım- sizin burada da ifade ettiğiniz makinelerin, tahmin ediyorum, önemli bir kısmı, abartılı söylemeyeyim ama yüzde 70'ini, 80'ini, belki 90'ını -bunu siz daha iyi bilirsiniz- Türkiye'de üretmek mümkün. Dolayısıyla hem yerli sanayiyi canlandırmış oluruz, onun devamında da biz taş kömürüne "yerli kömür" dersek yine bunun üretimini de artırmış oluruz. Dolayısıyla bu rakamlar içerisinde sizin yatırım maliyeti olarak orta yere koyduğunuz rakamı ben düşük buluyorum yani 128 milyon yaptığınızı söylüyorsunuz, 143 milyon da planlamanızda var, yaklaşık 171 milyon yatırımın bu alan için uğraştığınız rakamsal büyüklüklere baktığınız zaman çok da yüksek olmadığını ben düşünüyorum. Dolayısıyla bu alana süratle, hiç vakit kaybetmeden yatırım yapılmalı. Sizin söylediğinize göre, mevcut 2021 yılı sonu itibarıyla 685 metreye ulaşıyorsunuz, daha 2.600 metreye ulaşmanız için yaklaşık hani üçte 1'i gibi... Yani bu alanda -arkadaşlarımız da ifade ettiler- size net destek verilmesi lazım geldiğine ben canıgönülden de inanıyorum, bu konuda kurum kesinlikle desteklenmeli.

Yine, bunun devamında iş güvenliği... Yani, hakikaten, özellikle -Deprem Komisyonunda olan arkadaşlarımızda var- biz Türkiye Taş Kömürü Kurumunun bu kurtarmayla ilgili çalışanlarını da Deprem Komisyonuna davet ettik, dinledik, gerçekten bu konuda uzman yani bu konuda da bir önder. "Maden makineleri" derken arama kurtarma faaliyetlerinde de çok ciddi deneyimi ve de birikimi var. Dolayısıyla bu, diğer kurum ve kuruluşlarda da çok ciddi örnekler oluşturacaktır. Bu konuyla ilgili de mesela çok ciddi eğitimler verebilirsiniz, bunu bile bence bir miktar nakde tahvil edebilirsiniz.

Tabii, bu üretimlerden bahsederken özel sektörün üretimleri artıyor yani sizin üretiminiz düşerken özel sektörün üretimleri artıyor yani 2002'de 74 bin olan özel sektörün üretimi, bugün 472 bin. Şimdi, arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, özel sektör bu alanda para kazanıyor ki çalışıyor, devam ediyor. Onların da teknolojiye normal şartlar altında ihtiyacı olması lazım. Bu arada onlar neredeyse -2019 rakamları var- 472.432 ton üretmişler, siz 734 bin ton üretmişsiniz yani önümüzdeki yıllarda size de yetişebilirler. Onlar da teknolojik yatırım da yapıyorlar mı? Onların üretimleri arasında nasıl bir ilişki var yani teknolojik üretim mi yapıyorlar yoksa geçmişten gelen geleneksel üretime devam mı ediyorlar? Tabii, özel sektörün özellikle çalıştırdığı işçiler açısından ödediği rakamlardan kaynaklanan, tahmin ediyorum, maliyete çok ciddi yansımaları vardır çünkü siz diyorsunuz ki: "Bizim ürettiğimiz bir tondaki işçinin maliyeti maliyetin yüzde 60'ına tekabül ediyor." Herhâlde bunun özel sektörde yüzde 20-25 civarında olma ihtimali yüksek çünkü onların çalıştırdığı rakamlarla sizin çalıştırdığınız rakamlar arasında da ciddi farklar var, ondan kaynaklanıyor olabilir ama onunla ilgili tedbirler de alınabilir diye düşünüyorum.

Özellikle maden şehitleriyle ilgili... Geçmişte bir gelenek vardı, madende maden şehidi olmuş arkadaşlarımızın, işçilerimizin, onların ailelerinden birinin işe alınmasıyla ilgili. Bu işe alınma konusu bizim Zonguldak ziyaretlerimizde de daha çok önümüze geliyor. Bu, vefadır yani her kurumda bu tür ilişkiler olur. Asker şehitlerimizin de yakınları kurumlarda değerlendiriliyor, her alanda bunu değerlendirmek mümkün, maden şehitlerinde olur, sağlık şehitlerinde olur yani bu ülkenin kurumsal mücadelesinde hayatını kaybeden herkesin bir yakınının ülkenin diğer kurumlarında değerlendirilmesi bir vefadır. Dolayısıyla maden konusunda da değerlendirilmesini şahsen destekliyorum.

Yine, kaçak kömür rezervlerinden, kaçak kömürden bahsediyorsunuz; bu da her geçen gün artıyor. Hâlbuki bugünkü teknolojiyle bunların tespiti çok kolay. Yani bugün Ankara'da siz 1 kamyon hafriyatı ruhsata bağlı olmadan bir yerden bir yere götürmeye kalkın, bunu denetleyenleri anında karşınızda görürsünüz. Yani bu devirde "Biz kaçak kömürün üretimini engelleyemiyoruz." demeyi benim kabullenmem mümkün değil. Bugün bir sürü sistemler var, bu sistemleri kurduğunuz takdirde eleman bile istihdam etmenize gerek yok. Mevcut yapı üzerinden insanlar artık evlerimizin içini gözetlerken koskoca alanlarda "Bu işi yapamıyoruz. Dolayısıyla kaçak üretim devam ediyor." mantığını ben şahsen benimsemiyorum. Dolayısıyla bunun önüne geçmek mümkün diye düşünüyorum.

Redevanslarla ilgili şeyler var yani bunu, tabii, üretilen miktar üzerinden buradaki kayıtlarda çok fazla göremedim. Yani kurumun buradan elde ettiği gelirler ne kadar? Üretilen ürün üzerinden mi redevans alıyorsunuz, yoksa ton başına mı? Herhâlde ton başına bir rakam alıyorsunuzdur muhakkak. Yani oradan elde ettiğiniz gelirlerin toplamı ne kadar? Bazen öyle oluyor ki "Biz üretmeyelim, özel sektör çıkarsın, buradan elde ettiğimiz gelirler bizim ürettiğimizden daha fazla gibi bir sonuç da çıkabilir." Tabii, devletin üretim maliyetleri yüksek bile olsa yani bunun muhakkak, kesinlikle üretilmesi lazım, özellikle bu yer altı kaynaklarımızın değerlendirilmesi lazım.

İşte, Fransa'da insanlar tavuk üretiminden zarar ediyor ama üretiyor, domatesi üretiyor ama çöpe atıyor. Bugün Japonya, pirinci gelip bizim Samsun'dan 3 liraya 4 liraya almak yerine 4-5 dolara mal ediyor ve üreticisini destekliyor; bununla ilgili bir girdisi yok. Bu tür kurumların muhakkak ve muhakkak yaşaması lazım. Son dönemlerde duyuyoruz, özellikle Çinlilerin zaten dünyanın her yerinde bu tür yer altı zenginliklerine ilgileri var, tabii, bunların maden konusunda özellikle derin işletmelerle ilgili tecrübeleri var. Biz bunların tecrübelerinden istifade edelim, ondan sonra da kovalayalım, memleketlerine gitsinler.

Zaten bugünde biz gittik, protesto ettik. Yani yeri gelmişken söyleyeyim, bugün Uygur Türklerine Çin'de yapılanları görüyoruz. Biz gittik, bugün onları Çin Büyükelçiliği önünde de telin ettik.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Yaşar, toparlayalım.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Toparlıyorum Başkanım.

Teknolojilerinden istifade edelim ama yer altı kaynaklarımızın üçüncü dünya ülkelerine devrine karşıyız, sizlerle beraber, hep beraber karşı olalım.

Tabii, bir şey de var, bu Varlık Fonuna devredilince sanki bu kurumların başına bir iş gelecek diye de imtina ediyoruz. Ümit ediyoruz ki bu hassasiyeti Hükûmet de gösterir.

Her geçen yıl zararınız var, ben üzerinde durmuyorum. Ben bugünkü toplantıyı -hani böyle havuzun dibine vurursunuz, ondan sonra yükselmeye başlarsınız- dönüm noktası olarak algılıyorum. Ben diyorum ki bu toplantıdan sonra hem zararların azaldığı, artık aradaki makasların küçüldüğü ve Türkiye Taşkömürü Kurumunun da kâr edeceği günlerin yakın olduğunu düşünüyorum.

Tabii, Deniz'den dolayı torpil geçiyoruz, bugün pozitif düşünüyoruz yani size bir de avans veriyoruz; onu da Sayın Genel Müdürüm söyleyeyim, her toplantı böyle geçmiyor.

KEMAL ÇELİK (Antalya) - Arada da bizden dolayı yap.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Evet yani Polat Ağabey var, arkadaşlarımız var. Dolayısıyla bütün heyet olarak pozitif ayrımcılık yapıyoruz.

Çalışmalarınızda başarılar diliyoruz, ümit ediyoruz ki bundan sonraki toplantıda daha güzel şeyler konuşuruz.

Başarılar diliyorum.