KOMİSYON KONUŞMASI

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Teşekkür ederim Başkanım.

Devlet Hava Meydanları İşletmesi yöneticilerine sunumlarından dolayı -her ne kadar da takip edemesem- teşekkür ediyorum.

Şimdi, mesela, 2018 yılında iç hatlarda 716 bin 407, dış hatlarda 559 bin, yani 2018 yılında iç hat ve dış hat uçuşlarıyla beraber kurum yaklaşık 4 milyar 171 milyon kâr etmiş. Yani 2020 yılında da uçuş sayıları üç aşağı beş yukarı bir miktar altında. Diyelim 2018'de 716 bin uçuş sayısı varken 2020'de 572.262. Yani uçuş sayılarında fazla düşüş yok. Yüzde 20 gibi bir düşüş var ama kâr zarar ilişkisinde çok ciddi bir fark var. Yani 2 milyar 906 milyon, yaklaşık 3 milyar lira 2018 yılında kâr beyan edilmişken; 2020 yılında 2 milyar 54 milyon lira zarar beyan edilmiş. Yani zararla yolcu uçuş arasında nasıl bir ilişki var? Veyahut şöyle sorayım: Bizim uçaklarımız hiç uçmasa, yerden hiç kalkmasa sizin o yıllık zararınız ne kadar olur? Yani sabit gideriniz. Yıllara göre bununla ilgili bir ilişki var mı? Bunu merak ediyorum.

İkincisi, bu Zafer Havalimanı'na bütün arkadaşlar konuştu. Benim onunla ilgili bir önerim var. Mesela, diyorum ki: Yüzde 95-96 oranında yanılmışız. Gelin, burayı kamulaştıralım. Hiç olmazsa nasıl olsa bunun borcunun yüzde 95'ini devlet ödüyor; biz bugünden bir yirmi sene daha beklemeyelim, firmayla görüşmeler yapılsın, sağlansın, bu kamulaştırılsın, biz de bunu komisyonlarda konuşmaktan kurtulalım. Belki kamulaştırılırsa firma da indirim yapabilir, faizlerinde indirim yapabilir, başka şeylerde indirim yapabilir. Sayın Cumhurbaşkanımızın pazarlık kabiliyeti çok yüksek, bence buradan hayırlı bir sonuç çıkacağını düşünüyorum.

Tabii, Habib Bey'in önerilerine katılıyorum, hani sosyal bu havaalanlarının olması lazım gayet tabii. Gümüşhane'de havaalanı olması lazım, Sivas'ta da havaalanı olması lazım, Balıkesir Kocaseyit'te de rakamlar düşük, Bursa Yenişehir'de de rakamlar düşük, Çorlu'da rakamlar düşük; bu havaalanları muhakkak yapılmalı, buna hiç itirazımız yok. Burada bizim itirazımız olan, şahsen benim itirazım şu: Bu yapılan işlemler yani özellikle zarar eden, para kazanmayan havaalanlarını devlet yapabilir. Yani buraları bir kamusal hizmet alanı olarak görüp nasıl olsa bunun para kazanmayacağı ortada ama en azından buranın da muhakkak yapılması lazım. Bu havaalanının da buralarda hizmet vermesi lazım. O zaman buraların yatırımını devlet yapsın.

Muhakkak bu yatırımı yapan firmaların bununla ilgili bir kâr marjları var, normaldir, bu da özel sektördür, bununla ilgili bir kâr marjı olacaktır ama bunlar özellikle yolcu garantili projeler olduğu için rekabet alanını daraltıyor. Yani bu tür ihalelere giren firma, uluslararası arenada sizin bu verdiğiniz garantilerle kredi bulabilen firma sayısı sınırlı. Ben şahsen burada yeterli rekabetin oluşmadığını düşünüyorum. Hep bu 5 firmadan bahsedip duruyoruz. Bunun yerine devlet kendisinin borçlanma yöntemiyle işin sonucu itibarıyla şu veya bu şekilde devlet bu parayı ödüyor. Kendi borçlanarak bu yatırımları yapabilir. Bu yatırımların maliyetinin de ben şahsen devlete daha ucuza mal olacağını düşünüyorum netice itibarıyla. Çünkü bu rakamlar, daha rekabetçi bir ortamda bu ihaleler yapılır, katılımlar daha yüksek olur, katılımlar yüksek olunca da bundan dolayı maliyetlerin de aşağı düşeceğini tahmin ediyorum.

İkincisi, bizim Samsun'la ilgili, Çarşamba Havaalanı'yla ilgili, bu sene başlayacağınızı söylemiştiniz. Bilmiyorum buradaki son durum nedir, ne kadar ödenek ayırdınız, nasıl bir çalışma yapıyorsunuz? Bununla ilgili de bir bilgi verirseniz memnun oluruz.

Tabii, Atatürk Havalimanı, biz burayı İstanbul Havalimanı'na taşıdık. Ben, özellikle İstanbul gibi, depremde çok ciddi zarar görmesini beklediğimiz... Sayın Bakanın ifadesiyle yaklaşık 300 bin konut -300 bin ev diyelim, hane diyelim- 300 bin hane bu işten etkilenecek, 1 milyon 200 bin kişinin de şu an bile -yani Allah göstermesin- bugün bile deprem olsa çok ciddi bu işlerden etkilenmesini bekliyoruz. Dolayısıyla, İstanbul gibi deprem beklediğimiz bir ilimiz için hiç olmazsa bir B planı olması lazım. Bunun İstanbul Havalimanı'nda alternatif karşılığı, B planı, Atatürk Havalimanı'dır. Allah korusun depremde İstanbul Havalimanı'nda olabilecek bazı olumsuzluklar otomatikman trafiği aksatacaktır, hiç olmazsa Atatürk Havalimanı onun yerine bunu ikame edebilir, sadece uçuşlar açısından değil, yolcu transferleri açısından, toplanma alanları açısından, lojistik destek verilmesi açısından ben çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle İstanbul gibi 16 milyonu geçen bir metropolde B planının muhakkak olması lazım. Şahsen belki o bahsedilen hastane başka bir yere de yapılabilirdi, şu an ne kadar etkiliyor bilmiyorum yani şu an İstanbul'a böyle bir felaket olduğu zaman -bunu da soruya dönüştürelim- Atatürk Havaalanı'nı bizim bu amaçlarla kullanmamıza herhangi bir engel var mı? Onu da buradan sormuş olayım.

Yine, tabii, havaalanları yapılırken, özellikle İGA'yla ilgili bunların bağlantılarının da yapılması lazım, yani metro bağlantısı olmadan, kara yolu bağlantısı olmadan bu transferlerin sağlanması mümkün değil. Şu an için bu metro bağlantılarıyla ilgili bir bilginiz var mı? Ne zaman itibarıyla İGA'ya inen bir yolcu İstanbul'un herhangi bir tarafına raylı sistem üzerinden ulaşır diye soruyorum.

Devamında şeffaflık; aslında bugün ülkemizin en büyük problemlerinden biri şeffaflık. Yani kamu yatırımlarının milletin gözünün önünde, her türlü katılıma açık, rekabete açık bir şekilde cereyan etmesi lazım. Şu, özellikle hepimizin bildiği 21/b -yani belli kişilerden teklif alınmak suretiyle yapılan ihaleler- bunlar her zaman kamunun vicdanında yaralar oluşturuyor. Tabii, özel şartlar için söylemiyorum bunu, depremdir, sel felaketidir, doğal afetlerdir, bunlarla ilgili söylemiyorum ama özellikle bu özel teklif 21/b davet usulüyle yapılan ihaleler... Ben Türkiye'ye bunların maliyetinin daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Her türlü şeffaflık açısından, yönetebilirlik açısından, her şeyin kamunun gözü önünde cereyan etmesi açısından, mümkün olduğunca özel şartlar olmadığı sürece 21/b'nin hiç kullanılmaması lazım geldiğini ifade ediyorum. Ama ihalelerin önemli bir kısmının -adet açısından olmasa bile miktarlar açısından- hep 21/b üzerinden yapıldığını da görüyoruz.

Yine, bunlara paralel olarak çevresel şartlar, yani işte tarım arazileri. Çevresel şartlar, bizim tarım arazilerine mümkün olduğunca havaalanlarını inşa etmememiz lazım. Özellikle bizim Adana İl Başkanımızın zaman zaman bununla ilgili bize talepleri var, diyor ki: "Bu, Adana'da planladığınız alan -Adana'yı, Çukurova'yı sizlere tarif etmeye gerek yok- yapılması planlanan havalimanı daha çok tarımsal araziler üzerinde." Yani bugün için sizlere tarımın önemini buradaki arkadaşlara anlatmaya gerek yok, hepiniz bu işlerin zaten bilincindesiniz. Yine, kuşların göç yolları da dâhil, bunlar da dikkate alınarak bu projelerin realize edilmesi lazım, buna göre yatırımların yapılması lazım.

Onun dışında, tabii, pandemiden dolayı ciddi oranda etkileniyorsunuz. Türkiye aynı zamanda bir transfer merkezi, uluslararası uçuşların ciddi oranda İstanbul'dan realize olduğu bir yer. Özellikle Orta Asya'nın, Orta Asya açısından da düşündüğümüz zaman önemli, iş ilişkileri açısından önemli, kargo taşımacılığı açısından önemli.

Son günlerde gerçi bu paralı otoyollardan dolayı tahmin ediyorum size talep de artmış olabilir. Ben en son Adana otoyolunda 144 liraya gidip 144 liraya da döndük 288 lira herhâlde uçak bileti ondan daha ucuzdur, içerisine...

ORHAN SÜMER (Adana) - 36 lira, 36 lira sonra eklememişsin demek ki.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Efendim?

ORHAN SÜMER (Adana) - Niğde'den sonra da bir de Pozantı, 36 lira da orada yazıyor.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Evet.

Yani şunu söyleyeyim: Yani neden zamma, bunlara karşı çıkıyoruz arkadaşlar? Bunların maliyetleri gerçekten yüksek. Yani otoyolda, 288 lira 36 lirayı da ilave ettiğiniz zaman -12 demek ki 324 lira gibi bir rakam oluşur- bu rakamlar yüksek, neden yüksek? Maliyetleri yüksek olduğu için yüksek. Eğer bu yatırımların, rakamların maliyeti düşük olsa muhakkak ki bu rakamlar da düşük olacaktır diye düşünüyorum.

Son günlerde -belki bugün de aşağıda, Parlamentoda göreceğiz- artık işte Karayollarının kefaletini yeterli görmeyip Ulaştırma Bakanlığının kefaletinin de istenmesi uluslararası finansçılar tarafından, kreditörler tarafından şahsen bizim gönlümüzü yaralıyor. Yani bu ülkenin her kurumunun, arkasında zaten devlet tümüyle vardır. Bu, bizim uluslararası arenada itibar kaybettiğimizi gösterir. Dolayısıyla, mümkün olduğunca şu veya bu şekilde bunun ucu bir şekilde gelip devlete dokunuyor. Şu geçiş döneminde olsun hiç olmazsa bu projelere bir miktar ara verip yani yap-işlet-devret şeklinde veya kamu-özel iş birliği şeklinde değil de devletin imkânları ölçüsünde bu borçlanmayı bizzat kendisi yaparak bu yatırımların yapılmasının ben şahsen daha uygun olacağını düşünenlerdenim.

Ben başarılar diliyorum. İnşallah, önümüzdeki dönemde sağlıkla sıhhatle şu pandemi sürecinden de hep beraber kurtuluruz. Türk Hava Yolları zaten uluslararası arenada bizim gururumuz, Türk Bayrağı'nı dünyanın her tarafına taşıyan kurum ve kuruluş. O yönü itibarıyla da hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.