| Komisyon Adı | : | (10 / 124, 226, 320, 321, 336, 601, 637, 958, 1055, 1126, 1127, 1128, 1129, 1130, 1131, 1132, 1133, 1134, 1135, 1136, 1137, 1138, 1139, 1140, 1141, 1142, 1143, 1144, 1145, 1146, 1147, 1148) Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyonu |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 11 .02.2015 |
MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) - Ben de sunum için öncelikle teşekkür ediyorum.
Şimdi, benim merak ettiğim ve benim de tespitlerim var merak ettiğim, sormak istediğim şeyler. Bu tip olayların haber olarak değerlendirilme şekli yani haber dilinin nasıl olması gerektiğiyle ilgili gerçekten çok üzerinde durulması gereken bir konu. Haberin verilme biçimi, kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, kadın gözüyle bunun değerlendirilmesi gerektiği, suçun işlenmesinin verilen haberlerle birlikte sıradanlaştırılması...
Yani suçun sürekli bu şekilde haberler hâline getirilmesiyle toplumdaki algının sıradan hâle gelmesi. Bence bu çok tehlikeli bir şey. Çünkü sürekli insanlar aynı haberleri aynı şekilde, aynı resimlerle göre göre bunu sıradanlaştırıyorlar hafızalarında. Yani bu aslında bir yerde bunu, algıyı yönetmek, gündemde tutmak gibi düşünülebilir ama sonuçlarına baktığımız zaman bu böyle bir tehlikeyi de beraberinde getiriyor. Bu olayların sonucunun bildirilmemesi yani bunun bir haber olarak değerlendirilmemesi... Mesela aile içi şiddet, kadına karşı şiddet daha iki gün önce televizyonda vardı. Bir suç işleniyor. Bu bütün çıplaklığıyla basında, televizyonda veriliyor kanalın birisinde ama sonra ne oldu o adama? Yani kadına ne oldu ama adama ne oldu? Yani suç işleyene ne oldu, bunu kimse bilmiyor ve sanki yapanın yanına kâr kalıyormuş gibi düşünüyor. Yani aslında bu suçlar işlendiğinde neticede ne olduğunu da habercilik anlamında topluma bilgilendirme noktasında vermek gerektiğini düşünüyorum. Çünkü suçu sıradanlaştırdığımız zaman...
Bir de suç verilirken -ben de avukatlık yaptım- suçu öğretiyor aslında. Yani suç işlemeyi öğretiyor, her şeyi öğreniliyor. Yani aslında potansiyel olarak zihninde suç işleme yönünde iradesi olan ya da meyilli olan birisi bunu öğreniyor ve haberlerle öğreniyor, izleyerek öğreniyor. Biz konuşuyoruz, sayfalarca kitaplar okuyoruz, aklımızda kalan belki bir paragraf oluyor ama bir film izliyoruz ya da bir fotoğrafa bakıyoruz, görsel olarak bir şeye bakıyoruz ve orada çok daha fazlası aklımızda kalıyor. Potansiyeli olan insanlar bakımından bu çok ciddi bir tehlike oluşturuyor. Dolayısıyla, haberin sunuş biçimiyle ilgili durumumuzu bir kere daha gözden geçirmek lazım diye düşünüyorum.
İkincisi: Biraz önce konuşurken "kadın hareketi" ve "mücadele" kelimelerini kullandınız, özellikle dikkat ettim. Yani "mücadele" kelimesi sizce şiddeti çağrıştırmıyor mu? Yani ben bir erkek olarak öyle düşünüyorum. Yani mücadele etmek, karşılığında bir tepki verir. Ama karşılıklı saygıya dayanan bir dil geliştirebilirsek... Yani bunun kodlarında feminizmi, onu bunu vesaireyi değil, kadın erkek noktasında insan esasıyla saygı dilini geliştirebilirsek... Zaten erkekler güçlü, bunu herkes söylüyor. Toplumda da öteden beri bir örf oluşmuş. Yani bu sadece bize ait olan bir şey de değil, bütün dünyada bu böyle. O gücünü kullanarak bu mücadeleye karşı koyduğunda ne yapılabilir? Bu tehlikeli bir dil. Ama bence saygı üzerinden bir dil geliştirilirse, bu hareketin birlikte yapılması gerektiği, bu hareketin birlikte çözüme götürülmesi gerekliliği aynı sizin yaptığınız gibi çalışmalarınızda, sahip çıkarak -biz de onun için buradayız, bu Komisyondayız- bu dil geliştirilirse o zaman olayların daha farklı gelişeceğine inanıyorum. Yani mücadele şeyinin... Kadın hareketleri, kadın örgütleri... O zaman erkek hareketi ve erkek örgütü. Yani bu her zaman tez-antitez. Yani bu bence tehlikeli bir söylem. Ben böyle düşünüyorum yani en azından. Burada farklı bir üslup geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bir de kadınlarla ilgili yani şunu kabul etmek istemiyorum: Tabii, bu gelinen noktada toplumumuzun örf ve âdetleri ya da dünyadaki gelişme böyle, bu böyle. Ama bunun değişmesi gerekir. Kadınlara bir şey verilmemeli. Şu biraz önce konuştuğum şekilde, kadınlar kendi gayretleriyle, karşılıklı olarak gayretleriyle bunu elde etmeliler. Ama biz o taraftan bakıyoruz. Biraz önce yüzde 50 yani altın oran noktasında İsmet Bey bir şey söylediğinde "Ağanın eli tutulmaz..." Hayır, ağanın eli tutulur. Yani kadın hak etmeli bunu. Yani bugün toplumda kadın... İşte, bizde de var -AK PARTİ'yi temsilen buradayız, AK PARTİ Milletvekiliyim- kadın kontenjanını artırmaya çalışıyoruz. Ama bunu hak etmesi lazım. Erkek nasıl hak ediyorsa, mücadele ediyorsa, çalışıyorsa, siyaseten bir yere gelmek için bulunuyorsa bugün buradaki kardeşlerimizin, arkadaşlarımızın da hak ettiği gibi hak etmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani birinin ağalık şeklinde bir şeyde bulunmasından ziyade kadının saygı dili ve saygı çerçevesi içerisindeki gayretleri sonucu... Hani bu, tabii, zorluklarla karşılaşılabilir ama burada da bence üsluptan vazgeçmeden, mücadele zeminine... Çünkü ben böyle anlıyorum yani böyle de görüyorum, toplumda da gerçekleşme böyle. Bu kadar kadın örgütü var, bu kadar bu mesele gündeme getiriliyor, bu kadar mücadele edildiği söyleniyor ama her geçen gün daha fazla haberler duyuyoruz, her geçen gün daha büyük sıkıntılar yaşıyoruz. O zaman bir yerde yanlış yapıyoruz. Yani bunu tekrar tekrar değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.