KOMİSYON KONUŞMASI

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Değerli Merkez Bankası Başkanım, göreviniz hayırlı olsun. Canıgönülden başarılı olmanızı diliyorum, bunun için de dua ediyorum gerçekten çünkü ülkenin üstündeki yük çok büyük.

Ben, Cemal Bey'in ve Mustafa Bey'in söylediklerinden başlamak istiyorum. Lütfen zaman konusunda biraz toleranslı olursanız çok memnun olurum.

Şimdi, Cemal Bey dedi ki "Biz Singapur'daki yatırımcıya tefeci faizi ödüyoruz, şunu yapıyoruz, bunu yapıyoruz." Dediklerinin hepsi doğru, Mustafa Bey'in dedikleri de doğru. Ben şuna inanıyorum: Bugün, senenin sonuna geldik. Üçüncü çeyrekte verilen kredi ivmelemesinin etkileri hâlâ devam ediyor ve dolayısıyla biz 2020 yılını öngörülenden, söylenenden daha yüksek bir pozitif ivmeyle kapatacağız, bunda bir şey yok yani bir sıkıntı görmüyorum fakat söylenenlerin hepsi birer sonuç.

Cemal Bey, siz Başkandan şunu istediniz, dediniz ki: "Şu güvenilirliği yeniden bir tesis edelim." Gerçekten güvenilirliğin yeniden tesis edilmesine ihtiyaç var fakat sizin bütün söylediklerinizin hepsi birer sonuç, meselenin sebebine eğilmiyor ve sebebi çözmüyor. Siz, eğer bugün meselenin özünün güven meselesi olduğuna inanıyorsanız ki inanıyorsunuz ve bunun da düzeltilmesini istiyorsanız o zaman geçmişte şunlara itiraz edecektiniz: Merkez Bankasının kârı hazineye geliyor, tamam, fakat yedek akçesinin gelmesine itiraz edecektiniz. O gün "O dengeyi bozar." diyecektiniz, o gün bunu söyleyecektiniz, bunu söylemediniz ve daha da ötesi, Merkez Bankasının "değerleme hesabı" diye bir hesap var, gerçekleşmemiş, realize olmamış kâr ve zarar, durum bu. Bunu nasılsa, hangi cin akıllı yaptıysa kâr-zarar hesabıyla ilişkilendirdi ve oradan 23 milyarı hazineye bütçeye aktardınız. İşte, kredibilite bunlar için kayboldu, bunlardan dolayı kayboldu. Siz, o gün bunu söyleyecektiniz ama söylemediniz, bunlara "Evet." dediniz, el kaldırdınız ve bugün bunun sonuçlarını yaşıyoruz. Dolayısıyla söylediğiniz sözün bir kredibilitesi yok. Ne yaptık biz? Sayın Cumhurbaşkanımız vatandaşa "Sıkıştık, TL'yi güçlü kılın. Dövizinizi satın, dolarınızı satın." dedi. Vatandaş dövizinizi sattı ve çok da komik işler yaptık açığını söylemek gerekirse berberinden lokantacısına kadar. Artı ne yaptık? O da olmadı bu kez Amerikan yönetimine ders vermek için "Dolarınızı satın altına geçin." dedik. Altının da üreticisi değiliz ve ondan sonra dedik ki "Biz yabancının parasıyla itibar etmiyoruz vesaire." Bir noktaya geldik yabancının parasıyla yurt içinde tahvil ihraç ettik, dolar üzerinden, döviz üzerinden, altın üzerinden ve şunu da kim, nasıl açıklayacak bilmiyorum. Şu yastık altındaki altın ekonomiye nasıl kazandırılıyor o da çok açık ve net değil. Yani ortada bir şey dönüyor ama ne döndüğü de belli değil. Bunun katkısı nedir? O da yok. Birisi çıksın bunu izah etsin, nasıl oluyor bu iş, nasıl olacak? Son tahlilde, ya Merkez Bankası da işin içine girecek ya da yurt dışında birisi işin içine girecek. Şimdi, bütün bunlar sonuç, Mustafa Bey'in dedikleri de sonuç. Evet, su uyuyor, düşman uyumuyor ama ülke yöneticisi için bunlar birer veri. Kimse bizim hayrımıza iş yapmaz, ülkelerin çıkarları var, o çıkarlar çerçevesinde de sizden alabileceği maksimum faydayı almaya çalışır. Ama siz de diyorsunuz ki: "Ben de uluslararası camianın saygın bir devleti olacağım. Dolayısıyla, ekonomimi liberalleştireceğim, ödemeler dengesinin cari kısmını serbestleştireceğim, paramı "convertible" yapacağım, uluslararası oyuncu olacağım." diye tercihinizi kullanıyorsunuz, siz ülke olarak böyle bir tercihte bulunuyorsunuz ve oyuncu olarak... Dolayısıyla sizin üzerinize bir saldırının geleceğini baştan bilmeniz lazım, bunlar birer veri ama bütün bu sonuçları şu anda tartışıyoruz, hiçbir veriye girdiğimiz yok. "Dövizini sat, altına geç; şunu yap, bunu yap." yerine şunu söyleseydik: "Ya, enflasyon yüksek, şu enflasyonu bir kontrol altına alalım, itibarımız olan ulusal paranın itibarını koruyalım, bununla mücadele edelim, onun için de Merkez Bankasının bağımsızlığına saygı duyalım, elini serbest bırakalım." deseydik, bu iş olurdu ama olmadı.

Ben şahsen Sayın Başkanım, işinizin zor olduğunu söylüyorum. Şu anda dün aldığınız kararla gerek yurt içinde gerekse de yurt dışında çok büyük bir övgü aldınız ve bu övgü boşuna değil ama bunun sürdürülebilmesi lazım. Fakat şu sunumu, konjonktürel sunumu yapmak yerine şu anda toplumun kafasını meşgul eden rezervle ilgili soruna yönelseydiniz ve bunu detaylı bir şekilde açıklasaydınız ve -burada da basın var- basın aracılığıyla kamuoyuna bu mesajlarınız iletilseydi, bence çok daha iyi iş yapmış olurdunuz.

Yine, iktidardaki arkadaşlarıma söylüyorum. Bakın, Merkez Bankası sizin için zaman satın aldı, Merkez Bankası iki toplantıdır doğru iş yapıyor ve zaman aldı ve bu zamanı iyi kullanın. Merkez Bankası ekonominin biriken meselelerinin nihai çözüm yolu değil, çözüm de getiremez, sorun çok daha büyük ama Merkez Bankası doğru bir iş yaptı, size zaman kazandırdı. Eğer bu ülkenin, bu fakir fukara olan vatandaşın üstündeki yükü kaldırmak istiyorsanız bu zamanı iyi değerlendirin.

Yine, Cemal Bey'den hareket ederek söylemek istiyorum: 2001 krizine giden yolda Merkez Bankasının dövizleri bir noktada satıldı ve siz 2002'de iktidara geldikten sonra bunu, bugüne kadar tepe tepe kullandınız ve siyasi rant çıkardınız buradan, temettü çıkardınız ve bunu yediniz. Şimdi, o gün, evet, söyledikleriniz doğruydu ama bir siyasi rantın arkasında da olduğunuz için işi biraz daha ileriye götürdünüz, bazı gerçekler ortaya çıkmadı. Bugün de aynı sorunla karşı karşıyayız. Cenab-ı Hak kulunu iddiasıyla sınarmış. Siz, o gün öyle dediniz, bugün de aynı şekilde rezervlerin eksiye geçmesinden dolayı sınanıyorsunuz. Dolayısıyla, bugün vatandaşın sorduğu soruların tamamı doğru olmadığı gibi, o gün 2002'de siz iktidara gelirken ve iktidara geldikten sonra söylediğiniz sözlerin de büyük bir kısmı doğru değildi. Benim amacım orta yolu bulmak, doğru neyse onu bulmak, kimseye haksızlık yapmamak.

O gün en azından bir şeffaflık vardı, sabit kur sistemi vardı ve o günkü rejime göre de elinde TL'si olan, Merkez Bankasına muhatap olan kurumlar kişi gelip Merkez Bankasından istedikleri kadar döviz alabilirler, istedikleri kadar döviz satabilirlerdi, öyle bir rejim vardı ve sabit kur sistemi vardı ve o gün elinde parası olanlar geldiler Merkez Bankasıyla bağlantı kurdular, dövizi aldılar, Merkez Bankasının rezervi neredeyse sıfırlandı. Akşam iş "settlement"a geldiğinde yani aldıklarını verip sattıklarını teslim etmek gerektiğinde bazılarının Türk lirasının olmadığı ortaya çıktı. Bazı bankalar, salı günü ihale yapıldı, çarşamba günü "settlement" vardı ve dolayısıyla, döviz alabilmek için teminatlarını yaktılar; ihaleden kazandıkları, iç borçtan da kazandıkları haklarından vazgeçtiler. Ama orada bir şeffaflık vardı. Ne deniyordu o zaman? İşte, A bankası, "Yabancı banka Merkez Bankasının dövizini aldı, götürdü, ülkeyi soydurdu." Merkez Bankasına da suçlama yapılıyordu "Merkez Bankası ülkeyi sattı." Ben o dönemde, şu anda bulunan biriyle 26 sayfa rapor yazdık, Ali Babacan'a verdik, dedik ki: "Dediklerinizin hepsi doğru değil. Burada şeffaf bir durum var, elinde parası olan geldi, Merkez Bankasından dövizini aldı." Bunun arkasında Ali var, Veli var, kim var? Adam yurt dışından parayı getirmiş, senin hazine kağıdına yatırmış, borsana yatırmış, çıkmak istiyor, gelip doğrudan doğruya Merkez Bankasıyla işlem yapamayınca aracı bir banka kullanacak. Bankaya gitmiş, talebini bildirmiş, banka da gelmiş bunu almış. Bugün için de böyle bir abartı söz konusu. Dolayısıyla doğru neyse onu söylememiz lazım.

Ben, buradan şuraya geliyorum Sayın Başkanım: Bence konjonktürle ilgili sunumunuzu her yerde yapabilirsiniz. Sadece "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının nominal ya da reel kur hedefi bulunmamaktadır. TCMB, kurların düzeyini ya da yönünü belirleme amaçlı döviz alım ya da satım işlemi yapmayacaktır." duruşunuzu şu anda toplumun kafasında var olan sorular çerçevesinde şümullendirmeniz, genişlendirmeniz, planlamanız gerekirdi. Şimdi, bir siyasi partimiz, rezervlerle ilgili olarak Meclis araştırması önergesi verdi fakat bu reddedildi. Sayın Başkanım, siz de o gün çıktınız, iktidar adına konuştunuz ve bunların yalan olduğunu söylediniz, doğru olmadığını söylediniz ve de...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Belli kısımlarının.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Rezervin.

Dolayısıyla "Merkez Bankasının şeffaf bir şekilde bilançosunun açık ve net olduğunu." söylediniz. Aslında o gün bunları kabul etseydiniz, en azından orta bir yol bulunsaydı ve de bu araştırma komisyonu kurulsaydı belki bugün Merkez Bankasının kredibilitesine hep birlikte katkıda bulunacaktık ve şu metin, daha da değerli hâle gelecekti ama maalesef, olmadı.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yalnız o gün şunu da söyledim: Plan ve Bütçe Komisyonumuza Merkez Bankası Başkanımız gelecek, bu konular zaten orada konuşulacak dedim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - O gün "Bunlar doğru değil." dediniz ve çıktınız.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Affedersiniz, bir dakika, sürenizi uzatıyorum.

Buyurun.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Merkez Bankasının döviz gelirleri nereden? Ona bir bakalım. Merkez Bankasının döviz geliri şu anda EXIMBANK aracılıyla bir ihracatı, bir reeskont kredisi var. Bu büyütüle büyütüle bir noktaya geldi, bu an itibarıyla yıllık 20 milyar dolarlık oradan bir Merkez Bankasına TL olarak kredi veriyorsunuz, döviz olarak alıyorsunuz, oradan bir döviz girişi var. Başka döviz girişi ne var Merkez Bankasının? Hazine yurt dışından borçlanıyor, Merkez Bankası nezdindeki hesabına koyuyor, o da Merkez Bankasının döviz rezervlerini artıyor. Başka? Hazine yurt içinden döviz borçlanıyor, onu koyuyor. Bir de yurt içi yerleşiklerle ve yurt dışı ülkelerle yapılan "swap" işlemleri var. Bunu koyduğunuzda... Şimdi, yirmi iki aylık dönemde yani 2019 yılının başından Ekim ayına kadar -bugün itibarıyla değişmiş olabilir- kaybolan döviz, yani satılan döviz 120 küsur milyar. Bunun üzerine, "swap" işlemini vesaire koyduğunuzda bu eksiye düşüyor; bu bir realite, döviz yok, gerçekten yok. Fakat buradaki soru şu: Nasıl 2001 krizinde "Dövizi sattınız, memleketi soydurdunuz." iddiası o zaman sizin tarafınızdan yapıldıysa bugün de size karşı bu yapılıyor ama burada insaflı olmak lazım. Merkez Bankası döviz satmadı ama Merkez Bankasının dövizi satıldı. Kim sattı dövizi? Buradaki mekanizma nedir? Kim, hangi kişi bunu dizayn etti? Hangi mekanizmalardan geçti? Merkez Bankasının dövizi var, Merkez Bankasının kayıtlarında veyahut da açık ve net olarak Merkez Bankası kamuoyuna duyuru yaparak "Ben döviz satım ihalesi açtım." demedi "Doğrudan doğruya telefonla müdahale ediyorum." demedi "Döviz alıyorum." demedi "Döviz satıyorum." demedi ama sonuçta Merkez Bankasının dövizi satıldı. Biliyoruz, kamu bankaları da bunu içine girdi. Türkiye Varlık Fonu bunun içine girdi mi, girmedi mi? Bu döviz onların eline nasıl geldi? Ve günün sonunda, Merkez Bankasının muhabirinde olan dövize nasıl, kim ödeme emri verdi de Merkez Bankasının ödeme muhabirindeki döviz oradan çıktı ve ilgilinin hesabına gitti? Yani bu mekanizma nedir? Toplumun bunu bilmeye ihtiyacı var.

Siz, Sayın Başkan, eğer bunu açıklarsanız, bunu netleştirirseniz sizin kredibilitenizin inşası tamamen yerli yerine gelecektir ve bu ülkenin üzerindeki yükü de kaldıracaksınız. Yani ortada bir halka var, bir döngü var, dövizin satışı hakkında fakat bir halkada kopukluk var. O halka kim? O kim? Hazine mi kim? Sizin döviziniz nasıl kamu bankalarına gitti veyahut da diğer kurumlara gitti? Yani şu sistemi bir anlatın: İki şey; bir, değerleme hesabı nasıl kar zarar hesabıyla ilişkilendirildi ve 23 milyar dolar Hazinenin hesabına geçti? İşte kredibilite buradan kayboluyor, onun için kredibilite işi yapamıyoruz biz. Bir de bu dövizi kim sattı, nasıl sattı? Bunun kime satıldığı, kaça satıldığı elbette önemli fakat bundan daha önemlisi bence bu mekanizma nedir? Bu mekanizma nasıl kuruldu? Önce bunu bir açıklayalım ve ondan sonra siz şimdi şeye başlayacaksınız, döviz rezervi biriktirmeye başlayacaksınız haklı olarak.

Dolayısıyla şu sunumunuzdaki doğru tespitleri ete kemiğe büründürmek için şuraya bir senaryoyla gelmeniz lazımdı, 1'inci varsayım: "Şunlar, şunlar, şunlar gerçekleşirse sonuç böyle böyle olacak." 2'nci varsayım: "Bunlar, şunlar, şunlar gerçekleşmezse ve öyle olursa şöyle olacak." diye, böyle bir şeyle gelmeniz lazımdı. Yani şu anda 2002-2020 arasındaki Merkez Bankasının net rezervine baktığımızda 35-40 arasında bir yerde dolanmış durmuş yani ortalaması 36-37 milyar. Yani o net rezerve ulaşabilmek için bizim şu anda nereden bakarsanız bakın 100 milyar doların üzerinde döviz almamız lazım. Bu hangi koşullarda gerçekleşecek? Sermaye akımları için varsayımınız ne olacak? Bunları şey yapmanız lazım, söylemeniz lazım fakat bunlar söylenmemiş. Eğer, ortalama, her şey yolunda gitti, enflasyonu sıfırlasak veyahut da fiyat istikrarını sağlasak, efendim, iç ve dış konjonktür olumlu olsa, vesaire olsa. Sermaye akımlarına baksak, yıllık bazda baksak ortalama 30-35 arasında bir giriş var. Orada o 35'in tamamını siz alsanız yani cari açığı vesaireyi kapattıktan sonra nereden bakarsanız bakın dört yıldan, beş yıldan aşağı bu rezervin birikmesi şey görünmüyor, mümkün görünmüyor. Toplum sizden bunu duymak istiyor, Merkez Bankasının kredibilitesi için bunu duymak istiyor.

Lütfen bunları söyleyin, eğer bunları söylemeyecekseniz vallahi şu verdiğiniz şu güzel emeğin bir şeye faydası olmayacak, bir müddet sonra siz de tekrar tıkanacaksınız ve 2013 yılında Bernanke'nin "Parasal genişlemeye son vereceğim dünyada" Gezi olaylarından sonra yaşadığımız üç dört döngünün bir tanesini de tekrar yaşamamak için hiç elde bir neden yok. Dolayısıyla şu anda bir adım atıldı, bir bedel ödeniyor, o bedeli lütfen ilanihaye devam ettirmeyelim, onun için de bu işin başarılı olabilmesi için işe buradan başlamanız lazım. Sizin de, sayın iktidar partisi milletvekili arkadaşlarım, bu konuda Sayın Başkanı desteklemeniz lazım, açık ve net olarak bir araştırma yapılması lazım.

Merkez Bankasının, Hazinenin bazı işlemleri vardır ki oralardan Merkez Bankasına, Hazineye "Niye bu işi böyle yaptın?" diye Sayıştay soru sormaz, sormamalıdır. Çünkü Merkez Bankasının işi, görevi, kâr etmek, döviz alıp satmak değil, Merkez Bankasının görevi, fiyat istikrarını sağlamaktır, o hedefe ulaşabilmek için gerektiğinde ucuz döviz satar, pahalı döviz alabilir; bu, gayet normaldir. Sayıştay da oraya gittiğinde zaten yerindelik denetimi yapmaz, yapamaz ama şu anda bu iş, yerindelik denetimini gerektiriyor çünkü Merkez Bankası döviz satmadı ama Merkez Bankasının dövizi satıldı. Kim sattı? Hangi mekanizmayla satıldı? Bunu kamuoyuna açıklayın lütfen.

Ben, bir şey daha söyleyerek konuşmamı bitireceğim. Yani tekraren söylüyorum iktidar milletvekili arkadaşlarıma: Merkez Bankası size zaman satın aldı, bu zamanı iyi değerlendirin, Merkez Bankasının para politikasıyla ülkenin şu anda karşı karşıya olduğu sorunları çözmek mümkün değil. Merkez Bankası tarlayı nadas ediyor, taşını toprağını atlıyor fakat ekim işi başka bir şey, o ekim maliye politikasının işi, onu da arkadaşım burada söyledi, o tedbirleri alın, yoksa Merkez Bankasının aldığı bu tedbirlerin hepsi güzel işler, boşa çıkabilir.

Söyleyeceğim, dediğim gibi iki hususun açıklığa kavuşması lazım: Bir, bu döviz, kim, nasıl, mekanizma nedir? Onun açıklığa kavuşması lazım. Bir de, değerleme hesabı nasıl kâr-zarar hesabıyla birleştirildi de Hazineye bu para aktarıldı. Bunu açık ve net olarak söyleyin.

Dolayısıyla son olarak, tekrar bir daha belki sıra gelmez, Başkanım 7 tane sorum var, o sorumla...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Kısa kısa sorabilirseniz memnun oluruz.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Bitireceğim.

1) Yeni dönem için şeffaflık konusunda güçlü taahhüt verdiniz Sayın Başkan, fakat geçmişte yapılan döviz satışlarının hesabı -biraz önce söyledim- hâlâ verilmedi. Vatandaşın, ülkenin dövizlerinin neden hoyratça satıldığını öğrenmeye hakkı var. Bu konuda bir açıklama yapmayı düşünüyor musunuz?

2) Merkez Bankasının geçmişteki döviz satışları konusunda bir denetim, teftiş yaptırma planınız var mı? Bu satış kararlarını kimler vermiş, kime ne kadar, kaçtan döviz satılmış?

3) Eriyen döviz rezervini ne kadar sürede biriktirmeyi planlıyorsunuz? Bunun için bir yol haritanız var mı? Bu 2021 yılı para ve kur politikasında söylediklerinizin detaylandırılması gerekiyor.

4) Son yedi yıldır Merkez Bankasının araç bağımsızlığı, bilimsel temelleri olmayan bir teori olan "Faiz düşerse enflasyon düşer." nedeniyle kısıtlandı. Bu teoriyi üreten kişi, hâlâ ülkenin başında ve Merkez Bankası Başkanını bir gecede görevden alma yetkisine sahip. Hâl bu iken önümüzdeki dönemin neden geçmişten farklı olmasını bekleyelim?

5) Merkez Bankası Başkanı değişti fakat son yıllarda ülkeye ciddi hasar veren para ve döviz politikalarını uygulayan Para Politikası üyeleri hâlâ görevde. Bu da uygulanan politikalara olan güvenin geri gelmesinin önünde bir engel. Bu konuda değişiklik yapmayı düşünüyor musunuz? Tabii, bu sizin doğrudan doğruya, birinci elden yetkiniz değil, sadece önerebilirsiniz.

6) Yapısal sorunlar konusunda hiçbir adım atmazken ve borçluluk bu kadar yüksekken, üstelik ekonominin yavaşladığı bir dönemde faizi artırmak finansal istikrarı bozabilir mi? Modelinize sıkı para politikasının şirket iflas riski üzerindeki etkisini dâhil ediyor musunuz? Ki bu konunun detayını da arkadaşım anlatır size makro perspektifte. Burada da bankacılık sistemi, finans sistemi son derece önemli. Finansal İstikrar Raporu'nuzun 46'ncı sayfasındaki bilgiler o gün için doğru ama tam gerçeği yansıtmıyor. BDDK'nin yıl içerisinde aldığı 2 tane kararla performansı bozuk olan, ödenmeyen kredilerle ilgili yaptığı o düzenlemeler maalesef buraya girmemiş. Dolayısıyla sizin orada gördüğünüz 5,1'lik batık kredi oranı kesinlikle yanlış...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Kararlarınızı eğer bunu böyle düşünerek yapıyorsanız size yanlış yaptırabilir. Bankacılık sisteminin sermayelendirilmeye ihtiyacı var, bunun üzerinde dikkatlice durun.

7) Bunca yılın yıpratılmışlığıyla Merkez Bankasının sadece faizle enflasyonu kalıcı düşürmesi mümkün mü? Diğer kurumların üzerine düşen görevler var mı? Fiyat istikrarına ulaşılabilmesi için Hükûmete somut önerileriniz nedir? Arkadaşım onun da neler olabileceğini söyledi.

İki dakika daha alabilir miyim lütfen?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yirmi iki dakika oldu ama buyurun lütfen.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Altınla ilgili de bir sorum var. Türkiye son yıllarda altın üreticisi bir ülke hâline geldi. Basından öğrendiğimiz kadarıyla Türkiye'de yılda şu anda 40 tona yakın altın üretiliyor. Bu altınlar İstanbul'da mı -benim bilgime göre İstanbul'da yapılıyor- yoksa yurt dışına çıkarılıp yurt dışındaki rafinerilerde mi "tradable" külçeler hâline dönüştürülüyor? Dolayısıyla Merkez Bankası, yurt içinde üretilen, çevreyi tahrip etmek pahasına da olsa üretilen bu altınlarla rezerve bugüne kadar herhangi bir şey kattı mı? Kattıysa nasıl kattı, TL'yle mi satın aldı, yoksa dövizle mi satın aldı? Bu konuda da bir bilgi verirseniz memnun olurum.

Yine altınla ilgili olarak bir sorum da şu: Basından duyduğumuz, okuduğumuza göre, Merkez Bankası 40 küsur ton üzerinde bir altın satışı yapmış, bu doğru mu? Doğruysa bunun amacı nedir? Merkez Bankası kâr realizasyonu yapmak için altını satıp dolar alıp sonra tekrar daha ucuzdan altın almak için mi bunu yaptı, yoksa Türkiye -biraz önce söylediğim gibi- döviz rezervlerinin eksiye düşmesinden dolayı ödeme sıkıntısına girdi de likidite yaratmak üzere mi portföyünden altın sattı?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyoruz.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Şu anda yurt dışında altınımız var mı? Yok. ROM olarak, para politikasının aracı olarak aldığınız altınlar size fiziki olarak mı teslim ediliyor ve nerede teslim ediliyor? Bu fiziki veya değilse kâğıt üzerinde nasıl bir işlem yapılıyor? Bu konuda bilgi istiyoruz, verirseniz memnun oluruz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ederiz, sağ olun.

Ayrıca benimle ilgili de bir şey söylemiştiniz. Tabii, Mecliste araştırma önergesi vardı, ben de grubumuz adına orada konuştum, Komisyon Başkanı sıfatıyla değil ama orada da ifade ettim, "Plan ve Bütçeye Merkez Bankamız gelecek, teferruatlı bir şekilde bütün bu tartışmalar yapılacak." demiştim.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkanım, siz o gün "Bunlar yanlıştır." dediniz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yok, yok, "yanlış" dediğim bir...

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Yanlış değildi, bunlar doğruydu. Böyle söyleseydiniz, bunlar zaten gelecekti.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Hayır, benim söylediğim şu oldu Sayın Yılmaz: Belli bir kısmı vardı benim "yanlış" dediğim. "Şunlar yanlış." dedim, hepsine "yanlış" şeklinde söylemedim. Ayrıca şunu ifade ettim: Kurumlar eleştirilebilir...

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Ya, bunun şimdi bir tane yanlışı var, o da Merkez Bankası swapları çıkardıktan sonra eksi rezervde.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İşte onu söyledim ben yani...

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Söylemediniz, hayır. Söylemediniz onu.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir rakam vardı orada, o rakam doğru değil dedim; yalan da demedim, doğru değil dedim. Kurumlarımızı hep birlikte güçlü tutmamız lazım, itibarlarını korumamız lazım dedim, onu ifade ettim orada.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Yüzde 100 katılıyorum. Hepimizin çıkarı orada.