KOMİSYON KONUŞMASI

SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) - Teşekkür ederim Başkanım.

Sunum için çok teşekkür ederiz Hocam, hakikaten interaktif bir sunumdu, biz de biraz kendimize gelmiş olduk.

Şimdi, ben hukukçuyum, avukatım; mühendis olmadığım için yanlış bir terim kullanırsam kusuruma bakmayın. Şimdi, bu İzmir depreminde kamuoyunda da çok tartışılan bir konu vardı, bu hasarsız, tamam; az hasarlı, orta hasarlı ve ağır hasarlı... Orta ile ağır hasarlı arasında nasıl bir fark olduğuna ilişkin de vatandaşlarda bir panik oldu. Tabii, orta ile ağır hasar arasındaki afetzedelerin aldığı yardımlarda farklılaşıyor. Gidip başvurup orta hasarlıları ağır hasara çevirmeye çalıştılar. Siz teknik bir hoca olarak nasıl bakıyorsunuz? Az hasarlıyı anlayabiliyoruz hani biraz benim mantığıma da tamam, ama orta ile ağır hasar arasındaki şey vatandaşa da pek anlatılamıyor ya da mühendis olmayanlar için anlaşılması çok zor.

İkincisi, bu asansörler için böyle periyodik denetimler var ya, bu binalar için de yani inşaat mühendisi açısından böyle periyodik denetim zorunluluğu olabilir mi, ona nasıl bakıyorsunuz?

Çok teşekkür ederim yeniden, sunumunuz için.

TÜRKİYE DEPREM VAKFI YÖNETİM KURULU ÜYESİ PROF. DR. ALPER İLKİ - Ben teşekkür ediyorum, ikisi de çok güzel sorular.

Birinci soru için, bir kere mühendis için de zor. Bir mühendis, normal mühendis eğitim hayatı boyunca hasar görmez, mühendis hep yeni yapı tasarlar. Bir tane çatlak görmeden mezun olmuştur çoğu mühendis. Yani bir tane bir kiriş testi yaparız o gün geldiyse, deneyi izlediyse, dalga geçmediyse onu belki görür belki görmez, onu da hani İTÜ'den başka herhangi bir üniversite yapıyor mu, bilmiyorum. Normalde mühendisin görevi yeni yapı tasarlamaktır, çatlak görmez yani. Şimdi, yani siz neyseniz mühendis de öyle, onu söyleyeyim. Yani, şeye gelince bir hoca olmaktan daha öte, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının hasar tespit metodolojisini de aslında hazırlayan ekipten biri olarak ve o eğitimleri de yapan kişi olarak söylüyorum. Onu da söyleyeyim, çok önemli bir aşamaydı bana göre, ilk kez bu depremde böyle standart bir hasar tespit değerlendirilmesi yapıldı. Onun öncesinde de 40 bin kişiye -yani bizi çektiler üniversitede, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bir grup ekibi bunu on-line olarak- Türkiye'deki başta Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bütün elemanları olmak üzere belediyeler, üniversiteler, kamudaki pek çok mühendis, mimar ve teknikere bunları zorunlu olarak on-line izlettiler. Şöyle izletiyor; başında tıklamanız gerekiyor, açıp gidemiyorsunuz, başında olarak bunu izlediler. İzmir'de biz de eğitimler yaptık, daha evvel de İstanbul depreminden sonra 2 bin kişiye, hemen akabinde, başka Manisa'da, başka İzmir'de, pek çok yerde yaptık ve bunun bu sahaya yansımasını gördüm. Eskiden şöyleydi, o çok olmadı bu depremde bakın, dikkat edin, birisi diyordu ki "Bu bina hafif hasarlı." Başka bir kişi diyordu ki: "Bu bina ağır hasarlı." Duydunuz mu siz bilmiyorum, ben rastlamadım İzmir için böyle bir şeye çünkü herkes aynı terminolojiyi, aynı dili kullanmaya başladı. Önemli bir gelişme olarak bunu kenara koyduktan sonra sizin sorunuz "Ağır ve orta hasar arasındaki fark ne?" Bizim açımızdan ağır hasar, onarılabilirliğin ötesinde bir hasardır. Bunu nasıl yapıyoruz? Bir sürü hasarı modelliyoruz, analizler yapıyoruz, deney sonuçlarına bakıyoruz. Bunun sonucunda biz diyoruz ki: "Çatlak bu kadar olursa, donatı bu hâle gelmişse, beton bu kadar ezilmişse..." Bunu olabildiğince tabii standart hâle getirmeye çalışıyoruz, illa bir yaklaşıklığı var çünkü sahadaki hasarların bin tanesi birbirinden farklı. O yüzden belli yaklaşıklıklarla, belli kalıplar içine alarak bunu anlatıyoruz. Bak, bunu gördüysen eğer veya 2 tane bunu gördüysen, 3 kolonda bu varsa bu yapı ağır hasarlıdır, artık bu onarılıp güçlendirilemez, yıkımdır bu. Devlet de doğal olarak daha fazla para verir. Bütün bu çizgiler de konservatif çekilmiştir bu arada. Biz ağır diyorsak aslında gerçekten ağır değildir o ama çocuğun hata yapma olasılığı vesaire vesaire, gözden kaçabilecek şeyler oluyor, giremiyor içeri, adam kapamış daireyi, göremiyor. Bu kadarını görmek ağır hasar için yeterli diyoruz, pratik bir şey olmak zorunda bu. Orta hasar ile hafif arasında, tamamen ekonomik, şey değil yani teorik olarak orta, hafif hasar hemen kısa şekilde müdahale edilebilecek ve aslında iskân edilebilecek hasar hafif hasar yani girip oturabilirsiniz. Pratik olarak dayanımını kaybetmemiş durumda, yüzde 5 maksimum. Hesapta böyle, gerçekte o kadar bile kaybetmemiştir. Dediğim gibi, bunlar deneyden, teoriden geliyor. Dolayısıyla, onarılamayacak ile hemen girilemeyecek arası da bizim "orta hasarlı" olarak tanımladığımız hasar seviyesi. "Buradan buraya kaçar mı, buradan buraya kaçar mı?" Kaçar, o çizgiyi yüzde 100 çekmeniz mümkün değil çünkü adam ne içindeki demiri biliyor ne betonu biliyor ne hasar gören kolonun, yapının diğer bölümüne göre taşıma kapasitesinin ne olduğunu hesaplaması mümkün o anda, o anda bir karar vermek zorunda o çocuk. O yüzden, belli bir yaklaşıklık içinde bunu olabildiğince doğru yapmaya çalışıyoruz. Hedefimiz, en azından iki seviye hata yapmasın, ağır ile hafifi karıştırmasın. O kadar çok şey gördüm ki.

Bakın, çok önemli devletimiz açısından. 26 Eylül İstanbul depreminden sonra açıklandı ki: "19 tane okul binası ağır hasar gördü." Ve bunların bir kısmına -İzmir'de de yaşandı, ona da geleceğim- "güçlendirilmiş binalar" denildi. Bakın, bir okul binasının, hele ki güçlendirilmiş bir okul binasının ağır hasar görmesi için İstanbul'daki binlerce gecekondunun yıkılması lazım. Okul binası dediğiniz normal binaya göre ciddi anlamda büyük deprem etkilerine karşı koyacak şekilde yapılır, mühendislik hesabı görür. Öyle görmeyen bir sürü bina var, onlara bile en ufak bir şey olmazken okul binasının ağır hasar görmesi mümkün değil. Çok yanlış bir açıklama oldu. İki türlü yanlış oldu; bir, insanların devlete olan güveni sarsılmış olabilir. Benim çocuğumu gönderdiğim okul bu kadarcık depremde ağır hasar gördü. Ya bir deprem olsaydı? Deprem değildi o yani; 5,8 Silivri açıklarındaki deprem İstanbul'da yaşayacağımız depremin yirmi beşte 1'i falan. Kamyon geçse o kadar sallanacak yani okul. O depremde okullar için ağır hasar imajı çok yanlıştı. İkinci yanlış da "Güçlendirilen okul binaları ağır hasar gördü." Bu da güçlendirmeye olan inancı gene hatalı yere yıktı, bir olayda iki yanlış. İzmir'de de denildi ki: "Güçlendirilen bina yıkıldı." Hiçbiri güçlendirme değil. Sadece 2006'da küçük deprem olduğu zaman kirişler çatlamış, o çatlaklara epoksi enjekte etmişler. Yani o küçücük depremde bile hasar görmüş, yaptığı şey tamamen şey, depremin dayanımını artıracak bir şey değil yani.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Makyaj...

TÜRKİYE DEPREM VAKFI YÖNETİM KURULU ÜYESİ PROF. DR. ALPER İLKİ - Makyaj, onu yapıyor, doğal olarak da büyük depremde yıkılıyor. Bu "Güçlendirilen bina yıkılmış." demek değil ki. Aynı betonarme gibi yani güçlendirmenin de güçlendirme olması için onu da kuralına, tekniğine uygun olarak yapmanız lazım. Güçlendirmeyi kafanızdan yapmıyorsunuz ki; güçlendirme planını yapıyorsunuz, binayı analiz ediyorsunuz, değerlendirmesini yapıyorsunuz, can güvenliği sağlandıysa artık o güçlendirme oluyor, şu anda öyle. Öyle bir tane usta bir kolonu mantoladıysa o güçlendirme değil yani.

Başka kaldı mı sizin soru? Bir tane daha vardı galiba.

SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) - Asansör gibi periyodik denetimlere nasıl bakıyorsunuz, olabilir mi yani olabilirliği var mı?

TÜRKİYE DEPREM VAKFI YÖNETİM KURULU ÜYESİ PROF. DR. ALPER İLKİ - Olabilir, yerinde de olur. Asansör kadar kolay değil çünkü asansörde işte "O dişliye bak, buna bak, yağını kontrol et, elektriğine bak." falan. Bina için o kadar kolay değil ama gene de bir korozyon akmış mı, bir yerinde bir çatlak olmuş mu anlamında bu yapılabilir. Bunu İstanbul Üniversitesinden veya birkaç üniversiteden bir grup -bana da arada sırada danışıyor- böyle bir öneri yapmışlardı aynı sizin dediğiniz gibi, aynı sizin dediğiniz asansör gibi, Makina Mühendisleri Odasının yaptığı inceleme gibi "Beş yılda bir biz bunu yapalım..." Çünkü beş yıl ciddi bir zaman. Bina kimlik belgesi...

ULAŞ KARASU (Sivas) - Statik denetleme...

TÜRKİYE DEPREM VAKFI YÖNETİM KURULU ÜYESİ PROF. DR. ALPER İLKİ - Statik denetleme, mimaride bir şey yok ama statikte de, tabii, üzerine bir kat eklediyse mesele yani.

SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) - Teşekkür ederim Hocam.