KOMİSYON KONUŞMASI

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Hakikaten Hüseyin Bey uygulamadan da gelen biri olarak en ince detaylarına kadar anlattı yani arsa sahipleri ile müteahhitler arasında geçen bütün hikâyeyi anlattı. Burada asıl mesele "finansman" dedi, devletin araya girmesi lazım, devletin bu imkânları sağlaması lazım ki bu işlerin bir miktar önü açılsın.

Tabii bunun yanı sıra inşaat firmalarımız hakikaten dünyada önemli projelere imza atıyorlar. 413 milyar dolarlık bir proje ciddi bir rakam. Şimdi, arkadaşlarımız, müteahhitlerin hep ehliyetinden bahsetti de zaten uluslararası ihaleler, ihaleye çıkmadan önce onlarla ilgili ihalenin bir şartnamesi var, o şartnamelerde müteahhitlere hiç gerek yok, sosyal olaylar dâhil, kuşların oradan geçeceği de dâhil, orada ben de bazen muhatap olduğum için söylüyorum "İşte, buradan şu tarihte, mart ayında kuş yolu var. Martla nisan ayında çalışamazsın." diyor misal veya bu sosyal projelerde dâhil o bölgeyle ilgili, projenin yapılacağı yerle ilgili her şey milimetrik olarak yazılmış ve bunlarla ilgili de teklif verirken zaten rakamlar yazıyorlar, diyorlar işte, şantiye kurulumundan, sosyal projelerden ne varsa bir karşılığı var, bu karşılıklar da otomatik olarak yapılıyor dolayısıyla yani dünya standartlarında firmalarımızın bir yere gelmesi, öyle kolay yollarla gelinmedi buralara, ben dolayısıyla hepsini ayrı ayrı tebrik ediyorum.

Şimdi, tabii, müteahhit Türkiye'de diyorsunuz "450 bin kişi var." Almanya'da da "3.500 müteahhit var." Adamlar bizi kıskanıyor herhâlde şimdi. Özeti şu: Müteahhitliğin bir kimliği yok, istediği gibi herkes, istediği an bir iki masa, bir sandalye belki son dönemde yeni bir yasayla yapsatçılara da belli bir kriterler geldi. Aynı şekilde devlet ihalelerinde de belli bir kriterler geldi. Tabii onun da menfi tarafı var, müspet tarafı var, şimdi detaylara girersek yani Türkiye'de rekabet ortamının oluşmasına başlar ki yani firmalarımız çok büyüdüler hatta Avrupa'daki ihale sıralamasında ilk 10'un içerisinde 5 tane firma var. Bu da aslında çok, neresinden bakarsınız bilmiyorum ama yani netice itibarıyla firmalarımız kendi rüştlerini ispat ettiler, uluslararası arenada da çok ciddi mücadele ediyorlar, çok da ciddi projeler yapıyorlar. Mesela, Türk müteahhitlerinin iş yapım süresi, özellikle Çinlilere ve Avrupalı müteahhitlere göre yüzde 50 daha az. Yani diyelim ki onların iki yıl, üç yıl gibi önerdikleri süreleri, tahmin ediyorum, bir buçuk yılda hatta beş ayda, altı ayda, yedi ayda bitiren, çok ciddi projelere imza atan firmalarımız var. Tabii, bu sınıflandırılabilir yani müteahhitlik mesleği belli kriterlere muhakkak bağlanmalı; belli deneyimler, belli bir öz geçmiş aranmalı. Mesela, yapı denetimlerin adı var, sorumlulukları yok. Mesela, inşaattan birisi düştü, öldü yani yapı denetim şirketi aslında birinci günden itibaren bu işten sorumlu olması lazımken.... Aynı zamanda iş güvenlik firmaları var hemen bunu yanı başında. Bence bu sorumluluğu ciddi oranda almaları lazım ki en azından bununla ilgili yaptırım güçleri daha iyi olsun.

Devamında, yetkin mühendis... İşte, nasıl müteahhitlerde belli bir sınıflandırma arıyor isek proje yapan firmaların da belli bir deneyimlerinin olması lazım. Elektrik, mekanik, statik, jeolojik etütler de dâhil, belli projelerde belli bir deneyim olmalı. Bunun adına herhâlde "yetkin mühendis" diyorsunuz; bu deneyim de aranmalı.

Şimdi, bizde her şey formalite yapılıyor yani eğer bir şey isteniyorsa bunu önce formaliteden bir yerine getirelim, daha sonra "Göç yolda düzülür." misali... Bu mesleki yeterlilik; işte, kalıpçıysa bir belge istiyorsunuz, demirciyse bir belge istiyorsunuz. Şimdi tesisatçılardan, mekanikçilerden de isteniyor. Şimdi, mesela, bizim Samsun'da 63 tane meslek lisesi var; meslek lisesinin mekanik bölümünden mezun olan adam tornaya bir parçayı takamıyor, elektrik bölümünden mezun olan basit bir elektrik devresini kuramıyor. Dolayısıyla pratik ve teorik yani bu meslek liseleri ile muhakkak üreticiler arasında... Bu inşaat sektöründe de böyledir, diğer sektörlerde de böyledir. Bilmiyorum burada da anlattım mı ama bir yurt dışı seyahatimde -ben aslen de Gümüşhaneliyim, bizim oranın çoğu inşaatçıdır- İsviçre'de bir eve misafir olduk. Dedi ki bizim şey: "Bizim oğlanla sabaha kadar fayans dizdik." 45 bin dolar millî geliri olan bir ülkede adam fayans dersinden geçemiyor, baba oğul sabaha kadar evde fayans diziyorlar. Dersten geçemiyor yani öyle torpil yok, bir şey yok. Yani eğer sizin fayans yapacak usta yeterlilik belgeniz yoksa orada inşaatta çalışamıyorsunuz veyahut boyacıysanız veya alçıcıysanız, hangi meslek grubu olursa olsun. Yani bunu sözde değil, özde yapmamız lazım; bu hatların, bu köprülerin muhakkak kurulması lazım. Türkiye'de de bu var. Geçen bizim şantiyede baktım, garip bir şeyler yapıyorlar. "Ne yapıyorsunuz" dedim, dediler: "Sınav yapacak adam buraya getirdi kalası, keresteyi, burada sınav yapacak." "Nasıl olacak bu iş?" Geliyor usta öğretici "Al bunu çak, bunu topla." Yani bunların kesinlikle pratikte uygulanabilir olması lazım, daha lise çağlarında bizim bu köprüleri kurmamız lazım ki en azından istediğimiz verimi alabilelim. Bu çözüldüğü takdirde, artık bunun da bir standardı oluştuğu takdirde bir sorun olmaz.

Tabii, 1999 öncesi yapılan binalardan bahsediyoruz. O zamanki statik hesaplar -Değerli Vekilim, siz etriye sıklaştırmasından bahsettiniz ya- o zamanki standartlar farklıydı yani 1999 öncesi yönetmeliklerle... İşte, o zaman birinci, ikinci, üçüncü derece deprem bölgeleri vardı. İşte, birinci derece deprem bölgesinde şu emniyet katsayısını alırsın, ikide, üçte falan... 1999'dan bu tarafa kaba inşaat maliyetleri ciddi oranda arttı. Yani eskiden pratik yöntemlerle, işte, 1 metreküp betona aşağı yukarı 50-60 kilogram demir giderdi, 1999 öncesinden bahsediyoruz ama bugün diyelim 4 kat, 5 kat mesela, çok katlı olduğu zaman metreküp başına neredeyse 120-130 kilogram demir giden projeler var, 100 kilonun altında demir giden projeler neredeyse yok gibi. Yani bu konuda aslında bir bilinç oluştu. Yani demirden çalan, betondan çalan, çimentodan çalan olayı da artık son dönemde... Yani aslında bu olacak bir şey değil, Hüseyin Bey'in de ifade ettiği gibi bu maliyet unsurunu değiştiren bir şey değil. Karadenizli Washington'da bina yapıyormuş, kat yüksekliği 30 kat, o her seferinde 31 yapıyormuş. "Tamam, sana uyalım." demişler, 31'inci katı vermişler, 32'yi vermişler, Temel bu sefer 33'üncü katı yapmış. "Bunun hikmeti ne?" demiş "Onun hikmeti o fazla bir katta." demiş. Yani, bu, artık şey kalmadı, bu dönemde artık bu tür uygulamalar yok.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Vekilim, aslında oradaki demir meselesi maliyetle ilgili değil.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Doğru, haklısınız.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - O etriye demirini oraya uzatanın etriye demirinin ne işe yaradığını bilmemesinden kaynaklanıyor. Maliyetle bir ilgisi yok onun.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Doğru, maliyetle alakalı değil tabii kolon ve kiriş birleşiminde etriye sıklaştırılmaları. Biliyorsunuz eksiden "deprem" deyince "pilye" denirdi, artık pilye milye yok biliyorsunuz, o pilye milye işi ortada. Bunun bir katkısının olmadığı anlaşıldı.

Ama bunun yanı sıra, mesela en önemli hadiselerden biri şu -yani, şu an onu çözebildiniz mi bilmiyorum- inşaat demirinin bağlama meselesi var, bu bağlanmıyor siz ne yaparsanız yapın -size teyit eder mahiyette söylüyorum- yani bunlar önemli, her şeyin bizim istediğimiz yerde olması lazım. E tabii, maliyet, bahsettiğiniz 300 milyar, bu ciddi bir rakam. Bugünkü şartlarda devletin katkısı olmadan bu işlerin yapılması mümkün değil.

Standartlardan bahsettiniz, yani bazen ülkeler kendileri de kendi standartlarına göre istiyorlar. Mesela, Rusya'nın standartları Türk standartlarının gerisinde olmasına rağmen kendi ekonomileri açısından "İlla bunu kullanacaksın." diyen firmalar da var veyahut yatırım projeleriniz var, krediyi hangi firma getiriyorsa "Benim teknolojimi kullanacaksınız." diyen firmalar var ama Türkiye'deki sektörde de yani standartlar açısından çok ciddi üretim yapan firmalar var. Yani, bazen, belki olumlu yönlerini saysanız çok fazladır, hani olumsuz yönleri az olduğu için belki ifade ediyorsunuzdur diye düşünüyorum. Dolayısıyla, sektör beşikten mezara her zaman karşılaştığımız bir alan, ciddi de istihdam sağlıyor, yurt genelinde, yurt dışında da çok ciddi projelere imza atıyorlar. Ben hepsini ayrı ayrı tebrik ediyorum, başarılar diliyorum.

TÜRKİYE MÜTEAHHİTLER BİRLİĞİ BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN ARSLAN - Teşekkür ediyoruz.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Başkanım, süreyi kısalttım sizin için, haberiniz olsun.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Bu kısalmış hâli mi?

SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) - Soruyu unuttuk biz.

BAŞKAN RECEP UNCUOĞLU - Bu kısalmış hâli Bedri Bey, teşekkür ediyoruz.

Sağ olsun Bedri Bey, güzel değerlendirmelerde bulundu.

TÜRKİYE MÜTEAHHİTLER BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU ÜYESİ SÜHEYLA ÇEBİ KARAHAN - Açıklama yapabilir miyim?

BAŞKAN RECEP UNCUOĞLU - Buyurun.

TÜRKİYE MÜTEAHHİTLER BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU ÜYESİ SÜHEYLA ÇEBİ KARAHAN - Siz dediniz ki "Meslek liseleriyle iş birlikteliği."

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Mesela var mı? Hani, soruya dönüştürmüş olalım.

TÜRKİYE MÜTEAHHİTLER BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU ÜYESİ SÜHEYLA ÇEBİ KARAHAN - Şimdi, bakın, bizim çelik konstrüksiyon üretimi yapan bir fabrikamız var ve Avrupa'nın en büyük tesisi. Çelik konstrüksiyon üretiminde, hafif çelik yapılarda Türkiye'nin dünya markası bir firmayız. Kaç kere biz yetkili kurumlara gittik, dedik ki meslek liseleri fabrikalarımızın içinde, gelsin son sınıflarını... Mesela, TOBB Üniversitesi, bunu üniversitede uyguluyor. Makine mühendisi, inşaat mühendisi, anlaşıyor bizlerle, fabrikalarla, staja bir yıl -son senesi- bir fabrikaya gidiyor. Sigortasını üniversite yapıyor, biz ücretini ödüyoruz geldiği sürece ve işi öğrenerek mezun oluyor. Meslek liseleri için bunu o kadar öneriyoruz ki şiddetle her gittiğimiz yerde sanayici olarak hem malzeme kalitesi artar hem yetişmiş... Şu anda biz fabrikamıza kaynakçı arıyoruz, bulamıyoruz, millet dışarıda işsiz gibi böyle şeyler de var.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Evet, doğru. Yani mecburiyet oluşturulursa olur.

TÜRKİYE MÜTEAHHİTLER BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU ÜYESİ SÜHEYLA ÇEBİ KARAHAN - Yani, bu Komisyonun önemi de fazla. Biz buna talepkârız, istiyoruz, meslek liseleri gelsin bizim fabrikalarımızın içinde son sınıfta staj yapsın. İstekliyiz buna, sanayici olarak her yerde bunu dile getiriyoruz.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Zaten, gelecekte de onlar sizin elemanınız olacaktır aynı zamanda, onda bir sorun yok.