| Komisyon Adı | : | (10 / 3200, 3361, 3362, 3364, 3365) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Türkiye Deprem Mühendisliği Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ayşegül Askan Gündoğan'ın, video konferans aracılığıyla, Dernekleri, amaçlarına yönelik yaptıkları faaliyetleri ve deprem zararlarının minimuma indirilmesi için alınacak tedbirlere ilişkin görüşleri hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 22 .12.2020 |
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de sunumlarından dolayı Murat Hoca'ya, Ayşegül Hoca'ya ve Mustafa Hoca'ya teşekkür ediyorum.
Tabii, bu bir dernek ve bilimsel verilerle beraber çalışmalar yaptı. Notlarımı aldım ben de, diyor ki Ayşegül Hocam: "Yirmi yıldır aynı yerdeyiz." Yani "Yirmi yıl öncesi ben öğrenciydim, aradan yirmi yıl geçti üç aşağı beş yukarı aynı konuları konuşuyoruz." Bu Parlamentoda da farklı değil, her afetten sonra sırayla milletvekilleri kürsüye çıkar "Devlet yaraları saracak, merak etmeyin." der.
Tam burada, şimdi, deprem bilinen bir şey yani bilinen bir şey derken nerede olacağını biz biliyoruz, fay hatlarını biliyoruz; hani bir hastalık gibi aslında, tahlillerle biz hastalığı keşfedebiliyoruz, demek ki bizim tedavide zorluklarımız var. Şimdi, burada da, depremin oluşacağı fay hatlarını bildiğimize göre, bence somut yani "Neler yapmalıyız?"ın bir miktar üzerinde durmalıyız yoksa bizden sonra, yirmi yıl sonra gelecekler de -tahmin ediyorum- aynı şeyleri konuşurlar.
Yani, sonuçta "Yeterli bilim adamımız var, yeterli mühendisimiz var, yeterli teknik elemanımız var yani mutfakta herhangi bir problem yok; o zaman yağ var, un var, şeker var, helva yapacak adam yok." mu diyelim? Aslında, bunun da... Ben şöyle düşünüyorum: Mesela, bununla ilgili, afet, bir bakanlığa dönüştürülse, ciddi de bir bütçesi olsa sizin bütün bu söylediğiniz kurum ve kuruluşlar onun bir alt birimi olsa -çünkü biz burada da dinliyoruz gelen arkadaşlarımızı, onlarca kurum depremle ilintili- hakikaten olmalı da... Ama onlar, herkes kendi başına bir çözüm üretmeye çalışınca ortaya bir çözümsüzlük çıkıyor. Yani, hani, siz bilimsel çalışmalar yapıyorsunuz, buna nasıl bakarsınız? Mesela, diğer bir hocamızın söylediği 1 milyon liralık bütçe tabii ki komik bir bütçe. Yani 1 milyon lirayla bunların altından kalkılması, gerekli çalışmaların yapılması düşünülemez. Yani bir afet bakanlığının kurulmasının, bunun alt birimlerinin -söylediğiniz kurum ve kuruluşlar, işte, jeofizikçiler olur, planlamacılar olur, belediyeler olur- marifetiyle bu işin organize edilmesine nasıl bakarsınız?
İkincisi, bu deprem master planları. Şimdi "Bazı yerlerde valilikler, bazı yerlerde belediyeler." diyorsunuz. Hâlbuki, bahsettiğimiz bir bakanlık çatısı altında bir bakanlık oluşsa bu bakanlık bunu -devletin zaten yatırım bütçeleri var, bugün belediyeler en büyük gelirleri de devletten sağladığına göre- resen yapsa yani, işte, depremde öncelikleri de dikkate alarak, depremdeki birinci, ikinci, üçüncü derece bölgeleri de ayırarak bu işi resen yapsa -işte, "İstanbul yapıldı." diyorsunuz "İzmir'de çalışma var." diyorsunuz- ve aynı zamanda, Avrupa bankalarında yani yatırım fonlarında Türkiye'nin aldığı bağışlar da var, en azından bunların tamamını da bir yere yönlendirilerek tekelden -bunu alt kurum olarak istediği kurumlarla yapabilir- bu master planları yapsa diye düşünüyorum. Bununla ilgili görüşünüz ne olur?
Yine, işte "Afette ilk önce çok iyi reaksiyon veriyoruz ama afetten sonra kötü sınav sergiliyoruz, belki ilk bir iki ay gündemde kalıyor ama ondan sonrası da gündemden düşüyor." gibi ifadelerde bulundunuz. Aslında bu, devletin görevi yani bununla ilgili gerekli... Tabii, vatandaşın bilinçlenmesi, bireysel olarak okullarda nasıl faaliyetler yapılacağı konusu da önemli ama devlet, yasalarıyla -otomatikman bir sorundur, bir problemdir- bunun çözümüne yönelik tedbirleri almalı ve gerekli düzenlemeyi yapmalı diye düşünüyoruz. Bu konuda sizin bir çözüm öneriniz var mı?
Yine, tabii, bu öğrencilerin... Şimdi, siz üniversitelerdesiniz, doğal olarak bilimsel konferanslara daha çok bilim dünyası ilgi duyuyor, bu konuyla ilgili çalışanlar ilgi duyuyor. Yani normal vatandaşların sizin bu tür konferanslarınızı -tahmin ediyorum- takip etmesi biraz zor, ilgi alanlarına da -tahmin ediyorum- girmez, normal çünkü bir insan bir şeyi bilebilir, ikinciye ilgi duyar, üçüncüsü de hobi olur ama bu manada, bu işin mutfağında çalışacak insanlara bu eğitimin verilmesi açısından bir gayret sarf etmek lazım. Bunun devamında da mesela, öğrencilere böyle bir mecburiyet getirilebilir. Siz öğretim görevlileri olarak "Şu, şu, şu konferanslara katılan arkadaşlar..." deyip onlar da belli bir bilgi de verebilirlerse, rapor da hazırlayabilirse belki onlara pozitif ayrımcılık yapabilirsiniz diye düşünüyorum.
Şimdi, bütün bunları yaparken aslında bir de bu işin denetim boyutu var. Ben biraz da işin denetiminde sorunların yaşandığını düşünüyorum. Herkes kendini problemin dışına atarsa bu işte çözüm bulamazsınız. Yani Mustafa Hocaydı bildiğim kadarıyla "Hepimiz bu işte sorumluyuz." diyen, doğru hepimiz sorumluyuz ama bu işin bir yapımcısı var, bir finansmancısı var, bir de denetimcisi var. Ben denetimdekilerin sorumluluğunun daha fazla artırılması taraftarıyım. Yani, neticede, şimdi, yapı denetim şirketleri var, bu yapı denetim şirketleri doğal olarak bu yapılan işin, planına, projesine uygun mu, değil mi diye bunu denetlemeli ve sorumluluğu da olmalı. Sorumluluğu olunca otomatikman denetlemesi de daha farklı olacaktır. Son dönemde bu gerekli yasal düzenlemelerin tamamı yapıldı, yapılıyor, gerektiğinde ilaveler de yapılıyor ama asıl olan onların sorumluluk alanlarının biraz daha artırılması diye düşünüyorum.
Sunumunuzdan dolayı da ayrıca teşekkür ediyorum.
TÜRKİYE DEPREM MÜHENDİSLİĞİ DERNEĞİ GENEL SEKRETERİ PROF. DR. AYŞEGÜL ASKAN GÜNDOĞAN - Teşekkür ederiz Sayın Milletvekilim.
Şimdi, Sayın Milletvekilim aslında siz helva örneği verdiğinizde benim aklıma ilk önce "Helvayı birisi denetlesin." diye geldi. O denetlemenin gerçekten çok şeffaf, kontrol edilebilir olması lazım. Biz gerçekten burada...
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Pardon, bir şey daha müsaade ederseniz...
Değerli Hocam, bir şeye çok vurgu yaptınız; onu da ben tekrar hatırlatmak isterim size: "Tarafsız birimler tarafından değerlendirilmeli." dediniz, şeffaflığa özellikle vurgu yaptınız. Burada bir sorun mu var? Buraya da bir açıklık getirirseniz.
TÜRKİYE DEPREM MÜHENDİSLİĞİ DERNEĞİ GENEL SEKRETERİ PROF. DR. AYŞEGÜL ASKAN GÜNDOĞAN - Evet, tabii, Sayın Milletvekilim.
Şimdi, burada aslında inşaat dünyasının içindeki birtakım bozulamayacak ilişkiler yumağı var yani bir firma bir firmayı denetleyebilir, bir mühendis başka bir mühendisi eğitebilir, danışmanlık yapabilir ama sonuçta aynı havuzda olmamaları gerekir, bağımsızdan kastım o. Yarın bir gün aynı ağın içinde olacak kişiler tarafından olmaması lazım o denetlemenin. O denetlemenin sürdürülebilir olmasından da kastım şu: Ben düşünüyorum, birçok tasarım kâğıt üzerinde gerçekten yerindedir, gerçekten problemi yoktur; yeni yönetmeliğe belki uygundur, belki bir öncekine uygundur ama o inşaat aşamasında başından sonuna kadar sürekli, sürdürülebilir ve tekrarlanabilir... Yani bir sitenin içinde görmüşüzdür Altuğ Hocamla sahaya gittiğimizde bir blok ayaktadır, öbür blok gerçekten yıkılmıştır. İnsanın inanası gelmez "Nasıl olur?" diye. Bunların sürdürülebilir olması, sürekli olması gerçekten çok önemli ve belki de bağımsızdan kasıt da şudur: Birlikte iş yapan kurum kuruluş değil, farklı bakış açısı getirebilecek, dışarıdan, aynı havuzdan olmayan, aynı noktadan belki geri dönüş almayan. Bağımsızlıktan kastım budur.
Şimdi, sizin sözünü ettiğiniz afet bakanlığı tabii bizlerin takdirinde değil, aslında sizlerin takdirinde, devletimizin takdirinde ama eğer böyle bir yapının içinde kamu, kuruluşlar, üniversite ve uygulayıcı iş birliği olacaksa bence bu çok yerinde bir şey olur. Bunu sağlayan herhangi bir mekanizma da olabilir ama burada bir sıkıntı var. Mesela bakın, hocalar danışmanlık yaparlar özel sektöre bazen, uygulamacıyla çalışır hoca ama kamu bağı, bizim gibi hocalar daha çok kamu projeleri yapar; devletle, kamuyla beraber çalışır ama orada da uygulayıcıya ulaşabiliyor muyuz? İşte az önce Hatay Milletvekilimin söylediği soru tam olarak bununla ilgiliydi: Bir sahibi olmak zorunda ve bu sahibi aslında birbiriyle etkileşim hâlinde olmak zorunda. Aksi takdirde bizim yapacağımız master planlar da çok güzel yönetmelikler gibi, çok güzel haritalar gibi bir kenarda durabilir teorik olarak. Benim aklıma bu geldi.
Siz, hafızayı canlı tutmayı sordunuz Sayın Milletvekilim. Ben burada gerçekten medyanın -belki medyadan da sorumlu bir personelimiz vardır orada, bilemiyorum- gücünü doğru kullanması gerektiğini düşünüyorum. Bunu daha önce biz Dernek bildirilerimizde de yayınladık aslında depremlerden sonra. Bizleri gerçekten televizyonda, radyoda çok nadir görürsünüz çünkü özellikle deprem sonrası gelen telefonları yanıtlamamaya çalışıyoruz ya da çok kısa yanıtlıyoruz, kibarca reddediyoruz. Çünkü deprem anında vatandaşımızın ihtiyacı olan, benim çıkıp yapısal konular hakkında ya da fay konusunda konuşmam değil, vatandaşımızın ihtiyacı olan "İhtiyaçlar giderilecek mi? Nasıl düzelecek, normal hayata nasıl dönecek?" O nedenle biz o noktada sizlerin de işine çok karışmak istemediğimiz için çok gündemde değiliz ama medya gücünü... Mesela az önce verdiğim örnekte radyodaki birkaç arkadaşımız dışında bizi hiç telefonla arayıp da "Hocam normal zamanda, depremle ilgili bize bir tanıtım yapar mısınız? Bize bir bilgi verir misiniz?" diyen bir medya organı henüz olmadı, olduysa Mustafa Hocam hatırlatın. Biz düzenli olarak her muhabirimize deriz ki: "Sayın muhabirimiz, bizi depremden bir ay sonra arayın." Bakın, telefonlarımız yine sessiz. Oysa 30 Ekim civarında biz telefonlarımıza cevap vermekten inanın başka bir şey yapamıyorduk. Burada medyanın gücünü sürekli kullanalım, insanlara hatırlatalım: "Siz deprem ülkesindesiniz, her an olabilir."
Depremlerin nerede olacağını bilmemize gelince de... Biz şunu bilebiliyoruz: Bakın, kırmızı noktalar, tabii, çok tehlikeli ama ne zaman olacağını bilmiyoruz ama bir önceliğimiz var. Bu ekip olarak bile biliyoruz ki biz, Maraş olsun, Gaziantep olsun, Hatay olsun, belki Erzincan'ın tekrarlama, tekerrür süreleri dolmaya yakın faylarda, son yüzyılda aktivite olmayan, az olan faylarda bizim kritik bir stres durumumuz var, bu da ortaya çıkacaktır.
Eğitimler konusunda çok haklısınız Sayın Milletvekilim, biz bunu desteklemeye çalışıyoruz ama bu konuda biraz daha artırmaya bizim de ihtiyacımız var, yaygın eğitimin sürekliliğini sağlamaya ve üniversiteyi halka daha yakın hâle getirmeye ihtiyacımız var. Burada da sembolik bir örnek vereyim. Yurt dışında doktoramı yaptığım üniversitenin mesela, kapısı yoktu. Belki bu da sembolik bir örnek. Kapılarımızı daha açık tutmalıyız, halka eğitimimizi daha da yaymalıyız deyip sözlerime son söz veriyorum.
Buyurun Hocam.
TÜRKİYE DEPREM MÜHENDİSLİĞİ DERNEĞİ BAŞKAN YARDIMCISI PROF. DR. MURAT ALTUĞ ERBERİK - Teşekkürler Ayşegül Hocam.
Sayın milletvekilinin bahsettiği esasında bu tarafsızlık, şeffaflık -Ayşegül Hocam söyledi ama- aynı havuzun içerisinde eğer A birimi B birimini denetliyorsa ama ondan sonra da B birimi de A birimini denetlemek durumundaysa yani roller değişiyorsa ya da arada bazı maddi bağlantılar varsa burada tabii, büyük sıkıntılar oluyor. Burada bahsedilen, buradaki birimlerin tamamen birbirinden bağımsız olarak çalışması ve bunların farklı mekanizmalar tarafından denetlenmesi, sorumluluklarının birbiriyle çok çakışmaması gerektiği. Bu tip durumlarda çok daha objektif kararlar alınabiliyor, objektif görüşler verilebiliyor. Bunları sağlamamız gerekiyor. Ayrıca, bahsettiğiniz gibi, denetim her zaman sorumlulukla birlikte gelmeli. Diyelim, bir şeyi denetliyorsak onun sorumluluğunu da almak zorundayız. Bununla ilgili yasalarımız tabii ki var, her türlü şeyimiz var fakat belki bu konularda bazı iyileştirmeler yapma durumumuz var.
Ayşegül Hocamın daha önce bahsettiği gibi, belki dernek olarak halka ulaşma konusunda bir şeyler yapmaya çalışıyoruz, daha da fazlasını yapmamız gerekiyor olabilir. Öğrencilerimiz açısından baktığınızda, esasında, dediğiniz şeyleri bir miktar yapabiliyoruz. "Nasıl?" derseniz, biz deprem eğitimini lisans seviyesine kadar indirdik. Yani şu anda mesela, bu dönem, depremle ilgili bir lisans dersi veriyorum öğrencilere, 40 öğrencimiz alıyor ve bu dönemde maalesef, deprem olması dolayısıyla onlara ben olayı çok daha böyle sıcak bir şekilde anlatmak durumunda kaldım, çok daha iyi algıladılar bazı şeyleri ama tabii, çok kısıtlı bir grup bu. Kendi öğrencilerimizi desteklemiş oluyoruz. Bunları halka daha çok yaymamız gerekiyor. Bununla ilgili seminerler, belki çevrim içi bazı toplantılar, görseller hazırlamamız gerekiyor. Bu konuda biz de belki daha fazla çalışmalıyız.
Bunun dışında, sizin bahsettiğiniz afet bakanlığı ya da bir üst şemsiye kuruluş tabii ki çok iyi olur fakat bizde en büyük problem, esasında, organizasyon ve bunları gerçekleştirme aşamasında. Eğer, gerçekleştirme ve organizasyon konusunda bir sıkıntı yaşamayacaksak ve ona göre bir kuruluş inşa edilecekse bu gerçekten de çok iyi bir çaba olacaktır diyorum.
Çok teşekkür ederim.