| Komisyon Adı | : | (10 / 124, 226, 320, 321, 336, 601, 637, 958, 1055, 1126, 1127, 1128, 1129, 1130, 1131, 1132, 1133, 1134, 1135, 1136, 1137, 1138, 1139, 1140, 1141, 1142, 1143, 1144, 1145, 1146, 1147, 1148) Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyonu |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 10 .02.2015 |
TÜLAY KAYNACA (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de tam bu noktada söz almak istemiştim, Sayın Bulut'un ifade ettiği noktada çünkü yayın kuruluşlarının her biri o yayınlarla ilgili gerek yazılı gerek görsel ve işitsel medya her biri, kanunlara tabi, metinlere imza atarak, sözleşmelere, uluslararası sözleşmelere imza atarak yola çıkar. Yani bu, Türkiye'de 212'ye tabi Basın Kanunu'dur. Yine medyayla ilgili, dünyanın kabul ettiği, Avrupa'nın kabul ettiği, uluslararası sözleşmelerdir. Bunun içerisinde kadına yönelik şiddet de var, onunla ilgili yapılması gerekenler de var, her biri var. Problem şu, az önce Sayın Toprak dedi ki: Bazı kuruluşlar, mesela, neden şiddet gören kadının yüzü örtülü, ismi niye yazılmasın, medyaya müdahale...
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Ben öyle bir şey demedim. Anlamaya çalıştım ne yaptıklarını.
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) - Şimdi, orada şöyle: Mesela az önce bir örnek verdiniz. Bazı yayın kuruluşları yüzünü kapatıyor, baş harflerini veriyor ölümle ilgili o hassasiyette. Yani gerek kanunda gerek medya olarak uluslararası sözleşmelerde var olanla ilgili tüm ayrıntıya dikkat ederek, her birine dikkat ederek ama problem, bence asıl soru şu: Bunu alışkanlık hâline getiren, sürekli ihmal eden, sürekli ceza kesilen veya işte gözden kuruluşlarla ilgili yaptırım var mı, olmalı mı? İşte, burasıyla ilgili özgürlükle insan hakları kavramını birbirine karıştırmadan gidiyor olmak lazım. Ben medya mensubu olarak da bunu, benim mesleğim bu olduğu için, emekliliğimi bundan alana kadar bu mesleği yirmi yıl yaptığım için çok çok daha rahat ifade edebiliyorum, 212'ye tabi bu meslekte çalışmış biri olarak da ifade ediyorum. Evet, insan hakları ihlali gözünden baktığında şiddet görüp ölüm olmuş, sokakta olan bir kadının görüntüsü onun ailesi içinde bir travmadır, toplum içinde travmadır, harikulade kötü ne yazık ki. Bunda, işte, basın dediğinde kanun önünde imza attığı, kendi imza attığı sözleşmeler önündedir. Uymuyor ise, ihlal ediyor ise, ne yapılması
-hatta bunu alışkanlık hâline getiriyorsa- gerekir, asıl soru bu diyorum.
Ben bunu belirtirken bir de kadın özelinden öte insan özeline inmek istiyorum. Dün tüylerimi diken diken eden, kadın evladını götürüyor, kendi elleriyle boğuyor ve haberlerde, İnternet sayfasında görüntüler yansıdı, haberleri açıp bakamadım, neyi, nasıl verdiler. Gerçekten korkunç bir şey. Dolasıyla, bunu okuyorken bile tüylerim diken diken oldu. Yanımdakine -o gün bir toplantıdaydım dün- anlatamadım. Yani şiddetin kadın-erkekten öte insan portföyünden bakılarak da gidilmesi gerektiğinin... Dünkü vahşet, evladını kendi elleriyle boğan bir kadın vahşeti de çok kötü bir örnekti. Artık şu tablodan yola çıkarak gitmek lazım diye düşünüyorum. Yani ihlali alışkanlık hâline getirene daha ciddi yaptırım var mı, yok mu?
Teşekkür ederim.