| Komisyon Adı | : | (10 / 3200, 3361, 3362, 3364, 3365) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Türk Telekomünikasyon AŞ Kurumsal Risk ve İş Sürekliliği Başkanı Ali Gürsoy'un ve Başkan Yardımcısı İsmail Akın ve Network Direktörü Ahmet Fethi Ayhan'ın, TÜRK TELEKOM'un deprem riskine karşı ve iş sürekliliğine yönelik olarak yaptığı çalışmalar ile "network" altyapısında yaptıkları çalışmalar hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 17 .12.2020 |
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Sayın Başkanım, Komisyonun değerli üyeleri, Türk Telekomünikasyon Kurumunun kıymetli yöneticileri; ben de öncelikle sunumunuzdan dolayı teşekkür ediyorum.
Tabii, biz afetten bahsediyoruz, işte deprem olduğu anda Türk Telekomünikasyon Kurumunun yani iletişimin ne manaya geldiğini hepimiz biliyoruz. Aslında "afet" deyince sadece deprem algılanmaz, mesela bugün, içinde yaşadığımız pandemi süreci... Bugün belki İzmir depreminde etkilenen kişi sayısı -100'ün üzerinde ölümleri olayları var, yaralananlar var dersek- toplasan 500 kişi, 1000 kişi, ama bu pandemiden dolayı, bugün eğitim sisteminde çok ciddi sıkıntılar var. Tam da sizinle ilgili olan kısmı, bugün Anadolu'da insanlar internet üzerinden bu eğitim programına katılma konusunda çok -ama inanılmaz- problemler var. Bizim burada milletvekili arkadaşlarımız da muhakkak aynı sorunla muhatap oluyorlardır. Yani bu pandemi süreci de salgın hastalık süreci de normal şartlarda olağanüstü şartları gerektirir yani bu da aynı deprem gibidir, zaten onun karşılığı da o. Bununla ilgili yeni bir şeyler yapıyor musunuz, yapabiliyor musunuz? Yani bu köylere kadar bu internet sisteminin uzanması lazım ki en azından ellerindeki telefonlardan, televizyon ekranı üzerinden veya bir şekilde derslerine devam edebilsinler. Yani bu konuda, mesela Samsun'un daha merkeze bağlı bir köyünden bir kızımız, geçen arıyor, diyor ki: "Yok." İşte hatta, ben buradan çıkınca da TELEKOM Müdürünü arayacağım. Samsun TELEKOM İl Müdürünü de bir hafta önce aradım, bana da dönmedi. "Biz burada 20 öğrenciyiz, maalesef işte bekliyoruz." Yani bu önemli, özellikle buralara ulaşım konusunda bir yatırımınız var mı? Bir programınız var mı? Bu pandemi dolayısıyla da bunu görmüş olduk.
Tabii, diğer taraftan bizi mutlu eden diğer hadise de bütün kurum ve kuruluşların kendi bünyelerinde arama kurtarma ekiplerini oluşturmaları. Bu güzel bir şey. Bu, en azından kurumun kendi içerisinde bir bilgilendirmedir yani sayısı az da olsa -200 küsurlardan bahsediyorsunuz belki daha da artabilir sayısı ama- bu toplumun bilinçlenmesi açısından. En azından TELEKOM'un binalarının da böyle bir afete maruz kaldığını düşünün, yıkıldığını veya bir hasar gördüğünü düşünün, belki oraya o kurtarma ekiplerinin müdahalesi çok daha fazla anlamlı olacaktır. Yani bazen hani trafik kazalarında biz canla başla adamı kurtaralım derken daha fazla sakat ediyoruz ya bu afet dönemlerinde de belki TELEKOM'un binasına gidip bir şeyler yapmaya çalışan insanlar zarar da verebilirler. Aslında bütün kurum ve kuruluşlar -bunu bugün Telekomünikasyon Kurumu için konuşuyoruz, belki sağlık için veya devletin hizmet gören diğer kurum ve kuruluşları- için de düşünülebilir. Bence bütün kurum ve kuruluşların bu tür özel ekiplerinin olması lazım ki işte o ekipler İzmir'e gitti, işe ilk Telekomünikasyondan başlayarak -yani bizzat ona- müdahale ederse o farklı bir şey olur.
Bir de çok önemli bir şey söylediniz, toplanma alanlarında... Yani şu an sizin uygulamaya koyduğunuz, toplanma alanı olarak planlanıp da sizin de yatırım yaptığınız Türkiye'de bir alan var mı? Varsa, kaç tane var? Yani biliyorsunuz Türkiye'de nüfusun yüzde 65-70'i depremle muhatap, artık bizler depremle yaşamayı öğreneceğiz, bunun başka yolu ve yöntemi yok. Gelecekte İstanbul'da da belli, 7 şiddetinde bir deprem bekleniyor, zaten Türkiye'de bütün televizyonlara çıkanlar da ayrı ayrı takvimler veriyorlar. Netice şu: Mesela İstanbul'da -beklenildiği için söylüyorum- toplantı alanlarında şu andan yapılmış herhangi bir yatırım var mı? Yani "Şu, şu, şu alanlar da muhtemel toplanma alanı olarak ilan edildi, biz de orada istasyonumuzu ayarladık. Allah korusun böyle bir felakete maruz kaldığımız takdirde tak gidip yerleşeceğimiz yer." şeklinde dizayn edilmiş bir alan var mı?
Dördüncü sorum, bu proje onayları... Bu, her yerde problem. Yani binaların depreme dayanıklı hâle getirilmesi için işte bir proje sunuyorsun, o belediyelerden inceleniyor. Belki büyükşehir belediyelerinde, bağlı belediyelerde buna cevap verecek uzmanlar olabilir, kolaydır ama Anadolu'da daha ücra köşelerdeki belediyelerde bu depremin güçlendirilmesine yönelik projeleri onaylayacak bilgi, birikim ve deneyime sahip elemanlar da olmayabilir. Onun için bununla ilgili belki bir kurum oluşursa hani Anadolu'daki bu belediyelerle uğraşmak yerine "Türkiye'de böyle bir kurum var, şu kurumun verdiği bir onay, geçerlidir." Bu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde de olabilir bu hizmeti veremeyenlere ama belediyeler İller Bankasına bağlı, İller Bankası üzerinden de olabilir. Bu süreyi kısaltmak açısından onay makamı, onay mercisi olabilir diye düşünüyorum.
Yine, bu proje müellifleri meselesi. Tabii içimizde mimar olan arkadaşlar da var. Bir proje onun müellifinin eseri, o projenin üzerinde yapacağınız tadilatlar onun doğal olarak iznine tabi. İşte, Ankara'da yaşıyoruz mesela şu an Saraçoğlu Mahallesi'nde bir kentsel dönüşüm var ama müellifi ölmüş, onun da varisleri var, onlar da şu an dava açmaya hazırlanıyorlar ki "İşte, siz Saraçoğlu Mahallesi'nde bu uygulamayı yapıyorsunuz, buna rızamız vardır, yoktur." şeklinde bir şey var. Belki böyle bir kurum da oluşturulup... Çünkü binalarımızın yaşını falan bilmiyoruz. Zaten özellikle 90 öncesi yapılan binaların deprem riski daha yüksek. Şimdi zaten 2020 yılındayız, otuz yıl... Demek ki aradan uzun bir süre geçince bu yıkılan binaların müelliflerini bulmak inanılmaz zorlaşacak. Belki bir kurum ve kuruluş olursa, bu kurum müellife ihtiyaç duymadan bu işleri çözebilir mi? Bunlar bazen küçük gibi görünen problemler ama uygulamada çok ciddi problemler oluşturuyor. Burada da böyle bir öneride bulabiliriz diyorum Başkanım.
Tabii, bugün bütçe görüşmeleri de var, böyle de bir sıkışıklık var. Bazen böyle yarım yarım... Koşa koşa gidip geliyoruz Başkanım. İnşallah bu sefer çalışma süreleri daha kısa olursa biz de 100 metreyi on saniyenin altına düşürmemiş oluruz.
BAŞKAN RECEP UNCUOĞLU - İnşallah.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Teşekkür ediyorum Başkanım, sağ olun.