| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) Ticaret Bakanlığı b) Rekabet Kurumu c) Helal Akreditasyon Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 23 .11.2020 |
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, Saygıdeğer Bakanım, değerli bürokratlar, basınımızın değerli mensupları; ben de arkadaşlarım gibi hepinizi saygıyla selamlıyorum.
11 Eylül 2020'de Moody's Türkiye'nin kredi notunu B1'den B2'ye düşürdüğünde 3 tane neden söyledi. Bunlardan bir tanesi döviz rezervlerinin azalıyor olması, ikincisi mali disiplinin kayboluyor olması, üçüncüsü de ekonomide yapılan işlemlerin özellikle imalat sanayindeki ithalat girdi bağımlılığından dolayı ekonominin büyüme teşviklerine çok fazla cevap vermediği ve dolayısıyla da ekonominin giderek daraldığı konusunda 3 tane gerekçe söylemişti. Tabii, buna herkes katılır veya katılmaz fakat benim açımdan önemli olan şu ki "Döviz kurlarındaki düşüşe rağmen ekonominin tekrar ivmelenmemesi ve dolayısıyla imalat sanayi içinde ithalat girdilerinin artıyor olması ilerisi için çok önemli sorun çıkartıyor ve bu sorunu da Türk ekonomisi bu hâliyle de, bu kur politikasıyla, bu tedbirlerle içinde çıkamaz." diye söylüyor olmasıydı.
Şimdi, bu konu, tabii, Türkiye'de 2000 yılından bu tarafa tartışılmakta olan imalat sanayisinin ve ihracatımızın ithalata bağımlılığı konusundaki tartışmayı tekrar alevlendirdi. Bunun üzerine, benim hatırladığım kadarıyla, Türkiye Varlık Fonu Yönetim Kurulu Üyesi olan Profesör Emre Alkin bir yazı yazdı, ondan daha önce Profesör Asaf Savaş Akat bir yazı yazdı, onun öncesinde birkaç tane araştırma var. O araştırmaların sonucundan hareketle yani Türkiye'de Moody's'in dediği gibi gerçekten "İmalat sanayisi ithal girdilere çok bağımlı, dolayısıyla da ekonomik büyümenin üstünde önemli bir fren mi yapıyor?" sorusu hararetle tartışıldı. Ben bu konu üzerinde durmak istiyorum. Bu konuyu ben, iki yıl önceki bütçe görüşmelerinde de gündeme getirdim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının bütçe görüşmelerinde de gündeme getirdim. Geçen sene de aynı şeyi söyledim, bu sene de aynı şeyi söylüyorum. Söylediklerimi tekrar edeceğim ama söyleyeceklerim yapılmazsa gelecek sene Allah nasip eder de tekrar burada olursak bu konuları tekrar gündeme getirmeyeceğim. Bu konu, cidden son derece önemli; eğer büyüyeceksek, fakirliği ortadan kaldıracaksak sanayimizin üstündeki bu yükü ortadan kaldırmamız gerekir. Şimdi, benim bildiğim kadarıyla bu konuda yapılan akademik ve diğer çalışmaları, bürokrasi tarafından yapılan çalışmaları şöyle bir göz önüne aldığımızda 2010 yılında büyümenin yüzde 8'lere, yüzde 8,5'lara doğru tırmandığı ve cari açığın da neredeyse yüzde 10'lara gittiği bir dönemde, tabii alarma geçildi ve o dönemde, zamanında Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı denilen birimin araştırma birimi bir çalışma yaptı. O çalışmada GİTES yani Girdi Tedarik Stratejisi diye bir şey vardı, oradan çıkardıkları sonuca göre, Türkiye'de imalat sanayinin ithalata bağımlılığı yüzde 82'ydi. Grafikleri hâlâ gözümün önünde. Ve "İhracatın da ithalata bağımlılığı bir o kadar yüksek." diyordu. Şimdi, bir çalışma bu, kamunun yaptığı bir çalışma. Ne kadar güvenilir, arkasında ne kadar teknik donanımlı insanlar var bu çalışmanın bilemiyorum ama böyle bir çalışma yapıldı ve kamuoyuyla paylaşıldı.
Onun arkasından, yine 2010 yılında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından 150 sayfalık bir çalışma yaptırıldı. Çalışma; Şeref Saygılı, Cengiz Cihan, Cihan Yalçın, Türknur Hamsici tarafından yapıldı. Bunlar 2007 yılına kadar olan verileri kullandılar ve 2012 yılındaki girdi-çıktıyı kullanma imkânları yoktu, bir önceki 2002 yılındaki girdi-çıktı tablolarını kullanarak yaptılar. Bunlar aynı zamanda saha çalışması yaptılar, Türkiye'deki imalat sanayisinin yüzde 65'ini kapsayan saha çalışması ve bu çalışma bir buçuk yıl sürdü; kamuoyuyla da paylaşıldı ve ortaya çıkardıkları bulgu şuydu: "Üretim maliyeti içinde ham madde ve malzemenin payı çok yüksek. Buna karşılık işçiliğin payı çok düşük. Normal bir kârlılık oranında bu durum toplam maliyetin içinde malzemenin payının fazla, katma değerinin düşük olduğunu ortaya koyuyor." Bir başka bulgu: "Yıllar içinde imalat sanayisinde ithalatın payı sürekli yükseliyor." Ve örnek olarak da 5-6 tane grafik var; özellikle, petrol, kok kömürü vesaire. Burası da zaten anlaşılabilir bir şey çünkü enerjide de bağımlıyız. Ve yaptıkları, Türk imalat sanayisinin yüzde 65'ini kapsayan firmalara yapılan ankette sordukları sorularda aldıkları cevaptan çıkardıkları sonuç da şu: "Daha ucuz temin ediyoruz, onun için ithalat yapıyoruz." diyenlerin oranı yüzde 20,1; "Kaliteli ve kesintisiz yurt dışından temin ediyoruz." diyenlerin oranı yüzde 18,8; yurt içi üretimin olmaması yetersizliği nedeniyle -özellikle makine sanayiciler bunu söylemişler- "Bizim makine imalat sektöründe son derece güçlü kapasitemiz var, uluslararası piyasada da rekabet edebiliyoruz ama bu makineyi imal etmek için ara malı ve ham madde bulamıyoruz." Diye söyleyenlerin oranı da yüzde 53,3; "başka şirketlerle ilişkiler" yüzde 4,1 ve "yurt dışı kredi" de yüzde 3,1 gibi bir şey. Dolayısıyla ithalata bağımlılık son derece önemli.
Bir başka çalışma, yine Emre Hocanın esas alıp ve dolayısıyla "Bu rakamlar yanlıştır." dediği çalışma. Yine, Merkez Bankası çalışanları tarafından 8 Mayıs 2019 tarihinde yayınlandı ve çalışmanın adı "Üretimin İthal Girdi Yoğunluğu: Girdi-Çıktı Analizi." Burada da çalışmanın son gözlemi 2005. Bunu yapanlar da Elif Özcan Tok, Orhun Sevinç. 14 sayfalık bir çalışma bu, bunların da bulduğu şu: 2002'de yüzde 16,1 olan imalat sanayisinin ithalata bağımlılığı zaman içerisinde artmış. Şöyle bir orantı kuruyorlar: Toplam ara malı ithalatının toplam ara malı talebine oranı yüzde 40. Yani, gerek Asaf Savaş Akat Hocanın gerekse Emre Hocanın esas aldığı çalışma bu ve dolayısıyla, benim biraz önce söylediğim Merkez Bankası tarafından 2010'da yapılan ve çok yüksek bulunan girdi bağımlılığına onlar "O kadar yok." diye söylediler ve dolayısıyla bu şekilde bir eleştiri getirdiler.
Üçüncü çalışma yine Merkez Bankası tarafından yapıldı, bu da "working paper" olarak yani bir çalışma raporu olarak sunuldu; Yusuf Emre Akgündüz ve Salih Fendoğlu, Mayıs 2019'da yayımladı "Exports, Imported Inputs, and Domestic Supply Networks" çalışmanın başlığı bu. Bütün bunlardan çıkan sonuç şu: Şu anda hangi çalışmayı kabul edersek edelim Türkiye'de imalat sanayisinin ithalata bağımlılığı oldukça yüksek. Ayrıca, 2002 yılında Profesör Ümit Özlale'nin yaptığı ve 2012 yılında yine, Türkiye'de tasarruf açığı konusunda -40 sayfalık bir rapor bu- Bankalar Birliğinde sunumunu yaptığı raporda da bu konuya değiniliyor. Yine, nereden bakarsanız bakın Türk imalat sanayisinin ithalat bağımlılığı ortalaması yüzde 50'den aşağıda değil.
Sözünü ettiğim Merkez Bankasının iki çalışmasında düşük çıkmasının nedeni, oraya hizmet sektörünün dâhil edilmesi. Hizmet sektöründe, örneğin finans sektöründe ithalatın girdisi yüzde 4 civarında; o, geneli aşağıya çekiyor. Eğer biz bu fakirliğin üzerinden geleceksek; bu döviz kuru, ihracat, sanayi üretimi, enflasyon vesairesi üzerinden geleceksek bu konuda açık ve net bir bilgiye sahip olmamız lazım.
Sayın Bakanım, benim sizden -önceki sene söyledim, geçen sene söyledim, yine olmadı- son olarak istirhamım şu: Lütfen, bu konuda bir araştırma yaptırın. Bunlar uzun müddet çalışsınlar ve gelin, gelecek sene -eğer burada olursak, Allah nasip ederse- bunun bize bir sunumunu yapın, kamuoyuyla da paylaşın akademik dünyayla da paylaşın; bu, bir tartışılsın. Bu hâliyle biz bu işin içerisinden çıkamayız. Bugün orta gelir tuzağının içine düştük ve bu ithalat-sanayi bağımlılığıyla bunun içerisinden çıkmamız mümkün değil. Çünkü bir yere kadar destek veriyor, ondan sonra şu andaki kurun, euronun 10 liraya gelmesi veyahut da reel efektif kurun belli bir yere gelmesi bile ihracatımıza destek vermiyor çünkü sıkıştık kaldık. O nedenle, ne yapın edin, benim sizden istirhamım bu çalışmayı ötelemeden...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Durmuş, normal süreniz dolmuştur, bir dakika ek süre veriyorum.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Toparlıyorum.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla bir araya gelin; hangi akademisyenleri seçecekseniz seçin, dört başı mamur bir çalışma yapılsın ve bu çalışmanın sonucuna göre de Türkiye'de kaynak dağılımı ve sanayi politikası yeniden gözden geçirilsin. Biz sanayileşme sürecimizi tamamlamadan maalesef hizmet sektörüne yöneldik. Dünyada ortalama, sanayinin millî gelirden aldığı pay yüzde 35-40'lara vardıktan sonra hizmet sektörü genişliyordu ama biz yüzde 16-17'lerde başladık, şu anda yüzde 23-24'lerdeyiz yani sanayileşme hızını tamamlamadan hizmet sektörüne yöneldik.
Gelecek sene söylemeyeceğim, tekrar ediyorum, sizden istirhamım: Bu konuda bir çalışma yapın, bu çalışmayı kamuoyuyla paylaşın, lehinde olanları da aleyhinde olanları da konuşturun, Türkiye'de gerçek bir resim ortaya çıksın ve buradan da bir sanayileşme politikası ortaya koyalım; söyleyeceğim budur.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyoruz Sayın Yılmaz.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Altınla, DFİF'le vesaireyle ilgili konular var ama onu artık soru-cevap kısmında söyleriz herhâlde.