KOMİSYON KONUŞMASI

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, Komisyonun değerli üyeleri, Kıymetli Bakanım, Hazine ve Maliye Bakanlığının kıymetli bürokratları; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakana ve siz Değerli Komisyon Başkanımıza da yeni görevinizde başarılar diliyorum. Allah yardımcınız olsun.

Tabii, zor bir dönemde görev aldınız. Daha düne kadar Sayın Cumhurbaşkanımızın "Türkiye'de hiçbir problem yok. Biz dibe değil... Türkiye'de her şey tavan yaptı." dediği günler artık geride kaldı. Maalesef biz muhalefet olarak zaman zaman söylüyoruz yani problemleri halının altına süpürmeyle bu işlerin çözülemeyeceğini, problemlerle yüzleşmenin onunla mücadele etmede sizlere daha büyük katkı sağlayacağını hep vurguladık. Ama biz -memleket bizim- yine her zaman, her daim yanınızda olduğumuzu ifade etmek istiyoruz.

İşte, Merkez Bankasında önce 1'inci Murat dönemi vardı, "O beni dinlemiyor." dediniz, onu aldınız; "2'nci Murat sözümüzden dışarı çıkmıyor." dediniz, onu da aldınız; 3'üncüsü Naci Bey, onunla ilgili şu anda bir şey söyleyemiyoruz ama inşallah güzel şeyler yapar diye ümit ediyoruz. Bütün bunların sonucunda diyorsunuz ki: "Acı reçete..." Yani on sekiz yılın sonunda gelinen nokta "Ülke olarak acı reçeteleri yaşamak zorundayız." diyorsunuz. Bunun anlamı şu: Kemer sıkmak demek, ocak ayında maaşlara düşük zam demek, ilave vergi demek, ilave faiz demek, daha az yatırım demek, daha az teşvik ve destek demek. Yani ortaya sıkıntı dediğiniz zaman, kemerde bir diş geri almakla eş değer demek. Tabii, bu zaman dilimi içerisinde 2002'de ilk defa iktidara geldiğiniz zaman 3 tane "Y" demiştiniz; işte, "Biz yolsuzlukla mücadele edeceğiz, yoksullukla mücadele edeceğiz ve de yasaklarla mücadele edeceğiz." dediniz. Ben bu yoksulluk faslını açmak istiyorum. Özellikle açlık sınırı TÜRK-İŞ verilerine göre 2.482,28 kuruş; yoksulluk sınırı da 8.085,62; TÜRK-İŞ verilerine göre ekim ayında 4 kişilik bir ailenin gıda harcamalarıyla beraber kira, elektrik, yakıt, ulaşım, eğitim ve bunun gibi giderlerini ancak karşılayabiliyor. Şimdi, sizin bir sürü yeni şeyiniz var ya, yeni sözcüklerinizle beraber yeni bir yoksulluk da oluşturdunuz. Eskiden bizim bildiğimiz bir tane yoksulluk vardı, şimdi, sizin raporlarınızı incelediğimiz zaman farklı yoksulluk türleri de icat oldu. Ne oldu? Mutlak yoksulluk, göreceli yoksulluk, nesnel yoksulluk, öznel yoksulluk, kronik yoksulluk, geçici yoksulluk, kentsel yoksulluk, insani yoksulluk, kırsal yoksulluk, objektif yoksulluk, gelir yoksulluğu, subjektif yoksulluk, karma yoksulluk, nöbetleşe yoksulluk, sosyal imkânlar yoksulluğu, ultra yoksulluk bir de yeni yoksulluk. Bakın, 1 tane yoksulluk devraldınız -tahmin ediyorum- 15 tane yoksullukla ülkeyi karşı karşıya bıraktınız. Yani ben ülkedeki yoksul sayısıyla övünen bir iktidar tanımıyorum. İşte 2002'de "Geldiğimiz zaman 2 milyon kişi sosyal yardım kuruluşlarından geçiniyor." derken bugün geldiğimiz rakam, verilen ifadelere göre, 8 milyon civarında vatandaşımız maalesef bu sosyal kurumlar üzerinden geçiniyor. Şimdi, üretmeden yani bu ülkenin üretmeden bu işlerin altından kalkması, gerek işsizlikten gerekse yoksulluktan kurtulması mümkün değil. Ya hep beraber üreterek zenginleşeceğiz ya da tüketerek köleleşeceğiz. Bu ikisinin arasında yani tabii, tercih sizin, hükûmetin; onun için bu manada üretime yönelik desteklerinizin her daim yüksek olması lazım.

İşte hedefler koyuyorsunuz, özellikle iş dünyasına hedefler koyuyorsunuz veyahut da beş yıllık planlarda hedefleriniz var. Daha Onuncu Kalkınma Planı'nda 2023 yılı hedefiniz 2 trilyon dolardı, On Birinci Kalkınma Planı'nda bu 1 trilyon 80 milyara düştü, Yeni Ekonomi Programı'nda da 875 milyar dolar. Kişi başına düşen gelire Onuncu Kalkınma Planı'nda diyorsunuz ki: "Biz 2023 yılında 25 bin dolar hedefliyoruz." Yeni Ekonomi Programı'nda da bunu 12.500 dolara düşürdünüz. İşte, ihracat rakamları 500 milyardı 2023 yılı için Onuncu ve On Birinci Kalkınma Planlarında. Aynı şekilde işsizlik hedefleriniz Onuncu Kalkınma Planı'nda yüzde 5, On Birinci Kalkınma Planı'nda yüzde 9,9; Yeni Ekonomi Programı'nda 10,9; enflasyon hedefleri de 4,9; dolar hedefleri zaten çok komik kaldı. Sonuç şu: Şimdi, siz bu hedefleri ortaya yere koyuyorsunuz, iş dünyası da bu konulan hedefler doğrultusunda kendileri bir şeyler yapmaya çalışıyor ama bu koyduğunuz hedeflerin hiçbir tanesi tutmadığına göre, o zaman özellikle özel sektörde de insanlar gerek yatırım yapma gerekse işlerini büyütme konusunda doğal olarak tereddütler geçiriyor. Dolayısıyla, bence şapkayı şöyle bir önünüze koyup gerçek hedefleri, gerçek rakamları, gerçek büyüme rakamlarını, gerçek enflasyon değerlerini kesinlikle milletin önüne koymanız lazım ki onlar da bu hedefler çerçevesinde işlerini yapsınlar.

Dolayısıyla, özellikle son dönemde, mesela ben Adalet Bakanımızın "Gerekirse kıyamet kopsun ama adalet yerini bulsun." cümlesini çok önemsiyorum. Yani bunun ile ekonomi arasında çok ciddi bağ var. Eğer bir ülkede hukuk, demokrasi açısından problem yoksa inanın, kesinlikle yatırımlar açısından, iş açısından, istihdam açısından da kesinlikle bir problem olmaz. Dolayısıyla, inşallah bundan sonraki dönemde bunları daha net yaşarız.

Şimdi, bütün bu olup bitenler... İşte Maliye Bakanımız istifa etti, Merkez Bankası Başkanı görevden alındı; bir anda dolar ciddi oranda, yüzde 10-11 civarında düştü. Sanki bütün bu organizasyondan hiç kimsenin haberi yokmuş gibi, yani Hükûmetin bütün bu olaylardan haberi yokmuş da işte Merkez Bankası Başkanı ve Hazineden sorumlu Bakan bu işleri sanki tek başına yapmış gibi, "Allah Allah, biz de ilk defa bu işle haşır neşir oluyoruz, dolayısıyla bunun da icabına bakalım; madem bu işleri yapamıyorsunuz, görevden alalım." gibi bir mantık çıkıyor. Hâlbuki on sekiz yıllık iktidarınız döneminde bu işlerin baştan aşağı ben bilindiğini düşünüyorum, bilinmesi lazım geldiğini düşünüyorum. Dolayısıyla, ilk defa karşılaşıyormuş heyecanı içerisinde yorum yapmayı da çok fazla doğru bulmuyorum. Mesela, şu an piyasaya baktığınız zaman -aynı şekilde- son dönemde kredi kartını ödeyemeyen kişi sayısı 952 bin, kredi kartı borcunu ödeyemeyen kişi sayısı 803 bin, protestolu senetler 916 bin, karşılıksız çek sayısı 542 bin adet. Bu ne demek? "Bizim -piyasa- çok ciddi sıkıntılarımız var, bize yardımcı olun, bize destek olun." demek. Özellikle bu pandemi sürecinde de gerek esnafın gerek çiftçinin gerek yatırımcının çok ciddi problemleri var ama maalesef, biz, yaptığımız kredi destekleriyle bunlara çok ciddi katkı da sağlayamadık. Ama bilemiyorum, belki "Ülkenin imkânları bu." diyeceksiniz.

Bunun yanı sıra bir başka problem var: Mesela, özellikle ihracatçıların veyahut da diğer yatırımcıların KDV alacakları var. Diyor ki "Ya, bu bizim KDV alacağımızı, devlete vergi ve SGK borçlarımız var, buraya mahsup edin." Bundan daha doğal, bundan daha tabii bir şey olamaz. Yani "Sizin incelemeleriniz bitsin, netleşsin, işin sonuna gelelim, işin sonundaki duruma göre, alacağınız netleştiği anda, bankaya para yattığı zaman vergi ve SGK borçlarınızı ödeyin." diyorsunuz. İnanın, bu süreç, Türkiye'de öyle tahmin ettiğiniz gibi kısa değil, aylar sürüyor. Bu sefer ne oluyor? Biz, ha bire vergi ve SGK'de yeni yapılandırmalarla meşgul oluyoruz. Gerek ihracatçıların gerekse yatırımcıların bu KDV alacaklarını vergi ve SGK borçlarına mahsup edersiniz, gerekli teminatı alırsınız. İncelemenin neticesinde "çıkar, çıkmaz" gibi endişeleriniz varsa... Bence güven her şeyin üzerinde. Biraz da siz, bu ülkeye hizmet eden, vergisini ödeyen insanlara yardımcı olun. Bu çok önemli bir problem, önümüze gelen hadiselerin başında her zaman bu geliyor.

İkincisi: İhale Yasası. Kaç sefer değiştiğini biz de bilmiyoruz. Bugün yaptığınız yatırımların önemli bir kısmı yani yüzde 75-80'i 21/B'ye göre. Sanki Türkiye'de sürekli deprem var, sürekli olağanüstü hâl var gibi özel şartlar altında bu ihaleleri yapıyorsunuz. Rekabetin oluşmadığı bir yerde uygun maliyeti yakalama şansınız sıfır. Dolayısıyla ne oldu sizin bu özel seçimleriniz, özel şartları oluşturmanızın sonucunda? Avrupa'daki ilk 10 firmanın içinde 5'i bizim Türkiye'deki firmamız.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Yaşar, toparlayabilirseniz... Süreniz doldu.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Toparlıyorum Başkanım, toparlıyorum.

Aslında sermayenin tavanda değil, tabana yayılması bütün iktidarların en büyük hedeflerinden biri. Bu yöntemle sizin bu sermayeyi tabana yayma gibi bir şansınız yok. Zaten çok da vâkıf olamadığımız diğerlerini, araç garantili projeleri, hasta garantili hastaneleri, yolcu garantili havaalanlarını söylemeye gerek yok. Biz muhalefet partisi olarak kesinlikle bu yatırımlara karşı değiliz, buradan bu sonuç çıkmasın. Biz diyoruz ki sizin maliyetlerinizde problem var, siz yüksek maliyetlerle bu projeleri yapıyorsunuz. "Devletin garantisi yok." diyorsunuz ama verdiğiniz yolcu sayısı uluslararası finans arenasında garanti sayılır, hasta sayısı garanti sayılır, araç sayısı garanti sayılır. Zaten bu garantilerle uluslararası piyasalarda gidip kredi bulup o kredilerle...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Yaşar, çok teşekkür ediyoruz.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Toparlıyorum.

Sayın Başkanım, ümit ediyorum ki bu bütçemiz devletimize, milletimize hayırlı uğurlu olur. İnşallah, önümüzdeki günlerde daha güzel şeylerle beraber oluruz diyorum. Başarılar diliyorum.