| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI (Bütçe + Kesin Hesap + Sayıştay Raporu) Yükseköğretim Kurulu (Özel Bütçe), (Bütçe + Kesin Hesap + Sayıştay Raporu) Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (Özel Bütçe),(Bütçe + Kesin Hesap + Sayıştay Raporu) Yükseköğretim Kalite Kurulu(Özel Bütçe), (Bütçe + Kesin Hesap + Sayıştay Raporu) Üniversiteler (Özel Bütçe), (127 Bütçe + 127 Kesin Hesap + 95 Sayıştay Raporu) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 03 .11.2020 |
ŞENOL SUNAT (Ankara) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, YÖK Başkanımız, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi, evet, eğitimi konuşuyoruz yani hepimizin partilerüstü, millî olması gereken, adının önünde "millî" olan eğitim konusunu konuşuyoruz ama maalesef, on sekiz yıldır millî eğitimde istenilen bir seviyeye ulaşılmadığını Sayın Cumhurbaşkanı da geçen yapmış olduğu konuşmada itiraf etti; bir eğitim reformu yapılması gerektiğinden ve fikrî iktidarının bir türlü gerçekleşmediğinden söz etti. Tabii, Sayın Erdoğan'ın "fikrî iktidar"dan neyi kastettiğini veya medeniyet tasavvurundan neyi kastettiğini ben hâlen çözmüş değilim çünkü tek tip bir insan yetiştirme ve bu iklimde fikrî iktidarın yani milletçe kabul görmüş düşüncelerin ve dünyaya yayılacak medeniyet tasavvurunun bu şekilde olmasının mümkün olmadığını bir kere daha vurgulamak isterim. Sayın milletvekillerinden bazıları eğitimin dolu yanından, bardağın dolu tarafından bakalım deseler de maalesef on sekiz yıldır değişen 7 bakan, 20 kez değişen müfredat ve sistemi göz önüne aldığımızda nesiller arasında çok büyük sıkıntılar yaşandığını değerlendirmemiz gerekiyor. Devleti yöneten iktidarın birinci amacı, ekonomiyi büyütmek, üretimi ve istihdamı artırarak ülkeyi kalkındırmak ve refah seviyesini artırmaktır ama bu hedefe ulaşmanın temelindeyse eğitim vardır. Yanlış eğitim politikalarının bedeli ise yoksulluk, işsizlik ve dışa bağımlılığı ortaya çıkarır ve Türkiye'de ne yazık ki yoksulluk, anne babadan çocuğa transfer ediliyor. Türkiye bir başarı hikâyesi yakalamak istiyorsa öncelikle okullardan başlamak zorunda.
Evet, Sayın Millî Eğitim Bakanımızın ve Sayın YÖK Başkanımızın yaptığı çalışmaları asla göz ardı etmeden takip ediyoruz ve güzel çalışmalar da yaptıklarını buradan itiraf etmek isterim ama senelerin, şu on sekiz yılın birikimini ve tahribatını bir anda düzeltmek mümkün değil diye düşünüyorum. Sadece ricamdır sayın hocalarımdan; siyasetin etkisinde kalarak kararlar almasınlar. Çünkü millî eğitim, siyasetin üstünde tanıtılması gereken bir konumuzdur.
Şimdi, evet, bütçe yeterli mi? Asla yeterli değil ama Türkiye'nin içinde bulunduğu bu ekonomik sıkıntılar, pandemiden önce başlayıp pandemiyle de derinleşen sıkıntılar göz önüne alındığında ayrılan bütçenin yeterli olmadığını bir kere daha ifade etmek istiyorum.
Evet, biraz önce bahsettiğim fikrî iktidar ve medeniyet tasavvuru, millî düşünen, millî kültürümüzün yaşatılması için yapılması gereken konuların başında, çocuklarımıza vermemiz gereken bir şuur gerekiyorsa -tekraren söylüyorum Sayın Hocam- Andımız'ı tekrar okullarımıza, çocuklarımıza kazandıralım. Ki Danıştaydan çıkmış olan karar, maalesef, uygulanmamıştır.
Şimdi, Sayın YÖK Başkanımız da buradayken biraz üniversitelerimizden de bahsetmek istiyorum. Evet, devlet ve vakıf üniversitesi olarak 207 üniversitemiz var yani on sekiz yılda üniversite sayısını tüm AK PARTİ'li milletvekillerinin ve taraftarlarının övündüğü "2 katına çıkarmışız." Her şehirde üniversite açmak marifet değil sayın milletvekilleri, üniversiteleri kaliteli hâle getirmektir esas olan. Genç işsizliğinin -özellikle üniversite mezunu olanların- yüzde 35'lere vardığı ve büyük çoğunluğunun -biraz önce de ifade ettiğim gibi- üniversite mezunu olduğu bir süreç yaşanıyor ülkemizde. Yani işsizliği belli bir süre ötelemek amacıyla aynı tip ve artık geçerliliği kalmamış plansız ve programsız bölümler açıp mezun ettiğimiz gençleri ortada bırakan bir sistem ne kadar sürdürülebilir? En son Sayın YÖK Başkanımızın da açıkladığı gibi araştırma üniversiteleri ve bölgesel üniversitelerin konularını her bölgeye göre değerlendirmek, araştırma üniversitelerinin de ihtisaslaşarak çok daha alt detayları içerecek şekilde çalışmalar yapmasının önemini bir kere daha ifade etmek istiyorum. Hangi yetkinlikteki öğretim üyesinin kadroya alınacağı tartışılmadan bölümler açılıyor. Maalesef okullarımızda hâlen 1.434 bölümde hiç profesör olmadığı, 743 bölümde hiç doçent olmadığı, 273 bölümde de hiç akademisyen bulunmadığı basına yansıdı. Şimdi, aynı zamanda üniversitelere yeterli sayıda öğretim elemanının planını oluşturmadan ve yetiştirmeden bölüm, fakülte açmak ne kadar doğru; durumumuz hüsran. Liyakat sahibi akademisyenlere yol açmamak bu iktidarın tüm devlet kurumlarında olduğu gibi en büyük zafiyetlerinden. Evet, hiçbir gelişmiş ülkede böyle bir plansızlık, programsızlık ve adaletsizlik görmek mümkün değil, inşallah düzelir diyorum. Bir kere norm kadroları Cumhurbaşkanının ataması hiçbir zaman doğru değildir, bundan bir an önce vazgeçilmelidir.
Süreme bakıyorum, sürem çok azalmış. Sayıştayın Millî Eğitimle ilgili raporlarına da gelmek istiyorum. Evet, net öğretmen ihtiyacı 93.235, İstanbul'un ihtiyacı ise 28.172 kişi olarak ifade ediliyor; demek ki öğretmen atama sayıları yetersiz. En kısa sürede, ağırlık İstanbul'da olmak üzere en az 60 bin öğretmenin atanması yapılması gerekir ki atanamayan öğretmenler müjde bekliyor Sayın Bakan.
Yine, rapora göre FATİH Projesi'nde büyük çarpıklıklar mevcut. Akıllı tahtası olup ağ altyapısı olmayan okul sayısı 6.059 iken ağ altyapısı olan ama akıllı tahtası olmayan okul sayısı 1.498 yani akıllı tahta olan okulların yüzde 30,6'sında ağ altyapısı yok yani düzensiz ve gelişigüzel bir uygulama söz konusu; FATİH Projesi zaten bir hüsran.
Sayıştay raporunda diyor ki: "İlçe millî eğitim müdürlüğü kadrolarına mevzuatın liyakat ve kariyer ilkeleri doğrultusunda öngördüğü şartları taşımayan kişilerin atandığı da görülmüştür." Kim diyor bunu? Sayıştay diyor. Kime diyor? Millî Eğitim Bakanlığına diyor. Yani biz boşuna "Liyakatin canına okudunuz." diye feryat etmiyoruz. "2018-2019 yıllarında ilçe millî eğitim müdürlüğü kadrosuna asaleten atanan 127 personelden sadece 38'inin bahse konu kadroya atanmak için gerekli şartları taşıdığı tespit edilmiştir." diyor Sayıştay. Torpilli atananları çok net ortaya koymuş. Hani adalet? Nerede liyakat? "Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kesilen idari para cezaları Bakanlık bütçesinden ödenmesine rağmen ilgililere rücu edilmemektedir. Kamu zararı oluşmaması adına, kusur ve ihmali bulunan görevlilerden rücuen tahsili mutlak surette sağlanmalıdır." Daha ne desin Sayıştay Sayın Bakanım?
İşte, yine, taşımalı eğitim sistemi... Bu kadar çok masraf ediyoruz. Bir an önce, taşımalı sistemi kademeli bir şekilde ortadan kaldırabilecek bir çalışma içinde olmanızı öneriyorum. Taşımalı öğretim sisteminin hem çok farklı sıkıntıları var hem de kendi köyünde okuyamayan çocukların devlete de çok büyük masrafı var. Köy okullarını bu pandemi sürecinde açmış olmanızı da takdirle karşıladığımızı ifade etmek istiyorum.
Yine, il millî eğitim müdürlüklerine bu pandemi sürecinde, uzaktan eğitimle ilgili bir yetki, bir yükümlülük vermek de faydalı olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Sunat, konuşma süreniz bitti, lütfen tamamlayın.
ŞENOL SUNAT (Ankara) - Birkaç konu var.
Sınavlarda, bu KPSS sınavlarında, bilimsel denkleştirme yapılmamış olması, 2018 yılında ve 2019 yılında sınava giren öğrencileri çok zor bir duruma soktu. Hiç durmadan bu konu bize geliyor. Yani KPSS puan hesaplamaları sırasında eşitlik ilkesine aykırı davranıldığı konusunda, atanamayan, sınava giren öğretmen adaylarının sıkıntıları var.
EBA konusunu da kısaca ifade etmek istiyorum. Uzun bir süredir zaten Türkiye'de eğitimde fırsat eşitliği konusunda bir sıkıntı yaşanırken uzaktan eğitimle bir de dijital eşitsizlik ortaya çıkmıştır ki birçok öğrencinin evinde -ki bu söylendiği gibi değil, Türkiye'de yüzde 47 oranında- internet yok.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Sunat, teşekkür ediyorum.
ŞENOL SUNAT (Ankara) - Efendim, konu önemli.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Hepsi önemli, bütün konular önemli.
Lütfen tamamlayın.
ŞENOL SUNAT (Ankara) - Mutlaka Sayın Başkan, bitiriyorum, müsaade edin.
Sayın Bakanın bir açıklaması oldu EBA konusunda. 1 milyona kadar ulaştıklarını, Dünya Bankasından 160 milyar dolarlık bir fonla 2023'e kadar 5 milyon canlı kapasiteye çıkaracaklarını ifade ettiler ama devletimizin herhâlde buna gücü yeter, 2023'ü beklemeden, öğrencilerin bir an önce -zaten yüzde 60 öğrenci anca girebiliyor- EBA'ya ve EBA canlıya girebilmesini sağlayabilecek bir yapılandırmanın yapılmasının önemli olduğunu ifade etmek istiyorum.
Aslında çok fazla söyleyeceklerim vardı, artık Genel Kurula saklıyorum Sayın Bakan.
Teşekkür ediyorum. Sağ olun.