KOMİSYON KONUŞMASI

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli Bakanım, YÖK Başkanım ve değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben, Cemal Milletvekilimin önerdiği gibi bardağın dolu tarafına bakarak başlamak istiyorum ve diyorum ki söylediğiniz rakamların hepsinin gerçek olduğunu kabul ediyorum, bunlar oldu ama bunlar birer girdi, bizim bakmamız gereken sonuç; çıktısı ne bunun?

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Akşamdan sabaha hemen açıklanıyor.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - "Akşamdan sabaha..." diyor, on sekiz yılı var bunun. Dolayısıyla bunun sonucuna bakalım.

ERHAN USTA (Samsun) - Nasıl uzun bir günmüş o akşamdan sabaha.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Şu anda 4,8 milyar TL'lik veyahut da 702 milyar dolarlık millî gelirin içinden, bütçenin aldığı payın içinden Millî Eğitim Bakanlığının aldığı payın nasıl dağıtıldığını konuşuyoruz. Pasta küçük; bu pastayı nasıl paylaştırırsanız paylaştırın bu dediklerinizin dışına çıkmanız mümkün değil. Dolayısıyla yapılması gereken şey, sorulması gereken soru şudur: Bardağın dolu tarafında gördüğünüz bu rakamların çıktısı nedir? Bunlar birer girdi, bunların çıktısı ne? PISA'da neredeyiz? Üniversitede üretilen makale, atıflar vesaire konusunda dünya sıralamasında neredeyiz? Bizim bunlara bakmamız lazım; buna bakarken de şu anda bu bütçenin içerisine ne yaparsak yapalım sığmamız mümkün değil, 702 milyar dolarlık veya 4,8 milyar TL'lik millî gelirin içine sığmamız mümkün değil. Bunun büyütülmesi lazım, bunun büyütülebilmesi için de girdilerin etkin kullanılması lazım. Girdi ne var? Emek var, sermaye var, bir de toplam faktör verimliliği diye bir şey var. Toplam faktör verimliliği denilen şey Millî Eğitim Bakanlığı ne yapıyorsa o; eğer onu büyütebilirsek o zaman tercihlerimiz değişebilir. 2 binin yüzde 20'si ile 500'ün yüzde 30'u aynı şey değil. 702 milyarın yüzde 15'ini Millî Eğitime ayırsan veyahut da bütçenin yüzde 15'ini ayırsan değişen bir şey yok çünkü pasta küçük, büyümüyor; bir yerden alacaksın, bir yere vereceksin; ya savunmayı küçülteceksin ya onu küçülteceksin. Onun için bu pastanın büyümesi lazım, pastanın büyümesi de Millî Eğitim Bakanlığının ne yaptığına bağlı. Eğer Millî Eğitim Bakanlığı özgürce karar verebilen, araştırma yapabilen, soru soran nesiller yetiştirir, nesilleri müşteri olmaktan çıkarır ve dolayısıyla da az girdiyle çok çıktıyı sağlayabilirse o zaman biz bu içine girdiğimiz girdaptan çıkabiliriz.

Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki: "Biz iktidar olduk, muktedir olamadık, fikrî olarak da iktidar olamadık." Evet, fikrî olarak iktidar olabilmeniz için üniversitelerinizin, eğitim hayatınızın özgür olması lazım, spekülatif düşünceye yer vermesi lazım, kısıt olmaması lazım; bunu yapmadığınız sürece de bu olmaz.

Soruyorum: Pakistan'dan Nobel Ödüllü Abdüsselam veyahut da Aziz Sancar, hangi sistemin ürünü? Abdüsselam, Pakistan eğitim sisteminin ürünü mü yoksa okuduğu İngiltere'deki Imperial College'ın ürünü mü? Aziz Sancar... Ben şuna inanıyorum: Hiçbir ırkın, hiçbir milletin zekâsı diğerinden çok farklı değil ama bir sosyal çevre var, o sosyal çevrede aynı zekâ düzeyindeki insanlara farklı fırsatlar verdiğiniz zaman farklı sonuçlar alıyorsunuz. Dolayısıyla eğer siz eğitiminizi özgürleştirmez, soru sordurmaz, üstüne baskı kurarsanız o zaman gideceğiniz şey bu. Dolayısıyla Aziz Sancar'ı biz Türkiye Cumhuriyeti eğitim sisteminin pozitif hanesine mi yazacağız, bilançosuna mı yazacağız yoksa bunu Amerika'da bulunduğu yere mi yazacağız? Abdüsselam'ı nereye yazacağız? Eğer fikrî olarak iktidar olmak istiyorsak o zaman özgürlüklerin önünü açacaksın, günümüzün İmam-ı Gazali'sini yetiştireceksin, günümüzün İmam-ı Rabbani'sini yetiştireceksin veyahut da günümüzün Hegel'ini yetiştireceksin ve bunları birbirleriyle çarpıştıracaksın.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Bakana söyle, Bakana.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Hayır, ben size söylüyorum. Bardağın dolu tarafına baktığınız için, bunu böyle düşünün diyorum.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Hocam, Bakana söyleyin.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Hayır, ben size söylüyorum çünkü sürekli bunları tekrar ediyorsunuz ve bir arpa boyu yol alamıyoruz.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Cemal Bey, müsaade et, sana söylesin.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Bir arpa boyu yol alamıyoruz, onun için...

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Yılmaz, süreniz doluyor.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Lütfen, bitiriyorum.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Lütfen...

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Onun için yapılması gereken şey gerçekten özgür bir ortam sağlamak, bu ortam sağlanmadan... Üniversitede en aykırı fikir olabilir. Üniversitedeki hocaların mücadelesi kalemleri ve kâğıtlarıdır, ortaya çıkan sonuçta kalkanları da makaleleridir. Makaleleriyle mücadele ederler, makaleleriyle dövüşürler, makaleleriyle sonuç alırlar ama siz insanların üstüne baskı kurar, hapse tıkar, konuşturmaz, yapmazsanız bu kadar girdiye rağmen, aldığımız sonuçda budur. Dolayısıyla size tavsiyem bundan sonra bardağın dolu tarafına bakın ama sonucunu da gözden kaçırmayın.

Teşekkür ediyorum.