| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) Türkiye Büyük Millet Meclisi b) Sayıştay Başkanlığı c) Kamu Denetçiliği Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 28 .10.2020 |
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli hazırun; Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinde 3 tane bütçe görüşüldü. Fakat görüşülen 3 bütçede de hiçbir değişiklik yapılmadan kabul edilip kanunlaştırıldı şimdiye kadar. Üzerinde değişiklik yapamadığımız, yıl sonunda kanunla kılıfına uydurup tekrar değiştirilen bütçe için burada günlerce, saatlerce tartışıp duruyor herkes. Sonuç? Sonuç hiçbir şekilde değişmiyor maalesef.
Yüce Meclise ilişkin hiçbir husus, içinde bulunduğumuz sistemden kaynaklanan yapısal sorunlardan bağımsız değerlendirilemez. Yaşadığımız süreç, anayasal düzenlemelerin özünden sapıldığı, erkler ayrılığı prensibinin içinin safi siyasi saiklerle boşaltıldığı ve egemenliğin yüce Türk milletinde olduğunun en büyük tezahürü olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama yetkisinin gasp edildiği bir dönem olarak tarih sayfalarında yerini alacaktır.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilen bu ucube sistem içerisinde, her yıl Meclis bütçesindeki artış oylanıp kabul ediliyor ancak ne yazık ki sistematik olarak yüce Meclisin yasa yapma ve kurallar koyma fonksiyonu gittikçe tahrip edilmektedir. Meclisin bütçesi artıyor, yasama kalitesi azalıyor. Tenkitlerimizin en önemlisi, millet egemenliğini hedef alan bu somut durumun ve dolayısıyla hükûmet sisteminin bizatihi kendisidir.
Eleştirilerimizi daha iyi açıklamak amacıyla bir kıyas ortaya koymanın faydalı olacağı kanaatindeyim. 2018 yılı Türkiye Büyük Millet Meclisi başlangıç ödeneği 1 milyar 255 milyon 124 bin lira iken 2019 yılında bu 1 milyar 816 milyon 197 bin liraya çıkmış. Meclis bütçesi, 2020 yılında 1 milyar 747 milyon 789 bin lira olarak kayıt altına alınmış, 2021 bütçe teklifi uyarınca ise bahse konu meblağ 1 milyar 894 milyon 56 bin lira olarak teklif edilmiştir.
Görüldüğü gibi 2018 yılıyla başlamış olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi içerisinde Meclis bütçesinde de hatırı sayılır bir artış var. Ne var ki bu artış gözümüzün önündeki gerçeği perdeliyor, dikkatleri başka yöne çekmek suretiyle içinde bulunduğumuz vahim durumu âdeta maskeliyor. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin yürürlüğe girmesinden sonra Temmuz 2020 tarihi itibarıyla 64 tane Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkmış ve bu kararnameler içerisinde de 2.229 madde yürürlüğe girmiş. Yüce Parlamento bünyesinde de toplamda yalnızca 104 kanun ve 1.493 madde yasalaşmış. Hani, daha hızlı, daha etkili, daha istikrarlı bir hükûmet sistemi olduğu iddiasıyla Türkiye'ye getirilen Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi vardı ya, bu taahhütleri yerine getirememiş aslında. aynı zamanda egemenlik hakkının en esaslı ifadesi olan yasama yetkisine bizatihi ortak olmuş. Parlamento güçlenecek dediniz yerde, hayır... Parlamentonun yetkileri gasp edilmiş, aynı zamanda Meclisin yetki alanına giren konulara el attı, güçler ayrılığı prensibinin içinde boş bir kavram hâline dönüşmesine de sebebiyet verdi bu sistem. Yüce Meclise tevdi edilmiş olan yasama yetkisinin gaspına yol açan Cumhurbaşkanı Kararnamelerine ilişkin denetim mekanizması da sistemin sorunlu bir diğer parçası. İlgili kararnamelerin denetimi konusunda 2017 Anayasa Değişikliği sebebiyle ortaya çıkan zafiyetler söz konusu kararnamelerin Anayasaya aykırı olsalar bile veya kanunlarla çatışsalar bile yürürlüklerini sürdürebilmelerine imkân tanıyor. Anayasal denetime tabii olması öngörülen ilgili işlemler mevcut bulunan düzenlemelerin niteliği gereği Anayasa Mahkemesi iptal kararı verinceye kadar da sürdürülebiliyor. Üstelik Anayasa'nın 153'üncü maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesinin iptal kararları idari yargıdan farklı olarak geriye yürümeyeceği için iptal kararı yürürlüğe girinceye kadar söz konusu kararnameler hukuki sonuçlar üretmeye de devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet sistemiyle Türkiye Büyük Millet Meclisine vurulmuş bir diğer büyük darbe de yasama faaliyetlerinin, başında dediğim gibi, vasıfsız ve niteliksiz bir hâle getirilmiş olmasıdır. Temmuz 2020 tarihi itibarıyla yasalaşan 104 kanun teklifinde yer alan 1.493 maddenin 909'u torba kanun, torba kanuna ait maddelerden oluşuyor. Her zaman söylediğimiz gibi torba kanun uygulaması geleneksel komisyon sistemini de devre dışı bıraktı. İhtisas komisyonları artık faaliyetlerini icra edemiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Bir saniye efendim ilave süre veriyorum.
Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Başkan.
Ayrı kanun teklifleri hâlinde sunulmuş olsa bile başka ihtisas komisyonlarının görev alanına girecek olan işler, zorunlu olarak tek komisyon gönderildiği için komisyonların uzmanlığından yararlanmadan ve katkıları alınamadan yasalaşıyor. Çevreyle ilgili bir kanun, eğitimle ilgili bir kanun, gümrükle ilgili bir kanun hepsi de Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüp bitiyor. Yasama faaliyetinin niteliksiz hâle getirildiğine ilişkin bir diğer örnek de Meclisin yazılı soru mekanizması vasıtasıyla kullanma gayretinde olduğu parlamenter denetim yetkisinin tahribatıdır. Ne yazık ki Aralık 2019 tarihi itibarıyla 27'nci Yasama Dönemi içerisinde 21.500 soru önergesinin sadece 11.336'sına cevap vermişler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizin iradesinin tecelligâhı olan Yüce Meclis çatısı altında sadece demokrasiye inanıyoruz demekle demokrasi olmuyor bu ülkede.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - İktidardaki güçlü başkanların ya da partilerin onları görevlerinden almayı çok güçleştirecek bir düzeni Anayasal mekanizmalar vasıtasıyla inşa etmelerini sağlayan bu otoriter süreçten başka bir çıkış yolu da mevcut değildir. Bu kapsamda bir kez daha esas önem arz eden ve Komisyon gündemini meşgul etmesi gereken unsurun yasama organının kullanımına sunulan bütçe miktarı yerine köklerini milletten alan ve Meclis uhdesinde tezahür eden temsil vasfının ne oranda yerine getirildiği, özellikle bu hususun olması gerektiğini belirtiyor ve sözlerime son veriyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.