| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | İstanbul Milletvekili Nevzat Şatıroğlu ve Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu ile 88 milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3116) (Alt komisyon metni) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 20 .10.2020 |
TACETTİN BAYIR (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Doğrusu, yeni teklif EPDK'ye ciddi yetkiler tanıyor ancak benim kafama takılan bir başka şey var: Aynı EPDK Sayıştayın şu anda kara listesinde. Mesela, işte bu Sayıştay raporunda görülüyor ki Kurum, 2019 yılı dâhil olmak üzere yıllardır kendi kestiği cezaları tahsil etmekten âciz durumda. EPDK'nin muhasebe kayıtlarında geçmiş yıllardan gelen kayıtlarla birlikte, 2019 yılı sonu itibarıyla tahakkuk eden idari para cezası tutarı yaklaşık 3 milyar 848 milyon lira ve bu tutarın sadece ve sadece 3 milyar 696 milyon lirasının tahsilatı yapılamıyor, yüzde 4'ünün tahsilatı yapılıyor. Yani Sayıştay raporuna bakarsa arkadaşlarımız, bütün Komisyon üyelerimiz, bunu görürler. Yani şimdi burada, hani derler ya "Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz." eğer EPDK kestiği cezanın sadece yüzde 4'ünü tahsil edebilmiş, üstüne üstlük Maliye Bakanlığında Gelir İdaresiyle bile tenezzül edip de elektronik ortamda bu cezaların bildirimini, tahsilini hızlandıracak altyapıyı da kuramamış; ceza kesilmiş, gerisi seyredilmiş. Sayıştay demiş ki: Bu cezalar yakında zaman aşımına girecek. EPDK'yi uyarıyorum buradan: Devlet ciddi boyutta zarara uğratılacak. Devleti yeni bir görev zararına uğratmadan acilen işe koyulması gerekir.
Şimdi, kendi kestiği cezanın peşine düşmeyen EPDK, enerji alanında yeni yetkiler almaya kalkıyor. Bu yetkilerin bir kısmı olumlu olsa bile kurum kestiği cezaları göstermelik kesiyor. Tahsilatı olmayan ceza, piyasadaki usulsüzlüğü körükler.
Teklifi, yenilenebilir enerji kaynakları elde edilecek elektriğin artması, kişilerin ihtiyaçtan fazla elektriği tedarik şirketine satma yolunun kolaylaşması, yenilenebilir enerjiye yatırım yapanların üzerindeki yüklerin hafifletilmesi ve yeni girdi teşvikinin azaltılması, fiyat desteklemelerine devam edilmesi, TL bazlı ihale sistemine geçilmesi anlamında destekliyoruz. Doğrulara doğru, yanlışlara yanlış.
Yapı kayıt belgesi almış ve imar affından yararlanmış binalara doğal gaz bağlanmasının önündeki engelin kaldırılması da olumlu sayılabilir.
Teklif, doğal gaz dağıtım, iletim firmalarının belediyelerdeki maliyet yükünü de hafifletiyor; bu açıdan da doğru. Doğal gazın o belediyedeki yeni yerleşim bölgelerine de ulaşması için talep bizzat belediyeden gelmiş ise belediyeye altyapı kazısı ve döşeme sonrası kaplama hizmetini kendisi karşılayacak ve devlet de dağıtım şirketinden altyapı kazı izin harcı, kira, geçiş bedeli istemeyecek. Bu da başka bir güzellik. Dedim ya, doğrulara doğru diyeceğiz, yanlışlara da yanlış.
Bu teklifle bir yandan elektrik abonelerine işkence gibi uygulanan kayıp kaçak bedeli 2025'e kadar uzatılıyor, bu da yetmezmiş gibi Sayın Cumhurbaşkanına 2030'a kadar da ek uzatma süresi veriliyor. Bu, doğru değil.
Diğer yandan, maden işçilerinin bekleyen alacakları ödenmez, Ankara'ya yürümelerine bile fırsat tanınmaz iken belli şirketlere adrese teslim vergi ve ruhsat izni avantajları, belli madenler için ise kira, irtifak hakkı, kullanma izinlerine de yüzde 85'e varan indirimlerin fiilî süresinin uzatılması sağlanıyor.
Maden işçileri Soma'da ve Karaman'da alacakları için yürüyüş başlatmışken buna kulak tıkayanlar, şimdi teklifin 2'nci maddesiyle maden firmalarının devlete ödeyeceği gecikme zamlarını indiriyor. Ocak ayında yatırılması gereken maden ruhsat bedelinin yatırılamayan kısmını haziran ayı sonuna kadar 2 katı tutarında ödemesi gereken firmalar, yeni değişiklikle bu yatıramadıkları kısım için sadece gecikme zammı ödeyecekler.
Madencilerin hakkı ödenmez iken bu maddeyle Enerji Bakanı ruhsat süreleri biten madenlere ek süre verme yetkisine kavuşacak. İşletme ruhsatı talebinde bulunan, ruhsatlarının süresinin uzatılmasını isteyen maden firmalarından "Devlete borcu yoktur." yazısı aranmayacak. Ayrıca, süresi içinde başvurması şartıyla talebi henüz karşılanmamış ruhsat sahalarında Bakan onayıyla en çok bir seneye kadar maden işletme faaliyetlerine izin verilecek. Bu madde, kamuoyunda Kazdağları'ndaki çevre isyanına konu olan Kanadalı Alamos Gold firmasını, Afyon Emirdağ'da ruhsat süresi iki gün sonra yani 16 Ekimde dolacak olan TÜPRAG altın firmasını da kollama maddesi olarak göze çarpıyor ne yazık ki.
2014 Soma Komisyonu sonuç raporunda "Devlet kendi işlettiği sahadan çekilmesin, redevans usulüne son verilsin, sahalar parçalanmasın, rezerv daralmasın, üretim zorlaması olmasın." dediğimizde tam tersi yapılmaya devam ediliyordu.
4'üncü maddeyle, redevans usulüyle maden işleten firmalar arasında kayırmalar görülüyor, kayırmalara da gidiliyor. Ruhsat ve çalışma izni almakta zorlanan bazı firmalar zorluktan kurtarılıyor burada. Daha önce devletin işlettiği ve şimdi redevansla özel firmalara işlettirilen sahalar için firmalarca alınması gereken ÇED ve imar izni, işyeri açma izni, çalışma ruhsatı iznine gerek kalmayacak. Bu firmalar, madeni daha önceden işleten devlet kurularına tanınmış muafiyetleri, izinleri de aynen kullanabilecekler. Açıkça, bu izinleri almakta zorlanan bu firmalar da bu şekilde kollanmış olacaklar. Firmalar kurulu kapasiteyi aşmadan devlet kurumlarının o sahayı işlettiği dönemde aldığı muafiyet ve izinlere de kavuşabilecekler. Kamunun kurduğu yurt dışındaki şirketlerin Meclis tarafından denetimi zorlaşacak; 9'uncu maddeyle petrol, doğal gaz, madencilik alanında kurulu yurt dışı kamu şirketleri denetimden ve yükümlülükten uzak şekilde Türkiye'de faaliyette bulunabilecek. Yani devlet kendi şirketine gözünü kapatacak.
Teklifin 10'uncu maddesindeyse BOTAŞ tarafından yapılacak doğal gaz alımları 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu dışında tutulacak; BOTAŞ iktidarın doğal gaz temininde ve dövizde yaşanabilecek yeni kriz öncesinde, gazda kısıntı ve kesintiler olabileceğini itiraf etmesine rağmen, BOTAŞ'ın ihalesiz gaz alım limiti kaldırılacak.
"Doğal gaz rezervi bulduk." deniliyor ama hiçbir gelişme yok, keşke gerçekten bulmuş olsak ve kurtulsak dışa bağımlılıktan. Enerji fiyatları dünyada düşerken bizde zam üstüne zam yiyor. Evleri ısıtmayan, cep rahatlatmayan bu doğal gaz müjdesine karşılık bu teklifin 11'inci maddesiyle Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının Kamu İhale Kanunu'ndan istisna tutulduğu hükümler BOTAŞ'a ve bağlı ortaklarına sağlanıyor, Karadeniz'de yeni keşfedilen doğal gaz yataklarına ilişkin her türlü faaliyetin KİK kapsamı dışında gerçekleştirilmesi amaçlanıyor.
Teklifin 26 ve 29'uncu maddelerinde İçişleri Bakanına, Meclisi aşan yetkiler veriliyor. Jeotermal termal kaynak kullanımından alınan idare payının beşte 1'i kaynağın bulunduğu büyükşehirlerde ilçe belediyelerinin olmak üzere, ilgili belediye veya köy tüzel kişiliğinde on günde ödenecek, Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıkları idare payının kalan kısmını ise genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere İçişleri Bakanlığına aktaracak. İçişleri Bakanıysa gelir kaydedilen bu tutarları Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlarına aktarmak üzere İçişleri Bakanlığı bütçesine ödenek olarak ekleyebilecek. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkının gasbı sayılabilir çünkü Bütçe Kanunu haricindeki bir kanunla bakana ödenek yetkisi tanınıyor.
Teklifin 37'nci maddesiyle EPDK ve TEDAŞ, elektrik üretim ve dağıtım şirketlerinin talebiyle kamulaştırma, irtifak hakkı tesisi, devir, kullanma izni, kiralama gibi kritik yeni yetkilere kavuşuyor; EPDK, diğer kamu kurumlarının kamu yararı bakımından izin ve onay sürecini aramaksızın kamu yararının ne olduğuna kendisi karar veriyor. Bu maddeyle sırf hız ve çıkar uğruna, şirketlerin çıkarları da gözetilerek devlet kamulaştırmada büyük hatalara sürüklenebilir. Kırsal bölgelerde, hızla ve devlet eliyle "kamulaştırma" adı altında servet değişimine, mülksüzleştirmeye yok açılabilir. Manisa Salihli Çapaklı Ege Biyogaz Enerji Santrali acele kamulaştırma örneği, 24/7/2020. Benzer düzenleme 43'üncü maddede mevcuttur.
Teklifin 40'ıncı maddesiyle kayıp kaçak bedellerini dürüst abonenin sırtına on yıl daha yüklemeye kararlı görünüyor. Kayıp kaçak elektrik oranı düşük dağılım bölgelerinden yüksek kaçak oranlı bölgelere kaynak aktarımı devam edecek; böylelikle elektrik dağıtımında ki hedeflerin tutmadığı, bölgesel maliyet farklarının kapatılamadığı, dürüst abonelerin kayıp kaçağı ödemeye devam edeceği açıkça itiraf ediliyor. Bu elektrik dağıtım özelleştirilmesinin hatalı yönetildiğinin, kayıp kaçağın yine abone sırtına yükleneceğinin bir kanıtıdır. Maddeyle fiyat eşitleme mekanizmasının süresi beş yıl daha uzuyor ve Cumhurbaşkanına 2025'ten sonra bu süreyi beş yıl daha uzatma yetkisi veriliyor yani 2013'ten 2025'e hatta 2030 sonuna kadar. Sanayi yoğun bölgelerde ve yoksul bölgelerde kaçağı engelleyemiyor, elektrik fiyatını da düşüremedikçe kaçak katlanıyor ne yazık ki. Tıpkı kaçak alkol gibi kaçak elektrik de yoksulluktan, maliyetlerden, yüksek vergilerden besleniyor aslında. Satın alma gücüne göre Avrupa'nın en pahalı elektriğini bizim tükettiğimiz çok açık. 2013 nere, 2025 nere? 2013'te hatalı dağıtım özelleştirmesinin sonuçlarıyla beraber elektrikte ulusal tarife uygulamasına, fiyat eşitleme mekanizmasına geçilmişti ve bu, mecburen doğruydu. Bu mekanizma, önce Bakanlar Kurulu kararıyla 2015 sonundan 2020 sonuna kadar uzatılmıştır. AKP iktidarı Yargıtayın 2014'teki şu kararını ne yazık ki dinlemedi: "Hırsızlamak suretiyle kullanılan elektrik bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmek hukuk devleti ve adaletle bağdaşmamaktadır." Yargıtay kararına karşılık, 17 Haziran 2016'da kayıp kaçak bedelinin tahsilini yasal kılıfa büründüren bir hukuksuz kanun çıkarıldı. Anayasa Mahkemesinin skandal bir kararla iptal etmediği 6719 sayılı Yasa'yla kayıp kaçak bedellerinin iadesi konusunda karar vermeye başlayacak mahkemelerin önüne geçilmiş ve o maddenin derdest davalara uygulanacağı kanuna yazılmıştır. 2015'ten 2020'ye ne oldu? İktidar "Ben bu sürede dağıtım özelleştirmesi, kayıp kaçak ve tahsilat sorununu çözeceğim." demişti ama yapamadılar. Şimdiki teklifle fiyat eşitleme mekanizmasının uygulanacağı süre beş yıl daha uzatılıyor: 31/12/2025. Üstelik de Cumhurbaşkanına bu fiyat eşitleme mekanizmasını bir beş yıl daha yani 31/12/2030'a kadar da uzatma yetkisi veriliyor.
Teklifin 44'üncü maddesiyle, yatırımlar için ödenen teminatlar yakılmıyor, sahibine iade ediliyor. O zaman, iade ettiğinize göre, teminat diye almanın da bir anlamı da kalmıyor artık. Elektrik santrali kurmak için başvurmuş, ön lisans ve lisans alan ancak yatırımı yapamayanların isterlerse ön lisans ve lisanslarıyla başvuruları sonlandırılacak ve teminatları iade edilecek. Demek ki teminat almamışız o zaman, buradan o anlam çıkıyor. Bir tarafta yoksul vatandaşı kullanmadığı elektriği "kaçak elektrik" adı altında parayı ödetip yoksullaştıracağız, diğer tarafta da enerji patronları zenginleşecek. Bu, kabul edilebilir bir durum değildir arkadaşlar.
Hepinize teşekkür ederim.