| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile 5 Milletvekilinin İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3050) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 23 .07.2020 |
AYLİN CESUR (Isparta) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konu sosyal medya, Meclis Genel Kurulunda da işsizlikti. Bugün Genel Kurulda da söyledim, yedi yüz kırk yedi gün olmuş 27'nci Dönemde çalışmaya başlayalı. Az önce değerli konuşmacıların söylediği gibi, o günden bugüne Türkiye'nin her konuda geldiği durum çok ortada ve malum; gerçekten çok kötü durumda Türkiye, vatandaş her konuda darboğaza ve sıkıntıya girmiş vaziyette, tam bir perişanlık hâli. Hem dünya nezdinde hem Türkiye'deki durum gerçekten fena. Tam sezonu kapatırken ortaya son dönemlerde koyduğunuz bir bomba gibi sezon finalini, dizi finallerinde olduğu gibi merak edilecek bir sonla noktalayalım dediniz ve sosyal medya yasasını koydunuz önümüze. Şimdi, Komisyonda tartışılıyor; Komisyondan ne çıkacağı, Genel Kuruldan ne çıkacağı, maalesef, içine düştüğümüz bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin getirdiği bir fasit ve sayısal çoğunluk nedeniyle belli, sonucunu biliyoruz. Ee, tabii, dizinin sonu belli olduğu zaman ya da filmlerin sonu belli olduğu zaman cazibesi kalmıyor. Biz burada her şeye rağmen demokrasiyi, hukuku, Anayasa'yı savunmakla mükellefiz çünkü bizi getiren insanlar bunları savunmamız için bizi buraya gönderdiler, o yüzden ben de birkaç cümle daha edeceğim.
Anayasa'nın 26'ncı maddesi: "Herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına ve toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak veya vermek serbestliğini de kapsar." diyor.
Değerli arkadaşlar, suç ve ceza şahsidir. Bir kişinin suç teşkil eden bir paylaşımından dolayı sosyal medya araçlarını cezalandıramazsınız. Eğer bunu yapmaya kalkarsanız trafik cezalarından dolayı da o zaman bütün arabaları piyasadan kaldırmak gerekir aynı mantıkla.
Şimdi, bu düzenleme aslında tam olarak nedir diye baktığımızda, Z kuşağını cezalandırma yasası bu, "dislike" cezasıdır bu yani "dislike" cezası kesiyorsunuz ve 7 milyon gencin aslında bunun karşısında nasıl bir tepki vereceğini de gayet iyi bildiğinizi hepimiz biliyoruz. Şimdi cumhuriyet nesilleri gençliği gösterdi ki korkmuyorlar, onları susturamadınız, susmuyorlar, "Oy moy yok." dediler ve hemen, ani, böyle düşünülmeden, yarınlar falan hesaba katılmadan, bu ülkenin aslında yüz yıldır taşıdığı değerler, cumhuriyetin değerleri hesaba katılmadan yine belki bir öfke kriziyle -bilmiyorum ya da önceden tasarladıysanız tabii çok daha sıkıntılı- böyle bir şeyi getirdiniz önümüze. Şimdi akla şu geliyor: Bizim hesap ettiğimizi sizin hesap edememiş olduğunuza ben inanmıyorum. Bir seçim önümüze gelecek ve seçimde bugün sizin ceza kestikleriniz size bir ceza kesecek. Yani işte 27'nci Dönemde iki senedir uğraşıyoruz, hiçbir şey... Daha bugün söyledim, 1.201 kere işsizlik konuşmuşuz, Genel Kurulda bu sözcük geçmiş ama ortada cumhuriyet tarihi boyunca işsizlerin çalışanlardan daha fazla olduğu bir dönemi ilk kez yaşıyor Türkiye yani çözüm üretmeyen, tamamen bir şekilde kendi devamınızı, kendi kalıcılığınızı artırmaya yönelik yasalar getiriyorsunuz önümüze. Sürekli bir makyaj yapıp hadiseyi kapatmaya çalışıyorsunuz ama yara derinleşiyor. Dolayısıyla gençlerin, aslında Türk milletinin ama daha çok tabii ki Z kuşağının, bu ceza kestiğiniz z kuşağının size oy vermeyeceğini bildiğinize göre -yani akıllara zarar- tabii şu geliyor insanın aklına -yani aslında bunu dillendirmekten bile sıkılıyorum ama- acaba bunun arkasından da seçimleri mi kaldıracaksınız diyorum. Yani böyle bir korkuyla insan karşı karşıya kalıyor. Çünkü yani her şeyi hesaba kattığınıza göre bunun arkasından, bu bunun hazırlığı mıdır? Yoksa bu kadar çılgınca, bu kadar kendinizi zora sokacak, bu kadar size artık hani daha fazla seçim kaybettirecek bir hadiseye nasıl kalkışırsınız? Çok iyi, çok donanımlı kadrolarınızı... Bunu düşünebilecek, bunun hesabını yapacak arkadaşlarımız var. Hani, Allah vermeye diyorum yani, Allah vermeye, aklınızdan bile geçirmeyin.
Şimdi, hayaliniz tepkisiz bir toplum yaratmak, o belli. En büyük hayaliniz bu, aslında birçok hayaliniz var ama toplumun tepkisiz olması en büyük hayaliniz ama hesaba katamadığınız bir şey var. Hesaba katamadığınız şey şu: Türk milletinin ve Türk gençliğinin azmini hesaba katamıyorsunuz. Şimdi, bu sizin intikam yasanız, bir intikam yasası bu. Ben bunun adının bundan sonra intikam yasası olarak konuşulması için bir arzum olduğunu da dile getireyim. Ama hukuk devletinde eğer yasalar intikam esas alınarak yapılırlarsa bunun adı diktatorya oluyor. Yani daha da genişletecek olursak tabii çok daha feci. Şimdi, tarih boyunca, bunun kimseye faydası olmamış. Aslında siz Türk milletine vaatler vererek gelirken yasakları kaldırma sözü vererek geldiniz. On sekiz yıl boyunca gitgide başınıza gelen her hadisede, her yanlışta bunu ortadan kaldırmak ve üzerini örtmek için yeni yasaklarla Türk milletini sınarken işte bugün gelinen noktada her şey ortada, anketler ortada. Yani kalmak ve devam etmek istiyorsanız neden bunun dozunu artırırsınız ben bilemiyorum yani. Gerçekten de çok içtenlikle, kendiniz bakımından da düşünmeye sevk etmesi için bu komisyon görüşmelerinin faydalı olacağını umut ettiğimi söylemem lazım.
Şimdi, size de bunun faydası olmayacak dedik çünkü Türkiye Cumhuriyetinin yolu belli, Türkiye'nin yolu belli. Türkiye cumhuriyetten vazgeçemez ve böyle dendiği vakit bununla... Tabii vazgeçemediğiniz Türkiye çağdaş bir cumhuriyet, doksan yedi yıl boyunca böyle gelmiş. Çağdaşlık, demokratik bir devletin ancak vatandaşlarını çağdaş yapmakla mümkün oluyor. Bugün ben komisyonda bunun tartışılıyor ve konuşuluyor olmasından; cumhuriyetin, çağdaş vatandaşları olması gereken Türkiye Cumhuriyeti'nin bu yüce kurumunda utanıyorum. Bugün, burada tartışılan konular gibi gelip giden iktidarlar ve demokrasi zemini dışında yaşananlar ve bunalımlar veya sonrası yaşanan ve maalesef bugünlerde de yaşananlarla o günleri çağrıştıran ara rejim dönemlerinde de bu temel, cumhuriyetin temeli sarsılmamış. Temel; yasalar önünde eşitlik, hukukun üstünlüğü, din ve vicdan hürriyetini teminat altına alan laiklik. İşte bunlar cumhuriyetin temelini oluşturuyor ve demokratik cumhuriyetseniz bunlardan vazgeçemezsiniz. Şimdi, siz bununla sadece günceli değil tarihi bile sansürlemeyi amaçlıyorsunuz. Az önce dedim, memleket tarihinde işsizliğin en fazla olduğu, çalışandan daha fazla olduğu bir dönemde tarihi silmek de sizin için bir sansürü genişletmek, geriye dönük tüm hükûmet eleştiri haberlerini silmek ilk planda böyle çok faydalı gibi görünmüş olabilir ama insanların yaşadıklarını silemezsiniz. Biz yaşıyoruz Türkiye Cumhuriyeti'nde bu sorunları. Bakın burada konuşuyoruz, insanlar kahvehanelerde, her yerde konuşuyorlar. Ve Almanya'yı örnek aldığınızı söylüyorsunuz. Ben şimdi sormak istiyorum: Almanya'da "tweet" attığı için acaba bugün cezaevine giren kaç kişi var, kaç kişi hapiste yatıyor? Almanya'yı kriter aldığınız zaman birçok kriterini önünüze almalısınız ve şapkayı indirmelisiniz. Bugün Avrupa Birliğinde kapılar bize kapanmış vaziyette; hani, her şeyiyle örnek alalım.
Şimdi, Türkiye siyasal hak ve özgürlükler bakımından 41 OECD ülkesi arasında sonuncu, ya bu bile yeter yani. Hani, bu ne demek? Demin... Ezberledik artık, her gün hepimiz konuşuyoruz kürsüde; hukukun üstünlüğü sıralamasında 126 ülke arasında 109'uncuyuz, basın özgürlüğünde 154'üncüyüz.
Sözlerimi bağlayacağım Sayın Başkan.
Bütün bunlarla şunu da söylemek istiyorum değerli arkadaşlar: Hiçbir haksızlık, yapanın yanına kâr kalmıyor. Bu bir haksızlıktır bu millete karşı. AK PARTİ'ye oy veren veya işte iktidar ortağı olan küçük ortağa oy veren tüm vatandaşlara da haksızlıktır; eminim onlar da bundan çok tedirginler. Ve bakınız, Türkiye bu ayıbı taşıyamaz değerli milletvekilleri.
Şimdi, gelin, bir ayıp var, o ayıptan dönelim. Eğer iktidarlar kamuoyunun doğru bilgi alma özgürlüğünü önlüyorlarsa -ki basın özgürlüğünde de böyle, sosyal medyayı şimdi getirdiniz- ve bundan medet umuyorlarsa bu o ülkenin vahamet içine girdiğinin ve gerçekten durumun vahim olduğunun göstergesidir. Bu vahim durumdan dönmenin hâlâ Komisyondayken zamanı var. Nasıl olsa biz, günü gelecek ve çok yakın bir zamanda bunları düzelteceğiz ama Türkiye ve sizler ve milletimiz bu kadar umutsuz ve bu kadar olumsuz hadiseyle artık cebelleşmesin diyorum.
Gelin, çok geç olmadan, sizin için de çok geç olmadan vazgeçiniz. Yüz yıldır demokrasiyi ve çağdaşlığı seçen millî irade size izin vermeyecektir değerli arkadaşlar. Ve ben burada millî irade demişken ve Şeker TV de bunu yayınlarken tüm vatandaşlarımızı...
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Televizyon ismini zikretmezsek memnun oluruz, reklam olur.
AYLİN CESUR (Isparta) - Silebiliriz evet, tutanaklara girmesin.
Bütün vatandaşlara henüz sosyal medya kaldırılmadığı için biz yayınlayacağız Sayın Başkan. O yüzden ben, bütün vatandaşlarımızı, gençlerimizi, herkesi bizim sayısal çoğunlukla geçiremeyeceğimiz belli olan bu yasanın geçmemesi için demokratik bir şekilde ve elbette vatandaşlık, saygı çerçevesinde millî iradeye bu hadisede sahip çıkmaya davet ediyorum ve sizleri de geri adım atmaya davet ediyorum. Yanlıştır!
Çok teşekkürler, saygılar sunarım.