KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlarım.

Ben usulle ilgili söz aldığımda geneliyle ilgili bir değerlendirme yaptım. Şimdi, maddeler üzerinden kısaca teknik bir değerlendirme yapmak istiyorum.

1'inci madde, TÜBA'ya, özellikle TÜBA üyelerinin özlük haklarını düzenlemek veya onlara ekonomik olarak bir gelir tanımlamak... TÜBA bütün ülkelerde o ülkenin en itibarlı kurumudur, hiç istisnasız. Dolayısıyla biz bugün asla bilim insanlarına da cimri davranmamalıyız ve davranamayız yani güreşçilerimizden seçkin bürokratlarımıza, iş adamı gibi gelir sağlayan dolu bürokratlarımıza uygun gördüğümüzü neden bilim insanlarından kıskanalım. Gerçekten burada ödeme yapılmalı ve kendilerini onore edecek bir düzenleme yapılmalı ama Parlamento olarak da bizim bu TÜBA'yla ilgili on beş dakika bir bilgilenme hakkımızın olduğunu düşünüyorum. Bakın, şimdi TÜBA'yı konuşuyoruz, TÜBA'dan kimse yok burada; TÜBA anlamında kimse yok, yanlış anlamayın lütfen. Ben beraber olduğumuzda Diyanet İşleri Başkanımıza da söyledim, dedim ki: "Sayın Başkan, Diyanetin bütçesi görüşülürken Komisyona lütfen gelin; siz orasını görün, biz de sizi görelim, bunlar olmaz başka türlü. Yani bu iş Diyanetin sekreterini, TÜBA'nın genel sekreterini... Özür dilerim, elbette ki çok değerli arkadaşlar, üçü de çok kıymetli, çok değerli ama bu çizgiye olmuyor. TÜBA Başkanı, TÜBA Başkan Yardımcısı... Bakın, bizim üniversitemizin rektörü de TÜBA üyesi. Ya, TÜBA kadar itibarlı bir başka mevki yok. Ekonomik olarak, tekrar ediyorum, yüz binlerce lira maaş alan bürokratlar var 3 yerden, 4 yerden. Elbette ki bunlar bir tarafa bilim insanlarımız, hiç cimri davranmamız gereken bir kesim ama bunu yapmamız lazım. Bakın, tekrar ediyorum, bu kanunları getiriyorsunuz, çok teşekkür ederiz ama yani lütfen getirirken... Bunların tam olarak nedenselliğiyle ilgili ne siz ne biz hepimiz, hiçbirimiz tam bir bilgi sahibi değiliz; bunu hiç olmazsa buralarda telafi edelim. İşimiz millete hizmet; bir günümüzü, yarım günümüzü versek bunlar çözülür. Kimdir TÜBA üyeleri? Ben giriyorum, bakıyorum; TÜBA üyeleri hangi özlük hakları alıyorlar, bilmiyoruz. Neden böyle bir şey geldi, bunu da bilmiyoruz, gerekçesinde de bu kadar açık yazmıyor. Biz, hepimiz şurada vakit harcıyoruz. Dünkü bilgilendirmedeki gibi on beş dakika...

Sayın Elvan'a da teşekkür ederim. Sayın Kırkpınar da oradaydı ama bunu bir tamamlayalım, bunu biraz dört başı mamur bir hâle getirelim. Bu, sizin göreviniz yani iktidar partisi olarak, Cumhur İttifakı olarak bunu yapmak lazım.

2'nci madde olarak söyleyeyim: Şimdi, değerli arkadaşlar, corona konusunda görüştüğümüz bir kurum var: "İşsizlik Fonu" 1999'da kurulmuş, 2000'de faaliyete geçmiş, nihayetinde 271 milyar lira gelir toplamış; 107 milyar lirasını primlerden, 36 milyar lirası devlet katkısı. Devlet yüzde 13'ünü vermiş, yüzde 14'ünü harcamış ve esasında çok eksik olan bir kurum tamamlanmış. Üzülerek söylüyorum -daha önce Sayın Bakan Yardımcımızla da görüşmüştük- buna benzer "Ahilik Fonu" gibi güzel teşebbüsleriniz vardı ama rafta kaldı. AK PARTİ'nin İşsizlik Fonu'na denk bir kurumu yok. Bakın, bütün bu dönemde Türkiye buna benzer bir kurum kazanamamış ama bu kurum bizim bu corona sürecinde üzerinde durduğumuz tek kurum. Gerisi kredi arttırma, bir de sosyal güvenlikten... Ama bakın, bu fonu da amaçlarının dışında kullanıyoruz.

Türkiye'nin geçmişinde buna benzer deneyimler var; İYAK'lar, MEYAK'lar ve şimdi de bu. Dolayısıyla, hatta bu 15 Temmuz şehit ve gazileri için toplanan bu fonlarla ilgili çok ciddi eleştiriler var ve giderek devlete güven gidiyor, giderek devletin elini koyduğu yerden millet elini çekiyor. Ben, mesela, gerçekten çok daha fazla vefayla ilgili fon beklerdim, millî gelirin binde 1'ini bulmadı. Güven aşınması var, işte, bunu, buralarda aşındırıyoruz.

Mesela, işsizliği 3'üncü maddeyle beraber değerlendirmek istiyorum. İşsizlik Fonu'nda kısa çalışma düzenlemesinin bir kuralı var değil mi? Bununla ilgili karşımızda ne olabilir? Sadece corona süreciyle ilgili süre uzatımı olabilir ama 2'nci maddede sektörel ayrışma geliyor. Buna neden gerek var? Hangi firma kısa çalışma ödeneğinden yararlanacak, bunun kuralları çok net belli değil mi? Niçin sektöre... Bu durumdan kurtulan firmalar normale geçer, kurtulamayanlar devam eder. Böyle bir ayrışmaya yani alt kırılımlara giderek meseleyi boğmaya gerek yok. Hepimiz biliyoruz, turizm bu konuda çok negatif bir durumda. "Biz turizmde bunu devam ettiriyoruz." demeye ne gerek var. Zaten kısa çalışma ödeneği iş yerini kapatma durumunda olan bütün firmalar için geçerli, buna ihtiyaç yok ki. Hele böyle blok blok yetki vermek zaten doğru değil.

3'üncü maddeyi de söylüyorum: Bakın, arkadaşlar, 3'üncü madde istihdam politikasıyla alakalı değil. İşsizlik Fonu'nu eritiyoruz. 24 milyar lira... Eğer altı ay sürerse Sayın Kırkpınar'ın dediği, dün verdiği bilgiler çerçevesinde, İşsizlik Fonu'ndan SGK primlerini karşılayacağız. Kime? Normale dönen firmalara. Bu nedir? Bu, asla istihdam politikası değil. Bu, işverenin SGK primlerini ödeyerek maliyetleri düşürmek ve iç piyasayı canlandırmak. Bunu yapın, ama bunu İşsizlik Fonu'ndan yapmayın, bunu hazineden yapın, destek budur. Bakın, bunu, İşsizlik Fonu'nu böyle erittiğimizde yarın devlet olarak yalancı çobana döneceğiz. Devlet güvene ihtiyaç duyduğu zaman yanında kimseyi bulamayacak.

3'üncü maddeye karşı değilim. Bunu biz söyledik; iç piyasayı canlandıralım, verilsin, ÖTV kaldırılsın. Bazen olağanüstü dönemler olağanüstü tedbirler getirtir. Türkiye'nin olağanüstü tedbirler almasını canıgönülden destekliyorum. Bana göre piyasa faizleri sadece otomotivde düşük -diğerlerinde- bunların sübvanse edilmesini canıgönülden destekliyorum ama bunu da destekliyorum. İç piyasayı destekleme politikası yok. Bunun İşsizlik Sigortası Fonu'yla alakası yok arkadaşlar, bunun istihdamla alakası yok. Zaten İşsizlik Sigortası Fonu benim önümde. İşsizlik Sigortası Fonu'yla ilgili ciddi çalışmalar yapmış akademik dünya. Harcamaların sadece yüzde 36'sı işsizlik ödeneği, bunun da yüzde 10'u GAP'a gitti. İçtiğiniz sigarayla Kuzey Kutbu'nun arasındaki erime ilişkisinden bakarsanız hepsinin istihdamla alakası var. Kuralları koymuş aslında İşsizlik Sigortası Fonu. Hiç gerek olmadan çalışır, hiç gerek olmadan, bu düzenlemelere gerek yok. İşsizlik Sigortası Fonu'yla ilgili 2'nci maddeye de gerek yok, 3'üncü maddeye de gerek yok. 3'üncü maddeyi yapın ama bunu hazineden karşılayalım, bunun yeri burası. Böyle yaptığınız müddetçe bakın ne oluyor biliyor musunuz arkadaşlar? 2020 Türkiyesi hatta 2019 Türkiyesi 2009 Türkiyesinden daha fakir bir Türkiye ve bugün "istihdam" diyorsunuz. Söyleyeyim hemen, 35 milyon kayıtlı istihdama ulaşmadan Türkiye bir şey olmuş sayılmaz. Ben milletvekili olduğumda çalışan sayısı 28 milyondu, 29'a gidiyordu, şimdi 25'lere düştü, kayıtlı çalışan sayısı 20 milyonun altına düşecek. Bunun da 4,5 milyonu devletin 3,5 milyonu da 3 milyon küsuru da KOBİ'ler. Yani sürüklenen bir Türkiye. Tekrar ediyorum, dünya çok gelişmesine rağmen 2019 Türkiyesi 2009 Türkiyesinden ekonomik olarak daha fakir. 1 milyar 400 milyon nüfuslu her Çinlinin cebine, 83 milyon nüfuslu her Türkün cebinden yıllık yüzde 50 daha fazla para giriyor.

Evet, 4'üncü maddeye itirazımız yok, 5'inci maddeye de itirazımız yok ama genişletilmeli. Ama bu işler zamanında takip edilmeli. Diğer maddelerle ilgili ciddi yorumlarımız yok.

8'inci maddeye geldiğimizde, bakın arkadaşlar, burada bir sıkıntı var, uzatıyoruz. Hâlbuki Sayın Kırkpınar çok güzel bir formül söyledi. Gelin, iktidar olarak bunu düzenleyin. Lütfen, bunun arkasında durma cesaretini hep beraber gösterelim. Bizim başka bir önerimiz vardı ama onun önerisi hepimizinkinden daha doğru bir öneri. Bakın arkadaşlar, Türkiye'de 3 milyon 150 bin KOBİ var. Bunun 2 milyon 950 bini mikro KOBİ. Ortalama kaç kişi çalışıyor biliyor musunuz mikro KOBİ'de? Sahibiyle beraber 1,96. Sahibini çıkardığımızda her KOBİ 1 kişiden az çalıştırıyor. Şimdi, biz bunlara diyoruz ki: İş güvenliği elemanı çalıştır. Bir formül var "Devlet bir havuz yapsın buradan hizmet versin parası karşılığı." Düşünün 1 kişiden az çalışıyor, 2 kişi, 1 kendisi 1 yanındaki. Yaşar Bey'de dedi ki: Bunlardan birisine eğitim vererek sertifika verelim ve denetleyelim. Bitsin, bir düzenleme yapın, bu gelip gitmesin, yıpranmış tren yolu gibi olmasın.

Bir de bir başka önerimiz daha var bu 3'üncü maddeyle ilgili. Sayın teklif sahibi, değerli arkadaşlar ve Sayın Bakan Yardımcımız; madem bu altı aylık işveren primi ödeniyor Fon tarafından, bunun kamu tarafından ödenmesi gerekiyor iç piyasayı canlandırma açısından, gelin, bu 3 milyon 150 bin KOBİ'nin BAĞ-KUR primlerini de ödeyelim, gelin, hazineden bunu ödeyelim altı ay. Bunlar, samimi söylüyorum, işverenden de çalışandan da daha mağdur insanlar; iş yeri sahibi, mekân sahibi... Bizim böyle bir önerimiz var, buna destek verin. "Yok." Siz yapın, vallahi biz buradayız, maddelerinize destek veriyoruz, veririz.

Teşekkür ederim.