KOMİSYON KONUŞMASI

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Vekilim, biraz önce bürokrat arkadaşlar tarafından hazırlanan ve sizin Komisyona okuduğunuz metindeki bilgilerin doğruluğunu tartışmıyoruz biz. Bizim böyle bir niyetimiz de yok, onu da dediğim gibi yanlış vesaire de demiyoruz. Bir siyasi heyetsiniz, bu siyasi heyetin birtakım tercihleri var, o tercihler çerçevesinde siz, millete gittiniz, dediniz ki: "Biz bu tercihler çerçevesinde sizden bu ülkeyi yönetme yetkisi istiyoruz." Millet de o tercihlerinizi uygun gördü ve size ülkeyi yönetme yetkisi verdi. O çerçevede de, o tercihleriniz çerçevesinde de şu anda uygulama yapıyorsunuz, biz de muhalefet olarak elbette sizin tercihlerinizin yanlış olduğunu vatandaşa söyleriz, vatandaş size inanır veya bize inanır ve ona göre de yeni dönemde de bir karara varır. Dolayısıyla, bizim şu anda size sorduğumuz soruların cevabı nedenselliği açıklamıyor. Okuduğunuz metinde siz diyorsunuz ki: "Halk Bankasına, Ziraat Bankasına 7 milyar TL'lik sermaye enjekte ettik." Bu bir gerçek. Biz diyoruz ki bu 7 milyar TL'lik sermaye enjeksiyonu hangi ihtiyaçtan kaynaklandı, bankanın durumu neydi, sermaye yeterlilik rasyosu, sermaye yeterlilik oranı çok aşağılara mı geldi, bir tehlike mi ortaya çıktı, onu güçlendirmek için mi bunu yaptınız yoksa sermaye yeterlilik oranında bir değişiklik olmadı ama biz daha da güçlü yapmak için, güçlü olması için bunu yaptık ve bunun sonucunda da şu, şu aktiviteleri yaptık ve dolayısıyla ekonomiye şunu, şunu kazandırdık. Biz sizden bunu istiyoruz.

Buradan hareketle şunu soruyorum, bize şunun cevabını vermeniz lazım: Biz 2020 yılı bütçesini yaparken bize Parlamentodan harcama yetkisi için geldiniz ve biz size 1 trilyon 95 milyar TL'lik bir harcama yetkisi verdik ve dediniz ki: "Biz bu harcamayı ekonominin içinde bulunduğu koşullar çerçevesinde şu kadar milyar TL vergi toplayarak sağlayacağız ama arada bir fark var, 139 milyar TL'lik bir açık var, bunu da borçlanmayla karşılayacağız." Onun dışında, yıl içerisinde biz neyle karşılaşacağımızı bilemeyiz. Elbette siz de bilmiyorsunuz, biz de bilmiyoruz. Onun için bir de ekonomide makro ihtiyati tedbir denilen birtakım düzenlemeler var, o çerçevede de biz neyle karşılaşacağımızı bilemediğimiz için ikrazen yani beklenmedik bir olayla karşılaşırsak bunun karşılanabilmesi için de bütçenin yüzde 3'ü kadar da bir tahvil ihraç etme yetkisi aldınız. Bütün bunlar tamam.

Şimdi, gelinen noktada, siz, bu yüzde 3'lük özel ikrazı kullanmışsınız. Bizim muhalefet olarak size sorumuz: Bu yüzde 3'lük özel ikrazı nerede kullandınız, hangi ihtiyaca istinaden kullandınız ve ne yaptınız bu parayı, sorumuz bu. Cevap alabilir miyiz, yoksa sizin verdiğiniz cevaptaki, efendim 7 milyarı artırdık, kurallarına göre bankanın sermaye yeterlilik yüzde 2,5 arttı, olabilir. 13'ten 15'e mi çıktı, 2,5 artarak, eksiye düştü de birtakım zararları oldu da o zararı telafi etmek için banka batacaktı da onun için mi bunu yaptınız? Şimdi, geliyorsunuz, bu yüzde 3'ü, yüzde 5'e çıkarıyorsunuz. Bu hangi ihtiyaçtan doğdu, ne sıkıntı var önümüzde de böyle bir ihtiyaç var, bunu nerede kullanacaksın? Bizim sorumuz bu, yoksa biz, verdiğiniz rakamlar yanlış falan demiyoruz. Bu bir siyasi tercihtir, biz bunun cevabını istiyoruz. Aldığımız yetki çerçevesinde bizim de muhalefet olarak görevimiz sizi denetlemek, bu soruyu sormak.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - İsmail Bey verdi ya cevabını.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Hayır, İsmail Bey cevap vermedi, ben sizden istiyorum, siz bu yasayı hazırlayan kişisiniz.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Aydemir, müdahale etmeyin.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Ben bu cevabı sizden istiyorum, lütfen.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Müdahale etmeyin, söz vermedim.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Siz, bakın, bu ülkede 2003 yılında, 1990'lı yıllarda yapılan bir sürü yanlışlığın sonucunda iktidara geldiniz ve o yıl sizin bu ülkenin borç çevirme oranı hazine yüzde 91,9'du. Siz takip eden yıllarda düzgün, ayağı yere basan, rasyonel kararlar aldınız ve 2008 yılında borç çevirme oranı yüzde 74,3'e düştü. Bu ülke borç batağından çıkmaya başladı. 100 liralık vadesi gelen borca karşı 74 lira borçlandı. Net borç ödüyordu ve ülkenin kredibilitesi yükseliyordu. Biz Avrupa'ya gittiğimizde insanlar "Bunu nasıl yaptınız." diye bizi oturtacak yer bulamıyordu, alkışlıyordu bizi. Ama şu anda geldiğimiz noktada 2019'da borçlanılma oranı ne, biliyor musunuz? Yüzde 132,4; mayıs itibarıyla da yüzde 380. Merkez Bankası parayı basıyor, bankalara veriyor, bankalar da ellerindeki parayı devlete borç veriyor. Siz bu parayı nerede kullanıyorsunuz, nereye gidiyor? Eğer siz bu corona krizinden dolayı vatandaşın içinde bulunduğu koşulları hafifletmek ve insanların yeme içme, barınma ve yaşam koşullarını, yaşama şartlarını, yaşama ihtiyacını sağlamak isteseniz, o zaman onların cebine para koymanız lazım. Benim gibi tuzu kuru bir adama para verirsen, ben ya tasarruf ederim ya da gider döviz alırım. Dolayısıyla, bu paraların gideceği yer harcama kabiliyeti yüksek, eline geçen parayı sadece gıdasına, elektrik faturasına, su faturasına, yaşamına verecek insanların cebine para koymanız lazım. Siz bu parayı koymuyorsunuz. Koyduğunuz para 5-10 milyarı geçmiyor, millî gelirin yüzde 1'inden daha az. Onun için ekonomi canlanmıyor. Aslında oy da burada. Ama ne yapıyorsun? Ziraat Bankasına 7 buçuktan, 8 buçuktan, 10'dan topladığı parayı yüzde 7'den kredi verdiriyorsun, benim gibi tuzu kuru adam gidiyor, 2'nci, 3'üncü evini alıyor, benden parayı alan müteahhit ya bankaya gidiyor ya da yurt dışı borcu var, gidiyor döviz talep ediyor, yurt dışı borcunu ödüyor, ekonomiden kaynak dışa gidiyor. Bize göre yaptığınız yanlış bu, sizin bu siyasi tercihiniz. Dolayısıyla sizin bizim bu sorularımıza cevap vermeniz lazım. Ben olsaydım başka türlü davranırdım, bunun o kadar çok yolu var ki. İkinci Dünya Harbi'nde İngiltere Hükûmeti neredeyse sıfır enflasyonla beş yıl harp yönetti. Neyle? Fon buldu. Keynes işin başındaydı, bir tahvil ihraç etti, o tahvili yöneterek ekonomisini, harbi yönetti. Biz bugün bunun aynısını yapabiliriz. Ama ortada para var, Merkez Bankası harıl harıl para basıyor fakat ben muhalefet olarak bu paranın kime, nereye, nasıl gittiğini bilmiyorum. Sizin bize bunların cevabını vermeniz lazım, biz sizden bunu istiyoruz.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Ben kısa bir şey söyleyeyim.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet ama çok kısa...

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Siz biliyorsanız... Belki siz de bilmiyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Lütfen, bir dakikanızı rica edebilir miyim?

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, arkadaşlar, biliyor bilmiyor diye yorum yapmayın. Siz soracaksınız. "Bilmiyor." nedir ya? Bakan Yardımcımız burada. Ne biliyorsun bilmediğini?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - İbrahim Bey bilemez.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Ne biliyorsun?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Para nereye gidiyor biliyor musunuz?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Gayet açık, para akıyor, biz çok şeffaf bir Hükûmetiz.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Ya, sen tamam, sorunu sor, eleştirini yap ama yani insanları yargılama ya.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Benim ondan ne farkım var? Hayır, o da milletvekili ben de milletvekiliyim. Ben bilmiyorsam o nereden biliyor?

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Sayın Paylan her şeyi biliyor zaten.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sen her şeyi biliyorsun zaten. Bilmediğin bir şey yok ki senin. Sen her şeyi bilirsin.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Bunda ne var? Ben ne söyledim ya?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yok, onu diyoruz, bir şey demiyoruz.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Bir saniye, Sayın Aydemir...

İsmail Bey, çok kısa lütfen...

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Efendim, ben, şu anda Sayın Bakan Yardımcıma veyahut da 1'inci partinin milletvekili arkadaşlarıma, Komisyondaki arkadaşlarıma söylüyorum. Bugün Resmî Gazete'de Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yayımlandı. Bu kararnameyi okudunuz mu? Kamu THKH hesabıyla ilgili bir düzenleme. Bunun ne anlama geldiğini içinizde bize açıklayabilecek olan var mı veyahut da bizi rahat ettirecek bir şey var mı? Yanlış anlamaya mahal olmamak için bu hangi ihtiyaçtan doğdu ve neyi hedefliyor? Lütfen...